Skip to main content

Sağdan Soldan

Çoğu gözlemci ABD’nin İran'a saldıracağına ihtimal vermese de, ben o kanıda değilim. Eğer ABD'nin GOP denilen yüzyılık bir planı varsa, ki vardır; İran yakın bir zaman da ABD tarafından vurulacaktır.ABD ile İran arasındaki anlaşmazlık, İran'ın “nükleer programını askıya alması hususuna” kilitlendi izlenimi verilmeye çalışılıyor. En aşağı ABD sorunun öyle algılanmasını istiyor. Sorun gerçekten bu mudur? Sanmıyorum! Sorun bunun ötesindedir. Diyelim ki, İran nükleer programını askıya aldı. ABD, İran'a saldırmaktan vazgeçecek mi? İran'a saldırmak için başka gerekçeler ileri sürmiyecek mi? Orta da bir gerekçe olmasa bile üretmiyecek mi? ABD'nin Irak'a saldırmak için ileri sürdüğü gerekçeler hatırlansın.ABD, İran'a saldırmak için binbir gerekçe ileri sürecektir. Devreye koyduğu GOP başarısı için bundan hiçbir zaman vazgeçmiyecektir. ABD, seçimleri kim kazanırsa kazansın İran Molla rejimini tasviye etmekten vazgeçmiyecektir. Buna inaniyorum. Ama bu işi ne zaman yapar bilmek mümkün değildir. Sorun burada Kürdlerin takınacağı tutum ve neyi kazanmak için bilinçe çıkarmaları gereken plan ve programlarıdır.Ülkemiz Kürdistan'ın merkezinde olduğu yaşadığımız coğrafyada başdöndürücü gelişmeler oluyor. 1. ve 2. Dünya savaşından sonra coğrafyamıza dayatılan statüko sorgulanıyor. Irak işgaliyle taşlar yerinde oynadı. ABD, çıkarı gereği yeni bir düzenlemeye gidiyor. Bu durum bir çok gücü harekete geçirdi. Eski itifak güçleri karşı karşıya getirdi. Yeni itifaklar kuruldu. Dağılanlar ve kurulanlar yerli yerine oturmadı. Bu da varolan sorunlara yeni sorunlar ekledi. Sahadaki güçler, çıkarları gereği önlerindeki engelleri aşmaya çalışıyorlar. Birbirlerinin güçlerini sınırlamaya çalışıyorlar. Kol-kanatlarını kırıyorlar. Uzun süreden beri bir temizlik hareketi sürmektedir. İlk defa zincirin en zayıf halkaları kırılır misali, en güçsüz olanlar ayak altından temizleniyor.ABD tarafından Öcalan'ın ayak altında dolaşmasınına son verilmesi, efendilerine alın itinizi demeleri ve en son olarak Avrasyacı Ergenekonculara yönelik operasyon olup bitten gelişmelerin ortaya çıkardığı sadece bir kaç küçük ayrıntıdır. Ama önemli ayrıntılardır.Öcalan’ın nasıl Türklere teslim edildiği bilinmeyen bir sır değildir. Bu durum onun başından beri kimin hesabına çalıştığınında ifadesidir. Şu an Türk Genelkurmay merkezinde Güney Kürd önderliği, İsrail ve ABD karşıtı bir politıkayı Kürdlere empoze etmeye çalişması tesadüf değildir. Aynı tutumun Ergenekon operasyon konusunda da takınılması boşuna değildir. Herkes hesabını çıkarlarına uygun olarak yapmaktadır. Özelikle ABD, bu işi sıkı tutmaktadır. Daha önce Türklerden yediği kazığı bir kez daha yemek istememektedir. Türkler de, onların sıkıntılarını bildiklerinden kendilerini pahalıya satmaktadır. Bu konu da karşılıklı ödünler aldıkları bilinmektedir. Olasılı İran saldırısı durumunda yardım sözü karşılığı Türklerin Kürd politıkasına destektir.Bilindiği üzere ABD, 2003 yılına Irak'ı işgal ettiğinde Türkiye'den yardım istedi. Hükümet yardım sözü verdi. Tezkere hazırlatıp meclise sundu. Ergenekon'nun Avrasyacı Generalleri, tezkerenin geçmemesi için meclis üstünde değişik kanallerden baskı kurdu. Tezkere bu nedenle ret edildi. Ergenekon operasyonu bunun rövanşıdır. Karşılığ verilmiştir. Kerkük referandumun ertelenmesi buna endekslidir. Daha da ötesi Kürdistan'ın Irak'ın “toprak ve siyasi parçası olduğu”nun taraflara kabul ettirilmeye çalıştığıdır.Taraflar, güçleri oranında çıkarına uygun olarak planlarını uygulamaya çalışıyor. Fakat sorun karmaşık. Soruna taraf olanların çıkarları içiçelik arzediyor. Bunlar çıkar önemine göre yeni itifakları gündeme getiriyor. Uzun ömürlü olmasada, taraflar buna bir yerde mecbur oluyor. Bu konu da en çok ta Kürdler zorlanıyor. Ezeli düşmanlarına mecbur bırakılıyor. Bir taraftan Güney Kürdleri ile Şii Araplar, Kürdler ile Sünni Araplar, Arapların kendi aralarındaki anlaşmalar ve diğer taraftan bu güçlerin bölge devletleri ve ABD ile yaptıkları anlaşmalar birbirini izliyor.En son olarak Irak ile Türkiye arasında “stratejik güvenlik işbirliği anlaşması” Türk Başbakanı Erdoğan'nın Irak ziyareti ile iki ülke başbakanı tarafından imzalandı. Fakat henüz parlemento'da onaylanmış değildir. Kürdlerin bunu onaylayacakları safdilik olur. Fakat mecburiyet ihtimali her zaman kapılarının önünde bulunuyor. Güney önderliğin dış dünyaya açılan Türk'ün kapısı olduğu unutulmamalı.ABD ile Irak arasında, “uzun vadeli stratejik güvenlik işbirliği anlaşması” imzalanmak isteniliyor. Tarafların amacı belli. ABD, Irak'ta kalıcılaşmak istiyor. GOP'nde Irak'ı yanında görmeyi garantilemek istiyor. Türkiye ve Irak ise ortak düşmanları olan Kürdlerin kazanımlarını yok etmek, bu mümkün değilse, varolanla sınırlı tutmanın çabanı veriyorlar. Amaç Kürdistan'ın Güneyini Irak'ın bir parçası olmasını sağlamak ve işgal altında olan Kürdistan topraklarını Irak Araplarına bırakmaktır. Bu konu da BM'lerinde müdahil edilmesiyle Kürdler, zor duruma düştüler. Aslında gelişmelerin buraya varacağı beliydi. Irak Arapların Bağdat iktidarı sağlamlaştıkça, ulusal birlikleri geliştikçe yapılan anlaşmaların hükümsüz olacağı, tek taraflı olarak yok sayılacağı, Araplar tarafından Kürdlere verilen sözlerin bir kiymeti harbiyesinin olmayacağı bir çok Kürd aydını ve politıkacısı tarafından söylenmiştir. Güney Kürd siyasal önderliğin zorlukları bilinmekle beraber bu konu da kozlarını yer ve zamanında kullanmadığıda bilinmektedir. Temeni edelim ki, gelişmelerden ders çıkarmalarıdır.22 Temmuz 2008 tarihinde Irak Parlamentosuda Kürdler dışlanarak Eyalet seçimleri ve Kerkük’e ilişkin yasayı kabul etmeleri her şeyi ortaya koymaktadır.Irak ve Kürdistan'ın Güneyinde kimse kimseye güvenmiyor. Ne Kürdler, Araplara, ne Araplar Kürdlere, ne de Araplar birbirine güveniyor. ABD tarafından İran'a bir saldırı olasalığının gündemde olduğu bu süreçte çıkarları çatışan bu güçler arasındaki çelişki ve ilişkiler farklı bir zemine kayacaktır.Kürdler, ABD'nin Irak'tan çekilmesinden yana değildirler. Irak Arapların ise çekilmeyi bir an önce bir takvime bağlanması taraftarlarıdırlar. Bunun nedeni Kürdistan üstündeki emelleridir. Bölge devletlerinde desteğini alacaklarından emin olduklarından bundan diretmektedirler.Türk cenahta ABD'nin İran'a saldırı olasalığının güçlenmesi durumunda yine o bilindik 'birlikte kaybediyoruz” ezberi ve onunla eş zaman da, ABD karşıtlığı biraz daha yüksek sesle seslendirilmeye çalışılacaktır. Son operasyonlar biraz da bunu aşağıya çekmek amaçlıdır. Ayak altındaki ABD karşıtlarının sessini kesmektir. Son Türk devletinin elden gideceği, Kürd devletinin kurulmasının an meselesi olduğu, devlet içi çatışmalara bir an önce son verilmesi çağrıları birbirini izliyecektir. Amaç kan ve irinle yoğrulmuş Türk çete devletini kollamak ve korumaktır. Faşistinden solcusuna, ümetcisinden liberaline, deyim yerindeyse derme çatma göçebe muhacir Türk toplumun ortak amacı budur.Ergenekon operasyonu ABD açısında çok şey ifade edebilir, fakat Kürdler için pek bir değişiklik getirmiyecektir. Gelen gideni aratmıyacaktır.Türk cenaktaki paniği ve sevinci anlamak mümkün Kazananlar ve kaybedenler vardır. Bu yeni bir şey değil ki. Bu sistem bu mantık üzeri kurulmuş ve bu alicengiz oyunları ile sürdürüle gelmiştir. Son sahnelenen oyun yeni değil ki. Türk egemenlik sistem tarihinde buna benzer sayısız darbe ve operasyon olmuştur. Hepsi bilistisnasız sistemin yeniden reorganisazyonuna hizmet etmiştir. Kürdlerin payına inkar ve imha düşmüştür. Son operasyonda bundan başka bir işlev görmeyecektir. Kimi Kürd gücün müdahil olma politıkası aslında dünden beri sisteme Kürd cephesinde hizmet etmekten başka bir işe yaramamıştır. Olup-bittenler varolan kliklerin kendi aralarındaki iktidar kavgasıdır. Kim kazanırsa kazansın sistemin Kürd milletine karşı politıkası değişmiyecektir. Bu nedenle celadımızı kendi rızamızla seçmemizi isteyen mantık dünden bu güne Kürdleri Türk egemenlik sistemin kapısında bağlama politıkası veren malum Kürd çevreleridir.Türk egemenlik sistemi kriz enflasyonu üzeri kurulu olduğu malumumuzken, sanki yeni bir şeymiş gibi derin tahlillere girmenin ne anlamı var. Sistem tüm haşmetiyle ayaktayken, celadımız bu olsun demenin mantıksızlığı orta yerdedir.Kimse yanılmasın. Dahası masum Kürd milleti yanıltılmasın. Onu bir kez daha sonuçsuz beklentiye sevketmesin. Ergenekon operasyonu ile demokrasi gelmiyeceği gibi, sistemin sorgulanmasıda yapılmıyacaktır. İşi bitmiş ayakaltındaki birkaç General ve çömezlerinin kısa süreli susturulması ötesine geçmiyecektir. Bunun demokrasi ile bir alakasının olmadığını bilmek gerekir. Fakat kimi aklıevel saf saf bir demokrasi beklentisi içinde. Gerçi onlar, bu uğurda bir ömür tükettiler. Aynı tutum ABD'nin Irak saldırısı döneminde de sergilendi. Bunu özelikle malum Kürd çevreleri ve ezeli Kürd düşmanları yaptı. Niyetleri farklı olsa da aynı tutum içinde oldular. ABD, Saddam diktatörlüğünü yıkıp yerine demokratik bir yönetim getirip okyanus ötesine döneceği çok çevre umdu ve hala bu cehaleti sergiliyenler vardır. ABD, gerçekten demokrasi mi dağıtıyordu? Irak’a demokrasi getirecek beklentisi içinde olan Türk zevat şu soruyu kendilerine niye sormuyorlar. „ABD, yarım asırdan fazla „stratrjik müttefikimizdir. Bize demokrasiyi layık görmediklerinden dolayı mı biraz demokrasi bizim ülkemize ihraç etmediler?“Sorun ABD’nin demokrasi ihraç edip veya rafa kaldırması meselesi değildir. Sorun bu çerçeveye indirgenirse Irak işgali anlaşılamaz. Dahası İran’a olasılı bir askeri saldırı doğru okunamaz. Irak savaşı kendi başına ve hele Irak’a demokrasi getirme savaşına indirgenemez. ABD, GOP adını verdiği bir proje ortaya koymuştur. Avrasya ve Afrika’ya egemen olma projesidir, bu. Afganistan ve Irak işgali bu projenin ilk adımları oldu. Ardında yeni adımlar gelecektir. Atılacak adımlar geriye değil, ileriye, yani saldıracak ülkeye doğru olacaktır. Hangi ülke denilirse bunun ilki İran olacağı herkesin malumudur. Bunu görmeyecek kadar görler mi bunca mürekep yalamışlar? Yok ABD, „fırsat bulursa kaçacak“mış. Ama ne tespit! Bunun için mi körfeze habire savaş gemisi yığıyor. Çevre ülkelerle habire “stratejik güvenlik anlaşması” imzalıyor. Stratejik bulduğu ülkelere füze rampaları yerleştiriyor. Bunca olup´bittenden sonra ABD, “fırsat bulursa kaçacak” cahiliğini sergilemek Türk'e has bir algılama olsa gerekir.Adamlar akılı takılıyor. Ama akılsızlıklarını dezimformasyon olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar. Okumuş yazmışlar, okalarca mürekep yalamışlar, trajı yüksek bir gazetede köşe kapmışlar, dahası devletin şu veya bu kilit noktasını ele geçirmişler, ama etrafına bakıp dünya nereye gidiyor, güçler dengesi nasıl oluşuyor, piyasadaki aktörler niçin sağı solu işgal ediyor vs. bakmaksızın Irak’taki iç savaşa bakıp, „ABD fırsatını bulsa, kaçıp gidecek“ demezler mi. Şimdi güler misin, ağlar mısın? Bu nereden kaynaklanılıyor diye sorulursa doğru cevap vermesi bir yana zatların paşa gönlü öyle istiyorda ondan. Sebebi belli. ABD, Irak’ta kalırsa Kürdler rahat nefes alırda ondan. Adamların tüm sıkıntısı buradan ileri geliyor.Bu işin lamı cımı yoktur. ABD, kalıcıdır. Seçimleri kim kazanırsa kazansın savaşı yayarak tırmandıracaktır. Dünya hegemonyasının yolu buradan geçmektedir. Bunu yapmayacak olan bir ABD, dünya hegemonya savaşından çekilmiş bir ABD olacaktır. Ortada bunun verileri mi var?GOP’un hedefi hedef bölgenin sahip olduğu strateji ve enerji zenginliği üzerine tahakum kurmaktır. Bilindiği gibi hedef bölge dünya petrol ve doğal gaz rezervlerinin büyük bir oranını bünyesinde barındırıyor. Amaç bunun üzerinde denetim sağlamaktır. Sorun bu iken akılı takılan Kürd millet düşmanları, “ABD fırsatını bulsa, kaçıp gidecek“ gönlünde geçenleri neyle yorumluyorlar? Bunu kendilerine dedirten dürtü nedir? Kuşkusuz Kürd millet düşmanlığıdır. Beker-Hamilton raporu da, onların gönlünden geçeni yüksek sesle söyleme imkanı verdi. Fakat bu konuda da yanılıyorlar. Beker-Hamilton raporu GOP’tan vazgeçelim demiyor. Mevcut Bush yönetimi ile düştüğü çelişki yöntem konusunda kendini ele veriyor. Beker-Hamilton gibi soğuk savaş artıkları bu projenin rizokosuz yürümesi için ABD’nin buna tek başına gücü yetmediğini, müttefiğe ihtiyaç duyduğunu söylerken, Bush ekibi ortak istememekte direniyor. Bu savaşı tek başlarına kazanacaklarından direniyor ve asla bir yenilginin olmayacağından söz ediyorlar. Fakat son gelişmeler rapora uygun adımların attıldığınıda görmemezlikten gelmemek gerekir.Beker-Hamilton raporu, GOP’na karşı değildir. Karşı çıkılan işi savaşa dökmeden, fazla düşman üretmeden, varolanları fazla ürkmeden diplomasiyle bu planı uygulama mantığı üzerine koruludur. Yerleşmiş bir güç dengesinin olduğunu ve bunu aşmanın risk alma olduğunu, bu nedenlerle yeni aktörlere fazla önem verilmemesi gerektiği noktasında yönetimi uyardığı mantığına dayanıyor. Şu an yaşananlar biraz da buna uygun davranıldığı görülüyor.ABD'nin son süreçte Kürdlere ilşkin yaklaşımı bu temelde ele alındığında rapor anlaşılır oluyor. Fakat bu şu anlama gelmiyor. ABD'nin Kürdleri bir bütün olarak gözden çıkardığı anlamına gelmiyor. Çünkü onlara ihtiyaç duyuyor. Ve duymaya devam edecektir. Yapmaya çalıştıkları Kürdler ile Türkleri aynı zeminde tutmaya çalışmalarıdır. Bu da sürekli sorunlarını çözümsüzlüğe bırakıp tarafları kendine mecbur bırakmakla olmaktadır. Kuşkusuz burda zararlı çıkan taraf Kürdler olmaktadır. Bunu tersine çevirmek olan güç ve izlenecek politıkalardır. Dahası ABD çıkarlarına cevap olmakla orantılıdır.ABD, her halükarda bölgede kalıcıdır. Bundan tüm ABD’li yetkililer hemfikir. Fakat bölgede kalıcılaşmada doğan zorlukları aşmada görüş farklılığı var. Kimi ortak unsurunu öne alırken, mevcut yönetim bunu reddediyor. ABD, bölgede kendi planını uygularken bir çok sorunu çözmesi gerekiyor. İsrail-Filistin, Lübnan, Irak ve İran sorununu çözmesi gerekiyor. Bunları çözerken bir çok eski müttefiğiyle çıkar çatışmasına giriyor. Beker-Hamilton ekibinin dikkat çekmeye çalıştığı bundan kaçınması noktasındandır. Onlara göre Avrupa ve Ortadoğudaki eski müttefikleri ile karşı karşıya gelmeden, onların hassasiyetleri göz önünde bulundurularak, paylaşarak, birlikte hareket etme üzerine inşa edilmeye çalışılmaktadır. Mevcut yönetimin yanaşmadığıda budur. Ama tümdende bu politıkayı devre dışı bıraktığıda söylenilemez. 10 Mart 2007 tarihli Bağdat Konferansı bu politıkanında devrede tutuğunun işaretiydi. Bir çok konuda da, uygulamaya konulduğudur.Süreç işliyor. Irak az da olsa durulmuş bulunuyor. İran'a saldırı her an gündem de. Bu koşullar da, bazı kesimlerin bilerek veya bilmeyerek sorduğu anlamsız bir soru var. Derler ki, “ABD, Irak’ta ne zaman çekilecek?” Bu çevrelerin bu soruya cevap aramadan önce “ABD, Irak’ı niçin işgal etti?” sorusunun cevabını aramalıdırlar. Eğer bu sorunun doğru cevabını bulurlarda ABD’nin Irak’tan çekilir mi, çekilmez mi sorusunun cevabınıda bulurlar. ABD’nin 21. Yüzyıl projesi olarak lanse ettikleri, Afganistan ve Irak işgaliyle stardını verdiği boyut görmemezlikten gelinir ve sorun “Irak’a demokrasiyi yerleştirmeye” indirgenirse ABD’nin Irak’tan ne zaman çekileceği konusunda daha çok beklerler.Defalarca söylenmiştir. ABD, bölgemizde kalıcıdır. İster Cumhurriyetçiler, ister Demokratlar iktidarda olsun bunun bir önemi yoktur. Irak işgali ABD planı GOP’un ilk ayağıdır. GOP stratejisinin tamamı değildir. Irak işgal edildi, Saddam iktidarı devrildi, Irak’ta demokrasi yerleşti, ABD’nin işi bitti düşüncesi sığ bir düşüncedir. Dahası kimi Türk çevreleri öyle istedikleri için bu seneryoyu dilendiriyor. ABD, sırf demokrasi getirmek için bunca harcama yapmadı. Binlerce insanının ölümünü Irak’a demokrasi getirmek için göze almadı. ABD’nin amacı Avrasya ve Afrikaya ve dolayısıyla dünya egemenliğini pekiştirmektir. Bunun ilk girişimi Irak işgali oldu. İşgaller sürecektir. İran ve Suriye sırasını beklemektedir. Kuşkusuz bunlar ha demekle olmuyor. ABD’nin çok zorlukları vardır. Projesini uygularken önünde sayısız engeler bulunmaktadır. Tasviye etmesi, tarafsızlaştırması, ittifak yapması gereken güçlerle yoğun boğuşması gerekecektir. Bu, hem iç siyasal dengeler açısında, hem de dünya ve bölgedaki aktörlerle ilişki ve çelişkileri temelinde şekilenecektir. Fakat her ne kadar iç politıkaya endeksli Demokratların yaklaşımı Bush politıkasına karşıymış gibi bir izlenim versede olasılı bir Demokrat iktidarında uygulanacak ABD dış politıkanın değişeceği beklenilmiyor.Bu da “ABD fırsatını bulsa Irak’ta kaçacak” diye Kürd millet düşmanlarının uykusunu kaçırmasına yetiyor. Varsın kaçsın. Kendileri dışında başka da kimseye bir zararı olmaz.Onlar, hayal kuradursun ABD, İran'a saldırı hazırlığını sürdürmektedir. Bu Kürd milletine büyük bir fırsat sunuyor. Kürdistan'nın Doğu'sunun özgürleşmesinin yolunu açıyor. Temenim Doğu Kürd önderliğin 1979 yılında yaptığı hatayı tekrarlamamalarıdır. “İran'a Demokrasi, Kürdistan'a Otonomi” gibi Kürd millet fermanına yeniden hayat vermemeleridir.23 Temmuz 2008

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.