Skip to main content

Kürd “Seçkinleri” mi, ....?

Düşmanına sevdalanmak deyip geçmemek gerekir. Bu sevda, toplumun milli reflekslerini dumura uğratan ağaçtaki kurdun rolünü oynar. Toplumu içten kemirir. İsyan ateşini söndürür. Vurdumduymaz, ilgiliz bir ceset haline dönüştürür. Almayı değil, dilenciliği içselleştirir. Mücadele edilerek hakkın alındığını değil, düşmanın insifına seslenerek, dilenerek vereceğini empoze eder. Toplumu felakete, ölüme sürükler. Düşmanla “ortak bir yaşam” düşünen güçlerin mücadele tarihleri boyunca yaptığı budur. Yapılanlar düşmana sonsuz yararlıklar sunarken, Kürd milletine en büyük zararı vermiştir.Kürd milletinin onca asimilasyon, sürgün, katliam ve soykırımdan sonra kendini yaşatabildiyse, bu günlere taşıdıysa düşmanına sevdalanmış düşkünlerin izledikleri politıkalar değil, Kürd-Kürdistan uğrunda gözünü kırpmadan canlarını veren kahramanların sayesindedir.Bir milletin onurluca yaşaması, o milletin bireylerinin kendilerini feda etmeye hazır olmayı gerektirir. Milletleri yaşatan bireylerin kendilerinin fedakarca feda etmesine bağlıdır. Milletleri millet yapan uğrunda şehit olanların fedakarane çabalarıdır. Vatan ve milleti için ölmeyi göze almak onurdur, namustur. Bunu göze almayan milletler köle olmaktan kurtulamaz. Kürd milletine silah zoruyla boyun eğdirildi, köleleştirildi, silah zoruyla bağımsızlığa ulaşacaktır.Kim ne derse desin, Kürd millet düşmanları silah zoruyla Kürdistan'dan sökülüp atılmadıkça kendi rızalarıyla gitmeyeceklerdir.Düşmana aşık olanların izlediği barış politıkası, Kürdistan'a dayatılmış statükonun kabülünü öngörmektedir. Bu ne demektir? Kürd millet egemenliği üzerine kurulu köleliği kabullenmek demektir. Bu düşkünlük kendini ve kendisiyle Kürd milletini düşmanın kapısında bağlamayı politıka edinmişlerin kimliği olmuştur. Son dönemlerde Kürd “seçkinleri” olarak boy gösterenlerin kimliği budur. Ne eksik, ne fazla.Misak-ı milli sınırlara saygıda kusur etmeyen Kürd çevreleri, yaklaşımları ile sömürgeci sisteme sonsuz hizmetlerde bulunuyor. Kürd milletininin isyan reflekslerini dumura uğratıyor. Düşmanın vereceği bir sadaka beklentisine sokmuş bulunuyor. Bu konu da müthiş bir yalan çarkı dönüyor.Bu uğursuz çevreler, ne Türk egemenlik sistemine, ne de sisteme can ve kan verenTürk toplumunu taniyorlar. Bu barbar sistem ve toplumdan demokrasi, insan haklarına saygı, dahası kardeşlik ve birlikte yaşam ortamının yaratılmasını bekliyorlar. Onlar, bu pembe hayalleri yaya dursunlar, Türk egemenlik sistemi Kürd milletini inkar ve imha etmeye devam ediyor. Türk denilen göçebe ve muhacirler topluluğu bu politıka ve icraatı desteklemek için sistem zemininde sıra sıra dizilerek “en büyük asker bizim asker”, “ya sev, ya terket”, “Kürdlere ölüm” naraları atarak Kürd milletine karşı linç operasyonları sürdürüyor.Burada Kürdlerin politıkası “kardeşlik”, “barış”, mevcut statükoyu savunma, düşmanın devlet sınırları dahil, sembollerine saygı edebiyatı yapmak olmamalıdır. Bu, Kürd milletinin milli reflekslerini domura uğratır. Düşmanın işini kıolaylaştırır. Kürd'e kaybetirir. Kürd milletinin hedefi bellidir. Bağımsızlık!Şüphesi olan varsa Güney Kürdistan'daki resmi olmayan referanduma bir göz atsın. Aynı duygu ve düşünce Kuzey'de de egemendir.Hedefi belirlerken kitlelerin, amaç ve duygularını ve bunun ötesi ruh halini iyi tahlil etmek gerekir. Kitlelerin eğilimi tespit ettiğimiz hedefe yönelikse sorun büyük ölçüde bitmiştir. Gerisi kitleleri örgütlemek, buna uygun yol ve yöntemlerle hedefe kilitlenmektir.Kürdistan halkının eğilimi açığa çıkmıştır. Halk desteğini bağımsızlıktan yana koymuştur. Bu gelip geçici bir duygu olmaktan öte düşmanla birlikte yaşamak istemeyişin ürünüdür. Haklı sebebleri var, sürekli ve kalıcıdır. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, buna uygun politıka ve onun gereğini yapanlar kazanır.Kürdistan halkının eğilimi belli. Çözüm istiyor. Çözümü Türk egemenlik sistemi ile yaşamaktan değil, ayrılmadan görüyor. Aldatıcı barıştan değil, savaşla olacağına inanıyor. Şu an kendileriyle birlikte Kürd milletinide Türk'ün kapısına bağlamaya çalışan Kürd “seçkinleri” sonuçta bu gerçek karşısında şoke olacaktır. Aslında bu gün de bu şoku yaşadıkları ortadadır.Kürd “seşkinleri”, siz bunu dinazorları olarak okuyabilirsiniz, tüm entrikalarına rağmen Kürd milletini kandıramamaktadırlar. Onların bağımsızlık talebini yok edemiyorlar. Çünkü bu onurlu halk kararını çoktan vermiştir. Kürdistan uğruna her şeyini vermeye hazır olduğunu ortaya koymuştur. O, bağımsızlığı ve savaşı dayatanların yanında olmuştur. Bunu yapmakla özgür milletler dünyasında onurlu yerini alacağına inanmaktadır.Ama ne yazık ki, ihanete uğramıştır. Kurtarıcın denilerek sokağa salınan güç düşmanın denetimindeki bir güçtür. Kürd milletinin bunca desteği ve fedakarlığı, silahlı kesimin kahramanlıklarına karşın kendilerine dayatılan “düşmanını sev” politıkası ile karşı karşıya kalmıştır. Bunu tersine çevirecek bir güçte ortalıkta görünmemektedir. Buna rağmen Kürd milleti sokağa dökülerek kendi kimliğini dayatıyor. Burası Kürdistandır, sömürgeciye mezar olacaktır diye bağırıyor. Bu önemli bir olgudur.Kitlelerin psikolojisi çok önemlidir. Devrim kitlelerin eseriyse kitlelerin sevk ve heyacanını en doruk noktasına vardırması geleceğin teminatıdır. Zaferin vazgeçilmez ön şartıdır. Kitlelerin şevk ve heyacanının dinmemesi için ne gerekiyorsa o yapılmalıdır. Eğer bunu yapmaz, kitlelerin şevk ve heyacanının sönmesine yol verirseniz tasviye kaçınılmaz hale gelir.Kürd “seçkinleri”n yaptığı tam da budur. Kürd milletinin coşku ve heyacanını söndürmek için akla karayı seçiyorlar. Çözüm iyi niyet, tumturaklı sözlerle kitlelerin coşku ve heyacanını söndürmek için habire düşman hakkında pembe hayaller besliyor ve bunu kitlelere pompalıyor. Onlara göre düşmanın anladığı dilde konuşmak terörizmdir. Kürd milletini terörize etmektir. Sorun böyle konulduktan sonra düşmanın işitmek istediği sözler etmek artık politıka edinilir. Hesap düşmana güven vermektir. Neyin güveniyse!!!Sonuçta düşmanın aferini alıyorlar. “Akılı polıtıkacı” ünvanı ile taltif ediliyorlar.Kürd “seçkinleri”nin izlediği politıkalarla düşmana sonsuz yararlıklar sağlamıştır. Fakat aynı şeyi Kürd milleti için yaptığını söylenemez. Dahası onun için ölüm öngördüğü kesindir. Türkiyeleşmiş veya Türkiyeleşmek isteyen bu “seşkinler” bu gerçeği görmüyor diyemeyiz.Kürd milletini zehirliyen, hile ve yalanlarla beyinlerini esir almaya çalışan, düşmanın güzergahında yer almış bu çevrelerin maskesini indirmek Kürd milletinin ölüm kalım meselesidir. Bu uğursuz çevrelerin maskesini indirmek Kürd halk kitlelerinden coşku ve heyecan yaratacak, kitlelerin bilincinde maddi bir güce dönüştürecek bir politıkanın vazgeçilmezliği kendini dayatıyor. Bu politıka Kürd yurtseverliğidir. Kitleleri yurtseverlik dalgası ile heyacanlandırmak ve coşturmak politıkasını oluşturmak, bunu pratiğe aktaracak bir örgütlülük yaratmak kendini dayatmıştır. Bunu tamamlıyan silahlı mücadelenin esas alındığı bir mücadele yürütülmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Silahlı mücadeleye yol gösterecek ideolojik zemin Kürd yurtseverliği olmalıdır. Kürd yurtseverliğin çıkış noktası Kürdistan'nın bağımsızlığıdır. Bundan yoksun bir silahlı mücadele halkımızın potansiyelini sadece tasviye eder. Apocu hareketin dün de, bu gün de yaptığı budur. Burada Apocu hareketin amacı ile, amacı sadece özgür bir toprak parçası olan savaşcı yapıyı ayırt etmek gerekiyor.Kürd siyasal güçleri, Türk egemenlik sistemin ideolojik yaklaşımı ve yaptırımlarını son derece tüm verileriyle açığa vurmuştur. Bu, bir olumluluktur. Fakat yeterli değildir. Sorun bunun karşısına ne çıkarılacağıdır. Bu noktada bir kırılma yaşanmaktadır. Kürd siyasal hareketi çok parçalıdır. Üstünde anlaştığı milli bir zemim yoktur. Çoğu çevre sömürgeci zeminde kendini kurtarmış değildir. Sistem sahiplerinden daha fazla sisteme sahipleyicidir. Yüzlerine taktıkları Kürd maskesi, sadece hedef şaşırtmadır. KUKM'sini geri çekmek için sömürgeci sistem çıkarına habire ideolojik malzeme üretmekle meşkuldur. Kürd milletinin sömürgeciye karşı duyduğu kin ve nefreti aşağı çekmek için baş vurmadığı yol ve yöntem bırakmıyor.Kürd siyasal hareketi, Türk egemenlik sistemin resmi ideolojik yaklaşım ve yaptırımlarına karşı Kürd yurtseverliğini çıkarmak zorundadır. Kürd yurtseverliğini bağımsızlık mertebesinde ele almak gerekiyor. Barbar devletin sınırları dahil, her türlü sembollerini red etmeyi içeriyor. Onun sembollerine karşı kendi sembollerini dikmeyi öngörüyor. Bu ne demektir? Kürd milleti barbarlarla ortak yaşamı red ediyor demektir. Bu da ancak barbarlara karşı kin ve nefretle dolu olmayı gerektiriyor. Düşmanından neferet etmeyen, ondan kurtulmak istemeyen, ona karşı mücadele edemez.Burada hain ve yurtsever ayrışımı başlar. Yurtsever düşmandan nefret edendir. Ondan kurtulmak isteyendir. Ona taş atandır. Burası Kürdistandır, size mezar olacak diye bağırandır. Kürdistan için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyandır. Peki sömürgeciye taş atan çocuk ve kadınlara “terörist” diyen Kürd “seçkinleri”ne ne denmeli? Çocuk ve kadınlarımız sömürgeciye taş atarken Kürd “seçkinleri”, “Avrupa yolundaki Türkiye'ye demokrasi” diye nefes tüketiyorlar. Kürd milletini esaret zinciri sınırlara, Kürd'ü yok sayan sembollere saygılıyız diye eşik aşındırıyorlar. Burada nitel bir fark vardır. Birincileri yurtsever, ikincileri siz isimlendirin. Burada orta bir yol yoktur.Kürd milletinin kader çarkı lehine dönmüştür. Kürd halk kitleleri bunun bilincine varmıştır. Varmayan Kürd siyasal çevreleridir. Onlar, kendilerini bir türlü Türk denilen barbarların kapısında uzaklaştıramiyorlar. Kendilerini onların manyetik alanında kurtaramiyorlar. Kürd milletinin bağmsızlığa koştuğunu göremiyorlar. Sömürgeci eşikte kendilerini daha sıkı bağlamanın siyasetini güdüyorlar. O baş belası eşikte ne umuyorlarsa akıl erdirmek akıl karı değil demek kendimize haksızlık olur. Bunlar tanıdık kişiler. Bu malum çevreler, halkın sessine kulak asmiyorlar. Onların duyduğu coşku ve heyecanı duymuyorlar. Kürdistan sorununun barışcıl yöntemlerle çözüleceğini habire pompaliyorlar. Değişimden, demokrasiden, Avrupa yolunda oluştan dem vuruyorlar. Fakat hitap ettiklerinin sağır olduğunu görmek istemiyorlar. Bu gün seslerini işitecekleri pembe hayalleri bol bol hayal ediyorlar.Şu bilinmelidir ki, karşımızdaki düşman hiçbir zaman Kürd milletinin sessini işitmek istemiyecektir. Bu anlaşılmıştır. Peki geriye ne kalır? Önümüze tek bir yol konulmuştur. Kürd milletinin bağımsızlığı, özgürlüğü ve bekası için savaşmak. Bunun dışında hiçbir yol bırakılmamıştır. Kürd milleti savaşı reddedemez. Çünkü o, savası kapısı önünde bulmuştur. Bundan kaçsada kaçamaz. Bu nedenle vaoluşunu sürdürmenin, kendini geleceğe taşımanın, bağımsızlığa ulaşmanın yolu budur.6 Haziran 2008

Anonymous (not verified)

Fri, 06/13/2008 - 16:44

Bi navê Yêzdanê mihrîban u dilovan, Yêzdan Kurda biparêzt!!! Birêz H.H YILDIRIM, Bibihurin bi tirrekî!!! Aslinda cevabi da veriyorsunuz!! " DINAZORLAR " .. Ama bu cok nazik bir dille yapilmis tanimlamadir. Yoksa; vataninini tak-tik, mak-tik diye diye pazarlayanlara ve düsmanina acik ve secik peskesh cekene tek kelime uyar: XAYIN. Aptal bile elinin yanacagi atesi anlar.Bunlar düpedüz XAYIN!!! Kimler mi? O`nu aciklamaniza da aynen katiliyorum Sn.H. H. YILDIRIM!! Diyorsunuz ki: ""Kürd milletinin bunca desteği ve fedakarlığı, silahlı kesimin kahramanlıklarına karşın kendilerine dayatılan “düşmanını sev” politıkası ile karşı karşıya kalmıştır. Bunu tersine çevirecek bir güçte ortalıkta görünmemektedir. Buna rağmen Kürd milleti sokağa dökülerek kendi kimliğini dayatıyor. Burası Kürdistandır, sömürgeciye mezar olacaktır diye bağırıyor"" Evet. Silahli kesimin gercekten de Kahramanca direnisleri ve tarih yazan " suvar hatin peya chun" lari acik ve ortada. Bütün bunlari cözecek Turnusol kagidi Düsmanin ve isbirlikci hainlerinin anladigi "tek dil" dir : B A L Y O Z !!! Bi silavên Kurdewarî u birayane, Yezdan Kurda biparêzt!!! A. MOL [email protected]

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.