Skip to main content

Kürd ve Kürdistan Sorunu Aynı Sorun Değildir!

Kürdistan'ın Kuzeyinin Kürdleri, 2007 yılında katil Türklerin ve katiline aşık Kürdlerin danışıklı döğüşlerini seyretmekle zaman geçirdi. Gündemi onlar belirledi. Programlaştırdıklarını uyguladılar. Sistem ve Kürdistan'daki icazetli iz düşümleri güçlenerek çıktı. Bağımsızlıkcı güçler, ise sadece sonuçlar üzerinde konuştu. Bu, bağımsızlıkcı güçlerin bir özne olmadığının resmidir. Özne olmayanların gelişmelere yön veremiyeceği bilinen bir realitedir. Dünden bugüne değişen bir şey yoktur. Değişmesi gerekenler, sistem sahipleri ve icazetli yapılanmaları değildir. Onlar, mevcut gidişatan memnundurlar. Değişmesi gerekenler, Kürd bağımsızlıkcı güçleridir.Türk egemenlik sistem sahipleri, yönetiği ismi Türk denilen devşirme topluma korku içinde yaşamayı içselleştirmiştir. Kimin ağzı açılırsa çevremiz düşmanlar tarafından çevrilmiştir. Ülke içi hainlerle doluşmuştur. Bilinen ve değişmiyen iç ve dış tehdit dile getirilir.Hiç kendi kendilerine sormazlar. Yahu biz bu kadar düşmanı nasıl edindik? Bu soruyu sorup aklı selim düşünürlerse içte ve dışta düşman tarafından neden sarıldığınında cevabını bulurlar. Sizce sormamışlar mı? Sebebini bilmezler mi? Hiç kuşkunuz olmasın ki, hem sormuşlar, sebebini de bal gibi biliyorlar. Bilmiyen onları anlamamazlıktan gelen geri zekalılardır. Sağı ve solu kol kola yürütürlar.Kan ve irin kokan bez parçasını ellerine verirler ve salatırlar.“Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye bağırtırlar.Sokağa saldıkları habire şişinirler. Parlıyacak hale gelirler. Patlamadan havasını alırlar. Kürdlerin başına bomba yağdırarak bu işi kazasız belasız halederler. Toplumu rahatlatırlar. Tepeden seyreder ağızları kulaklarında gülerler.Türk katil sürüsünün son hava operasyonuda bir yanda Kürdistan hükümetine karşı yürütüğü psikolojik bir savaş niteliğindeyse, diğer yanıda Türk kamuoyuna karşı yapılan bir hava aldırma hareketidir.Bu kervan böyle yürüyor. Düzen çarkı böyle dönüyor. Alanda verende memnun. Birbirine muhtaçlar. Binbir yamalı bohçanın korunması tüm parçaların ortak çıkarıdır. Onların çıkarları bizim zararımızdır.Şunu bilince çıkarmak gerekir. “Türkiye” diye bir ülke yok. Her ne demekse “Türk” dedikleri ucube toplum gibi sonradan icat edildi. Bu coğrafyanın tarihten gelen ismi vardır. Bu, Anatolia'dır, Trakya'dır, Laziztan'dır. Kürdistan'ı yad etmeye bile gerek yoktur.Bu coğrafyaların adı azınlıklar koalisyonu olan Türk egemenlik sistem sahipleri tarafından “Türkiye” ilan edildi. Bizimde böyle kabullenmemiz gerekmiyor. Kabulumüz demek olup bitteni kabullenmek demektir.“Türkiye” dedikleri coğrafya bugün milletlerin ve milli azınlıkların mezarlığına dönüşmüştür. Korkunç bir baskı altına alınmıştır. Sesleri kesilmiştir. Çoğu kendisine yabancılaştırılarak başkalaştırılmıştır. Bu, kabullenilmeli midir? Elbette hayır! Buna karşı çıkmak ve tersine çevirmenin mücadelesini vermek gerekir. Coğrafyamızda yaşayan halkların başına bela kesilmiş bu ucube toplumu çözmek kaçınılmaz bir görevdir.Bu, o kadar zor bir iş te değildir. Çünkü bu ucube toplumun ne geçmişi, ne de geleceği vardır. Köksüz bir toplumdur.Türk denilen göçebe, muhacir, ucube toplumu Kafkasya, Balkan ve Sebataycı azınlık elit tabakası tarafından yönetiliyor. Sözde kurtuluş dedikleri savaşını bile bunlar verdi. İlk kurşun atanında, ilk romanı yazanında, Türkçülük esaslarını belirliyenlerinde Türk olmadığı bilinmektedir.Şunu bilmek ve kabullenmek gerekir. Geçmişte ve bugün Türkçülük edenlerin, Türklük adına devlet kuranların, daha sonra yönetenlerin, dilini, edebiyatını, kültürünü geliştirenlerin hiç birisinin Türk olmadığı sır değildir. Bu gerçekleri bıkmadan usanmadan dilendirmeliyiz. Düşman toplumun kendine olan güven duygusunu yok etmenin başka yolu yoktur.Kimi arkadaşımız şimdi bunları söylemenin ne anlamı var demektedirl. Onlara göre kim kendisini nasıl hissediyorsa, nasıl tanımlıyorsa öyle kabullenmek gerekir diyorlar. Hayır efendim. Öyle olmamalı. İtiraz edilmeli. Aslını inkar edene haremzade denilmeli. Ahlaki ve doğru olan da budur.Türk denilen ucube toplum cibiliyetsizse suç başkasının mı? Dahası bu ucube cibiliyetsiz toplumun insanlıkdışı anlayış ve uygulamalarının faturasına ortak olmak diye bir görevimiz mi var? Elbette yok!Karşımızdaki toplum zoraki olarak başta Kürd milleti olmak üzere sayısız millet ve milli azınlıkların inkar ve imha üzeri yaratılmıştır. Düşman bir toplumdur. Bu toplum inkar ve imhamız üzeri nasıl zorla oluşturulduysa öylede yok edilmelidir. Bu işi başarmanın yolu, bu ucube toplumu çözmekten ve bileşenlerini ayrıştırmaktan geçer.Bu yapıldıkça, buna süreklilik kazandırıldıkça bu barbar toplumun kendine olan güvenini kırabilirsiniz. Bu değilde peki bunu başka nasıl yapacaksınız? Onların bize sundukları sahte tarihlerini doğruluyarak mı? Sahte zaferlerini onaylarak mı? “Bin yıldır etle-tırnak gibiyiz” yuturmasına inanarak mı? İstedikleri de bu değil midir? ****Birde Kürd cenahına bakalım. Gerçekten Kürdler ne istiyor? Bu mesele açık hale gelirse sorunun kendisini çözmek daha kolay hale gelir. Fakat bu konu da faklı yaklaşım ve yönelimler var. Kimi Kürdistan sorunu derken, kimi Kürd sorunu demektedir. Bu iki sorunun birbirleriyle ilişkisi olsa da nitelik olarak faklı iki sorundur.Soruna “Kürd sorunu” diyenler, bu kadar kirlenmiş Türk egemenlik sisteminden medet umuyorlar, onlardan kurtulmak istemiyorlar. Onlar, küfür, hakaret ettikçe “büyük abısınız” diyorlar. Kürd milletini inkar ve imhadan geçirdikçe “kardeşiz” diyorlar. Kürd-Kürdista'nı boğan Türk devlet sınırlarına saygıda birbirleriyle yarışıyorlar. Türk'ün ne kadar ırkçı ve şoven sembolu varsa sahipleniyorlar. “Devletin bütünlüğüne ve üniter yapısına bir itirazımız yok” diyorlar. Hatta buna karşı çıkanlar olursa devletin yanında onlara karşı mücadele edeceklerini söylüyorlar.Şimdi bunlar mı bu mantıkla Kürd-Kürdistan geleceğini inşa edecekler? Güldürmeyin insanı. Buna kargalar bile güler. Bu mantık sahiplerinin Kürd milletine sunacakları bir şeyleri yoktur. Dün ve bügün ne söyledi ve yaptılarsa/yapıyorlarsa yarında aynısını yapacaklardır. Kürd milletinin önüne kendi bağımsız dünyasını oluşturma ve inşa etme diye bir plan koymuyorlar/koymayacaklardır. Buna karşın Kürd milletini düşmanın kapısına bağlamanın çabasını veriyorlar/vereceklerdir.Keşfedileni yeniden keşfetmek gerekmiyor. Kürdistan devriminde bir aktörseniz realiteyi içseleştirmek zorundasınız. Hedefinizi sorunun çözüm boyutuna çıkaracaksınız. Sonra bunu çözmek için hangi yol ve yönteme baş vurmanız gerektiğini bileceksiniz. Bunların tespiti keyfe göre olmaz. Oyunun kuralına uyacaksınız. Yol ve yöntem belirlenirken duygulara yer yoktur. Düşman size inkar ve imhayı dayatmışsa onun anladığı dil ile konuşmak zorundasınız. Eğer bunu yapmıyorsanız yanlış yapıyorsunuz demektir. Dahası mağlubiyeti baştan kabullenmiş oluyorsunuz demektir. Her şeyden önce kendinizi zafere endeksliyeceksiniz. Ona göre kendinizi programlıyacaksınız. Bunun içinde günlük taktiğiniz ve bir stratejinizin olması gerekir. Taktikte esnek olabilirsiniz, fakat stratejide tavis vermiyeceksiniz.Rakibinizin sizin hakkınızdaki hesabı bilmek zorundasınız. Bunun içinde tüm olasalıkları bilince çıkarmak zorundasınız. Sizinde onun hakkında bir hesabınızın olması gerekir. Stratejinizi ve taktiğinizi ona göre yapmak zorundasınız.Kimi Kürd çevrelerin uluorta sarfetiği ve Türklerin işitmek istediği sözler, bumerung olup Kürd milletini vurmaktadır. Türklerin hoşuna gidecek, işitmek istediği ağzınızdan çıkan her söz Kürd milletinin inkarı ve imhasına yol açmaktadır. Türk'ün varlığı ve kendini yaşatması Kürd milletinin inkarı ve imhası üzerine inşa edildiği bir siyasal iklimde onun “kırmızı çizgilerimiz” dediğine “saygılıyız” dediğiniz andan itibaren Kürd milletinin inkar ve imhasını onaylıyorsunuz demektir.Herkes şunu iyi bilmelidir. Kürd milletinin Türkler ile ortak hiçbir değer yargısı yoktur. Türk'ün faydasına olan Kürd'ün zararınadır. Bu bir gerçektir. Siz istediğiniz kadar “ortak payda” tespit etmeye kendinizi zorlayın. Bu tavrınızla kendinizi düşman karşısında küçük düşürürsünüz. Sizin şahsınızda Kürd milleti küçük düşmektedir. Bunu anlayan artık. Bunu yapmaya hakkınız yok. Bu milletin başının dik olmasını beceremiyorsanız bari susmayı bilin. Önünüze her mikrofun uzatıldığında veya her kalemi elinize aldığınızda “Türklerin sembolleri sembollerimizdir, devletin sınırlarına saygılıyız” deyip Kürd milletinin şeref ve haysiyetini peş paralık etmeyin.Yaptıkları budur. Ama onlara sorarsanız “akılı politıka yapıyoruz” cevabını alırsınız. Oysa bu çevrelerin yaptıkları “katlini sevmek” politıkasıdır.Herkes şunu bilmek zorundadır. Sorun çıkarmadığınız sürece kimsenin sizi ciddiye alacağını bekliyemesiniz. Elbette durduk yerde sorun çıkarmak gerekmiyor. Sorun zaten vardır. Mesele sorunun ismini doğru olarak telefuz etmek, Kürd milli birliğini gerçekleştirmeye çalışmak ve bu zemininde çözümünde ısrar ermektir. Bunu yaptığınız oranda ciddiye alınırsınız.Bu yaklaşım çerçevesinde kendinizi programlayıp pratikleştirmediğiniz sürece havanda su döversiniz. Bugüne dek yapıldığı gibi. Bir birlik lafıdır almış başını gidiyor. Fakat işin tuhaf tarafı birlik zemini üzerinde bir türlü anlaşılamıyor. Evet birlik, ama niçin birlik sorusunun cevabı asılı kalıyor. Birliğin sağlanması için her şeyden önce ortak hedefin belirlenmesi gerekiyor. Kürd siyasal hareketin ortaya çıkaramadığı da budur. Bu olmayınca birlikte olmaz. Bugüne kadar olmadığı gibi. Sanırım mesele açık ve nereden başlanmalı meseleside bu vesileyle açığa çıkmış bulunuyor. Nedir sorun? Kürd-Kürdistan sorunu. Kürd sorunu, Anatolia'daki azınlıklar sorunudur. Demokrasi sorunudur. Anatolia demokratikleştikçe Kürd sorunuda o oranda çözülür.Kürdistan sorunu farklı bir şeydir. Kürd sorunuyla bir alakası yoktur. Ülke, millet ve iktidar sorunudur.Bu iki sorun birbiriyle karıştırılmamalıdır.Bu nedenle Kürdistan sorununu kendi sorunu bilenler, bağımsız devlet kurmayı önüne koymak zorundadırlar. Kimi Kürd çevreleri, bağımsız Kürd devletı kurmanın “imkansız ve gereksiziliği” programlaştırdıkları için Türk'ün kapısında kendilerini bağlama mücadelesini vermektedir. Türk'e ait ne kadar kirli sembol varsa Kürdlerinde olduğunu ileri sürmektedir. Kürd milletini kalbinde ve beyninde bölen sınırlara saygılıyız demektedir. Bu, kendi kendini boşa çıkarmak anlamına gelmektedir.Kürdler ile onları tahaküm altına alan Türk, Arap ve Farslar arasında doku anlaşmazlığı vardır. Bunları birlikte bir arada sorunsuz yaşatamasınız. Bugüne kadar olanlar biliniyor. Olacaklarda olanlara bakıp tahmin etmek zor değildir. Kürd milletin payına düşecek olan inkar ve imha olacaktır. Bunun bilinmeyecek bir yanı yoktur. Peki bu kabulenilmeli midir? Elbette hayır! Kürd milleti bunu tarihin hiçbir döneminde kabullenmedi. Elde silah savaştı ve kendini bugünlere taşıdı. Bugünde yapılması gereken dünden farklı değildir. Kürdleri bağımsızlığa ulaştırmak buradan geçer. Bunun için mücadele etmek Kürd'ün kaçınılmaz görevidir. Bunun dışında çözüm arayışları zaman ve enerji kaydıdır. Kürd milletinin bu lüksü yoktur.Bağımsızlıkcı güçlerin yapması gereken açık ve netti. Aslında bunu açıkca dilendirmişlerdi de. Eksikliğine karşın bunun ön adımlarıda atılmıştı. Fakat buna süreklilik kazandırılmadı. Mücadele de bir kırılma yaşandı. Mesele bu olunca tabiat boşluk kabul etmedi. Bağımsızlıkcı güçler, yapmaları gerekenleri yapmayınca başkaları yaptı. Yapanlarında düşman güçler olduğu ortadadır. Şimdi bunları konuşuyoruz. Bazı arkadaşlar niye hep bunları konuşuyoruz diye rahatsızlıklarını belirtiyorlar. Haklılık payları var mı diye düşündüğünde olmadığını görüyorum. İş yapanlar hakkında yaptıkları işin doğru ve yanlışlığına bakılmaksızın konuşulur. Çünkü gündeme dangasını vuranlar onlardır. Türk devleti ve icazetli yapılanmalarından bahsediyorum.Kürdistan'nın Kuzeyı açısında soruna bakıldığında 2007 Kürd milleti açısında kayıp bir yıl oldu. TC devleti ve onun Kürdistan'daki her türlü iz düşüm güçleri sürece damgasını vurdu. Bağımsızlıkcı güçlerin esamesi okunmadı. Bu da Kürd milletine büyük bedeller ödemesine yol açtı. Bunu tersine çevirmenin tek bir yolu vardır. Bu da bağımsızlıkcı güçlerin derlenip toparlanmasıdır. Bu başarılmadılça hiç kimse Kürdistan'ın Kuzeyinde olumlu bir beklenti içine girmesin.Kuzey Kürdlerinin yapacakları açık ve nettir. Bağımsızlık programı temelinde kendilerini örgütlemek ve pratikleştirmektir. Görev budur. Bu vesileyle şimdiden dostların yeni yılını kutluyor, nice başarılara imza atmalarını diliyorum.25 Aralık 2007

Anonymous (not verified)

Thu, 12/27/2007 - 23:07

Yazının bütününe katılıyorum.Kuzey kürtlerinin, bağımsızlık temelinde daha fazla biliçli bir örgüte ihtiyacı var.Yada en azından kürtlerle türklerin birlikte olamayacağının daha geniş kitlelerce farkedilmesi ve bunun temele yerleştirilmsi artık zorunludur.Kürtler sorun olmadıklarının ,hatta türklerin asıl sorun olduğunun , ayrımına vardıklarında bağımsızlık yolu daha kolay olacaktır.Suçluluk psikolojisi (sürekli sorun oldukları hep yüzlerine vurulduğu için kendilerinin gerçekten de suçlu ve sorunlu hissetme psikolojisi) kürtlerin kendilerini fark etmelerinin önündeki engellerden biridir ve bunun aşılması zorunludur.Bu aşamada kuzey kürtleri için TEVKURT ciddi bir kazanımdır.Tüm kürtlerin bu çatı altında örgütlenebilme şansı vardır ve bu şans da iyi kullanılmalıdır.Dağılma ve ayrışmaen çok biz kürtlere zarar vermekte ve TES nin işini kolaylaştırmaktadır.Artık onlara değil de biraz da kendimize güvenelim ve başarabileceğimize inanmalıyız.Bir kürt kadını olarak TEVKURT oluşumunu sonuna kadar destekliyor ve herkesi de bu çatı altına davet ediyorum.Şu anda en çok ihtiyacımız olan şey Kürdistani bir duruş sergilemektir.saygılar.Malatyalı

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.