Skip to main content

Kürdlük Zırhı Altında Lozancılık!

Şerafettin Elçi ve arkadaşları "Hür Kürtler Grubu" (HKG) adı altında  8-9 Temmuz 2006 tarihinde Ankara Hilton otelinde biraraya gelerek yeni bir parti kurma kararı aldı. Toplantı sonrası yapılan basın açıklamasında: “-Parti, Türkiye'nin bütünlüğüne saygılı…siyasi, hukuki ve ekonomik açıdan devletin yeniden yapılandırılması hedeflenecektir" zemininde politıka yapacaklarını kamuoyuna deklere ettiler.Ne demek gerekiyor? Ne demek için oynamak istedikleri role bakmak gerekir. Türkiye bütünlüğünü savunmak sömürgeci sistemi kabullenmek demektir. TC devletinin siyasi, hukuki ve ekonomik açıdan yeniden yapılandırılması hedeflenmesi KUKM’nin tasviye etmenin daniskasıdır. İşin tuhaf tarafı bu yaklaşımlar  “Kürdlük” adına savunulmaktadır. Bunu savunanlar, Kürd milliyetçisi oldukları iddiasında bulunuyorlar. Oysa bu savunulanın ne yurtseverlikle, ne de milliyetçilikle bir alakası yoktur. Yurtseverlik, milliytçilik olalı beri belki bu kadar  iğdiş edilmemiştir. Bu malum çevreler, bu yaklaşımlariyla Kürd milliyetçisi değil, Türkiye milliyetçisidirler.Bu malum çevre, bu yaklaşımıyla Kürd milletini Türk egemenlik sisteminin kapısına bağlama görevini önüne koymuştur. Her ne kadar Türk egemenlik sistemi ”tek sesliliği” siyaset edinsede bazen icazetle farklı seslerin dilenmesinin yolunuda açar. Kendi muhalefetini kendisi tarafından yaratılması politıka haline getirmiştir. Kürdistan bağımsızlıkçı hareketin önünü kesmek için Kürd reformist harekete geçicide olsa zaman zaman önünü açmada sakınca görmez. Kürd reformist hareketide bu uğursuzluğu yapmada sakınmaz. Kuşkusuz bu Kürd milletine kaybetirir.Bu rolu oynayan malum çevreler, KUKM’nin ”truva atları”dırlar. Sömürgeci sistemin Kürdistan’daki koltuk deynekleridirler. Sistemde onlara çerçevesi çizilmiş zeminde yanıbaşında siyaset yapma imkanını tanır. Dahası Türk egemenlik sistemi bu malum çevrelere üslendirdikleri rolü yerine getirme misyonu biçmiştir. Onlarda varoluş/varediliş nedenine uygun davraniyorlar.  Bir yanda Türk egemenlik sistemine bağlılıklarını deklere ederlerken, diger yanda “Kürdlük” zırhına bürünerek Kürd milletini Türk egemenlik sistemi altında kalmanın siyasetini yapıyorlar.Şerafettin Elçi ve çevresi, Kürd milletinin kurtuluşu için hayati olan silahlı mücadele ve bağımsızlığa karşıdır. Bu anlayışta Kürd yurtseverliği ve milliyetçiliğinin zeresi yoktur.Baksanıza. Kürdleri „kurtarmak“ için parti kurmayı kararlaştırıyorlar. Ankara’da ve hemde Hilton otelinde. Gerçekten bunlar Kürdlerle dalga mı geçiyorlar? Buna hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Hayır beyler. Kürd-Kürdistan sorunun çözüm yeri ne Ankara ve ne de Hilton otelidir. Ankara ve Hilton’da Kürd-Kürdistan sorununu „çözme“ye çalışanlar ya sömürgecilerdir, ya da sömürgecilerin olmuş beyaz Kürdlerdir. Bu çevrelerin „Kürt sorunu“ çözümleri Kürdleri sisteme entegre etme girişimidir. Bu malum çevrenin yapmaya çalıştığı „devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlügü“nün şaşmaz bekçiliğidir. Kimsenin zoruna gitmesin. Ma gidersede hiçte dert ettiğimiz yok. Bakın hele ismi „Hür Kürtler Partisi“, ama „Türkiye Partisi“. Türkiye bütünlüğü içinde „Kürt sorunu“nu çözeceklermiş. Bu, uniter devletçiliktir. Misak –i milliciliktir. Lozan´cılıktır. Zaten Kürdistan sorununu „Kürt sorunu“ olarak telefuz etmelerinin esas nedenide bu olmaktadır.Bu zat-ı şahanelere akılarını peynir ekmekle yemiş demek gerekmiyor. Tercihleri bilinçlidir. Çünkü herbiri kelefeli okur-yazar. Düzenle bir sorunları yok. Düzen zemininde yaşamlarını sürdüren zatlar. Sistem karşısında ezilme büzülme, yaltaklanma, benzeşme, kendinden uzaklaşma yaşam biçimleri olmuş. Sömürge insan kişiliği bu olsa gerek. Ve sistem kendilerine yol vermiş. Kendi “Kürtçü” muhalefetinin muhalefetini oluşturuyorlar. Devleten icazetli bir girişim. Teslimiyetin sınır tanımamazlığı sürüyor. Bağımsız Kürdistan´ın “gereksizliği” ve “imkansızlığı”nı dilleri döndüğü kadar izaha kalkışıyorlar. Kabeleri Ankara’dır. İnsan düşmanlarını bu kadar sevebilir mi? Kürd milletinin herşeyine el koymuş Türk egemenlik sistemine bu kadar dalkavukluk yapabilir mi? Olmaz dememek lazım. Bu zat-ı muhteremlerin yaptığı tam da budur.Dünyada bunun bir başka berzeri yoktur. Ezilen milletin yurtseverlerinin, milliyetcilerinin ezen milleti kurtarmaya soyunduğunun örneği yoktur. Bu rezilik malum Kürd siyasal çevrelerde vardır. Bu ne utanmazlık. Bu ne ikiyüzlülük. Bu ne dalkavukluk.Kürd milli devletini kurmanın önüne Türkiye´de gelişecek demokrasiyi çıkarıyorlar. Türkiye´ye demokrasi gelirse, “Kürt sorunu çözülür” politıkasını yapıyorlar. Türkiye´de demokrasi mücadelesi vermekten başka çare yok diyorlar. Deyim yerindeyse bu malum çevreler, demokrasi mücadelesi veriyoruz adına Türk egemenlik sistemine aksesuar oluyorlar.Kürdistan sorunu hiç kimsenin cevap veremediği Türkiye’ye demokrasinin ne zaman geleceği sorunu değildir. Kürd milletinin kendi kaderini serbestçe tayin etme sorunudur. Bağimsızlık sorunudur. Kürdistanli yurtsever ve milliyetçilerin yaklaşımı budur.Bu şunu öngörür. Kürdistan devrim dinamiklerini kendi zemininde örgütlemek, Türk işgaline ve ihanete karşı savaşmayı gerektirir. Bunun başka yolu yoktur. Kürdistan halkının tercihide budur. Doğal olanda budur.Kürdler, bağımsızlık hedefini terk edemezler. Sömürgeci ülkenin toprak bütünlüğünü savunamazlar. Sömürgeci devleti yeniden yapılandırma gibi acayip bir görevi üslenemezler. Siz hiç işitiniz mi? Dünya’da bu Kürd malum çevrelerin dışında yurtseverlik, milliyetçilik adına sömürge denilen devletin yeniden yapılanmasını ezilen millet yurtseverlerinin ve milliyetçilerinin kendilerine görev bildiklerini? Bunun için parti kurduklarını? Ben biliyorum. Bilen varsa bir adım öne gelsin. Dünya’da milli kurtuluş savaşı veren sayısız ülke var. İşte size Hindistan, Vietnam, Angola, Gine Bisao, Mozanbik, Bask, İrlanda vs. Hiç birisi sömürgeci ülke politikasına soyunmamıştır. Ama gelgörki malum Kürd siyasal çevreleri sömürgeci ülkede iktidar olmayı önlerine koymuşlardır. Seçimlerle iktidar olma hayalini yaşıyorlar. Bu yol ile her ne demekse ”Kürt sorunu”nu çözeceklerini iddia ediyorlar. Kürd ve Türklere ortak yaşam kuracaklarını söylüyorlar. Mümkün mü? Biz olmadığını iddia ediyoruz.Irak ve Güney Kürdistan özelinde yaşananlara bakın. Deneniyor, ama olmuyor. Farklı nesneleri toplayamasınız. Matematiğin bu yasası gibi toplumsal yasalar gereği zorun dışında ezen ve ezilen milletleri bir arada yaşatamasınız. Yaşatabilirız diyenler yalan söylüyor. Bireysel ve çevresel çıkarı onu gerektiriyor. Fakat Kürd millet çıkarı bunun tersini yapmayı öngörüyor.Biz bir milletiz. Ülkemiz var. Ama ülkemiz işgal altındadır. Milletimizin egemenliği gasp edilmiştir. Kürd yurtseverliğinin, milliyetçiliğinin görevi yabancı işgalı kırmak ve milli devletini kurmaktır. Bu da Türkiye’de gelişecek demokrasiye havale edilemez. Bu anlayış Kürd milletinin bağımsızlık stratejisini boşa çıkarma anlayışıdır. Milli devlet kurma stratejisinde yoksun Kürd kendini ve beraberinde Kürd milletini sömürgecinin kapısına bağlamak isyen Kürd’ür. Kürd reformist çevrelerin dünden bugüne yaptığı budur.Kürt reformist hareketin ihtiyar takımı aynı parti içinde birlik olamiyorlar, ama hadlerini aşan bir role soyunarak Kürd milletini Türklerin kapısına bağlamanın politıkasını aynı kulvarda, ama ayrı dükanlarda sürdürüyorlar. Bu zevat kimi kandırmaya çalışıyorlar? İnsan biraz samimi olur. Aynı şeyleri savunacaksınız, ama ayrı duracaksınız. Buna karşın Kürd milletinin herşeyine el koymuş Türk egemenlik sisteminde ortak yaşam öngöreceksiniz. Şimdi bu olacak iş mi? Yaşınıza başınıza bakınız. Kürd milletini düşmanları ile birlikte yaşamaya zorlamadan önce siz iki Kürd ihtiyarı bir çatı altında politıka yapmayı başarmaya bakın. Bunu yapamayanlar yüzyılların iki düşman milletine ortak yaşam kuracaklarmış. Bunlar geri zekalı değil. Çok akılı takıldıkları ortada. Fakat Kürd milletini enayi yerine koydukları kesin. Abdulmelik Fırat ve Şerafettin Elçi’nin değişik yer ve platformlarda aynı şeyleri söylediklerini biliyoruz. Derya Sazak´la ayrı ayrı yaptıkları roportajlarda söyledikleri bunun örneği.Ne diyorlar? Kürd milleti için milli devlet kurmanın gereği yok. Niyeymiş efendim? Asırların devletleri biraraya gelmişler ve Avrupa birliği kurmuşlar. Türkiye’de AB’ne gireceğine göre Kürdlerin kendi milli devletini kurmanın akıl ve mantığı yokmuş. Marjinaj bir grup dışında Kürdlerin büyük kısmıda böyle düşünüyormuş. Prenslerimizin söyledikleri aynen bunlar. Peki bunlar Kürtler içinde bir anket mi yaptılar? Yoksa referandum yapıldıda bizim haberimiz mi yok? Kürt reformist hareketi, çözümsüzdür. Çok kötü bir rol oynuyorlar. Yaptıkları tek şey sömürgeci devlete yalvarmalariyla Kürd milletini dilenci durumuna getiriyorlar. Kürd milletini sömürgecinin vereceği sadaka beklentisine sokuyorlar. Bu vesileyle sömürgeci sisteme hizmet etmede kusur etmiyorlar.Her ağzını açtıklarında „Biz Türkiye sınırlarına saygılıyız“,“Biz bölücü değiliz“,“Türkiye`den ayrılmak istemiyoruz“,“Türkiye`de politika yapmak istiyoruz“ vs. gibi Türk sömürgeci sistemini kutsayan yaklaşımların sahibidirler. „Türkiye Partisi“ olmak için kendilerini programlayanlar Kürdistan sorununu sömürgeci sistemiçi bir soruna indirgeyerek sorunu çözümsüzlüğe havale ediyorlar.Bu yaklaşımlariyla ne kadar uysal ve akılı politikacilar olduklarini Türk egemenlik sistemine ispatlamaya çalışıyorlar. Üstelik bu uzlasmacı ve teslimiyetçi yaklaşımlarını Kürd milletine mal etmeye çalışıyorlar. Bu, Kürd milletine yapılacak en büyük saygısızlıktır.Bu malum çevreler, siyasi yaşamlari boyunca Lozan´da Kürd millet egemenlik gaspı yüklü çizilen TC Devlet sınırlarının bekçiliğini yapmayı marifet bildi. İşte prensimizin söyledikleri. „Ben 1997'de parti kurdum: 'Devletin bugünkü sınırlarına saygılıyız, şiddete karşıyız' dedim. Beş ay sonra kapatılma davasıyla karşı karşıya kaldık.“ Bu anlayışın ne Kürd milliytciliğiyle, ne de Kürdistan yurtseverliğiyle uzaktan yakından bir alakası olamaz. Kendilerine biçtikleri rol, Kürdleri TC Devlet kapısında baglamaktır. Bu görevlerini layikiyla yapmaya çalışıyorlar. Fakat buna rağmen TC Devletine yaranamiyorlar. Fakat işin ilginç yanı bu konuda da suçu TC Devletine değil, Kürdlere yüklüyorlar. „Durmadan söylüyorum: Bu sorunun çözümünde en ciddi görev Kürtlere düşüyor. Kürtler, Türklerle beraber yaşama iradesine sahipse, Türklere güven vermesi lazım.“Buyur burdan yak. Bu ne yalakalık. Bu ne dalkavukluk. Bunu dinleyen Türk´ün hükmettiği şu olur. Demek ki, biz bu Kürdlere ne yaparsak yapalım, biz haklı, onlar haksız olur. O halde devam diyeceklerinden kimsenin şüphesi olmasın. Ki adamlar bunun gereğinide yapıyorlar. Şerafettin Elçi gibileri elinize sağlik dedikten sonra adamlar niye yapmasın ki?Düsünebiliyor musunuz? „Kürtler, Türklerle beraber yaşama iradesine sahipse, Türklere güven vermesi lazım.“ Veysel Meriç arkadaşın dediği gibi „Elvah kalbime saplanan Türk´ün kılıcı değil, Kürd´ün hançeridir. Ben bu yarayla ölürüm.“ Sözkonusu roportajda ilginc dialogu buraya almak istiyorum. Kürt reformist hareketin dünden bugüne, bugünden yarına oynadığı ve oynayacağı rolün anlaşılması ve buna karşı Kürd yurtsever hareketin alması gereken tavrı belirleyebilmek için gerekli görüyorum.Derya Sazak : „Baskın Oran'ın 'Azınlık Raporu' nedeniyle de tartışıldı: 'Türkiye Cumhuriyeti' tanımı Kürtleri de kapsamıyor mu?“Elçi : „İtiraz şu noktada: Bir etnik kimlik, vatandaşlık kimliği haline getirilmesin. Türkiye bir coğrafyadır, ülkedir. Türk değil, Türkiyelilik daha doğru bir niteleme olur.“Derya Sazak : „Bu size de sıcak geliyor mu?“Elçi :  Tabii sıcak, yani bir ilke ile kimlikler, vatandaşlık nitelendirilecekse o en makul çözüm.Derya Sazak : „TC vatandaşı olmak Kürtlere ne kaybettiriyor?“Elçi :  „Hiçbir şey kaybettirmez.“Derya Sazak : „Rahatsızlık veriyor mu?“Elçi: „Kürtlerin bu konuda fazla bir rahatsızlığı yok. TC vatandaşı olmak Kürtleri rahatsız etmiyor.“Bana birileri bu söylenenlerin İmralıda söylenenlerden bir farkının olduğunu açıklayabilir mi? Söylenenlerin Kürd yurtseverliği ve milliyetçiliğiyle bağdaşlaştırabilir mi? Kürd yurtseverleri, Kürt milliyetçileri böylesi bir rezaleti yuttabilirler mi? Kürd milliyetçiliği,  Kürdistan yurtseverliği bu mudur? Anladık, kendilerini Türk´ün kapısına bağlamışlar. Kuşkusuz bu onların tercihi. Bizi ilgilendiren bir şey değildir. Fakat bunu tüm Kürdlere mal etmeleri bizide ilgilendirdiği için bir Kürd olarak itiraz ediyorum. Çünkü benim adıma söyledikleri beni zencide ediyor. Kimseye benim adıma beni rencide etme hakkını verdiğimi hatırlamiyorum. Birileri bu sorumsuzluğu hangi hakla yaptığınada bir anlam veremiyorum. Artık bu ihanet teorileri için daha fazla birşeyde söylemek istemiyorum. Çünkü daha fazla ağzımı bozmak istemiyorum. Yorumu Kürdistan yurtseverlerine, milliyetçilerine bırakıyorum. 13 Temmuz 2006

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.