Kürdistan Sorunu ve Siyasal Önderlik Meselesi..
Kürd ve Kürdistan halkı asırlardan beri kendi baĝımsızlıĝı ve özgürlüĝü için mücadele etmektedir. Genel olarak her ne kadar geçmişte baş gösteren Kürd direnişleri bölgesel çerçevelerini aşmasalarda, Kürdistan’da direniş hiç bir zaman durmadı.. Çeşitli dönemler Kürdlerin ezici çoĝunluĝu bir bayrak altında toplanarakta mücadeleye katıldılar..Yine de bir sonuca varamadılar..Acaba bizim bir çok Kürd çevresinin sürekli olarak vurgu yaptıkları „ulusal önder“ veya „önderliklerin“ yokluĝundan mı Kürdler baĝımsızlıĝa kavuşmadılar?Bu son 30 yıl içinde Kuzey Kürdistan’da yaşanan yenilginin ve başarısızlıĝın sorumluluĝunu 1970‘li yılların sonlarında kendisini kendilerine raĝmen örgütlerin merkezinde bulan 20-25 yaşlarındaki gençlere hesabı kesmek ne kadar mantıklıdır? Bir „tarihsel tesadüf“ sonucu 1970‘li yılların ortalarında uluslararası sol ruzgarıda(herkes kendine göre) arkalarına alan ve ona Kürd renklerinide katmaya çalışan gençlerin 12 Eylül duvarına çarpması neticesinde sonlanan realiteden hareketle suçlu aramakla Kürd sorunu ve önderlik meselesi açıklanabilinirmi?..Çünkü, Kürdlerin bulunduĝu bölgede var olan yeraltı ve yerüstü zenginliklerin varlıĝını bir kenara bırakarak , Kürdistan’ın jeo-politik durumundan kaynaklanan gerçekleri hesaba katmaksızın saĝlıklı bir sonuca varmak yada bir tahlilde bulunmak imkansızdır..Kürdistan tarih boyunca hep işgal ve saldırılara uĝradı.. Kürdistan yine tarih boyunca dünyanın büyük imparatorluklarının savaş alanı oldu.. Sümer, Akad ve Asurlar döneminde Kürdistan yine savaş alanıydı.. Diyako gibi „toparlayıcı ve adeletli“ bir önderin yönetiminde toplanan Med aşiretleri Asur devletini yıkıp(M.Ö.612) bölgede hakimiyetlerini kurduktan sonra Kürdler biraz nefes alabildi... Ama, daha sonra yine Kürdlerin saflarında çıkan anası Med olan Kureyş yada Key Xusrew Medlerin yönetimine son verdi ve böylece Perslerin dönemi başladı..O günden bu güne yani yaklaşık olarak 2550 yıldan beri yine Kürdistan büyük güçlerin savaş alanı haline geldi... Önce Persler ve Yunanlar, daha sonra Romalılar, Bizanslar, Moĝollar, Tatarlar ve Osmanlılar Kürdistan’a saldırdılar.... Yani kısacası dünyanın tüm büyük güçleri Kürdistan’a sahip olmak ve doĝuya açılmak için orada geçmek zorundaydılar... Bu anlamda Kürdistan tüm işgalci güçlerin en önemli durak yerlerindendi.. Tüm bu saldırılar esnasında Kürdistan harabeye dönüşüyordu, „Kürdistan’da yaratılan tüm deĝerler yokediliyor ve Kürdler yeniden sıfırdan başlamak zorunda“ kalıyordu..Kürdler her zaman dışardan gelen saldırılara karşı direndi.. Ama işgalden sonra yada Kürdistan’ın farklı güçler tarafından parçalanması neticesinde yine Kürdler kaldıkları bölgenin işgalcileriyle birlikte çalışmak zorunda kaldılar.. Bu durum ise tüm savaşlarda farklı düşman orduları saflarında yine Kürdler vardı.. Kürdler birbirlerini kırıyorlardı.. Yunanlar,Romalılar, Bizanslar, Araplar, Osmanlılar ve Farsların ordularında Kürdler vardı ve tüm bu savaşlarda yine Kürd halkı zarar gördü..Tüm bu savaşlar da, Kürd coĝrafyasının kolaylaştırdıĝi parçalanmışlıĝa ekleninca alabildiĝine parçalanmiş ve daĝılmış bir toplum yapısı karşımıza çıkıyor.. Kürdlerin farklı düşman ordularının ön saflarında savaşa girmesi, Kürdler arasındaki düşmanlıklarının daha da derinleştirilmesine ve Kürd toplumunun iç dokusunun daha da parçalanmasına neden oldu... Kürdler tüm bu savaşlara aktif bir şekilde katılıyorlardı.. Örneĝin „Farslar ve Yunanlar arasında Maratun’da yapilan savaşta Fars ordularının genel komutanı Datis adlı bir Med idi.. Germemitre ve Titu adlı iki oĝluda üst komutanlardandılar..“( Hebibullay Tabani, Hawneteweyi Qewmi Kurd û Mad, sayfa 205).. Yine „Hawraman’da bulunan deri üzerine yazılan bir belgede baĝımsız bir yapılanma olarak varlıĝını sürdüren ve Roma Kralı Crassus’la ( 13 mayis 53)Harran savaşında öldürüldü) müttefik olan Abkar adlı „ (age 273) Kürd kralından sözediliyor.. Aynı Crassus Med soyundan gelen Spartakus’u M.Ö 71 yılında öldürüyor.. Geçenlerde Welatparez Com’da Tirigan arkadaş „Sophene Kürd Krallıĝi“ diye bir yazi yayınlamıştı.. Zaza Kürdleriyle baĝlantı kurmaya çalışıyordu.. Ama, bir gerçek var eskiden beri Ermeniler Sophene Kralıĝına sahip çıkmaya çalışıyorlar.. Fakat Ermeniler de bir gerçeĝi kabul etmek zorunda kalıyorlar ki, Kral büyük Antiochus Sophene’ye (Xarputa denk düşüyor) başkenti Arsamosata(Chimchat)ya M.Ö .202 yılında saldırdıĝinda Sophene’nin başında „Xerxes adlı irani isim taşıyan kral vardı“.... Antiochus Xerxes’m yeniyor ve sonra bacısı Antioxis‘i ona veriyor.. Daha sonra Antioxis, Xerxes’ zehirliyor ve Sophene yeniden abisinin hakimiyetine geçiyor.. Sayin Tirigan „Büyük Antiochus büyük Ermenistan ve Sophene’yi Ermeni generaller Artaxias ve Zariadresle beraber fethediyor“ diyor.. Ama bu söz konusu olan iki kişinin isimleri Ermenilerle ilişkileri yok, „iki isimde iranidir“(Rene Crousset, Histoire de L’Armenie, sayfa 81).. O bölgedede Kürdler ve Kürd beyleri „Irani“ olarak vardı.. Ayrıca o dönem „Xatê (Malatya) Krallıĝı“ da var.. Bir Kürd’ün Ermenistan diye tabir edilen bir alanın başında bulunması pek yadırganacak bir durum deĝildir.. Küçük Med imparatorluĝu denilen alan Kafkasya’ya yayıliyordu.. Kürdler daha son bir kaç asır içinde Erivan, Karabaĝ, Gence ve Eran gibi alanlarda insiyatiflerini kayip ettiler.. Anı şehri uzun yıllar Kürd devletine başkentlik yaptı.Daha sonra Sasani devleti(212) kuruluyor... Bu devletin kurucu „Ardeşir Papakan yada Babakan anadan ve babadan da Kürd asılıydı“(Reşid Yasemi), „Şiwankar aşiretindendi“( Hebibullay Tabani)... Ayrıca bu konuda bir dizi belge vardır. Bunlardan bir tanesini tarihçi Teberi’nin aktardıĝı 5. Erdewani’nin Ardeşir’e hakaret etmek amacıyla söyledigi: „ Ey Kurd oĝlu ve Kürd evinde büyüyen“ sözüdür.. Daha sonra bir çok „ Sasani Kralı Kürd asılıydı“... Bundan dolayi „bazı tarihciler „Sasanileri bir Kürd devleti“ olarak görüyorlar.. Bu sözleri aktarmamın nedeni Kürdler sadece ordular icinde deĝil, devletlerin en üst kademesindede bulunuyorlardı.. Bu da ister istemez Kürdleri yapılan tüm savaşlara daha aktif katılmasına neden oluyordu.. Eyubiler döneminde Kürdlerin Selahaddin Eyubi’nin önderliĝinde birleşmek için Hakari’den, Hewlerden Serhad’tan, Kafkasyadan Mısır‘a akmasının altında da bu gerçeklik var... Selahaddin Eyubi’nin oluşturduĝu ordunun üst komutasının „ subaylarının % 80 ‚i Kürd asılıydı“ (Dr. Muhsin Muhammed . S. Eyubu Ordusunda Kürd subayları).. Bu Kürdlerin ezici çoĝunluĝu araplaştı ve Kürd olarak tarih sahnesinde silindi..Araplar dönemindede aynı gelişmeler yaşandı..Kürdistan yine savaş alanıydı.. Ebu Muslim Xorasani gibi Kürdler Emevi kralını öldürerek iktidarı Abbasilere teslim edebiliyorlardı... Bu ülke hep savaş alanı oldu ve Kürdler hep savaşmak zorunda kaldılar.. Yine Kürdistan bir çok dininde yayıldıĝı alan oldu... Bu durumda ister istemez Kürdlere ve Kürd davasına büyük zarar verdi.. Örneĝin Ermeni kralı Tiridat bir Kürd olmasına hırıstiyanlıĝı seçtiĝinden dolayı Zerdeştilere karşıydı.. Kürdistan’da hırıstiyanlık alabildiĝine yayılmıştı.. Büyük Kürd dilbilimcisi ve tarih uzmanı Dr. Cemal Reşid „Aziz Thomas‘in Kürd olduĝunu“ söyluyor.. Nesturi kilisinin kurucusu Nestur MaraşIı bir „Iraniydi“ , Aziz Gregoire de öyle..(Rene Grousset,in adı geçen eseri) ... Hewler’de uzun süre yahudi bir beylik olarak varlıĝını sürdüren Kralice Helena’in( M.S 40 yılında ölüyor)ailesi sonradan hiristiyanliĝa geçiyor.. Sasaniler Zerdeşti dinini devletin resmi dini haline getirdikten sonra diĝer dinlere ve özellikle Kürd hiristiyanlarına karşı bir dizi katliamlar yapıyorlar.. Daha sonra bir dizi Kürd hırıstiyan başka milletlerin kimliĝine geçti.. Nasıl Balkan Kürdleri yada Kıbrıs Kürdleri islam adına türkleştilerse..... Ama, Kürd toplumunun çok dinli ve çok mezhepli oluşu beraberinden bu parçalanmışlıĝi getiriyor.. Bu durum bir zenginlik olmasına raĝmen tarih boyunca düşmanlık kaynaĝı oldu ve Kürd düşmanları tarafından sona kadar kullanıldı.. Osmanlılar ve Sefeviler arasindaki savaş esnasındaki Şiilik ve Sünnilik ikilemi gibi... Êzidi Kürdlere yönelik kıyımlar.... El hakkalara, Kakayilere, Feylilere yönelik baskılar ve terör... Kuzeydeki Alewi Kürdlerinin durumu bir başka açık örneĝi teşkil ediyor. Bir çok Kürd bölgesinde hâlâ ciddi dinsel sorunlar yaşanabiliyor.. Ayrıca Kürdistan binlerce yıl dünyanın en büyük güçleri arasında savaş alanı olurken, defalarca parçalanmıştır.. Bölgenin işgalci güçleri bir yandan Kürdistan’m denetim altına almak isterken, diĝer yandan Kürdlere karşıda işbirliĝi yapıyordular... Fazla eskiye gitmeden 17.05. 1639 yılında Osmanlılar ve Sefeviler arasından imzalanan ve biz Kuzey Kürdlerin „Qesrî Şirin“ diĝer Kürdlerin „Zehaw“ antlaşması dediĝi antlaşmaya bakalım: Antlaşmada „Kelhur aşiretlerinin bulunduĝu Şarezur batısı Sefevilere....... Şarezor Osmanlılara..... Serdeşt, Saqiz, Bane ve Kirmanşah’ın güneyine kadar olan bölgelerin geleceĝini önümüzdeki antlaşmaya bırakıyoruz.... diye kardeş, kardeş Kürdistantanı kendi aralarında paylaşırlarken, diĝer taraftan Kürdlere karşıda „hiç bir taraf diĝer tarafa karşı isyancı aşiretleri desteklememelidir“ konusunda görüş birliĝini saĝlıyorlar (Keywan Azad Enwer)... Yine 1828 yılında Rusya ve Iran arasında imzalanan „Türkmen Çay“ antlaşmasıyla birlikte „Doĝu Kürdistan’ın Erivan ve Nexşiwan şehirleri Ruslara verildi“ (Keywan Azad Enwer)... Bu iki güçte Kürdlere karşı işbirliĝi yapıyor.. 01.04.1847 yılında Iran ve Osmanlılar arasında imzalanan, Rusya ve Ingiltere temsilcilerininde hazır bulunduĝu „ikinci Erzurum Antlaşması“da Kürdistanı böldü ve „hiç bir taraf diĝer tarafa karşı isyancı aşiretleri desteklememelidir“ konusunda ortak payda saĝlandı... Geçen yüzyıl boyunca bölgede kurulan, Cento, Baĝdat paktı gibi bölgesel bloklar doĝrudan, Nato ve Varşova paktı dolaylı olarak anti Kürd ve Kürdistan konumundaydılar..Böyle bir toplum ve dünyanın en büyük petrol ve tatlı su kaynakları üzerine oturmuş bir ülke’de önderlik sorunun tartışırken gerçekten ciddi olmak lazım.. Kürdlerde önderlik çıkmadı mı?Şeyh Ubeydullah, Mir Bedirxan, Şeyh Mahmud, Qazi Muhamed, Simko, Şeyh Said, Alişêr , Seyid Rizo, General Barzani vs...vs... vs... kimlerdi?Hayir Kürdistan’da sorun liderlik deĝil... Kürdistan bulunduĝu bölge itibariyle tüm dünya güçlerinin çıkarları Kürdlerin çıkarlarıyla uyuşmuyor.. Lenin „Atatürk’e altın gönderip“ ve „Kürdleri gerici ilan ediyordu“... Ingilizler ve Fransızlar kemalistleri destekliyordu... Güney Kürdistan’da Şeyh Mahmud kendisini Kürdistan kralı ilan ederken Ingilizlerin napalm bombalarına hedef oluyordu.... Ama diĝer yandan Britanya deve sırtında kendilerine „Kral“ götürüyordu.. Bu süreç hep böyle yaşandı.. Bugünde büyük güçler Güney Kürdistan’ın baĝımsız bir devlet olmasını istemiyor.. Yoksa Mam Celal ve Kek Mesud’un devlet adamlıĝını herkes Kabul ediyor( Dün G. Bush’un Mam Celal hakkında söylediklerine bir bakın).. Kürdlerde önderlik deĝil bir çok önderlik var.. Eĝer bugün dünyanın büyük devletleri Kürdlere kısmen bir destek sunsalar.. Kuzey Kürdleri baĝımsızlıĝa gider.. Eĝer super güçler isteseler Kürdistan’da bir çobandan lider çıkarırlar ve kürdleri baĝımsızlıĝa götürürler.. Ama biz „önderlik yok“ diye 12 eylül öncesi bir şans yada şansızlık eseri örgütlerin başından bulunan ve daha sonra yükün aĝırlıĝindan dolayı kendi gölgelerinden dahi şüphe duyan insanlara saldırarak, yaşanan realitelerin uzaĝından geçiyoruz.. Belki bu tutum bizim geçici olarak kendi kendimizi tatmin etmemize ve kişisel savunma mekanizmalarımıza hizmet edebilir.. Ama, Kürd ve Kürdistan gerçekliĝiyle yakından ve uzaktan bu tutumların ciddi bir ilişkisi yoktur..Çünkü, Kürd sorunu basit bir sorun deĝildir.. Bir bölgeyi ve hatta dünyadaki dengeleri altüst edebilecek bir konuma sahiptir.. Bunun için 1980 öncesi Kürd hareketin başına geçen kadrolar Kürdlerin kültürel, tarihsel ve politik geçmişlerindende habersizdiler.. O kadrolar var olan dar birikimleriyle uluslararası sol ruzgarı kopyalayarak bir şeyler yapmaya çalıştılar... Bir anlamda dünyaya meydan okumaya çalışan Donkişotlar gibiydiler... Kürdler, var olan realiteyi kavrayarak yurtsever cepheyi güçlendirme , yeni Kürdleri sürece katma yerine hep başkalarını suçlama ve var olanı daĝıtma yoluna gidiyorlar.. Bazen öyle noktalara varılıyor ki insanlar kendilerinin dışında „herkesi hiç“ gören ve „kendi küçük dünyalarına izole olan“ „gönülü Robinsonlar“ durumuna düşüyorlar... Bu durumda ister istemez Kürd hareketine ve Kürd davasına zarar veriyor. Bugün Karadaĝ 600 bin insanıyla baĝımsızlıĝa gidebiliyor... Dünya büyük güçleri tarafından da destekleniyor.. Kürdler sadece geçen yüzyılda Karadaĝlıların iki katı kadar şehid verdiler.. Aslında Kürd milletinin dünyadaki konumlanması son Amerikanın Irak’a saldırmasıyla çok açık bir şekilde ortaya çıktı.. Kürdler de farklı ideolojilere sahip olan örgüt ve kişilere sahip bir millettir... Her bir çevrenin kendisini yakın gördüĝü uluslararası dostları var.. Ama, Irak savaşı başladıĝı andan Kürd liberallerinden, islamilere, sosyalistlerinden çevrecilere kadar herkes dostlarını terkederek Amerikanın Irak işgalini savundular... Onların dostlarıda Amerika karşıydılar.. Kürdlerin „eski dostlarıyla“ ayrışması Kürdistan özgülünden kaynaklanıyor... Dünya devletlerinin (sol yada saĝı olsun) çıkarları bizim köleliĝimiz üzerine bina edilmiş statükoya endekslidir.. Amerika’nın statükonun baĝrında küçük bir delik açması bize mevcut olan özgürlüĝü getirdi... Yoksa Güney Kürdleri Helebçe sonrası bizim 12 eylülda yaşadıĝımızdan daha kötü duruma düşmüşlerdi... Herkes birbirini suçluyordu.. Biz savaşmadan „yenilmiştik“ ve onlar „kimyasal silahlar ve Enfaller“ neticesinde 200 bin şehid vererek yenilmişlerdi.. Yukarıda kısacada olsa dıştan gelen saldırılar neticesinden yaratılan tahribatlara, işgal altında farklı güçlerle girilen ilişkilere, farklı dinsel ve mezhepsel yapılarlara sahip olan Kürd toplumu kendine has bir gelişme gösterdi... Tarihte oluşan Kürd Beyliklerine yada Hükümetlerine bakıldıĝında bir yandan birbirleriyle savaşıyorlardı, diĝer yandan sömürgecilerin kendilerine çizdiĝi sınırları aştıklarında merkezi devletlerin hışmına uĝruyorlardı.. Kürdlerin yüzyıllarca büyük imparatorlukların(Osmanlı, Sefevi ve Rusya) sınırlarında „koruyuculuk“ yapmaları ve karşı taraftaki kardeşiyle savaşmaları, daha sonra oluşacak olan „koruyuculuk“ ve „Çaşlık“ sisteminin bir başka ön habercisiydi.. Bu gelişmelerin hepsini yaşıyan bir toplumu dönüştürmek ve yeniden rayina oturtmak zordur.. Ama imkansız deĝildir.. Kürdlerdeki bu iç tahrip olayı beylikler arasındaki savaştan, aşiretler arasına, örgütler arası çatışmadan örgüt içi insanların birbirlerini yemesine kadar varan bir tahribat zincirini oluşturuyor.. Böyle bir ortamda ön plana çıkacak insanlar hep günah keçisi olarak sanık sandalyesine oturtulur... Çünkü her başarısızlıĝın ve gerilenmenin sorumluluĝunu birilerinin sırtına yüklüyerek açıklama biz Kürdlerde bir gelenek oldu.. Dışardan gelen bir „yabancı“ veya „dışardan bize empoze edilen pir û pak“ bir „ajanı“ biz baş tacı yapabiliyoruz. Ama, eski bir „yol arkadaşı“ tekrar yolunu şaşırıp „eski dostlara“ döndüĝü zaman gerçek olamasa da sembolik duvarlar örülür.. Sömürgeci devletler, bölgesel, içsel veya uluslararası nedenlerden yada sadece nabız yoklamak için yeşil rengini andıran bir ışık yaktıĝı zaman protokollar için kuyruĝa girilir... Ama, yanı başında yıllarca kör yada topal da olsa bir şey yapan veya yapıpta „yorulan“ Kürdü veya Kürdleri düşman olarak görebiliyorlar.. Bence tüm bu sorunları aşmanın yolu her birey kendisiyle olayı başlatmalıdır.. Aynı kurum ve kuruluşta çalıştıĝı Kürdlerle ortak zemini yakalamalıdır.. Daha sonra bu zemini diĝer Kürd çevrelerine yaymaya çalışmalıdır.. Bir dizi Kürd çevresi ortak bir zeminde Kürd halkının tarihsel istemlerini savunduĝu andan itibaren, eĝer birileri mutlaka „ulusal bir önder“ arıyorsa biz kendimize bir „Kürd çobanı“(Prof.Dr. Cemal Nebez) bulur ve önder yaparız... Ama bilinmelidir ki dünya eĝemen güçleri bir „liderimiz“ oldu diye bizim sorunumuzu çözemezler.. Kürdler kendi ulusal iradelerini ortaya çıkarırlar ve kendilerini sürece empoze ederler.. Kürdler kendi aralarında kendi gelecekleri için hazır oldukları zaman Güney Kürdistan örneĝinde olduĝu gibi küçük bir imkan doĝsa dahi istemlerine kavuşma olanaĝına kavuşurlar.. Sonuç olarak Kürdlerin önderlik sorunu yok... Eĝer büyük güçler isterlerse Kürdlerin içinde binlerce siyasal önderlik çıkarırlar... Eĝer Kuzey’de bir „çoban“ bulmasalar, diĝer parçlarda bir tanesini bulur ve empoze ederler.. Ama bugün Kürd gerçekliĝi bir dizi gücü korkutuyor ve hesaplarına gelmiyor... Bu yarında böyle olacaĝı anlamına gelmiyor.... Kürdlerin esas sorunu birbirlerine olan düşmanlıklarıdır... Eĝer Kürdler bunu aşarlarsa ve Diyako’nun oluşturduĝu „ Med Aşiretleri Birliĝi“ gibi bir oluşumu yarabilirlerse hiç kimse Kürdlerin istemlerine kavuşmasına engel olamaz... Sorun bizde, bireylerde....