Kılıçdaroğlu...
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'lilerin bir kesimi için ’Baykal sonrası' veya ’Baykal'a karşı' bir seçenek olarak görülen isimlerin başında geliyor(du). Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak epeyce geniş bir çevrenin desteğini kazanmıştı. Bu destekçi kitlenin bir bölümünü, CHP'ye Baykal yüzünden oy vermeyenler oluşturuyordu. Kılıçdaroğlu ciddi bir umuttu bazı CHP'liler (ve bazı eski CHP'liler) için.
Kılıçdaroğlu, bazı dosyalarla iktidar partisinin yöneticilerine ve belediye başkanlarına meydan okuyarak popülaritesini artırdı. Melih Gökçek ve Dengir Mir Fırat karşılaşmalarına medyanın da desteğini alarak çıktı ve puan topladı.
’Yolsuzluk dosyası', muhalefet için iyi bir unsur olarak görülebilir, ama yeterli değildir. Bir siyasetçinin öncelikle siyasi tavırlarıyla, siyasi vizyonuyla, siyasi projeleriyle, yaratıcı fikirleriyle nasıl bir siyasetçi olduğunu göstermesi şarttır. İçeriği dolu umutlar yaratmak bu şekilde mümkündür. Sadece yolsuzluk dosyaları üzerinden sağlanan bir yükseliş, geçici bir popülerlikten başka bir şey getirmez.
İsmet İnönü ile Bülent Ecevit arasındaki büyük liderlik mücadelesi göz önünde bulundurulursa, bu nokta daha iyi anlaşılabilir. Bülent Ecevit, efsanevi CHP lideri İsmet İnönü ile mücadelesini siyasi bir temelde yürütmüştü. Ecevit, 12 Mart askeri darbesine açıktan karşı çıkmış ve protestosunun parçası olarak CHP Genel Sekreterliği'nden istifa etmişti. Ecevit; sivilleşmeyi, demokrasiyi savunarak popülaritesini artırmış, bu temelde İnönü gibi bir ’yenilmez lider'e meydan okumuştu.
İsmet İnönü, o dönemde sıkıyönetimle ve darbeyle uzlaşan eğilimi temsil ediyordu. Ecevit ve ekibi ise CHP'yi devletçi çizgiden kurtarma ve sivilleştirme yönünde mesajlar veriyorlar, askeri darbe karşıtı bir tutum sergiliyorlardı. Çatışma sert oldu, Ecevit ve ekibi, karşılarındaki rakibin büyüklüğüne ve dokunulmazlığına aldırmadan direndi, kendi ilkelerini savundu. İnönü'yü parti liderliğinden düşürdüler.
Ecevit ve ekibine o tarihi seçim başarılarını getiren, yolsuzluk dosyaları üzerinden yürütülen bir muhalefet değil, siyasi duruştur. 1973'te CHP birinci parti olarak yüzde 33.3 oya ulaştı. 1977 seçimlerinde bu oran yüzde 41.4'e ulaştı. Ecevit'in İnönü'ye karşı çıkışının temelini, yenilikçi ve özgürlükçü perspektifi oluşturuyordu.
***
Bugünkü CHP'nin yeni ve değişim vaat eden bir lider adayıyla açmazı aşabileceği yönündeki beklenti ve umutlar hâlâ sürüyor...
Onur Öymen, Meclis'teki konuşmasında Dersim katliamını savunan değerlendirmeler yapınca, bugüne kadar CHP'ye oy vermiş Aleviler bir beklenti içine girdiler. Yaşadıkları hayal kırıklığına derman olacak bir çıkış beklediler. Bu çıkış, o sırada taziye için bölgeye giden Kemal Kılıçdaroğlu'ndan geldi. Kılıçdaroğlu, “Onur Öymen gereğini yapmalıdır“ diyerek onun istifa etmesi çağrısında bulundu. Sanki yıllardır beklenen ses buydu. CHP saflarında ve Aleviler içinde bir umut dalgası esti.
Kılıçdaroğlu, Dersim'den Ankara'ya döndü ve beklenen olmadı... Bir süre sonra dediklerinin yanlış anlaşıldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, geri adım attı. Deniz Baykal, Kılıçdaroğlu'nun elinden tuttu ve Öymen'le birlikte Meclis grubuna getirdi. Yani bir hayal kırıklığı yaşanmış, umutlar sönmüştü.
Gel zaman git zaman, bu kez Kılıçdaroğlu Batman'a gitti. Oradaki manzaradan etkilendiğini ortaya koyan bir açıklama yaptı: “Türkiye'nin bir genel affa ihtiyacı var.“ Tespit doğruydu ve Kılıçdaroğlu'nun bölgeyi kavrayabildiğini gösteriyordu. CHP'nin bölgedeki olumsuz sicilini temizleyecek ölçüde yeni, şaşırtıcı ve önemli bir çıkıştı bu.
CHP statükosunun tepkisi gecikmedi. Deniz Baykal, Kılıçdaroğlu'nun sözlerinin ’yanlış' olduğunu açıkladı. ’Terör bitmeden af falan yok' diyerek Kılıçdaroğlu'nu uyardı. Gözler yeniden Kılıçdaroğlu'na çevrildi... Ve yine hayal kırıklığı... Kem küm eden Kılıçdaroğlu'nun sözlerinin arkasında duramadığını bir kez daha gördük.
Kılıçdaroğlu'nu bir umut olarak gören CHP'lilere önerim şu: ’İsmet İnönü-Bülent Ecevit karşılaşması'nı tarafsız bir şekilde gözden geçirsinler...
Yeni şeyler söyleyecek, yeni şeyler getirecek olan lider adayının her şeyden önce sözlerinin arkasında duracak bir siyasi cesaretinin olması gerekiyor...
Kılıçdaroğlu, bir kez bile olsun sözlerinin arkasında duramadı.