Skip to main content
Submitted by Bahoz Şavata on 17 January 2010

[url=http://www.newroz.com/modules.php?name=News&file=article&sid=6305]“Vaat edilen kutsal topraklar“, “kutsal millet“ kavramları Yahudilik dini ile birlikte yeşeren kavmiyetçiliğin bu günün modern dili ile tüm dünya için milliyetçiliğin ilk tarihi siyasal embriyonudur. Bütün milliyetçiliklerin tarihsel teorik rahmi oradadır. Bu kavmiyetçi siyasal çıkış, sosyal yapı itibariyle bölgenin her kavminde belli bir biçimde yaşandı. Kürt milleti de bu tarihsel gıdayı Yahudilerin ve onların amansız düşmanı olan Araplardan “mevali sistemi“ ile almıştı. Orta doğu kavimleri bu siyasi gıda ile kavmiyetçiliklerini sonuna kadar kullandı. Fakat modern olan kavmiyetçilik bölge halklarının kendisine yıllarca kıtasına hapis ettiği Batı Avrupa'dan geldi.

Batı Avrupa'da 19 yüzyıldan itibaren milletler milli devlet içinde olmanın siyasal duruşunu sergilediler. Kavmiyetçilik zamanla bu sosyal grup olma kimliksel aidiyetini kapitalizm şartlarında daha modern tarzda milliyetçi siyasi bir kimlik ile örgütlenmenin milli devlet olma biçimini hedefledi. Nitekim bölgemizin milletleri de biraz geç de olsa milli devlet çözümlerini yaşayıp milli sorunlarını kısmen de olsa 20. yüzyılın başında giderdi. Modern milliyetçiliği henüz yaşayan ve milli sorununu siyasal alanda halletmede geciken ve halledemeyen biz Kürtler ise şu yaşadığımız 21. yüz yılda ikili yeni bir süreci yaşamaya başladık. Tüm dünyada siyasal milli çözümlerin bir biçimi olan milli devlet çözümü gerileyen bir olgu iken çok milletli ve kimlikli siyasal organize devlet biçimleri öne çıktı. Artık dünyanın her alanında bu yeni siyasal oluşumlar yükselişte. AB (Avrupa Birliği), NAFTA (Kuzey Amerika Birliği), Şanghay Beşlileri gibi dünyada kurulan çok devletli organize birlikler bu gelişime örnek gösterilebilir. Kürtlerin gelinen bu koşullarda milli sorununu çözümü noktasında milli meselesini ele alışı; eskiden olduğu gibi milli devlet olma şeklinde mi, yoksa çok milletli bir siyasal bileşim içinde mi olacağı noktasında sorularda düğümlenmiş görünüyor. Bu gelişim sadece siyasal nedenler ile izah edilemez. Yani sorun Kürtlerin kendisini boyunduruk altında tutan bölge devletlerine ve onların işbirlikçisi emperyalistlere karşı güçsüzlüğünden kaynaklanmamaktadır.

Kürtlerin özellikle var olan sosyal yerleşim ve yaşam posizyonundan ve son otuz yıl içinde yaşanılan küresel iktisadi koşulların yaratmış olduğu bölgesel şartlardan da ileri gelmektedir. Özellikle bu sosyal ve iktisadi koşullar Kuzey Kürdistan'da ve Türkiye Kürtlerinde oldukça belirgin haldedir. Nitekim kuzey Kürtlerinin, son yıllarda siyasal olarak Türkler ile ayrılma yerine birlikte yaşama seçeneğini ileri sürmesi bir tesadüf değildir. Bir yerde milli sorunların kapanma eşiğine geldiği bu çağda Kürtler çok milletli siyasal yapılarda özgür bir milli bir grup olmanın haklarını arama telaşı içine düştüler. Haklar, kelimesine vurgu yapıyoruz. Bir milletin özgürleşme hakkı elbette o millet tarafından sonuna kadar kullanılmalı. Kolektif olsun bireysel olsun bu haklar sonuna kadar kullanılmalı. Kürt milleti kendi kaderini tayin etmeli. Fakat Kürtler yeni bir süreci yaşıyor. Yaşanan bu yeni sürecin koşullarına uygun hakları özgürleştirebilir. Kuzey Kürtleri bu gün bu hakları başka milletler ile birlik içinde özgürleştirmek istiyor. Sorun bir zihniyetin değişimi değil, değişimler hep olacaktır.

Haklar sorunu da değil. Sorun günün dünyasında ve içinde yaşanılan coğrafyada Kürtlerin özgürleşmesine vereceği siyasal biçimin içeriğindedir. Bağımsız Birleşik Demokratik Kürdistan programı artık geride kaldı. Federasyon, Otonomi, Kanton, Federal çok milletli ve kimlikli halklar için oldukça siyasal birlik modeli var. Şimdi bu siyasi perspektifin içi bilimsel olarak doldurulmalı.[/url]

Anonymous (not verified)

Sun, 01/17/2010 - 14:03

Bağımsız Kürdistan amacından kaçısın hikayesi yukarda yorumlamaya çalıstığın tespitler ise,sendeki bu dönusumun maddi verileri olamaz.yiğitçe çıkar söylersin;basaramadık teslımiyetin,düsmanıyla zoraki birlikte yasamanın moda haline geldigi bu sürecin akışındayız,dolasıyla atıl durumdayız,seyirci durumdayız.Ama teslımıyetin polıtıkasına adayların yeni mısyonlarına BAĞIMSIZ KURDİSTAN gerçeği kurban edilmemeli...bu tepkimi geçmisin nostolijisinde hala yaşayan eski kuşak dinazorluğuna bağlanmama...

"Bağımsız Birleşik Demokratik Kürdistan programı artık geride kaldı. Federasyon, Otonomi, Kanton, Federal çok milletli ve kimlikli halklar için oldukça siyasal birlik modeli var. Şimdi bu siyasi perspektifin içi bilimsel olarak doldurulmalı." sayin arz ı endam eden, modeller arasinda eksik olan"demokratik cumhuriyeti"unutmussun.nihayi hedefi,programi olmayan her model,özgürlesmeye degil,esarete delalet eder.hangi moda girdiginizi sayin sayin arz ı endam eden. Kürdlerin iktisadi,kültürel,tarihsel gercekleri hic degismediki.birey olarak siz ekonomik birlikteliginizi saglamis olabilirsiniz,entegre olabilirsiniz.tabiki kendi konumunuz geregi talebinizde ona pareler olacaktir.o sizin sorununuz. Kürdistan gercegini sade ve öz bir siarlan haykiranlar Bagimsiz Birlesik Kürdistan diyenler var oldukca,bu utangaclik neden sayin arz ı endam eden "Bağımsız Birleşik Demokratik Kürdistan programı artık geride kaldı."diyen,hadi gel eksik olan su modellerin arasina"demokratik cumhuriyeti"de al,daha anlasilir olurken,bos yerinide doldurasin. modaya uyayim diye modelist olmak niye sayin arz ı endam eden.

Arkadaslar zanedersem türki ve imranli politikasini iyi kavramis helal sana ESKI DEVRIMCI. Biliyormusun PS KAWA artik genclik üzerinde insaa edilecektir.Eski kusaga yol verin emekliligin tadini cikarsinlar.[code] [/code] saygi ve selamlarimizla

Anonymous (not verified)

Sun, 01/17/2010 - 14:43

1950 1960 Kusaginin modasal dönemi sona ermistir.Fikir belirtebilirsiniz ama yeni nesil modasal teorilerden cok devrimci özgürlükcü cizgiyi yakalamasitir.YA BAGIMSIZ OLACAGIZ YADA ULUS OLARAK YOK OLACAGIZ.[code] [/code] BIJI KURDISTAN[code] [/code] BIJI KRDISTAN[code] [/code] BIJI KURDISTAN[code] [/code] HÜRMETLER

Ulusal Kurtulus Problematigi Ancak Özgürlük ve Bagimsizlikla Cözülür! Degerli Arkadaslar; Dunya konjonkturunde son yuzyilin en onemli degisikliklinin yasandigi bir dönemden geciyoruz. II. Emperyalist Paylasim Savasi’ndan sonra belirlenmis olan uluslar arasi siyasal dengeler tumuyle degismistir, degismektedir. Dogu blokunun cozulmesi ve SSCB'nin dagilmasi bu donemin en belirgin olgularidir. Toplumsal dinamikler ve belirleyici ideoloji ve politikalardan da cok onemli alt-üst oluslar yasamaktayiz. Dunyanin siyasal haritaliri ve dengeler hizla degisyor ama Orta Dogu'nun en eski ve yerlesik halklarindan olan Kurd Ulusu’nun uluslar arasi somurge statusu halen devam ediyor. En onemlisi de kimi Kurd politik onderlikleri ve aydinlarimizin kafasindaki statukolarin da henuz yikilmamis olmasidir. Halen Kurd ulusunun ozgurlugu ve Kurdistanin bagimsizligina “imkansiz bir ülkü“ olarak bakiyorlar. Toplumun politik öncüleri ve aydinlarimizin bir cogu ne yazik ki alt siniri “Kurd kimliginin taninmasi“, üst siniri “federasyon“ vaya “otonomi“ ile belirlenen politik bir daralma icindeler. Bir kisim aydinlarimiz ise -ki bunlar bir zamanlarin radikal devrimcileriydiler!- dunyanin butun islerini cozen emperyalistlerin, nasilsa soyle veya boyle “Kurd sorununu“da cozecegine dair bir inanis icindeler ve bu cozumlarin uygulayicilari olmaya amade duruyorlar. Degerli Arkadaslar; Oncelikle somurge sorununun cozulmesi icin birkac temel siyasal tezi belirlemik zorundayiz. Bu temel tezler atlanarak bu sorunun cozulmesi mumkun degildir. Birinci temel tezimiz; Kurd Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakki, vazgecilmez, devredilmez, etelenemez kutsal bir haktir. Ulus, bu hakkini mutlaka kullanacatir. Kurd Ulusunun bu hakkini kullanabilir olmasinin olmzsa olmaz asgari iki kosulu vardir. O da Bagimsizlik ve Özgürlüktür. Özgürlük: Cünkü, özgür olmayan bir ulus, kendi kaderini kendisi tayin edemez. Özgür olmayan bir ulusun kaderini baskalari tayin eder. “En iyi“ bicimiyle bile vesayet bir bagimlilik bicimidir. Bir ulusun kendi kaderine sahip cikabilmesinin asgari kosulu o ulusun özgür olmasidir. Bagimsizlik: cunkü, bir toplum, hak ve ozgurluklerini ancak bagimsiz orgütlenmeleri ve kurumlari eliyle kullanabilir. Örgütsüz halk köle halktir. Kendi bagimsiz kurum ve örgütlenmelerine sahip olmayan bir ulus, teorik olarak özgürlüklerine sahip olsa bile bu, pratik olarak bir anlam ifade etmez. Ulusun kendi kaderini kendisinin belirleyebilmesinin asgari bir kosulu da, o özgürlügü kullanip savunabilecek örgüt ve kurumlarina sahip olmasidir. Bu nedenledir ki, bagimsizlik ve ozgurluk, kendi kaderini tayin hakkinin bir SONUCU degil, bu hakkin kullanilabilmesi icin zorunlu bir ÖNKOSULDUR. Kendi kaderini tayin hakkini sondan basa dogru tartisma devri kapanmistir. Sömürge bir ulusun kendi kaderine sahip cikabilmesi icin özgür ve bagimsiz olmasi mutlaktir. Ikinci temel tezimiz: Kurdistan'a iliskin siyasal cözümü tikayan ve ambargo altina alan en büyük engel ülkemiz üzerindeki ASKERI ISGALDIR. Kürdistan uzerindeki askeri isgal kirilmadikca siyasal cozumlerin önü de tikalidir. Sömürgeciler, Kurd ulusuna karsi topyekun bir saldiri ve örgütlü devlet terörü ile ona haksiz bir savasi dayatmaktadirlar. Oysa bir ulusun özgürlük ve bagimsizlik mücadelesi mesrudur ve kutsaldir. Bu nedenledir ki: Kurdistan Ulusal Kurtulus Mucadelesi (KUKM) hakli ve mesrudur. Bu mucadelede bariscil bütün yollarla birlikte, Kurd ulusunun somurgecilige ve askeri isgale karsi verdigi direnme savasimi da hakli ve mesrudur. Kurdistan'da askeri isgali mesrulastiran ve bagimsizlik mucadelesini silahtan arindiran hic bir cözüme taraf degiliz. Ucuncu temel tezimiz: Kurdistan uluslar arasi bir somurgedir. Dolayisiyla Kurdistan sorunu hic bir devletin “ic sorunu“ olarak gorulemez. Ve somurgeci devletlerin “sinirlari“ icinde cozulemez. Kurdistan sorununu somurgeci devletlerin “ic sorunu“ olarak formule eden butun cozumler bu ulusun zor ve imhayla bolunmus, parcalanmis statüsünün devamindan baska bir sonuc vermez. Kurdistan sorunu uluslararasi bir sorundur. Kurd ulusunun ve Kurdistan'in bölünmesine dayali hic bir cozume taraf degiliz. Bugun TC'nin yetkilileri “Kurd realitesini tanidiklarini“ bildiriyorlar. Bunu kendileri icin bir “ilerleme“ olarak saymak mümkündür ama gercekte Kurd ulusu icin birsey ifade etmiyor. Dün ayni politikalari Kürd ulusunun varligini inkar ederek surduruyorlardi, bugun ise “bu realiteyi kabul etmis olarak“ surduruyorlar. Yalinkilic ordu taarruzuna dayali 19. yuzyil sömürge siyaseti ... Sürgün-imha, katliam, asimilasyon... Bu yeni tezlere gore Kürd vardir ama Kürdistan yoktur. “Kurd realitesi“ taniniyor ama “Kurdistan gercegi“ taninmiyor. Dorduncu temel tezimizi ilan ediyoruz: Kurd varsa Kurdistan’da vardir. Kurd, Kurdistan'siz olamaz. Yurduna sahip olamayan bir ulus apacik köledir. Kürdü Kurdistan’siz birakan hic bir cözüme taraf degiliz. Degerli arkadaslar; iste Kürd haklari ve özgürlüklerinin durdugu ve durmasi gereken cerceve budur. Elbette Kurd kimliginin taninmasi, Kürd dili ve kültürü üzerindeki baskilarin kalkmasi gibi de Ulusal Kurtulus Mucadelesi kapsamindadir. Ama bunlar o kapsamin sadece bir parcasidirlar. Kurd hak ve ozgurlukleri sadece bu kavramlarla aciklanamaz. Dil ve kültur icin mücadele gereklidir, hatta zorunludur ama, kendi basina yeterli degildir. Yanlizca bagimsiz ve özgür bir ulus, dil ve kültürünü her türlü kaygi ve etkiden uzak, yaratici bir tarzda gelistirme sansina sahiptir. Bölünmüs ve isgal altinda olan bir ulusun dil ve kültürünü de özgürce gelistirmesinden söz edilemez ... Kurd toplumunun aydinlari, politik kadrolari “dilenci miriltilari“yla birseyler istemekten vazgecmelidirler artik. Kurd ulusunun Kizilay ve Kizilhac yardimlarindan once acil olarak özgürlük ve bagimsizliga ihtiyaci vardir. Özgürlük ve bagimsizlik ekmek ve su kadar acildir Kurd ulusu icin. Kurdistan sorununu “Kizilay ve Kizilhac sorunu“ derekesinde tutanlar, “insani boyut“ adi altinda onu acindirarak “ne verirlerse Allah razi olsun“ felsefesinde tutanlar, ulusumuzun icinde bulundugu statünün yasaya kalmasindan da sorumludurlar. Kurd ulusu baskasina ait olan bir seyi degil, kendi hakki olan, anasinin ak sutu gibi helal olan özgürlük ve bagimsizlik istiyor. Kürd ulusal sorununu Kizilay veya Kizilhac örgütleri degil, özgürlük, bagimsizlik ve demokrasi temelinde duran politik örgütler cözebilirler ancak. Iste Kurd hak ve ozgurluklerinin “insani boyutu“ budur. Degerli arkadaslar! Bugün önümüzde duran en önemli görev, ulusal ve toplumsal kurtulus icin yetenek ve enerjilerimizi birlestirmek, yogunlatirmaktir. Ve yine en cok ihtiyac duyulan sey de KUKM icindeki kurumlasmalardir. Hangi tur ativite olursa olsun örgütlü ve kurumsal olmak durumundadirlar. Bir diger önemli olgu da DEMOKRASI' dir. Özü itibari ile demokrasi mücadelesi verenlerin düzeylerin kendileri de demokratik olmak durumundadirlar. Kürdistan sinifli bir toplumdur ve cok degisik sinif ve tabakalarin politik kurumlari ve temsilciler bulunmasi normaldir. Hatta ayni sinif adina degisik programlara sahip bircok politik örgütün varolmasi da dogaldir. Bu nedenle TEK SEF TEK PARTI olgusu degil; ulusal kurtulus zeminindeki tüm örgüt ve kurumlarin kendi kimlik ve renklerini tasidiklari ama mutlaka ortak duzeylerde örgütlendigi DEMOKRATIK BIRLIKLERE IHTIYAC VARDIR. Bugun bu baglamda Kurd ulusunun ihtiyac duydugu en onemli sey, uluslar arasi politikada bütün parcalardaki mücadele örgütlerinin temsil edildikleri, Kurd ulusunu bütünüyle temsil yetenegine sahip ortak bir orgut yapisi ile cikabilmektir. Her parcadaki ulusal kurtulus ögütleri artik, somurgeci devletlerle degil, kendi ulusla gücleri ile uzlasma aramak birbirinin destegini saglamak zorundadirlar. Kurdistan'in bugünkü statüsünün en onemli nedenlerinden biri onun bölünmüslügüdür. O halde ulusal kurtulusun en buyuk anahtari da bütün Kurdlerin birlik olmasi, ULUSAL DEMOKRATIK BIRLIGIN saglanmasidir. Özgürlük ve bagimsizlik, yüzyillardir ezilen sömürülen, dünyanin en son somürge toplumlarindan biri olan Kurd ulusunun HAKKIDIR. Bunu istemek ve savunmak bizim icin bir fedekarlik degil bir gorevdir. Biz baskasina ait bir seyi degil Kurd ulusuna ait olan bir seyi OZGURLUK VE BAGIMSIZLIGI talep ediyoruz. Bugün bütün dünyada, en ideal gosterilen federasyonlar, otonomiler, bile cozuluyor. Dunyanin neresinde bir ulusal topluluk varsa, federasyon veya otonomi degil, BAGIMSIZLIK sadece BAGIMSIZLIK istiyorlar. Dünün “dagilirsa dunya yerinden oynar“ SSCB, yerini onlarca bagimsiz devlete birakti. Yugoslavya federasyonu ayristi. Bu uluslarin daha once de belli ulusal haklari ve kurumlari ve yasal statüleri vardi. Bugun artik butun ulusal sorunlarin cozumu evrensel anlamda bagimsizlik duzlemine oturmus bulunmaktadir. Nasil bir cok ulusun bagimsizligini kazanmasiyla yer yerinden oynamadiysa, daha dune kadar kimyasal bombalarla imha edilen, oradan oraya sürülen, onuru haczedilmis bir ulusun bagimsizligi ile dunyanin yerinden oynayacagini kim iddia edebilir? SSCB gibi super bir guc dagildiginda dunya nasil yikilmadiysa, Kurd ulusunun da BAGIMSIZ KURDISTAN'a kavusmasiyla dunya yikilmaz. Bagimsiz-Birlesik ve Demokratik bir Kürdistan, bugün bütün kamuoyu onunde ve Kürd ulusunun ic dinamikleri acisindan her zamankinden daha cok gercerlilige, mesruiyet zeminine sahiptir. Onceklikle aydinlarimiz ve politik önderlikler, kafalarindaki “biz özgürlük ve bagimsizligi elde edemeyiz, hele sunlarla bir yetinelimde“ mantigindan cikmak zorundadirlar. Ulusal Kurtulus Problematigi ancak özgürlük ve bagimsizlikla cözülür! Recep Marasli (aktarma-internet-arşiv)

Sevgili Kürd kardeslerim,dünyada bir sizler kaldiniz devlet olamayan.Neden dersiniz?sizler arasinda ki tartismaya girmek istemem,ama biraz bizi örnek alsaydiniz 4/1 parcanizda devlet olurdunuz. “Vaat edilen kutsal topraklar“, “kutsal millet“ kavramları Yahudilik dini ile birlikte yeşeren kavmiyetçiliğin bu günün modern dili ile tüm dünya için milliyetçiliğin ilk tarihi siyasal embriyonudur. Bütün milliyetçiliklerin tarihsel teorik rahmi oradadır. Bu kavmiyetçi siyasal çıkış, sosyal yapı itibariyle bölgenin her kavminde belli bir biçimde yaşandı. Kürt milleti de bu tarihsel gıdayı Yahudilerin ve onların amansız düşmanı olan Araplardan “mevali sistemi“ ile almıştı. Orta doğu kavimleri bu siyasi gıda ile kavmiyetçiliklerini sonuna kadar kullandı."belirlemesinde bulunan Bahoz Şavata ya bizlere ait eski bir hikayeyi anlatmak istiyorum. ESKİ BİR İBRANİ HİKAYESİ Bir zamanlar dağda, kızgın güneşin altında, mermer taşlarını yontmaktan bezmiş bir mermer yontucusu varmış. “Bu hayattan bıktım artık. Yontmak! Devamlı mermer yontmak... öldüm artık! Üstelik bir de bu güneş, hep bu yakıcı güneş!AH! Onun yerinde olmayı ne kadar çok isterdim, orada yükseklerde her şeye hakim olacaktım, ışınlarımla etrafı aydınlatacaktım.“ Diye söylenir durur yontucu. Bir mucize eseri olarak dileği kabul olunur ve yontucu o an güneş olur. Dileği kabul edildiği için çok mutludur. Fakat tam ışınlarını etrafa yaymaya hazırlandığı sırada ışınlarının bulutlar tarafından engellendiğini fark eder. “Basit bulutlar benim ışınlarımı kesecek kadar kuvvetli olduklarına göre benim güneş olmam neye yarar!“ diye isyan eder. “Mademki bulutlar güneşten daha kudretli bulut olmayı tercih ederim.“ O zaman hemen bulut olur. Dünyanın üzerinde uçuşmaya başlar, oradan oraya koşuşur, yağmur yağdırır fakat birdenbire rüzgar çıkar ve bulutları dağıtır. “Ah, rüzgar geldi ve beni dağıttı, demek ki en kuvvetlisi o öyleyse ben rüzgar olmak istiyorum.“diye kara verir. Ve dünyanın üzerinde eser durur, fırtınalar estirir, tayfunlar meydana getirir. Fakat birdenbire önünde kocaman bir duvarın ona mani olduğunu görür. Çok yüksek ve çok sağlam bir duvar. Bu bir dağdır. “Basit bir dağ beni durdurmaya yettiğine göre benim rüzgar olmam neye yarar.“ Der. O zaman dağ olur. Ve o anda bir şeyin O'na durmadan vurduğunu hisseder. Kendinden daha güçlü olan şeyin, O'nu içinden oyan şeyin..... Bu.....küçük bir mermer yontucusudur.

نەناسراو (not verified)

Sun, 01/17/2010 - 20:45

Canım benim, Bunca istirhatan sonra bize söyleyeceğin bu mu olmalıydı? Bu, birazda Amerikayı yeniden keşfetmeye benzedi. Buna gerek var mıydı, canım benim? O dediğin şeyin patent hakkı başkasına ait. Vallahi patent sahipleri seni dava ederlerse haklılar. Hatta patent sahibi kim kavgası bile İmralı ve Stolckholm arasında yapıldı. Bunun için parti kurdular. Uğrunda bir ömür tüketiler. Bir arpa boyu yol almasalarda, gözümüzün içine baka baka; 'tarih bizi doğruladı' yalanını kulaklarımıza öflediler. Hatıratlara geçti bu mecara. Şimdi ikinci aşama yaşanıyor. Demek ki, çok gerilerde takip ediyorsun. O dediklerinin adresi Newroz Com değil. Dediklerinin patent sahipleri onu makalelerden mektuplara sıçratılar. Mektupların muhatabı Kürdler değil, Türk egemenlik sistemin ilgili-ilgisiz sorumlularıdır. Sen ise hala makale aşamasındasın. Hatırlatayım dedim. Kendine bak.

Anonymous (not verified)

Sun, 01/17/2010 - 20:48

Gönderen: Anonymous Tarih: 17.01.2010 Saat: 16:22 Bazi eski arkadaslarin ayakta olduklarini, kaybolup gitmediklerini ve hala cevherlerinin sönmedigini görmek oldukça sevinç vericidir. Ne var ki; bu yaziyi aci bir tebessümle okurken nereden nereye geldigimizi de düsündüm. Millet ve ülke olma bilinciyle hareket etmek ve yazmak son derece önemlidir. Kürt milletinin, diger baska milletler ve halklarla hangi biçimde olursa olsun birlikte yasamasini savunmak, beraber yasayacaklariyla tam esitligini savunmaktan geçer. Buda öncelikle, Kurd milletinin bagimsizligini kazanmasiyla mümkündür. Bagimsizlik olmadan baska milletlerle esit kosullarda birlikte yasamanin mümkün olmadigini artik her kes biliyor. Geri kalan siyasi "çözüm" biçimleri konjuktureldir, ara çözümlerdir, geçicidir. Ispanya örnegine bakmak yeterlidir. Bagimsizlik ve tam esitlik isteminden ve icraatindan vaz geçmeksizin ara çözümler için siyasi programlara ve mücadeleye sahip olunabilir. Örnegin, Türk sömürgeci sisteminin vahsi asimilasyonuna karsi, anayasal hak olarak belirlenmis ana dilde okul egitimi için mücadele etmek bu gün oldukça önemlidir. Dil, var olmanin ilk kosuludur. Bunun için siyaset olusturmak gerekiyor. Ancak; bu gün tartisilan sorun bu degildir. Esasinda, Türk ordusu genel kurmayi teorisyenlerinden çikan görüslerle iyice, asilmasi zor kalin çizgilerle ayrismak ve "Türkiyeciligin" her türlü versiyonuyla bütün düsünsel baglari koparmak Kurdistan devrimci aydilarinin ilk isi olmalidir. Bu olmadan yeni siyasi seçenekleri istemek bir ise yaramaz. Aydin cürreti ilk adimdir. MM

Anonymous (not verified)

Sun, 01/17/2010 - 21:14

Mamosta Bahoz pıştî demêkı dırej tû bı xerhatı malpara Newroz comê û te bı ber ferahî û bı kûrahî hındek xel anına zıman desteta xwşbê. Lebelê ev xela dawî serbxwa û demoqratîk azadî ma tı dıbê gelê kûrt haq nekırîya.bı dıtınamın ya serxwbûn ya na.bı sılavê gerım.Evdıla MÊRDÎNÎ.

2010 Yılında, Kurdistan' ı Kuzeyinde Umutsuzluk, Güneyinde Umut Gelişecek Tarih: 1 January, 2010 21:51 2010 Yılında, Kurdistan' ı Kuzeyinde Umutsuzluk, Güneyinde Umut Gelişecek Rojhat Badikî 2009 yılını, geleceğimizi de yönlendirecek bir dizi olayların ardında geride bıraktık. 2009 yılında heyecanlandığımız, umud diye baktığımız bir takım gelişmelerin yanısıra, irademiz dışında gelişen olumsuzlukları da yaşadık. Yaşam ve mücadele de budur. Bazen iradi olarak olayları etkileme, yönlendirme ve bazen de olayların gerisinde, bizim pozisyonumuz ise, hep geri olmak oldu. Kurdistan ulusal müacedelesinin seyri, ulusal değer ve kavramları yok etmek için kullanılan argumanlar, 2009 yılı için bir handikap olarak hafızalarda yerini alacak. 2009 yılı ve öncesi yaşanılan handikaplar, bir ulusun davasının sorumluluğunu üstlenmedeki geriliğimiz, profesyonneliğin ötesinde amatör bile olamadığımız, bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriliyor. Kurdistan ulusal bağımsızlık mücadelesinin genel bir değerlendirmesi, sorunları; iç ve dış etkenlerle ele alınıp değerlendirildiğinde, Kurdistan' ı, Kuzeyi, Doğusu, Batısı ve Güneyi ile birlikte, bir bütünlük içinde değerlendirmek zorundasınız. Kurdistan' nın bir parçasını, diğer parçalardan kopuk ve soyut olarak ele alıp değerlendirmenin boyutu kısır ve kendi içinde eksik kalacaktır. Kurdistan' ın hergangi bir parçasını ele aldığınızda onu diğer parçalarla olan etkileşimini, bu etkileşmenin, Sömürgeci devletler boyutu ile ele almak kaçınılmazdır. 2003 yılında Saddam rejiminin yıkılmasının ardında gelişen olaylar, bu olayların Kurdistan diğer parçaları ve diaspora da yaşayan Kürt' ler üzerindeki siyasal-politik, psikolojik ruhsal boyutları bilinmektedir. 2003 yıllı ve 2005 referandumu Kurdistan ulusal mücadelesi açısında, en parlak dönemdi. Saddam rejimi, yıkılmış, Irak devletini oluşturan bütün kurumlar dağıtılmış, Yeniden yazılan Irak anayasasında, önemli oranda ulusal haklar kabul ettirilmiş, 2005 genel seçimlerine pararlel yapılan refendumla, Kürt halkı % 98 oranı ile Bağımsız bir Kurdistan için oy kullanması, Kurdistan politik önderliğinin ellini her alanda güçlendirmesine, önemli kozlar kazanılmasına rağmen kullanılamama zaafiyeti...vs Kurdistan' ın 2003-2009 arasında yaşanılan gelişmeler-tıkanıklar, hakkında Anayasa Prf. M. Talabani yaptığı bir açıklama ile önemli ipuçları veriyor. Sayın Talabani, 2003 yılında Saddam rejiminin yıkılmasının ardında bir grup hukukçu-anayasa uzmanı olarak Kurdistan önderliğine Kerkuk ve diğer işgal altındaki ’'İhtilaflı'' bölgeler için danışmanlık yapmak için öneri götürdüklerini ama ciddiye alınmadıklarını belirti. Sayın Talabani, Kerkuk ve diğer işgal altındaki Kurdistan topraklarının sorunun çözümü için uluslararası alanda uzman bilirkişilerden oluşacak bir danışmanlara ihtiyaç olduğunu belirtiyor, Kerkuk ve diğer sorunların çözümsüz ve gün gittikçe Kürt' lerin aleyhine dönmesinin, Kürt önderliğinin plansız-programsiz hedef belirlemeden, kendi ve partilerine bağlı bilgisiz insanlarla çalışmalarından kaynaklandığını belirtiyor. 2009 yılı, Güney Kurdistan önderliği ve ulusal kazanımlar açısında taviz ve gerilemenin olduğu bir yıl oldu. 2009 yılının olumsuzluğu içersinde Nowşirvan Mustafa' nın başını çektiği bir muhalefetin Kurdistan' ın güneyinde ortaya çıkması, Kurdistan' ın Güneyi açısında olduğu kadar diğer parçalar açısında önemli bir şans ve kazanımdır. Güney Kurdistan önderliğinin eski doğu bloku önderliğinin pozisyonlarında olmaları ve Kurdistan' ın kuzeyindeki karamsar tabloya rağmen, muhalefet ve kısmi özgür basının olması 2009 yılı ve 2010 yılının başlangıcı için iyimser bir tablodur. Çünkü güney Kurdistan önderliği, ulusal sorunlar karşısında tavizkar ve iç sorunda da şefaf ve açık olmayan, diktatörlüğe giden bir yoldadırlar. Muhalefet ve özgür basın, Güney Kurdistan önderliğini bu konuda zorlayacağı aşikardır. Bunun için umutluyum. Kurdistan' ın Güneyinde var olan olumsuzluklara pararlel 2009 yılı içersinde muhalafet ve özgür basının gördüğü işlevden dolayı, gelecek için iyimserim. Kurdistan' ın Kuzeyinde yaşanılanlar malum, ’'Açılım, 17 cm ve Akıntı'' bütün gündemimizi belirledi. Bir ulusal dava, bir halkın ulusal davası, bu çapta küçültülüp ve bu cendere içinde sıkıştırıldı. Ezilen ve sömürgeleştirilen bir halkın, ulusal değer ve ulusal sembollerinin sıradanlaştırılıp hiçleştirilmesi, bunun yerine egemen ve sömürgeci devlet ve ulusun sembollerinin yüceltilmesi, sıradan günlük rutin bir iş oldu. Kurdistan' ın kuzeyi için, ulusal kavram ve değerlerin, Kurdistan halkını ayakta tutan ve onun köleleşmesini, kişiliksizleşmesine önünde bend olan sembollerin yaşatılması için yeni bir ruh, yeni bir dinamizme, yeni bir politik perspektife ihtiyaç vardır. Eski anlayış, ’' Türkiyelilik'' sınırları içersinde cebelleşen bir anlayışın kurtuluş olmadığı, olamayacağı ortadadır. Kurdistan' ın Kuzeyinde gelişen ulusal mücadele, gerek Kurdistan' ın diğer parçalarınden ve gerekse dünyadaki diğer ulusal bağımsızlik mücadelelerinden farklı bir seyir izlediğinden dolayı, büyük zorluklarla karşı karşıyayız. Sömürge ülkelerdeki ulusal bağımsızlik mücadelelerinin varlık ve mücadele zemini, düşünüş, örgütlenme, mücadele perspektifinin yoğunlaştığı tarz, nasıl bağımsız ve özgür olabilirim. Sömürge, statüsünü nasıl kırabilirim, sömürgeci devletin bütün kurum ve kuruluşlarını hangi yol ve yöntemlerle ülkemden kovarım, kendi topraklarımda ulusal egemenliğimi sağlarım ...vs iken. Bizim ülkemizde, özellikle Kuzey parçasında ise tersi bir rota izlemektedir. Kurdistan' ın Kuzeyinde, Kurdistan ulusal bağımsızlık mücadelesinde yer alan kimi parti, aydın, örgüt....vs Türkiyeliliği esas alarak Kurdistan ulusal sorununu çözmeyi esas almışlardır. Yani, bu kesimler ki, bu gün Kuzey Kurdistan ulusal mücadelesinin belirleyicileri! Konumundadırlar, Kurdistan' ın sömürgeleştiren ve onun sembolleri olan hiç bir kurum ve kuruluşu hedef olmamaktadırlar, onların Kurdistan' daki varlığından rahatsızlık duymamaktadırlar. Kuzey Kurdistan parçasının Osmanlılarla başlayan TC ile devam eden, Türkiyeliliği esas alan anlayış 2009 yılında doruğa çıkmıştır. TC bu alanda başarılı olmuştur. Kurdistan ulusal mücadelesini üstlenme iddiasında olanların., Ankara ve Türkiyeliliği esas almaları, ulusal egemenlik, bağımsızlık ve özgürlük ruhuna ters düşmektedir. Ama görünen o ki, durumun bir kaç yıl daha süreceğidır. TC' nin, Kurdistan' ı sömürgeci sisteme entegre etme, kendi ulusal değer ve sembollerini kutsatma girişimleri Kürt' lerin çeşitli kesimleri içersinde kabul görecektir. Ulusal bağımsızlık mücadelesinin karekterine, onun özüne göre niteleme yapıldığında bu kesimlere ’' İşbirlikçi'' kesim demek, Sömürgeciliğin Kurdistan' daki ’' Cahşları'' demek daha doğru olacaktır. Bu kesimlerin rol ve görevleri 2009 yılında doruğa çıktığı yıl, belirlemesi yapmak yanlış olmayacaktır. Çözülüş ve çöküşün olabilmesi, yada bu sürecin hızlanması için, Sömürgeci devletten, Türkiyeciliği red eden bir anlayışın gelişmesi ile mümkündür. Ama görünen o ki bu anlayışın yeniden filizlenip gelişmesi için zamana ihtiyaç olduğudur. 2010 yılında bunu başamarmak mümkün değildır ama bu düşünce anlayışının yeniden maddileşebilmesi için, bu inançta olanların daha fedakar, kararlı ve inatçi olması lazım. Kısacası, önümüzdeki temel görev, umutsuzluğa düşmeden kararlı bir şekilde, Bağımsız Birleşik Kurdistan şiarının savunucu olmak ve bu düşüncenin yeniden maddi bir güç olması için, değişim temelinde, yeni bir örgütlenme perspektifi geliştirmek gerekir. O halde kıblemiz Türkiyecilik olamaz, Kıblemiz Bağımsız Birleşik Demokratik Kurdistan' dır. Sersala Gelê Kurd u hemu Gelê Bindest Pîroz be...... Rojhat Badikî

Kürt´lerin yok olmama mücadelesi verdigi bir zamanda önüne koydugu hedefler nihai hedef olamaz. Bagimsiz Birlesik Demokratik Kürdistan. her Kürdün hedefi olmalidir. Bu belki bugün icin imkansiz gibi gözükebilir aman yarinlar icin asla imkansiz degildir. Bu umudumuzu asla kaybetmiyelim. Acilim tartismalarinin oldugu günlerde Güney Kürdistanli bir politikaci Kuzey Kurdistanli bir politikaciya “ Biz sizlerle kardesiz, ama ortak degiliz “ demisdi. Demek istedigim Bagimsiz Birlesik Demokratik Kürdistan cok zordur. Bu bir parcanin istemesi ile de olacak bir durum degildir. Parcalarin ortak karari gerkiyor. Bu zor ve uzun sürecek mucadele icin umutlarin yesermesi gerekiyor. Umutsuzluk gelismesi gerekiyor. Biji Kurdistan!

Anonymous (not verified)

Mon, 01/18/2010 - 12:46

yazi iyi ce okundugunda göze ilk carpan sey yazinin savunduklarinin tutarsizligi göze carpiyor. Orneklemeler hic bir bilimsel sitandarda uymuyor, dünya-siyaset ve sosyoloji literetöoeunde olmayan yeni tespitler var, fakat bu tespitleri ispatlama caba ve geregi duyulmamis. mesela: “Vaat edilen kutsal topraklar“, “kutsal millet“ kavramları Yahudilik dini ile birlikte yeşeren kavmiyetçiliğin..." Bu yeni bir tespitir. Ispata ihtiyaci var. Milliyetciligin yahudilikle baslamis olmasi savi biraz safsata gibi olmus. yine devletin ve devletle bir sekliyle baglanmis sözde Kürd partileri ve kisiliksizliklerin yilardir svunduklari teslerinin toptan savunmasi var buradada savunulanlarin ayaklari havada. zaten zati-muhteremde bu tezlerin ebeligini yapan apo gibi buyurmus, "doldurun" diyor. Ama kendiside biliyorki bu dibi olmayan cuval dolmaz olasaydi zaten kendisi doldururdu. Yazi yazirlirken yaziyi yazan kisinin yazi ile arasindaki iliski ise cok interesan. Anlatim itibariyla yazanin sikintili oldugu görülüyor. We yaziya adeta eyreti duruyor. Ama egitici bir yazi. önümüzdeki dönemde devlet politikasinin kürd ayginin nasil ve kimler olacagi ve bu seferde kürtlere neler yuturulmaga calisacagini kisa ve özlü bir sekilde anlatmis. tabi anlayana. yazidan cikan sonuc: kürdler miliyetcilik yapmamali, miliyetcilik kötüdür cünkü bunun mimari yahudilerdir. bu tez 2004 kürd devletini israil kuruyor bu nedenle kürdler devlete karsi olmalidirlar Türk.Devlet tezinin kuzeye yeni duruma uyarimidir. Kürdler ayri devlet kurmaktan vaz gecmelidirler. Türklerin köleligine devam. Bu da devlettezidir. bagimsilik bitmistir ,..... yani tc devlet tezlerinin bize bir baska varyasyonla baska bir cepheden sulumundan baska bir sey degil. Gelelim eskici nin dediklerine. dogrudur eskici senin dediklerinin yarisina katiliyorum ama eksik kalmis. dogrudur kimi isin yükünü tasidi kimi isin picligini yapti. kimi bedel ödedi kimi nemalandi kimi yigitce düskü. kimini düsman öldürdü. kimi kalsece sirtindan vuruldu. ben yigitce düsüp ölene aglamam da patir patir dökülenlere yanarim. hürmetler

Anonymous (not verified)

Mon, 01/18/2010 - 00:58

davulun sesi uzaktan cok hos geliyor oturmus avrupalarda devrim manifestolari yaziyor sicak evlerinizde sosyalerin parasiyla gecinip yaz tatillerinde bilmem hangi tatil cennetlerinde gezip ani fotograflari cekiyorsunuz.HHY haric mesaj zincirindeki dostlar yasaminiz boyunca iskence diyemeyecegim ama dir tek dusmman tokadi nasip olmamis, savas diyemeyecegim ama bari dusmana tek bir tas dahi atmamis ama burada sanal dunyada firtinalar kopariyorsunuz.omrunu tamamen bu ugurda mucadele ederek ve tum sicaligiyla ulkeyi yasayan SAVATA YOLDASA biraz daha insafli davranmak gerekmiyormukimsenin hele KAWA geleneginin ulkedeki nadir ayklarindan olan insanlarinda bagimsiz birlesik demokratik kurdistan dusuncesinden taviz verdigini dusunmuyorum. savatanin da konuya genis acilkama getirmesini bekliyorum

arz ı endam eden yoldasin "mütesem" gelisi gercektende dehset verici bir sekilde oldu. "Vaat edilen.."yazisiylan arz ı endam eden yoldasa, reva görülen degil hak edilen cevaplar verilirken, senin bu kizginligini da anlamis degilim. "omrunu tamamen bu ugurda mucadele ederek ve tum sicaligiyla ulkeyi yasayan SAVATA YOLDASA biraz daha insafli davranmak gerekmiyormu"derken, bize revami bu hiddetin,revami bu siddetin sevgili yoldasim? arz ı endam eden yoldasin gidisi nelere vesile oldu ki "mühtesem"geliside hayirlara vesile olsun? bizlerde ömrümüzün yarisindan fazlasini bu ugurda mücadeleye adadik degilmi? ne sen nede burda bulunan tüm degerler kalan ömrüde esirgeyecekte degiller. ama kalan ceyrek ömürde de hak etmeyenleri hep sirtlayip tasiyacakta degiliz ya. basa koyduk olmadi,bosa koyduk dolmadi. ee daha ne yapalim sevgili eskici yoldasim. davulun sesi uzakta güm güm ederken, hos olmayan bu yerlerde hosnut olmadigimiz her halimizden belli degilmi. kolu kanati kirilip ülkemden göc edenleri elestirirken, ülkedeki"nadir ayak"in buraya calim atmaya gelirken,bu ne ayak dedik cilasini biraz aldik,hafitenden omuz koyduk diye senin, bizlere revami bu hiddetin,revami bu siddetin sevgili yoldasim. bak bu konuda seninle iddasina varim, arz ı endam edeni edebi bir dillen elestiren edebiyat uzmaninin su belirlemesini bir yere not edelim "önümüzdeki dönemde devlet politikasinin kürd ayginin nasil ve kimler olacagi ve bu seferde kürtlere neler yuturulmaya calisacagini kisa ve özlü bir sekilde anlatmis." bekleyelim görelim.Bahoz öyle bos esmez,bakalim yelkeninde neler yüklü. ama nefesi bayagi bayat kokuyor be eskici yoldasim. kesin bahoz ya bir il baskanligini, yada encüment üyeligini garantilemistir bu yazisiylan. o endamli durusuna yakisanda odur.hani diyorum olursada fenami olur. biz yeterince fenalik gecirdik.gölge etmesinde baska ihsan istemez

نەناسراو (not verified)

Tue, 02/09/2010 - 22:00

Brez Sawatanin yazisini okuyunca dedimki bu Sawata o Sawata degil. Heyfa Cameran.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.