Üç Seçenek...
Gördüğüm kadarıyla 3 seçenek var: ´ Ya bu topraklar paylaşılır; ya sürekli çatışılır veya herkese eşit davranılır.´
Gördüğüm kadarıyla 3 seçenek var: ' Ya bu topraklar paylaşılır; ya sürekli çatışılır veya herkese eşit davranılır.'
Bu ülkede tahminen yirmi milyon Kürt ve elli milyon Türk yaşıyor.
Bu iki grubun ilişkilerini belirleyecek üç seçenek var.
Türkler ve Kürtler ayrılırlar, toprak paylaşılır.
Türkler ve Kürtler birarada ama sürekli çatışarak, savaşarak, kan dökerek yaşarlar.
Türkler ve Kürtler, birarada, herkesin eşit olduğu, kimsenin ırkından dolayı ikinci sınıf vatandaş sayılmadığı bir düzende yaşarlar.
Benim görebildiğim kadarıyla dördünce bir seçenek yok.
Kürtlerle Türkler bu üç ihtimalden birini seçecekler gelecekleri için.
Ayrılmak isteyebilirler.
Bugün Türklerin arasında da, Kürtlerin arasında da “ayrılalım“ diyenler var, bunu açıkça yazanlar da çıkıyor.
“Bir referandum yapalım, bu ilişkiyi koparalım“ diyorlar.
Bu mümkün.
Mutsuz birliktense, mutlu ve hoşnut bir ayrılık evladır.
Çeklerle Slovaklar, anlaşıp ayrıldılar, Belçika'da ayrılık konuşuluyor, bildiğim kadarıyla Kanada'da, İtalya'da, İspanya'da “ayrılıkçı“ partiler varlıklarını sürdürüyor.
Ama bunu “çatışma“ sürerken gerçekleştiremezsiniz.
Silahlar patlarken, “ayrılık“ ancak silahla olur.
Büyük bir “iç savaş“ yaşanması gerekir.
Görebildiğim kadarıyla Kürtlerin de Türklerin de arasında böyle bir “iç savaş“ felaketinin yaşanmasını isteyenler çoğunluğu oluşturmuyor.
PKK bile “biz ayrılmak istemiyoruz“ diyor.
Görünür bir gelecekte “ayrılma“ ihtimali yok.
İkinci seçenek, birarada ama sürekli savaşarak yaşamak.
Yirmi beş yıldır sürdürdüğümüz durum bu.
Bu çatışmada elli bin insanımızı kaybettik, ülkenin yüzlerce milyarlarca doları gitti, çok acı çektik.
Üç seçenek içinde en kötüsü, en sancılısı bu ve biz bunu tercih ettik.
Şu anda MHP, CHP, PKK ve devletin bir bölümü bu durumun aynen sürmesini istiyor.
MHP ve CHP “barış“ ihtimaline açıkça karşı çıkarak, PKK, barış ihtimali belirdiğinde Reşadiye baskınını yaparak “pozisyonlarını“ belirliyorlar.
Bu çatışma halinin, Türk ve Kürt halklarına bir yararı yok.
Acıdan başka hiçbir sonuç vermiyor bu çatışma.
Zaten CHP ve MHP, bu çatışmanın nasıl toplumsal bir yarar sağlayacağı konusunda tek kelime etmiyorlar.
Sadece, “herkes Türktür, Kürtlerin Kürt olduğunu kabul etmek ülkeyi böler“ diyorlar.
Böyle diyorlar ama “bölünmemiş“ bu ülkenin güneydoğusuna gidemiyorlar, Güneydoğu'da bir miting yapamıyorlar, Kürtlerden tek oy alamıyorlar ve bölgesel “Türk partileri“ haline geliyorlar.
Bir yandan “bölünmeyelim“ diyorlar ama bir yandan da sadece “Türklerden“ ve belli bölgelerden oy alan partiler haline gelerek “siyasi bir bölünmüşlüğü“ fiilen yaşıyorlar.
“Bölünmeden bölünmek“ gibi bir tuhaflığı bizzat kendileri yaratıyorlar.
PKK ise hem “ayrılığa“ karşı çıkıyor, hem de “barışa“ karşı çıkıyor.
Hem ayrılmayacağız, hem barışmayacağız.
Ne yapacağız peki?
Sürekli çatışacağız, sürekli savaşacağız, sürekli birbirimizi öldüreceğiz.
Bunun Kürt ya da Türk halkına faydası ne?
Biz, barışı torpilleyen Reşadiye baskınını eleştirdik diye PKK bizi tehdit ediyor, Taraf'a Güneydoğu'da boykot uygulamaya çalışıyor, bazı PKK sempatizanları ağır mektuplar gönderiyor ama henüz tek bir kişiden bile “Reşadiye baskınının Kürt halkına nasıl bir yarar sağladığını“ anlatan bir mektup almadım.
PKK bizi tehdit etmeyi bıraksın da bu baskından sonra yaşadığı hayal kırıklığıyla ağlayan kendi insanlarına bu “baskının“ yararlarını anlatsın, anlatabiliyorsa.
Üçüncü seçenek birarada barış içinde yaşamak, eşit hakların “anayasal“ güvenceye kavuşması, demokratik bir düzen kurmak, hukuku yerli yerine oturtmak.
Bugün birçok insan “barışı“ savunmakla, “AKP'yi savunmayı“ eşanlamlı görüyor.
Çünkü ne yazık ki AKP'den başka “barış sürecine“ sahip çıkan bir kitle partisi yok.
AKP'den başka kimse barış sürecine sahip çıkmazsa, AKP de barış önerisinin sahibi olur, bundan hoşlanmıyorsanız AKP'nin bu konudaki eksikliklerini giderecek bir barış projesiyle ortaya çıkarsınız.
Hem bir “barış projeniz“ olmayacak, hem de “bu projeye AKP sahip çıkıyor, onun için ben barışa karşıyım“ diyeceksiniz.
Bu sahtekârlıktır, savaş isteyenlerin bulduğu saçma sapan bir bahane olmaktan öteye gitmez.
Bugün herkes bu üç seçenekten birini seçip, net bir şekilde tavrını açıklamalı bence.
Ben üçüncü seçenekten yanayım, insanların birarada, mutlu ve eşit yaşamasını isterim ama Kürtlerle Türkler “illa ayrılalım“ derse buna da benim kişisel bir itirazım olmaz.
En berbatı ise bence ikinci seçenektir çünkü bu seçenek “ölüm“ demek, “acı“ demek.
İkinci seçeneği tercih edenlerin “insanların ölümünden“ mutlaka bir çıkarları vardır.
O “çıkarın“ ne olduğunu gördüğünüzde tarafınızı seçmeniz de kolaylaşır.
13 Aralık 2009 Pazar
TARAF