Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 12 December 2009

Kürdistan Özgürlük Mücadelesi her zaman zorlu koşullarda geçti. Her dönemde, söze başlandığında; “hareketimiz zor bir süreçten geçiyor“ deniliyor. Bu bir gerçekliktir. Bugün zorlu süreç çok daha şiddetli yaşanıyor. Ülkenin her karış toprağında dişe diş ölümüne bir direniş ve varolma savaşı verilmektedir, Buna Kürdün, yurtseverin, devrimci demokratın, sosyalist veya komünistin dahası insanlığın onur kavgası da denilebilir. Bu kavga sadece Kürdün özgürlük kavgası degildir. Ìnsanlığın Kürtler şahsında bir kavgasıdır. Yine Kürtler şahsında, emperyalistlerin insanlığı mezara gömme mücadelesidir. Burada, Kürdistan Özgürlük Savaşı`nın zaferle çıkması insanlığın soluklanmasına ve ilerlemesine ivme kazanmasına yolaçacaktır.

Özgürlük savaşçıları bu moral değerlerle sömürgeci güçlere karşı görkemli bir direniş geliştirmektedir. Dünya gericiliğinin güçlü desteğine rağmen, terörist dediği; sayıca kendisinden çok az ve teknik - silah olarak kendisinden kat kat zayıf olan gerillaya karşı başarısızlığının şokunu yaşayan Türk devletinin yalan ve demogojisini anlamak mümkün. O kendi devlet çıkarlarını veya devlete egemen olan güçler; bu kirli savaşın devam etmesini çıkarlarına uygun görmektedirler. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bugüne dek; “Milli Misak-Î “ sınırları dahilinde yaşayan tüm etnik grupları ve halkları Türkleştirmeyi kendine amaç edinmiştir. Böyle bir stratejiye neden ihtiyaç duyduğu, bunun tarihsel arkaplanını burada tartışmak istemiyorum. Bu ayrı ve karmaşık bir konudur. Ancak, bu stratejik hedefin en önemli nedeni ırkçı ve sömürgeci emeller olduğu tartışma götürmez.

Bilindigi gibi, bugüne kadar; Türk sömürgeciliğine karşı, Kürt halkı; bir dizi başkaldırı ve direniş gerçekleştirmiştir. Ancak hiçbiri, PKK önderliğinde gelişen bu son Kürdistan Özgürlük Hareketi kadar kapsamlı, uzun soluklu ve sonuç alıcı olamamıştır. Bu da ayrı sosyolojik, idelojik ve politik bir olay. PKK ve onun önderliğinde gelişen Kürdistan Özgürlük Hareketi`nin tarihsel anlam ve önemini düşmanları iyi kavramıştır. Yani Türk devleti ile uluslararası emperyalist güçler; bu Kürdistanlı gücün bilincindeler. Artık onu yok edemeyeceklerini de çok iyi biliyorlar. Onlar için çok tehlikeli bir güç olduklarını da biliyorlar. Bu nedenle, yokedemeyeceklerini bildikleri için marjinalleştirmek ve denetim altına almak istiyorlar. Başka bir anlatımla etkisizleştirmek ve politik arenada etkisiz kılmak istiyorlar. Elbette yok edebilirlerse bunu büyük bir iştahla yapacaklardır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Bazı şahısların dillendirdikleri gibi değildir. Ne diyorlar, bunlar; “ işte devlet (T.C) isterse PKK`yi bitirir“. Kimisi de, ABD isterse PKK`yi bitirir“. Bu söylemlerde niyet ne olursa olsun; kendilerine güvensizlik, halka ve davalarına güvensizlik yatmaktadır. Kimisi de pusuya yatmış; T.C ve ABD; PKK`yi bitirecek diye iştahla bekliyorlar. Ona göre senaryo ve planlarını hazırliyorlar. Üstelik bunu diyenler, kendilerine büyük yurtsever misyonunu biçiyorlar. Bazıları bunu Kürt sosyalistliği adına yapıyor. Hatta daha da ileri giderek, PKK`nin geliştirdiği silahli mücadelenin Kürt halkına zarar verdiğini sömürgeci medyada dilendiriyorlar. Ancak Kürt halkı kimin kendi çıkarlarını savunduğunu çok iyi biliyor ve gereklerini yapıyor. Kimisi de, PKK`nın sonu geldi; ABD PKK`yi bittirme planıni hayata geçiriyor, diyor. Bunların niyeti ne olursa olsun, şunu bilmiyorlar ya da biliyorlar işlerine geldiği için öyle dillendiriyorlar; bu hareket kurulurken hiçbir emperyalist güce dayanmadı ve kimsenin icazeti ile kurulmadı. O kendi halkının özgücüne ve ideolojisine güvendi.

Denebilir ki, böylesi bir kritik dönemde bunları güncelleştirmenin ne anlamı vardı? Işte birlik zamanı falan filan. Ìşte, ben de ; bunun için bunları yazdım. Evet birlik zamanı. Bu bir tarihsel fırsattır. Zor koşullar, safları netleştirir; renkleri tüm tonları ile açığa çıkartır. Artık kafa karıştırmaktan ve başkasından meddet ummaktan vazgeçmenin zamanıdır. Herkes şunu iyi bilmektedir; halkımızın bugün yaşadıkları asla halkımızın tercihi degildir. Uygulamada olan inkarci, asimlasyoncu ve sömürgeci politikalar böylesi bir sonucu yaratmıştır. Halkımız ve evlatları sadece ve sadece kendi meşru savunma haklarını kullanmaktadır. Bu da onun en doğal ve en insansal hakkıdır. Bir halkın kendini savunma hakkını; hiçbir yasa, anlaşma veya emperyalist-sömürgeci karar yok sayamaz ve ortadan kaldıramaz. Denebilir ki, uluslararasi konjonktürel durum PKK`nin alehine. Olabilir. PKK`nin kurulduğu tarihsel koşullar çok farkliydı. Durum bu diye; bir halk kendi demokratik haklarindan vazgeçemez ve bir halktan bu istenemez. Buna halk ve o halkın politik iradesi karar verir.

Bugün, PKK; geçmiş stratejisinden vazgeçmiş; yeni bir stratesi geliştirmiştir. Bu yeni stratejisine Koma Civaken Kürdistan diyor. Kürt halkının ulusal demokratik sorunun çözümü için de Demokratik Federalizm diyor. Bu ise mevcut düzen içinde bir çözüm projesidir. Markisit – Leninist söylemle burjuva reformist bir çözüm projesidir. Bağımsız Demokratik ve giderek sosyalizme evrimleşmeyi amaçlayan projenden “vazgeçillmiştir.“ Bunu anlamak gerekiyor; günümüz dünya koşullarında; Kürdistan gibi bir ülkenin, bağımsız-demkoratik ve sosyalist bir sistem kurması zor bir olay. Hatta mevcut koşullarda imkansız. Bu bağlamda, bu yeni strateji ve söylemi anlamak ve desteklemek gerekiyor. Başka alternatif yok. Var deniyorsa, böyle bir iddiası olan projesini sunsun ve geliştirsin.

Reformlar ve reformist bir çözüm için silahli mücadele gerekli mi diyenlere de, cevabım; evet gereklidir. Eğer tüm demokratik ve yasal yollar tıkaliysa; en küçük demokratik söylem zor ve katliamla bastırılıyorsa yapılacak başka bir şey yoktur. Bugün, PKK`nin sunduğu çözüm projesi; Avrupa normlarına uygun ve hiçbir burjuva demokratik anlayışın reddemeyeceği bir projedir. Türk develeti buna da yok diyorsa, Kürt halkını gözden çıkarmış demektir. Bunu için de Kürt halkı kendi mevzilerini ve kurumlarına tüm uygun yöntem ve araçları kullanarak koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Bu onun tartışılmaz hakkıdır. Buna silahla kendini savunmak dahildir. Kürt halkı ve politik önderliği doğru yoldadır. ABD veya başka emperyalist güç bundan hosnut olmazsa da...

Ulusal demokratik devrimci hareket, önemli aşamalar kattetmiş durumda. Bir çok demokratik güce ve bireye ülke ve bölge çapında olanaklar yaratmıştır. Şu unutmamalı ki, bugün PKK` yi kendisine düşman gören kimi yapı ve bireyler; hareketin yaratıği koşullar sayesinde bazı güçlerin ilgi ve tolerensına muhatap olmaktadırlar, Yine bu mücadele uluslararası alanda birçok devrimci ve demokratik güce moral kaynağı olmaktadır.

Bu durumda, niyet ne olursa olsun; ister anti-PKK `cilik , ister anti-Apoculuk yapıyor olsunlar; bunu yapanlar sömürgeciliğin ve emperyalizmin ekmeğine yağ sürmekte ve hatta o saflarda yer almış olmaktan kurtulamazlar. Çünkü, bu duruş; birey ve kurumları Kürt halkına karşı düşman konuma / duruşa götürür; niyetlerinden bağımsız olarak. Tarihte bunun örnekleri çoktur. Mesela Karl Kautsky, Leon Troçki. Bunlar sosyalist insanlardır/komünist insanlardı. Ama dönemden kaynaklı, takındıkları tavır onları karşı-devrimci saflara götürdü. Ama onlar, hiçbir zaman bunu kabul etmediler. Onlara ve niyetlerine rağmen objektif durum bu idi.

Şunu da belirteyim; son hava ve kara opersyonu da başarısız oldu. Gerila karşısında Türk ordu güçleri başarısiz kaldı ve apar topar geri çekilmek zorunda kaldı. Bu birçok bakımda yeni bir sürece başlangıç olacak. ülkede, bölgede ve dünyada yeni bir değerlendirmeye yolaçacak. Bütün bunlar, Kürt halkı ve politik önderliği için yeni olumlu koşullar yaratacaktır. Bu hareket;hem halklarımız için, hem bölge ve hem dünya devrimci hareketi için önemli bir olanak ve güçtür. Hepimizin görevi farklılıklarımız da olsa; bu hareketin yanında ve onunla ittifak içinde olmaktır. Bu anlamda, bir arkadaşın bir yazısında dediği gibi;“ hepimiz PKK`liyiz“. Ben, buna tüm içtenliğimle katılıyorum ve diyorum ki her devrimci, yurtsever ve sosyalist bu süreçte PKKli olmak zorundadır. Bu bir insanlık görevi ve tarihsel sorumluluk tur.Türk ordusu geri çekilmek zorunda kalmış olsa da, süreç devam ediyor ve zorlu dönemeçlerde birbirimize kenetlenmek zorundayız. Bu halkımıza ve insanlığa karşı bir sorumluluk tur; etiksel bir duruştur.

04.03.2008

Hamit Baldemir

نەناسراو (not verified)

Sat, 12/12/2009 - 15:25

Ici bos , manulipatif ve demogoji dolu gereksiz bir yazi... Haksizlik yapiyorsun, en azindan emege saygi göster diyenler cikabilir. Onlarada diyecegim sudur ; bir sayfada olsa bir ciltlik kitapta olsa eger Kurd ulusal mücadelesine birakin hizmeti, onu tasfiye etmeyi, kontra bir örgütün ipotegine baglamayi hedefleyen her yazi bos ve gereksizdir. Türk özel savas biriminden ciktigi gün gibi siritan böyle manipülatif, hedef sasirtici yazilara uzun uzun kafa yormanin zamani coktaaann gecmistir. Iddia ediyorum ; bu yazi türk özel savas karargahinin tozlu raflarindan indirilip buraya aktarilmistir.

نەناسراو (not verified)

Sat, 12/12/2009 - 15:52

kritiker hakli ancak bu lavuk yaziya bosuna elestri harcamis ben sirf kritikerin hatiri icin yaziyorum. adam hgala kaustsk trocki soyle de boyle diyor stalin in kurdugu rejim tuzla buz olmus bunun bile farkinda degil tarihe kautski trojky makul bicimde gececek stalin ise bir kitlesel katil despot olarak. allah var stalin le apo yu kiyaslarsak satalin becermis zorbalikla uretiormis bir despot ve katildi apo ise korkak, silik, hic bir seyi basaramamis, kendinden baska hic bir derdi olmadigi asikar bir pandersitir despotlar vahsiler ve katiller arasinda da kalite farki vardir bu onlarin dibinde yerini sabitledi-dunya alemm de bunun bu sekilde kayda gecti esi mesnedi az bulunacak bir yaratiktir-bu hususta bir ilk sayilabilir bu adamin bulandigi hic bir surecin icinde cikilip selamate varilamaz taa ki o bunye bu atigi atana kadar o bunye ile akli yerinde kurdler arasinda birlik dirlik harmonu makul bir muhalfet kulturu olusamaz-tabiati varligi tiyniyeti buna elveren bir mahlukat degil-her soyledigim degerlendirme bizat onun satirlarindan cikartilabilecek hususiyetleridir. bu tayfa pkk nin dtp nin ahalinin soyle boyle hatali sevapli surecine apo yu onderlik diye yamadikca-apo nun kepazeliklerinin yazmak da bizim boynumuzun borcu olsun. bakalim ip nerdenn kopacak yoksa pkk mis dtp imis bunlar kurd ulusunun urunleri eninde sonunda kimsenin kabuledilebilir hatalari abartacagi yok kurdistan da apo yyu kaldirin atin pkk dtp ye muthis bir sahiplenme savunma halkasi olusur. dar bogazimiz bu adam ve buna benzer kulture sahip irili ufakli cepiclerdir. trocky boyle de kausky soyle de mal 21 yuzyilda kendini boyle gosteriyor iste.

Hayat, ne tuhaf bir şey! Günlerdir, haftalardır, aylardır hayat denen şeyin ne olduğunu, insanlar için ne anlam ifade ettiğini anlamaya ve kavramaya çalışıyorum. Uzun bir zamandır beynim ’anlam' ve ’anlamsızlık' kavramlarıyla meşgul. Aklıma Albert Camus geliyor. Anlam ve anlamsızlığı ne güzel anlatmış kitabında (Der Mytos von Sisyphos). Anlamsızlığın felsefesini yaratmış Albert Camus. Sormadan edemiyorum; neden bir Albert Camus' müz yok diye! Aklıma bir çok cevap geliyor ama hiçbiri beni tatmin ve ikna etmiyor. Ortadoğu toplumları rahatlığı sever ama düşünmemeyi daha çok sever diye düşünüyorum. Düşünen insan sorunlu bir insan olarak algılanır. Çoğu zaman ’deli' olarak tanımlanır zaten. Fazla kitap okuyan birine bile ’kafayı yemiş', yememiş ise de yakında ’yer' diye bakılır bizim gibi toplumlarda. Düşünce denen kuyunun dibine inmeden nasıl düşünür çıkabilir ki böyle toplumlardan? Her şeyin kolayına kaçan bir toplumun bireyleriyiz. İçimize işlemiz; emek sarfetmeden her şeyi elde etmeye çalışırız. Çalışmadan para kazanmak isteriz; kitap okumadan roman yazmak isteriz; araştırmadan bilim insanı olmak isteriz. Kısacası birşey olmadan herşey olmaya çalışırız. Sanki herşey olduğumuzda hayat daha anlamlaşacakmış gibi hareket ederiz. Ve anlam ve anlamsızlığı birbirine karıştırırız. Birden aklıma Milan Kundera geliyor. Yaşamın anlamsızlığını ne güzel anlatmış romanında (Var olmanın dayanılmaz hafifliği). Roman kahramanı doktorun hayatın anlamsızlığı karşısında önüne gelen her kadınla yatıp kalktığını hatırlıyorum aniden. Yaşamın anlamsızlığı karşısında anlam arıyor doktor. Ne ilginç bir şey, aklıma birden anlamsızlık karşısında anlamı yakalamak isteyenlerin acılı sonu geliyor. Roman kahramanı doktor hayatını bir trafik kazasında kaybediyor. Anlamsız bir ölüm! Yaşamını anlam ve anlamsızlık üzerine kuran ve yaşayan Albert Camus de hayatını bir trafik kazasında kaybediyor. Ne tuhaf bir durum, aklıma başka bir çok isin daha gelmeye başlıyor. Hayatlarını anlamlı şeyler için feda edenlerin anlamsız ölümlerine şahit oluyorum. Birden İhsan Nuri Paşa' yı anımsıyorum. Uzun sürgün yaşamı yetmiyormuş gibi bir de hayatını sürgünde bir trafik kazasında kaybediyor. Ne tuhaf bir şey değil mi? Yıllarca anlamlı bir şey için mücadele edeceksin ama sonunda anlamsız bir şekilde hayatını kaybedeceksin. Bu tür ölümlerde beni en çok sarsan ve etkileyen ise Celadet Bedirxani'nin ölümü olmuştur. Bir ömür boyu anlamlı bir dünya için mücadele edeceksin ama sonunda bir ’kuyuya' düşerek can vereceksin. Trafik kazası bile değil! Hayatın anlamını yitirdiği bir an; anlamsızlığın anlam kazandığı bir an. Yaşamını anlamlı bir dünya için veren ama anlamsız bir şekilde bu dünyaya veda eden o kadar örnek varki, saymakla bitmez. Geriye anlamlı eserler bırakan ama anlamsız şekilde ’intihar' eden yazarlar geliyor aklıma. Hayatın anlamsızlığı karşısında ölümü anlamlı bulan yazarlar: Stefan Zweig, Hemingway. Goethe'nin roman (Die Leiden des Jungen Werthers) kahramanını unutmak mümkün mü? Başka biriyle nişanlı olan Lotte'ye aşkından dolayı intihar eden genç Werther. Mektup denen nostaljik şeyin tarihe karıştığı bir çağda Werther'in aşk mektupları geliyor birden gözümün önüne. Daha niceleri bu anlamsız listeye eklenebilir. Fakat listeyi uzatmanın bir anlamı yok. Anlamsızlığı anlamlı kılmanın bir mantığı yok. Anlam ve anlamsızlık. Yüzyılımızın en önemli felsefik sorularından bir olsa gerek. Her bireyin karşı karşıya olduğu bir durum. Her yeni bir güne başladığımızda kendimize sorduğumuz ama kolay cevap alamadığımız sorulardan biridir anlam ve anlamsızlık. Bu söylediklerim sadece düşünen insanlar için geçerlidir. Düşünmeyen insanlar için felsefik soruların bir önemi yoktur. Onlar var olanla yetinirler ve soru sormayı anlamlı bulmazlar. Onların gözünde allah zaten her şeyi yaratan ve belirleyen kişidir. Nietsche boşuna ’haberin yok mu, allah öldü' demedi. Felsefe bu şekilde bireyin kendisinin allah olduğunu keşfetti. Bireyin allahı yarattığını, tersinin doğru olmadığını anlatmaya çalıştı bize felsefe. Bu şekilde bireyi allahlaştırdı ve allahı da bireyleştirdi. Fakat bunun için düşünce kuyusunun en karanlık kuytularına inmek zorunda kaldılar felsefeciler. Çoğu zaman yaptığımız şeylere bir anlam vermeye çalışırız. Anlamsızlığı anlamlı kılmaya çalışırız. Aksi taktirde insan denen yaratığın yaşam şansı kalmaz. Yaşamına son vermek zorunda kalır. Evet, intihar etmek zorunda kalır. Ama o zaman da anlamsızlığı yüceltmiş olur. Bir şeylerle meşgul olmak, düşünce üretmek, haksızlığa karşı çıkmak anlamsızlığa karşı yapılan eylemsel bir spordur. Bunu yaparken anlamsızlığı anlamlaştırdığımızı düşünürüz. Oysa anlamsızlığın ruhumuzda ve beynimizde saklı olduğunu farketmeyiz. Düşünmek. Düşünebilmek. Ne kadar zor bir iş. Düşünce üreten beyinlerin eserlerine bakınca anlıyor insan. Anlayabilmek için eserlerini bir kaç defa üst üste okuduğum sosyologlar ve felsefeciler geliyor aklıma. Max Weber'i anımsadım bir an. Ne güzel anlatmış ’protestan etiği ve kapitalizmin ruhunu' (Die protestantische Ethik und der Geist des Kapitalismus). Hem de yüzdört yıl önce. Düşünmüş ve üretmiş; saygı ile önünde eğilmemek mümkün mü? Habermas'ın bir ders kitabını (Die Zukunft der menschlichen Natur) ikinci defa okuyuşumda zor anlamıştım. Kendini büyük bir bilim adamı gören hocam, bunun normal olduğunu, Alman felsefe ekolunun zor olduğunu, felsefeyi herkesin rahatlıkla anlayamayacağını söylediğinde biraz olsun rahatlamıştım. Diğer Alman öğrencilerin de kitabı anlamakta zorluk çektiklerini öğrendiğimde anlamsızlığın yerini anlamın aldığını farketmiştim. Boşuna okumamış olmak duygusu beni rahatlatmıştı ve anlamsız yaşamıma az da olsa bir anlam katmıştı. Bazen bazı şeyleri anlamakta zorluk çekiyorum. Bazen bazı tartışmalara şahit oluyorum. İnsanların tartıştıkları konularda düşünmediklerini farkediyorum. Fakat düşünmeden fikir belirttiklerine şahit oluyorum. Kişinin düşüncesini bilmeden kişiye çamur attığını ve bunun adının da eleştiri olduğuna inanan insanlar görüyorum. Dikkat ettiniz mi bilmem, ama bizim kültüre ait insanlar bir konuyu tartışırken, konunun içerğini tartışmaktan uzak dururlar. Fakat kişinin kendisini tartışırlar, söylediğini değil. Batı kültürüne ait insanlar ise kişiyi değil, kişinin düşüncesini tartışırlar. Bu ve benzer sorunlara karşı felsefenin cevap olacağına, edebiyatın fikir vereceğine inanıyorum. Fakat en önemlisi anlamsız yaşamımıza anlam katacağını düşünüyorum felsefe ve edebiyatın. Daha fazla fesefe, dah

bu ortamlarda benim kadar kotu yazan az bulunur. bu bana sikayetlerde bulunan kislerin coklugu ile tescilli bir durum ancak benim bu kotu yazilarim bile (arada bir bazen okudugum olur) senin duzgunce dikatlice yazdigin yazidan daha kolay okunuyor. guzel seyler yazmisin ama dogrusu amerikalilarin bottom line dedikleri turklerin sadede gelmek dedikleri sey eksik gibi. gerci bir elestirin cok acik bizde kislerle ugrasildigi batida fikilerle demissin ve bu tur bir kulture ihtiyaci bellirtmissin. bence de parcali bicimde haklisin parcali dememde gayem sudur: kislerle de ugrasilabilir zihine illa boyle sinirlar koymak gerekmez bence bati da da ugrasildigina dair binlerce ornek var ancak konteksti iyi oturmak baglami iyi kurmak sarti ile ornegin? stalin in kisiligi onemlidir ugrasmak gerekir 10 senedir abd dis politikasi ile degil herkes junior bush un kisilgi ile ugrasti ugrasanlar malezyali, kore li angolali degildi cogu avrupa ve amerikaliydilar. iyi bir yontem mi? haklisin -degil nacak bazi durumlarda Kisi ile tartisilmasi gereken FIKIR birbirinin icine oyle bir girer ki... ornege gelecegim: eger elestri apo nun kisligi ile ugrasmamizdan dolayi ise adam da gorus felsefe fikir filan var mi da onlarla ugrasalim? bir suru yamali bohca eklektik apartma onlardan yalan yanlis okudugu turkce yanlis cevirilerden edinilmis bilgiiler bunlardan akli sira cikartigi deli sacmasi cozumlemeler filann fistik bunlara zaman harcamaya degmez bu adam ve ona benzer bir suru irili ufakli anti-apocu kurd orta karar liderin de kose de bucakda firsat bekledigini bilecek kadar deneyimleri edindigimiz icin- kisilerle ilgili problemlerimiz var ve bunlar malesef gercek. toplumda tartismalara bu platformdan dahil oluyor. ana fikir: ortada henuz kisliklerle ilgili buyuk problemlerimiz var bu sebeple malesef tartisma KiSILIKLER uzerinden surmek zorunda fikirler olustugunda fikir uzerine de tartisildigi vaki. uygar platformlarda uygar ortamlarda kisi ile meseleyi birbirinden ayirmak adettendir bizde henuz bu adet yok cunku kisi ile meseleyi ayirmak da kolay degil apo meselesine bak KISI olmus koca bir belali mesele hurmetler HeK

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.