Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 8 September 2009

asagidaki alinti altin kiymetindedir.
kese besikci soylemedn once
kurdler bunu daha cok sayida kurd olarak kendileri yapmis olasydi:

"Bugün her şeyden önce bunun konuşuluyor, tartışılıyor olması önemlidir. Kürtlerin de oturup niye bugüne dek devlet kurma becerisi gösteremediklerini oturup düşünmeleri gerekir. Bu kadar büyük bir nüfusa sahip olacaksınız ama en ufak bir siyasi statünüz olmayacak. Kürtler kendi tarihleri ve toplumları konusunda bilinçli olmalıdırlar. Bu söylediklerimi Beşikçi'nin Kürtlere eleştirileri olarak algılayın. Beşikçi, Kürtleri eleştiriyor."

simdi lutfen hastalikli kidem hikayeleri anlatmadan
icinden politik yogunlasma olarak cikartigi en buyuk rgutu onun rakasina taktigi milyonlara vuran halki lagal kurumlarini hep birden bir zir deli sapik herifin iradesine baglayan toplumsal dinamiklerimize
kurd cerrahlari nester atsin.
biz atmazsak adi ismail soyadi besikci de olsa
kurd olmayan biri atacak bu nesteri.
ilk hamlasini DNA dan kuskulanmakla atti-sert br hamleydi
hastaliga ilk nester hep ser atilir
ikincisini daha narince atiyor.

mesele apo dan degil
onu besleyen
hatta ona muhalifmis gibi durarken
gene onun beslendigi kirli kaynaklari buyuten
aramzda bir yerde bu problem
peki nerde
nasil
ne bicimde
hangi halerde
bunlar baslangc sorulari
gocunmadan sormayan
cevabini da bulamaz
curur kalir!

hurmetler
HeK

نەناسراو (not verified)

Tue, 09/08/2009 - 10:15

ismail besikci kurt ordusunundan bahsederken aptullah ocalanin silahli guc olusturulmasinda ki nayet ve amacinin ne olduguna dair olabilecek tartismaya katki. Ismail Besikci: İsrail ve Filistin arasında da böyle bir sorun vardı. 1993'teki Oslo Antlaşması'yla sorun çözüldü. Çünkü Filistinlilere özerklik verildi. Filistin Kurtuluş Örgütü böylece silah bıraktı ve kurulan Filistin özerk bölgesinin güvenlik gücü oldu. Aynı şekilde Irak'ta Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra peşmerge de silah bıraktı. Ama peşmerge de Kürdistan bölgesel yönetiminin güvenlik gücü haline gelerek silahını bıraktı. Bizde de PKK, bölgede özerk bir yönetim veya federasyon kurulduğu zaman, bu yeni yapının özel güvenlik gücü olabilir. Ve böylece silahını bırakabilir. Bence PKK böyle bir çözümü savunmak durumundadır. Hatırladığım kadarıyla bu öneriyi birkaç ay önce bir internet sitesindeki yazınızda ilk siz dile getirdiniz. “Dağdan inecek PKK'liler sivil hayatta ne yapacaklar? Yirmi yıldır silah taşıyan bu insanlar badanacılık, inşaat işçiliği yapamazlar. Bu işleri bilmiyorlar. Bunlar, özel güvenlik gücü olsunlar“ diye yazdınız. Şimdi Öcalan da, basına sızan yol haritasında aynı şeyi öneriyor. Kürtlerin, bölgede özel güvenlik gücüne sahip olmasını istiyor. Öcalan daha önce hiç ’güvenlik gücü'nden söz etmiş miydi? 1980'lerde bağımsız ve birleşik bir Kürdistan kurulmasını isterken, böyle bir talebi vardı. Ama İmralı'ya geldikten sonra, avukat görüşmelerini izliyorum, Öcalan'ın böyle bir talebine rastlamadım ben. Aptullah Ocalan: Cemal-Murat Karayılan geldi diyelim, kim koruyacak onu? Yüz tane düşmanı vardır. Onu ancak işte bahsettiğim bu özel güvenlik sistemi koruyabilir. Kendini güvende hissetmeyen gelmez. Şu an burada bin kişi ile korunuyorum, dışarıda olursam koruma nasıl olacak, nasıl sağlanacak? Mesala benim bir sürü düşmanım var, Türkler dışında yüzlerce sevmeyen Kürt düşmanım da var, beni kim koruyacak? İşte biliyorsunuz Suriye'deyken bana yönelik bin kilo patlayıcıyla suikast düzenlediler. Benim bahsettiğim güvenlik, savunma gücü bu anlamdadır. Her canlının, üç tane temel gereksinimi vardır. Bu, beslenme, korunma ve üremedir. Hatta cansızların bile kendini koruma sistemleri vardır. Bir atomu bile incelediğinizde böyle bir özelliği olduğunu göreceksiniz. Hep Gül örneğini veriyorum. Gül, kendini korumak için dikenleniyor. Dikenleri olmadan gül olmaz. Bu nedenle yine söylüyorum. Mutlaka koruma olmak zorunda. Her canlının beslenmeye, korunmaya ve üremeye ihtiyacı vardır. Bu, bilimsel bir durumdur, bilim de böyle diyor. Ben bunu bu amaçla söylüyorum.'

aktari (not verified)

Tue, 09/08/2009 - 12:39

In reply to by نەناسراو (not verified)

Yasin Aktay/Bugün “demokratik açılım“ ihtiyacına aciliyet kazandıran en önemli etkenin Türkiye'nin demokratikleşmesi olmaktan ziyade terör ortamının bitirilmesi olduğu bir gerçektir. O yüzden adına ne denilirse densin asıl amacın “akan kanın durdurulması“ olduğunu herkes biliyor. Böyle olduğu için de kanı akıtan en önemli aktörlerden biri olarak PKK'nın silahı bırakmaya ikna edilmesi çok önemlidir. Lakin PKK'nın silahı bırakması ile Kürt sorununun çözümü tam da bu temelde epeyce bir zamandan beri birbirinden ayrılmış hatta giderek birbirinden iyice uzaklaşmış durumdadır. Çünkü Kürt sorununun çözümüne hükümet olumlu yaklaştıkça, PKK kendi kurumsal varlığına dair endişelere daha fazla kapılmaya başlıyor ve öncelikli sorun olarak Kürt sorununun çözümünü değil kendisinin tanınmasını ve kendi etkinliğine bir bedel ödenmesini işaret ediyor. Kürt sorununun çözümüne devlet veya hükümet tarafı ne kadar olumlu yaklaşımda bulunursa bulunsun, bu noktada yüzyıllık köhnemiş bir inkârcı ve imhacı paradigmadan vazgeçilmiş olduğu ne kadar samimiyetle gösterilirse gösterilsin, bu durum kendi statükosunu ve muhafazakârlığını yaratmış bir örgüt olarak PKK'yı silahları bırakma konusunda ikna edici olmayacaktır. Hatta sorunun çözüm yoluna girmesi, PKK'nın ideolojik varlık gerekçelerini zayıflatacağı için, iş ciddiye bindikçe bu konudaki isteksizliğini gizlemesini gittikçe zorlaştıracaktır. Dolayısıyla Kürt sorununun çözümü bugün ayrı bir konu, PKK'nın tasfiyesi veya dağdan indirilmesi ayrı bir konudur. O yüzden belki hükümet demokratik açılımla ilgili ne yapacaksa bunu PKK'yı muhatap almadan yapmalı, buna karşılık Kürt sorununun çözümünün teşhisi ve çözümü konusundaki çalışmalarını da bu sorundan mümkün mertebe ayrı götürmelidir. Kuşkusuz her birinde kat edilen mesafenin diğerine doğrudan veya dolaylı etkileri olacaktır, ama bu etki her zaman olumlu bir etki olmayabilir de. O yüzden demokratik açılımda siyasi iradenin ciddiyeti ortaya çıktıkça kendisine Öcalan'ın temsilinden öte bir misyon biçemeyen DTP'nin aşılamayacak çıtalar işaret etmeye başlaması beklenmeyen bir şey değildi. Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürtlerin eşit bir vatandaş olarak sistem ve toplum içinde yerlerini bulmaları hedefini çoktan teğet geçmiş bulunuyor DTP'liler. Bu konunun olabilirlik sınırları içinde gerçekleşmesine dair akla yatkın hiçbir önerileri yok. Olamayacak dualara âmin dedikçe bu işte daha istekli olduklarını değil ne kadar isteksiz hatta muhalif olduklarını gösteriyorlar sadece. Yine de DTP içinde de bu konuda bir yeknesanlık olmadığını kaydetmek gerekiyor. Genel başkan Ahmet Türk'ün Diyarbakır Mitingi'nde “bu sorun çözülsen kanlar dursun, ertesi gün Allah canımı alsın“ diyerek yaptığı çıkış, sorunun çözümüne odaklanmış sağduyulu ve samimi bir çığlık olarak yankılanmıştır. Aynı mitingde Diyarbakır belediye başkanı sayın Osman Baydemir'in yaptığı empati düzeyi alabildiğine yüksek ve dikkatli konuşma çözüm için yeterine güçlü bir istek ve samimiyetin bulunduğunu gösterdi. Buna karşılık DTP'nin diğer temsilcilerinin “biz bilmeyiz, Apo bilir“ tavrını sürdürmeleri siyasetçi olarak kendilerini inkâr etmekten başka bir anlama gelmiyor. Öcalan'ın bugün bir şekilde Güneydoğu'da Kürtlerin hatırı sayılır bir kesimi arasında güçlü bir etkiye sahip olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak yine inkar edilemeyen başka bir gerçek daha var ki, Öcalan, bölgedeki veya Kürtler üzerindeki tek etkili aktör değildir. Dolayısıyla onun Kürt halkının temsilcisi Kürt sorununun da tek muhatabı olarak sunulması kabl edilemez. Açıkçası, etkisi silahlı bir gücü yönetebiliyor olmasından ileri geliyor ve muhatap alınması sadece bundan ileri geliyorsa huzurumuz demokrasimiz ve hatta Kürt sorununun tamamı Öcalan'ın elinde rehin demektir. Diğer yandan 11 yıldır İmralı'da tecrit halinde bulunan Öcalan'ın bu rehine alma operasyonunu tek başına yapmamış olduğu da ayrıca bir gerçektir. Yetmişli yılların sonlarında ilk ortaya çıktığında bütün Kürt hareketlerini tasfiye ederek kendisini Kürt hareketinin tek temsilcisi olarak inşa etmesine yardımcı olanların yine devrede olduğu anlaşılıyor. Bu yolla sadece Kürt sorununu değil bütün Türkiye'nin geleceğini rehin alacak bir temsil makamına oturtulmak isteniyor. İşin daha kötüsü, Öcalan sadece kendini temsil ediyor olsa, dolayısıyla kendi örgütü üzerinde istediği tasarrufa sahip olsa, bir şekilde muhatap da alınabilir belki, ancak onun kendi örgütünü gerçekten yönetebiliyor olduğunun bir garantisi de yok. Öcalan'ın tutabileceği sözler vermesi gerçekten mümkün müdür? Bu konudaki asıl mesele budur ve bu yüzden, Öcalan'dan ziyade onu İmralı'da bir sözüyle savaşı bitirebilecek kadar Kürt hareketinin mutlak lideri haline getirenlerin niyetini anlamak gerekiyor. Alıntı:http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Default.aspx?t=05.09.2009&y=YasinAktay

apo nun caninin cok tatali oldugunu bu sebeple siradan bir insan icin en temel hak olan bu durumun bizimki gibi bir hayli sicak konfliklerde, ulus insasi gibi isin romantik yonunun bir hayli yuksek oldugu sureclerde LIDERLIGE soyunmus biri icin ise bu duzeyde hadsafhada korkaklik cok buyuk bir defektir. hem ulusu icin hem o kisi icin. simdi akli olan gozleme yetengi kavrama yetenegi yerinde olan bir kisi apo nun had safhada korkak biri oldugu canini kurtarmak icin her turlu tavizi verebilecegini farketmis olmali. bunu en iyi farkedenin Turkler olmasi da bu surecte bu adama irade teslim etmis guruhlar icin cok kotu bir durum. APo nun ne kadar korkak oldugunu ve canini kurtarmak icin neler yapacagini en iyi blenlerden bri de mutlaka kendisidir. bu sebeple sik sik agzindan "freudian slip" ler etrafa sacilir. bu tur detaylari 1-apo ile alakali dairelerde calisan turkler 2-apo muhalifleri (ozellikle bir vakitler onunla brlikte calismis kisler) iyi bilir ancak bu adamin bu kahredici ozelligi bu cevrenin disina yansimza olan biten tipik bir -lost in translation- vakasi gibidir.(tercumede kaybolan) siir le ilgilenler bir siiri baska bir dile cevirmenin bazen imkaniz oldugunu bilir. burda apo nun kurdlere yasattigi kepazelikleri siiire benzetiyor degilim olsa olsa bu rezaletler negatif siiire ( phlogiston (turkce yazacagiz ya YERLI m kelime kullanin diyen kurdler var!-bu kelimenin turkcede karsilgi yok okudugu gibi yazarsak filajiston filan diye yazilabilir).- negatif madde gibi bir sey olarak tanimlanabilir. Carl Wilhelm Scheele,Joseph Priestley ve Antoine Lavoisier oksijeni bulup ortada negatif filan birsey olmadigini duna alemi ikna edinceye kadar ilim irfan cevrelerinde 200 yil bu negatif-matter (negaif madde) nin varlgina inanilmis ve doga yasalari bu yanlis inanca baz edilerek bir guzel aciklanmisti- ara fikir- dunyada yapayanlis seylere inanip bir suru dogru sonuca ulasilabilinir) mevzuyu gene dagittik- vatana millete kimya ogretcegiz ya. toparlarsak apo nun nagatif siiri el ogluna ulasamiyor cunku kimse bu kadar irade teslimi yapilan adami bu olcude tiyniyetsiz bir kisilik olabilecegine ihtimal vermiyor vs vs vs (bu vs ler bu fenaomenin baska ve cok daha makul aciklamalar da olabilecegine isarettir demek ki bizim bildigimiz bazi seyler var 1-apo korkak (kendi ifadeleri ile bu tesbit edilebilir- fazlasiyla ip ucu var bu hususta) 2-apo can derdine dusunce her halti yer-her tavizi verir(panderist politikasi muhtemelen canini sagalam almak icin) 3- su anda canini saglama aldigini dusunuyor (ancak kokraklik paranoyaklikla yan yana yasar-her an bu tatli cani tehilkeye girebilir diye de dusunuyor. bu inis cikisli olasiliklardan dolayi bazen esip gurleyip (gecenlerde orduya uzun suredir cektigi yaglardan vazgecip bir salvo yapti) ancak hemen akabinde klasik sarlatanlarin kalip cumlesi "yanlis anlasildim ben soyle demek istedim" atladi. bunlari bilyoruz ve bende dahil olmak uzere habire tekrar ediyoruz. bu bilgiler artik onemli olmaktan cikti. yaginlasmadigi surece hic bir sie yaramayan bilgiler halindeler. ben neleri bilmiyoruz a gecmek isterim aslinda bu zincirin basindaki IB elestirisi de bu mecraya bizi sokmak icin. bilmedigimiz seyleri bilmeye cabalamak vs vs yukarida ve yillardir tariflemekten bikmadigimiz bu melanet kisi nasil olur da koca bir halkin epey koca bir bolumunun irade teslimati yapacagi yari peygamber gunes munese benzetecegi kadar abartilir ve eninde sonunda koca ulusun girdigi begenilsin begenilmesin her surecte bu adam en onemli aktor veya unusur veya zikkim zehir olur? bu sorunun cevabi icin apo ya bu rollleri bu konumu veren surecin halkin kulturun deinamiklerin ic ve dis sebeplerin iyice anlasilmasi gerekir kolay olan apo mit ajanidir ta basindan beri bu isi ona yaptirdilar vs demek ben bu tezinn kanitlarini hic bir zaman gormedim ancak illa kaniti olmak zorunda degil akilimz var ve haydi bugun bu tezin sahiplerini sevindirelim ve diyelim ki apo ta basindan beri mit-tc ahani vs (ben bu teze inanmiyrum bunu sarih bicimde belirteyim de yanlis anlasilmasin) peki bir MIT ajani nasil koca bir halki pesine bu bicimde takar? o kadar ekibi (PKK si DTP si) buadamin pesinde suruklenir? demek ki birinin MIT jani olup olmama olasigindan cok bu tur bir adamin pesine takilinma sureci buna yol acan seyler daha ilginc bilgi de orda bir yerde yatiyor. aranizda muzik kutusu adli filimi goren mutaka vardir. insan bazen arastirma yapip sorular sorunca vardigi bulgular hic te hosa gitmeyecek seyler olabilir (muzik kutusu ornegi biraz extrem oldu ama baska bir ornek aklima gelmedi) soru sorduk mu ve bilmeye dogru heves ettikme bu isin sonuclari illa hosumuza gitmeyebilir. ama bilgi eninde sonunda hep ise yarar! neleri bilMIyoruz a devam hurmetler HeK

Hakan Aygün / Bugün DTP ve bu partiye oy veren kesim ne istiyor? Apo'yla pazarlık masasına oturulmasını! Hükümet de "Apo'yu muhatap almam" diyor. Peki "kritik soru"yu soralım: "Apo muhatap alındı da memnun mu kalınmadı yoksa hiç muhatap alınmadı mı?" Cevaplayalım... "Muhatap almayız" deniliyor ama herkes bal gibi biliyor ki, "bir şekilde muhatap" alındı. Nereden mi biliyorum? Dönün birkaç ay öncesine. Apo'yla dolaylı görüşmeler yapıldığını ve Apo'nun devletin adım atması halinde "PKK'ya silahları bıraktırma" noktasına geldiğini, iktidara yakın gazete ve TV'ler de muhalif gazete ve TV'ler de sabahtan akşama kadar yazıp, çizdi, haber yaptı. Kimse de bu haberleri durduk yerde uydurmuyordu. Devlet erkanı "ağır ağır kamuoyunu alıştırmamız lazım ama kaynak belirtmeden" diyerek Apo'nun uzlaşmaya hazır olduğu haberlerini medyanın kulaklarına üflemiyor muydu? Dünya alem biliyor ki, sıkı bir "üfleme" vardı. Eee, sonra ne oldu? Ne olacak! Şimdi ortada sıkı bir "yanlış anlama" var... Apo'nun cezaevi yönetimine teslim ettiği ancak avukatlarına hâlâ verilmeyen "yol haritası" acele posta servisiyle Ankara'ya gönderildi. Genelkurmay Başkanı okudu, beğenmedi. Başbakan okudu, beğenmedi. Baştan beri hükümete ve askere "Bu iş bu kez olacak" diyen MİT de okudu, beklentilerinin boşa çıktığını gördü. Başbakan ne yaptı dersiniz? Hemen MİT Müsteşarı'na sordu: "Bize olacağını söylediklerinizle, bu yol haritası birbirini tutmuyor. Hayır mı şer mi?" MİT Müsteşarı mahcup oldu ama aslında hükümeti yanıltan o değil, Apo'nun konuştuğuyla yazdığının birbirini tutmamasıydı. Başbakana muhtemelen şu cevap verildi: "Bizi de yanılttı. Bizimle böyle konuşmamıştı. Şimdi tekrar görüşeceğiz." Ve MİT İmralı'daki Apo'yla temasa geçerek, "yeni bir özel çalışma" başlattı. "Verdiğin yol haritasını saymayız, yeni bir tane lazım" mesajıyla başlayan görüşmeler sürüyor. İşte "yol haritası" bu yüzden Apo'nun avukatlarına hâlâ verilmedi. Verilmeyecek de! MİT'in Apo'yla temasına ister "pazarlık" dersiniz, ister "muhatap alma" dersiniz, ister "istihbari çalışma" dersiniz, ister "Apo'yu yemleme" dersiniz, ne derseniz deyin! Bu işlere MİT'in sokulma nedeni, "dezenformasyon dahil çalışma elastikiyeti hayli fazla olan" gizli servislerin yaptığı görüşmelerin "gerektiğinde hiç olmamış" varsayılabileceğidir. Yani devletin başka bir biriminin bürokratı devreye girse, "şeklen kamusallaşacak olan görüşmeler" MİT tarafından yapılınca resmi de gayri resmi de olabiliyor. Her neyse, neyse ne! Benim bildiğim MİT Apo'yla yeniden masada!(iyibilgi.comdan aktarmadir bu yukaridaki yazi) simdide benim notum!: Türkiye cumhuriyetinin kemalist rejimi ayakta oldugu sürece apo kürtlerin(kuzey kürtlerin ) en önemli aktörü olur! tabiki onun yasi yetmedigi zamanda onun kivaminda baska bir apoyu yaratir! 1-Apo gibi aktörleri oldugu sürece kürdleri oyuncak olarak elinde tutar! 2-Apo gibi aktörler oldugu sürece kürdler hic bir zaman istedigini elde edemez/ettirmez. 3-Apo gibi faktör oldugu sürece türkiye süriye,irak irani yaninda bulur! 4-Apo faktörü oldugu sürece kuzey kürtlerin icinde kitleyi arkasinda götürecek bir parti cikmaz 5-Apo gibi faktörler oldugu sürece milliyetci kürdlerin enerjisini türklere deyilde apo gibilerine harcatir! 6-Apo faktörü oldugu sürece kürdün kültürü/serefi ayaklar altinda olur. Bunun hepsini biliyoruzda biz bu süreci ters cevirecek ne yapabiliriz? iste sorun burda!! saygilar Nemirdani

butun bu soylediklerin hep bildigimiz seyler listesine girdi. tamam ancak boyle bir adama irade teslim eden kim? merihliler mi? boyle bir adama KURUMMUS gibi ONDER-LIK (lik ekine dikkat) davranan kim PKK PKK mit ajanlarinin orgutu mu yoksa kurdistanin en fedakar en cesur ancak kusura bakmayin bu halleri ile biraz saf ve aptal genclerinden olusmuyor mu? (benim bir amca oglum bana dis biliyrumus gerillaya laf soyluyorum diye- didini biraz daha bilesin-aptalikla dis bileme dogru orantildir!) bu iste bu apo frankestayninin yaratilmasinda butun suc TC de MIT de surda burda mi bu halkin hic mi sucu yok? burda titreme basliyor populizmden uzaklastim bir de halk kotu seyler filan yakistirma niyetim var gibi de geliyor bilmeye yonelik faliyet icin atilan adim geri mi cekilyor? bu halkin nasil dusundugunu, dimagini nasil besledigini onu etkileyen en onemli dinamiklerin ne oldugunu iyice bulup cikartmadan apo aktor degil bu halka yari peygamber de olur. gidishat o yonde. hurmetler HeK ortaya PS: HeK halk denilen seyin ufak bir parcasi halk denilen seyi iyisi kotusu ile neyse o haliyle gormeye algilamaya soyunan halk denilen seyi ne abaratarak sevme, ne de kucumseyerek horgorme degil oldugu gibi kavrama, oldugu gibi sevme ve oldugu gibi yerme ve herkesin hakkini herkese verme yanlisi (yani cogunluga tek haklari olan mesruiyet hakki bireye de ozgurluk hakki) ortaya cikip kurd halkini hakir goruyor moruyor zirvalari ile yorum yazmayin tepemin tasini attirmayin pesin pesin yazayim da soyleydi boyleydi denmesin

Rezdari. Evet basliga bagli kalarak biraz daha devam. tabiki apoya günesimizdir,onsuz kurdistani istemiyoruz diyenler!vede aponun söylediklerini gözü kapali hic analiz etmeden saga sola saldiranlarin cok büyük kabahati vardir! yani her seye biji serok apo deyen kim olursa olsun onlarda en az apo kadar sucludur! Burayada bir ama ekliyrek amayida aciklayalim kendime göre tabi.. Aponun arkasindan giden kürt toplulugundada 3 grup vardir!! 1-manipüle edilmis insanlarimiz ki bu %70 bulan bir kisimdir aponun arkasindakiler,bunlar gercekten aponun halen direndigini vede asil hedefi bir bagimsiz kürdistan diye kendilerinide bir o sekilde inandiranlardir! dahasi halen cocugu dagda olan veya hayatini savasta kaybedenlerin aileleridir ki asil apocularin elinde bu kitle oyuncak vazifesini görür. peki bu kitle niye bu oyunda oyuncak durumdadir? tek kelimeyle apolitik olduklari icindir,yani halen insanlarin bundan 100 öncesinde oldugu gibi erin sözüdür keleside ucsa verdigi sözü tutar misali inaniyorlar buda tabiki biz kürdler icin cok hüzünlüdür,iste bizlerinde durmadan apodan söz etmemizin nedenide bu insanlarin kafasina birazda olsa bir soru isareti sokabilip körü körüne oyuncak durumuna düsmesinden kurtarmaktir. 2-rantci kürtler: yani para kazanayimda ne olursa olsun! bunlarda kürtlükten yana zerre kadar aidati yoktur. para gelsinde tüm kürtler ölsün hesabi ama bu kisim genelde söylemde cok kürtcüdür vede apoyu her yerde savunur tartismaya su götürtmezler! 3-kendini solcu tanimlarlar vede türkleri en cok seven kisimdir! kürtlükle uzaktan yakindan ilgileri yok!kürtlerin sirtinda bir kamburdurlar,genelde hareketin icindeki türkleri en koruyan kisimdir ve ayni zamanda aponun en büyük dalkavuklaridirlar,herseyin bilincindeler,esas itibariylada apoyu her yerde yücelten vede birinci kisimdaki kesimi en fazla kandiran vede oyuncak durumuna getiren aponun secilmisi vede türklerin onayiyla o kademelere gelen kesimdir! kimdir bunlar? Dtp vede pkk nin en öne cikanlari iyi inceleyin anlarsiniz... son olarak!! apoyu tanrilastiran kitle ister bilincli ister bilincsiz olsun kürtlerin bu duruma düsmesinde en büyük katkisi vardir,bizlere düsen bu oyunda aktör ile faktörleri birbirinden ayirip oyuncak durumunda olanlari aydinlatmadir.... saygilar

AKTARMA (not verified)

Tue, 09/08/2009 - 15:57

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=1136804&AuthorID=68&Date=08.09.2009&b=Besikci%20ve%20DTP&a=Derya%20Sazak&ver=95 8 Eylül Salı 2009 Kürtler üzerine yaptığı araştırmaları ve düşünceleri nedeniyle ömrünün 20 yıla yakın süresini cezaevinde geçiren İsmail Beşikçi'nin DTP'ye yönelik sözleri dikkat çekicidir. Taraf'ta Neşe Düzel ile söyleşisinde Beşikçi şöyle konuşmuş: “DTP, Dünya Barış Günü'nde Diyarbakır'da yapılan son mitingde büyük bir yanlış yaptı. Hükümete Öcalan'ı işaret etti. Sorunun çözülmesi için görüşülmesi gereken yerin İmralı olduğunu söyledi. Bir siyasal parti, ’Sorunu benimle konuşmayın' diyemez. PKK'da belirleyici güç Öcalan'dır. Ama DTP bu süreçte etkin olmalıdır. DTP üstüne düşen bu olumlu rolü hem hükümetle hem de Öcalan'la görüşerek yerine getirebilir.“ Beşikçi, 1960'larda genç bir akademisyen olarak Kürtlerin varlığı, dili, kültürel ve siyasi haklarını savunduğu, resmi politikayı eleştirdiği için ağır eziyet görmüş, çile çekmişti. “Sarı Hoca“ diye anılan İsmail Beşikçi'nin tezleri genel kabul görüyor, TRT'nin Kürtçe kanal açmasının ardından özel televizyonlarda da Kürtçe yayın başlıyor. Ana dilde eğitim tartışılıyor. Demokratik açılım çerçevesinde hak ve özgürlüklerin Anayasa güvencesine bağlanması hedefleniyor. Ancak Hükümetin “Kürt Açılımı“ diye başlattığı çalışmalarda bir hız kesme gözleniyor. MHP-CHP ve Genelkurmay'ın çıkışları ve DTP'nin “muhatap Öcalan“dır diyerek sorunu İmralı'ya havale etmesi AKP'de tereddütler yarattı. İçişleri Bakanı Atalay, Anayasa değişikliği, af ve Kürtçe eğitimi içermeyen bir deklarasyonla, “çerçeve“yi daralttı. 1 Eylül'de Diyarbakır'daki Barış Mitingi bu atmosfer altında yapıldı. DTP'nin söylemi de değişmeye başladı. Siyaset ile “silahları bırakma“ meselesi arasındaki makasın giderek açıldığı gözleniyor. DTP'liler, “Sorunu bizle değil İmralı ile çözebilirsiniz, PKK silahlı bir örgüt, bizim gücümüzü abartıyorsunuz, DTP hareketin siyasi kanadı değildir. Öcalan'la masaya oturun“ demeye başladılar. Kürt sorununun çözümüne ve demokratikleşmeye destek veren aydınlar bile, DTP'nin “Öcalan'la görüşün“ söyleminin çözümsüzlüğü savunmak olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. İsmail Beşikçi'nin Taraf'ta çıkan sözleri, Kürtlerin haklarını savunduğu için onca yıl cezaevinde eziyet çekmiş bir bilim insanının, atılacak demokratik adımlarla PKK'yı silahsızlandırma meselesi arasındaki güçlüğü ifade etmesi açısından önemlidir: “Hükümet silahların susması için DTP'yle görüşmeli. DTP de bu konuyu gidip PKK'yla görüşmeli. Yani DTP, dağdan inme konusunu İmralı'yla görüşmeli. Çünkü PKK'nın silahları bırakması için, Kürtlere ne tür haklar tanınacağı önemlidir.“ Beşikçi, “federatif“ çözüme inanıyor, PKK'nın da özel güvenlik gücünü, federasyonu savunması gerektiğini söylüyor. Ancak DTP'nin “Öcalan'la müzakere“ önerisi gibi Beşikçi'nin “federasyon“ tezini de gerçekçi bulmuyoruz, günümüz Türkiyesi'nde kabul edilemez! Acaba çözüm istenmiyor mu?!

نەناسراو (not verified)

Tue, 09/08/2009 - 19:14

Internet siterinde siyasal analizle mahlas espirisi ve real durum ayri seylerdir. Akademisyen bilim adami aydin tavri ille Turklerin ve Kurtlerin ilklerinden olan Sari Hoca Yani Sayin Besikci´nin durus eylem ve söylemiyle Kurd ulusal kurtulus davasinda bir cok Kurden daha fazla hak sahibi oldugu gercegi unutulursa iste ozamanda böyye zavalli yaklasimlar sitelere asap bozucu seklide duser. Ne yani Keske Besikci degilde Baskasi yani bir Kurd söyleseydi ne anlatmaya calisiyoryon???? elini kolunu tutanmi vardi hani akademisyendin aydindin bilim adamiydin son görevinde etkin Kurd politikacisi olarak niye yapmadin????? iste fark burda kart vizitliyle gercek bilim adami akademisyen aydin tavri anlayana davul zurna saz anlamayana Hek sivri sinek kaz. Eger Kurd gecinen veya Kurd oldugunu söyleyen her hangi biri Besikci Hoca nin Buda Kurdlere elestirirmdir dedigi seyi Yuakardaki katilimci gibi algiliyorsa öncelikli olarak Besikci Hocanin Kurd siyasal dusunce sistemine kattiklariyla ilgili olarak keske bir Kurd yapsaydi deseydi belki biraz anlasilirdi. Sayin yetme akademisyen yani Hek sen hocanin Kurdistanin konum tespitini yani Kurdistanin ULUSLAR ARASI BIR SÖMURGE TESPITINI,SÖMURGECILIGIN KURDLERI SISTEMATIK OLARAK YOK ETME SIYASETINI ACIGA CIKARTMAK ICIN 17 YIL BOSUNAMI YATTIGINI SANIYORSUN. BESIKCI HOCA´NIN ELESTIRISI DIK DURMAYA DAVETTIR. BUGUNKU SURECTE DIK DURAMAYANLARA COK KIBARCA YAPILMIS BIR DAVET. EGER HALEN HOCA KURD SORUNDA KURDELRDEN DAHA IYI DURUYORSA BU KENDISINE OLAN SAYGISI VE VERDIGI MUCADELENIN CARCUR EDILMESINE KARSI OLARAK BIR TEPKISIDIR. EGER HOCA HALEN ELESTIRIYORSA VE BU KEZ ELESTIRDIGI TARAF KURDLERSE ORTADA OLDUKCA ÖNEMLI SORUNLAR VAR DEMEKTIR. KURD TEMSILINE SOYUNANLARA TEMSILCILIGINIZI IYI YAPIN DIYOR. KURDLER ACIK KIMLIKLE BIRAKIN SIYASET YAPMAYI GÖRUS BELIRTMEKTEN KORKTUKLARI BIR ZAMANDA VE YERDE DIK DURMAYI ÖNERIYORSA BU KENDI YAPTIKLARININ BOSA GITMEMESI ICIN KIBAR BIR CABADIR. BESIKCI KURD SORUNUNDA EN AZ KURDLER KADAR TARAFTIR,TARAFLIGI ZULUM VE ZINDANLARLA DEGILDE YARATTIGI GELISTIRDIGI TEZLER VE DUSUNCELERLE ORTADAYKEN AH KESKE BIR KURD SÖYLESEYDI HAVADA KALIYOR. YINE BUGUN SIYASET YAPTIGINI SANAN SÖZUM ONA AYDIN AKADEMISYENLIGE YATANLAR DUN OLDUGU GIBI SIZLER SACINIZIN TELINI SAKINIRKEN HOCA ADIYLA ACIK ADRESIYLE YINE DIK DURMANIN DAYANILMAZ AGIRLIGINI UMUZLAMISTI. TIPKI BUGUNKU GIBI. Sevgi ve Selamlar

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.