Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 17 September 2008

TEVKURD 3. Kongresi 06. 09. 2008 günü Amed'in Malabadi Otelinde yapıldı.

Statükocu ve soğuk savaş döneminin değerlerine dayalı uzlaşma...
Kongre'nin iki gün sürmesi Meclis tarafından planlanmıştı. Meclis'te daha önceden sağlanan statükocu, mevcut durumda değişiklik yapmayan, TEVKURD'ın “adam gibi adam olması“ misali birleşik bir mücadele örgütü haline gelmesi için yapılan tüm önerileri red eden Dama Nû çevresinin, TEVKURD'ı geler-geçer hanı haline getiren önerisine teslim olunduğundan, statükoculuğun yukarıdan aşağıya dikte ettirici totaliter zihniyetin raconu da buna eklenince, Kongre bir gün ve 9 saat de sonuçlandı.

Böylece, statükocu uzlaşmadan dolayı, yapısal değişiklik için ihtiyaç duyulan tartışmanın önüne geçilerek, açılması gereken yeni perdenin açılmasına izin verilmeden, geleneksel ve eski perde kapatıldı. Bunun kendisi TEVKURD'ın demokrasisi için vahim bir duruma yol açtı. TEVKURD'de değişim ve dönüşümün aşağıdan yukarıya demokratik bir azda yapılmasını değil, bürokratik bir tarzda yapılmasına koca bir kapı araladı.

Kongre'de, TEVKURD Sözcüsü S. Korkmaz, bir-çok itirazı içinde barındıran bir konuşma yaptı.

Misafirlerden, şahıs olarak Zeynel Abidin ÖZALP (Şêx Zihnî), Doğu Kürdistan'ın Makü şehrinden Kürt dili üzerinde çalışma yapan Elî, HAK-PAR adına genel başkan Sertaç Bucak, TOPLUM-DER adına Abdulbaki, Dicle Fırat Platformu adına Muhittin Batmanlı, HÎVDA adına Şükrü konuşma yaptılar.

Doğu Kürdistanlı ve Tahran'dan TEVKURD'u izleyen dostumuz, Kürt dili ile siyaset ve sosyal yaşam, uluslaşma ilişkisi üzerinde konuşma yaptı. Bu konuşma, Kongrede daha fazla delegenin konuşma yapmasını sağladı, Kürtçe konuşma için motivasyon rolü oynadı, kongrenin havasını değiştirdi. Kongreye tarihi Kürdistan Mehabad Cumhuriyeti'nin havasını taşıdı.

Diğer konuşmacılar, TEVKURD'ın mevcut durumu, geleceği konusunda görüşler dile getirdiler, birlik ve birlikte mücadele konusunda önermeler yaptılar. HAK-PAR genel başkanı, TEVKURD ve birlikler hakkında partisinin görüşlerinin açıkladı. Konuşmasının bir yerinde, partisinin içinde bir grup insanla farklı bir aidiyet adına anlaşma, uzlaşma ve ilişki geliştirilmesinin yanlış olduğunu dile getirdi. Bu tür davranışların ilişkileri zaafa uğratacağını dile getirdi. TEVKURD içinde olmamalarına rağmen, TEVKURD'ın yaşamasından yana olduklarını, bu nedenle TEVKURD'le dayanışma sürdürdüklerini ve parti üyelerinin TEVKURD'deki çalışmalarından çekmediklerini ve memnuniyet duyduklarını, ifade etti. TEVKURD'ın herkesi kapsayan bir şekilde yapılanması temennisinde bulundu.

HAK-PAR Genel Başkanı'nın kastettiği ve işaret ettiği grup, Dema Nû grubu idi.

Yurtiçinde ve yurtdışından bazı kuruluşlar ve değerli aydınlar mesajlar gönderdiler. Mesaj sahibi şahsiyetlerin TEVKURD algılamalarıyla, TEVKURD'deki statükocu, geleneksellikte ısrarın faklılığı ortadaydı.

TEVKURD raporu kurmanci lehçesinden benim tarafımdan, mali rapor zazaca lehçesinden Sıtkı Zilan tarafından sunuldu.

TEVKURD'ın çalışma ve mali raporları, Konge Gündeminin TEVKURD'ın model, program, tüzük üzerinde tartışma maddesi üzerinde konuşma yapan delegeler: Şemsettin Işıklı, Apê Selaheddîn, Ehmedê Dirêhî, Ben, Ömer Özmen, Aziz Alış, Fuat Önen, Fehmi Demir, Seyda Alpşen, Bayram Bozyel, Ümit Tektaş, Sinan Çiftyürek, Arif Sevinç, Suphi Orak idi. Zülküf Özer, 1000 imzalık imza kampanyası ile ilgili görüşlerini hasta olduğundan dolayı yazılı gönderdi. Şêx Zihnî misafir olarak konuştu.

Çalışma raporu üzerinde Ehmed Dirêhî'nin, raporun zazaca hazırlanmaması konusundaki eleştirisi hayati bir eleştiriydi. Bu eleştiri, TEVKURD'ın çalışmalarının yakından içinde olan biri olarak, çalışmalardaki plansızlık, zamanlamadaki keyfiliğin buna yol açtığını bilmemem olanak dışıdır. Zülküf Özer arkadaşın, TEVKURD'ın 1000 kişinin imzaladığı imzayla ilgili Yürütme Kurulu kararının ortadan kaldırılması da dikkat çekici bir eleştiri ve öneriydi. Başka delegelerde konuşmalarında bu konuyu ele almışlardı. Zülküf Özer arkadaşın görüşlerinin raporların ibrasından sonra sunulmuş olması, kongrede sorunun ele alışını engelledi: Bu büyük bir zaaftı. Bu sorunla ilgili olarak gündeme gelen tartışmalar da demokrasi konusundaki eksikliğimizi ve bilgisizliğimizi ortaya koyuyordu.

Bütün delegeler, TEVKURD'ın modeline ve tüzüğüne ilişkin olarak dağınık da olsa görüş ifade ettiler. Delegelerin çoğunun dile getirdiği görüşlerin önemli bir bölümü statüko dışı görüşler olmasına, açıkça ifade edilmezse bile TEVKURD'ın yeniden yapılanmasına destek çıkan görüşler olmasına rağmen, değişiklik aşamasında, mantık ve örgüt statükoculuğuna teslimiyet, söylenenlerin dışında ve ötesinde statükocu değişikliklere oy verildi.

TEVKURD'ın gelişmemesinden ve çalışmalardaki üretken olmamasında herkes rahatsızlığını belirtmesine rağmen, nedenleri üzerinde isabetli teşhisler konulmadı. Kongrede de açıkça ifade ettiğim gibi TEVKURD'ın örgütsel olarak gelişmemesinin ve üretken bir örgüt olmamasının nedeni, sahip olduğu örgütsel model ve sistem, sahip olduğu senaryo ve paradigma, yeni döneme uygun kadro yapılanmasına sahip olmaması olduğu tartışmasızdır.

Radikal, reformcu, yapısal değişiklik yapamamak...
Kongrenin çözeceği temel sorun, yapısal sorundu. Kongrenin, TEVKURD'ın örgütsel modelini, senaryosunu ve paradigmasını yani program ve tüzüğünde radikal, reformcu, yapısal bir değişiklik sağlaması gerekirdi.

TEVKURD, Eylül 2005 yılında soğuk savaş sonrasında Kuzey Kürdistan Ulusal Hareketinin yeni dönemin ihtiyaçlarını karşılamayan örgüt, mantık, paradigma ve senaryo sorununu çözme çabalarının yeni bir aşama ve çabasının ifadesiydi.

PKK, soğuk savaş konseptini, Kuzey Kürdistan Hareketinin geçmiş geleneğini, ideolojisini, senaryo ve paradigmasını temsil ediyordu. Dünyadaki otoriter ve totaliter konseptlerin bir parçası, eklentisi durumundaydı. Bu nedenle, halen soğuk savaş dönemini yaşayan, soğuk savaş değerlerine sahip olan, Kürdistan sorununun çözümünü de içine alan kapsamlı çoğulcu demokratikleşmeyi sağlayamayan Türkiye ile bir uzlaşma içindeydi. Hem uluslararası plânda ve hem de ulusal plânda bir anlama sahip bir konsepti gerçek anlamda ifade ediyor ve bütün boyutlarıyla bir şeyi temsil ediyordu.

Kuzey Kürdistan'da PKK dışındaki örgütçükler de, eskiyi temsil etmede, değişmemekte ısrar etmelerine rağmen, bu temsillerinin bir toplumsal karşılığı, matemetiksel bir değeri, ideolojik ve felsefik karşılığı da yoktu. Bunlar da, hiçbir şeyi temsil etmeyen soğuk savaş ve geleneksel dönemin değerlerine sahip işlevsiz yapıları konumundaydı.

Demokratik ve PKK dışındaki cephenin, soğuk savaş dönemi parametrelerini aşan, yeni bir paradigma ve senaryo, yeni modern ve demokratik örgütsel model, yeni bir çalışma tarzıyla durumu aşması, yapılanması olanaklıydı. Bu hem değişik toplumsal kesimlerin temsiline denk düşen örgütlenmeler, pratikler, hem de ulusal siyasi birlik örgütleri açısından geçerliliğini koruyan bir durumdu.

DKP, HAK-PAR bunu becermeye çalışan, ama eski gelenekten, eski paradigma, eski mantık ve davranış tarzından kurtulamadıkları için bunu başaramadılar. TEVKURD, bunun aşılması için başlangıçta olmazsa bile, daha sonra böyle bir çaba olarak ele alınan, yapılandırılmaya çalışılan bir konseptti. Ne yazık ki, zaman içinde, siyasi ve kurucu aktörler yapısal olarak değişmedikleri için, eskide ve değişmemekte ısrar etikleri için, TEVKURD statükocu gelişmelerle cebelleşen bir durum aldı.

İki kongre de bu sorunu çözememiş, sorunu 3. kongreye ertelemişti. Ne yazık ki, 3. Kongreye kadar bu konuda yapısal bir değişiklik yapılamadı. TEVKURD 3. Kongrede de, soğuk savaş döneminin totalitarizmden kaynaklanan mantık ve örgüt statücülüğüne teslim oldu.

TEVKURD Delegeleri, reformcu ve radikal değişiklikten korktular. Eskiye teslim oldular. TEVKURD de soğuk savaş döneminin misyonu bitmiş ve işlevsiz, örgüt bürokrasisini ve kadro konformizmini korumada ısrar eden örgütlerinin safına çekildi.

TEVKURD'un yapısal sorunları tartışılırken, çözülemeyen büyük örgüt sorunu ve yeni yapısal büyük örgütsel sistem gözetilmedi. Eskiyi benimseyen, ama eski sistemlerden (UDG, TEVGER, 5 Qolî) çok daha geri, üretken olmamaya mahküm bir birlik yapısına onay verildi.

TEVKURD Kongresi, misyonu bitmiş, halkla ilişkisi olmayan, toplumsal bir değere sahip olmayan örgütçüklerin; üretimsiz, eskiyi bile temsil etmekten aciz çevrelerin kaderine terk edildi. Örgütçüklerin ve küçük siyasi çevrelerin şeflerinin parmak işaretlerine göre karar alan, demokrasi ve yeni demokratik geleneklerle, hatta TEVKURD'ın kongreden bir önceki gündeki gelenekleriyle uzlaşmayan, ilkel totaliter bir sistemin temel taşları atıldı.

TEVKURD Kongresi, program değişikliği yapamadı. Farklı amaçlara sahip olmanın bir maharet olarak devam etmesi benimsendi. Oysa örgütler, partiler, ulusal birlik örgütleri, ortak bir amaca sahip olmak zorundadırlar. Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etmek genel bir prensip, bu genel prensibin tekabül ettiği ve karşılık bulduğu sistemin amacı, bir statüyü, toplumsal modeli, bir iktidar ve egemenlik statüsünü ifade etmek zorundadır.

TEVKURD, sivil itaatsız bir yapılanma olarak, legal ve illegal örgütlerle sınır çizgilerini çekemedi, bunların üyeliğinin olanaklı olmadığını ortaya koyamadı. Bir yanda işlevi ve misyonu bitmiş, bir yanda da tarihsel döneme yapısal olarak uygun düşmeyen illegal örgütlerin belirsiz legal yapılarıyla sorunu çözme gibi, geleneksel bir yol izlendi.

TEVKURD, bu nedenle, örgüt otokrasisi ve statükoculuğuna uygun olarak Meclis üyeliğini 35'ten 25'e düşürdü. Meclis için 25 kişi bulunmadı, emanet üyelerle kadro dolduruldu. Oysa TEVKURD, kongrelerinde Meclis için onlarca üyenin yarıştığı bir yapı konumundaydı. Meclis üyelerinin 25 kişiye indirilmesinin tartışmaları aşamasında, bu değişikliliğin matematiksel değer ötesinde toplumsal ve örgütsel değerinin bilincinde olunmamasının eski geleneğin, şeflerin ve örgütlerin sonunda organlara ihtiyaç duymaması eğiliminin yansıması olduğu görülmedi.

Kongre, günümüz temel sorununun ulusal birlik sorunu olmadığını, mevcut işlevsiz ve misyonsuz, temsil açısından toplumsal değeri olmayan örgütçüklerle ulusal birliğin gerçekleştirilmesinin olanaklı olmadığını görmedi.

İşlevsiz ve temsil yeteneği olmayan örgütçüklerin toplamının, işlevsizlik, temsilsizlik, faaliyetsizlik, üretimsizlik olacağını saptayamadı. Ulusal Birliğin ve Kuzey Kürdistan Ulusal hareketi'nin bileşik, yeni değerlerle donanmış mücadele örgütü sorununu çözmek gibi bir yükü taşımak istemedi. Bunun için bir projeye yönelemedi.

İkili hukuk...
TEVKURD, Dema Nû'nun, “TEVKURD'e üye olan örgütçüklerin istemeleri halinde yerel birimlere üye olacakları ve yerel birimlerin sorumluluklarını taşımayacakları“ önerisini kabul etmekle TEVKURD'de ikili hukuku onayladı. İmtiyaz hukukunu çerçevelendirdi. Örgütçüklerin bürokratik ve konformist yöneticilerinin mevcut konumlarını perçinleme ve devam ettirme konusunda destek oldu.

Bu öneri, örgütçüklerin örgütlenmeye ve çalışmalara katılmayacakları, merkezde ahkâm kesecekleri anlamına gelir. Örgütçükler yerel birimler üzerinde karar verme gibi bir imtiyazlı durumu da kullanarak, örgüt içi demokrasiyi tümden yok edecek, haksızlığı ve eşitsizliği hukuksuzlaştıracaklardır.

Elbette örgütçükler hakkında kabul edilen imtiyaz ve ikili hukuk, bürokratik davranışlar ve konformist yaşam içinde olan bağımsız kişilerin de konumlarının devamında da büyük bir işleve sahip olacaktır.

Sonuç yerine...
Bu görüşlerin ortaya koyduğu gibi, elbette başta TEVKURD olmak üzere, tüm Kuzey Kürdistan Hareketi'nin bireysel ve örgütsel uzuvları gerçek durumlarını kavrayarak ve bilince çıkararak, kendilerinden radikal, reformcu, yapısal değişiklikler yaparak bütünlüklü bir yapıya doğru ilerlemeleri gerekir.

“Adam olacak adam belli olur“ ya da “adam olacak çocuk belli olur“ sözünü rehber seçersek, TEVKURD'ın mevcut yapısıyla, benimsediği değerleriyle, sahip olduğu parametrelerle, konformist, bürokratik, statükocu kadrosuyla ileriye doğru atılım yapması mümkün değildir. Ama TEVKURD'ın halen bu durumdan kurtulması olanaklıdır. Bunun için acı bir reçeteye ve yeniden yapılandırma projesine ihtiyaç vardır.

Amed, 08. 09. 2008
İbrahim GÜÇLÜ
[email protected]

Print 1211 kez okundu

Îbrahîm GUÇLU (not verified)

Wed, 09/17/2008 - 20:17

Kongreya 3-emîn a TEVKURDê di 06. 09. 2008-an de pêk hat. Kongreya TEVKURDê du rojan ne, rojekê dom kir. Di encama Kongreyê de encam û rastiyên gelek tehl derketin holê. Li ser van rastiyên tehl rawestandin, ji bo xebatên rêxistinî yên pêşeroj gelek girîng in. Binpêkirina demokrasiyê û îradeya kesayetî û azadiya fikir/rêxistinî... Xebata TEVKURDê di 04. 09. 2005-an de bi hiquqa kesayetî dest pê kir. Piştî civîna yekemîn a li Enqereyê li Amedê û gelek bajar û herêmên Kurdistanê û metropolê gelek civînên giştî pêk hatin. Di wan civînan de her beşdarwanekî bi awayekî gelek demokrat, girêdayî azadiya fikrî û rêxistinî ya kesayetî minaqeşeyên gelek girîng kirin. Di civînan, fikrên gelek cûdareng hatin rojevê û pêşniyarên rengîn hatin holê. TEVKURD, di encama ev civînên demokratîk û azad de, di Kongereya 1-emîn de hat ava kirin. TEVKURD, bi îradeya kesayetî, ji jor dan bi riyeke bûrokratîk ne, bi riya demokratîk ji tabanê de hat ava fikirin. Piştî avabûna TEVKURDê jî, her çiqas rêxistinên biçkole xwestin ku îradeya kesan binpê bikin, ji vê yekê re îcaze nehat dayin. Ji demokrasî û azadiya ferdî re gelek hirmet hat kirin û rêz hat girtin. Hezar mixabin Kongreya 3-emîn ya TEVKURDê demokrasiya plûral, mafên kesayetî û îredeya şexsan bin pê kir. Li jor û lihevkirina di navbeyana cemaatan de li Kongreyê bi nuneran hat dîkte kirin. Li cem vê yekê derket holê ku piraniya nunerên kongreyê jî gelek azad nînin, girêdayî nîşana şefên xwe deng didin û biryara erê dikin. Encama vê yekê her çiqas ji bona avakirin û guhertina TEVKURDê gelek nerînên girîng hatibin rojevê û gelek pêşniyarên hêja jî hatibin pêşkêş kirin, biryarên ku cemaatan lihevûdu kiribûn hatin pejirandin û erê kirin. Ji bona vê yekê Kongreya TEVKURDê du rojan ne, rojekê domand. Pêşiya minaqeşeyan bi awayekî otomat û biryarên cemaatî hatin girtin. Ji bona vê pêşniyara Dema Nû ya ku hîç qiymeteke rêxistinî û pratîk û etîk îfade nake, ji bona pêşketin û rêxistinîkirina TEVKURDê fêde tê negihîjine, hat erê kirin. Ji bona vê hejmara endamên Meclîsê kêm bûn û Meclîsê endam nedît û bi zorê Meclîs hat teşkîl kirin. Kongreya TEVKURDê sîstema biryar girtin û demokrasiya TEVKURDê ya gelemperî û gelî, kir demokrasiyeke statuxwaz û bûrokratîk. Paşvemayina çanda demokrasiyê... Di dema sedsala 20-an û 21-an de ji bona civatekê, partiyekê, ji bona yekîtiyeke neteweyî, ji bona sîstemeke federal, ji bona bi hev re jiyan bê domandin demokrasiyeke pêşketî, plûral û modern;, demokrasiyeke ji maf û azadiyên kesan û gruban hirmet dike; demokrasiyeke ji ol û mezhebên cihê re; demokrasiyeke ji îdeolojî û fikrên cihê re rêz digre, pir girîng e. Ji bona vê demokrasî ji bona TEVKURDê jî girîng e. Minaqeşeyên di Kongreya 3-emîn a TEVKURDê de derxist holê ku nuner û berpirsiyarên TEVKURDê, an qiymet nadin demokrasiyê, an jî di çanda demokrasiyê de paşvemayî ne, an jî demokrat nînin. Bi teybatî jî dema ku berjewendiya cemaatî û grupçitî piştî pêşniyara Dema Nû hat pejirandin, derket holê ku TEVKURDê qiymet nedayê demokrasiyê û demokrasiya TEVKURDê neqis e, TEVKURD xwediyê kêmdemokrasiyekê ye. Ev kêmdemokrasî û nebûna demokrasiyê bû sedem ku pêşniyara statûparêz ya rêxistinên bê mîsyon û bê fonksîyon hat pejirandin. TEVKURD ket bin bandor û hegemonyaya rêxistinên bê misyon û mîsyonqediyayî, bê fonksîyon, nedamokrat. Ew kêmdemokrasiya bû sedem ku Kongre nikare ji bo karekî taybetî komîsyonekê( wek m3ınak ji bona jenosîdê), komîteyekê û dezgehekê ava bike. Bes Meclîs di van pirsgirêkan de berpirsiyar hat şirove kirin. Ji bona vê li ser pirsekê minaqeşe, ji bona parçebûnê sedem dihat nîşandan. Fikir û raman nedihatin guhdarî kirin. Gorî şablonên heyî û bi nîşandana şefan biryar dihat dayîn. Ji ceribandinên Tevgera Bakurê Kurdistanê ders dernexistin... Tevgera Bakurê Kurdistanê di rêxistin, partî, yekîtiya neteweyî de xwediyê ceribandineke dewlemend e. Di van ceraibandinan de gelek hêjayî û nehêjayî hene ku tevger îro jî, ji wan îstifade bike. Hezar mixabin Tevgera Bakurê Kurdistanê ji bona ku ji van ceribandinan îstifade bike, xwediyê hewildenekê û zanyarekê nîne. Kesên di van xebatan de xwediyê ceribandinan e jî nayê guhdarî kirin. Li ser van ceribandinan nayê fikirandin. Di Kongreya TEVKURDê de jî, helwesta hatiye nîşan dan, biryarên hatine girtin, derxist holê ku nuner û berpirsên TEVKURDê jî, ji ceribandina rêxistinî û xebatên yekîtiyê li Bakurê Kurdistanê naxwazin îstifade bikin. Ji bona vê TEVKURDê, di yekîtiya neteweyî de riya hatiye ceribandin û biserneketî pejirand. Xeteriya hegemonya û statukocitiya mentalîte û rêxistinî... Kongreya TEVKURDê di ser statukocitiya mentalîte û rêxistinî re nikarî gav bavêje, teslîmî statukocitiya û helwesta dema şerê sar û ne demokratîkbûnê bû. Di pirsa yekîtiya neteweyî de ji demên berê pêştir nikarî gav bavêje û konsepteke nû ya gorî ev merheleyê bipejirîne û biqewîmine. Kongreya TEVKURD ê mehkumî grubên ku ji xwe re dibêjin “ez rêxistin im“, lê di esil de ne rêxistin in û bes cemaatên siyasî yên teng in, bû. Pêşniyara Dema Nû ya ku rawestandin û nerêxistinîbûnê diparêze, pejirand. Li cem van pirsên girîng û helwestên din yên balkêş jî hebûn... Hevalekî gelek bi hêsanîı digot, ku “TEVKURD, yekîtiya neteweyî nîne. Lê divê em wek yekîtiyeke neteweyî xwe ji reya giştî re nîşan bidin. Karên xwe ji bona yekîtiyê bimeşînin. Heger wulo nekin gelê me tewanbar û ceze bike. “ Ji bona vê teslîmî statukocitiyê bû. Hegemonyaya rêxistinên bê fonksîyon û bê mîsyon erê kir. Ew kesên ku di konsepteke nûjen de qerardar xuya dikirin, xwediyê çewreyekê bûn jî, ji statukocitiyê re şepke derxistin û ji rêxistineke ku neafirî ne re, gotin erê. Derket holê ku qerardariyan wan jî ne di van konsepta nûjen de bû ye, di nav konsepta kevn ya edetî û kevneşopî de bûye. Di Kongreya TEVKURDê de careke din derket holê, ku statû û berjewendiya cemaatî û tarîkatî û grubî ji berjewendiya neteweyî ya Kurd û Kurdistanê pêştir û girîngtir e. Xeteriya mezin ew bû ku Kongreya TEVKURDê, guhertin û reformeke ji bona jinûve avakirina TEVKURDê nekir. Ji rewşa TEVKURDê ya heyî ya negatîf re got erê. Rêxistineke klasîk ya ne nûjen û kevneşopî re derî vekir. TEVKURD, bi vê modelê, bi vê konseptê, bi vê hiquqê, bi vê demokrasiyê, bi vê mentalîteyê nikare bibe rêxistineke neteweyî, têkoşer û hevbeş. Divê TEVKURD di laşê xwe de guhertineke radîqal bike. Her çiqas ji bona guhertineke radîqal û guhertîxwaz potansyeleke xurt tune ye jî, dikare çê bibe. Divê TEVKURDî li ser van pirsan bifikirin û ji bona guhertinan projeyan pêk bînin. Divê TEVKURDî guhartîxwaz û reformîst bin. Rewşa Tevgera Bakurê Kurdistanê baş tespît bikin û gorî ev tespîtan hewcedariyên tevgerê bibînin, gorî wan xebat bikin. Amed, 10. 09. 2008 __________________________________________________ Têbinî: Ji bona nivîsa min ya ku di Netkurdê de hatibûu weşandin de Kek Ebdurrehman Onen çend mijaran de serrast kiriye. Ez wan pêşkêşî xwendevanên xwe yên birêz dikim. “Merheba kek Îbrehîm, Min nivîsa te ya di derheq Dêrik û hin şexsîyetên wê xwend, li ser vê nivîsa te dixwazim çend tiştan bibêjim: 1- Nav ne Derîk e, Dêrik e, ji ber ku li Kurdîstanê gelek Dêrik hene navê rast Dêrika Çîyayê Mazî ye. 2- Ji Ermenan 2 mal hîn jî li Dêrikê ne, careke din hek tu çû Dêrikê Naîfê hedad (hesinker) û Kêvo bibîne. 3- Yê ku di tevgera Kurd de naskirî ne Evdirehîm Turk e, Evdilhelîm e, bavê Beşîr yê ku li Binxetê hate kuştin û Ferhan e.“

/ "..Piştî komcivênê min di malpera ’rizgarî' û paşê jî ’netkurd'ê de xwend ku yek ji dameznêr û birêvebirê TEVKURDê Îbrahîm Guçlu çawa ku ji komcivînê derketiye, bi lez û bez û gef û gur bazdaye ser komputera xwe û bi wê hêrsa xwe ya dagirtî dest bi nivîsandina nivîsa xwe ya “TEVKURD teslîmê statukoparêziya rêxistinî û mantiq bû“ ya bêperwa ku serî heta binî ji êriş, bêprensîbî, bêwijdanî, bêtehemûlî, tawanbarî, dijayetî, neecibandin û biçûkdîtinê pêk tê, nivîsandiye.." Bêîstîqrariya Guçlu û TEVKURD Navzat Karakeçi Bi navê ’Çêleka Edik' çêlekek (mange) me hebû. Diya min ji tirsê xwe hertim êm zêde dida wê, ew amoş dikir, ustuyê wê dixurandin, bi lawa û dexulan bi dora wê ve diçûn û dihat, daku wê bidoşe. Lê, ev çêleka ’şîrheram' hercarê şîrê ku dida, pên lê dixist û dirijandin erdê. Me bi qasî sê salan ew xwedî kir, lê ez dikarim bêjim ku di van sê salan de me raste rast ji şîrê wê qet feyde nedî. Çêlekê heman tiştî bi golikên xwe re jî dikir; dema golik diçû binê wê ku bimije, bi pênan û seriyan dibeziya golikê û bê ku bimije, ew ji xwe dûr dixist. Ji ber vê jî, hertim golikên wê lawaz bûn... Îcar di jiyana civakî de jî hinekî mirovên ’jîr û jêhatî' hene ku di jiyana xwe de dem bi dem karên ’hêja û kêrhatî' dikin û dema ev kar û xebatên wan tê merheleyeke ku civak an derûdorên wan jê s'ud werbigirin, bi duqasî ked û enerjiya ku ji bo çêkirinê serfkirine, ked û enerjî serf dikin da ku xirab bikin û hilweşînin. Ez bawer im her yek ji me di jiyana xwe de rastê mirovên bi vî rengî ku zêdetirê ked û enerjiya xwe, ji bo xirabkirinê bikar tînin, hatiye. Nuha ez dixwazim bême ser mijara vê nivîsê: wek hûn jî dizanin, di 6ê Tebaxê de li Amedê komcivîna 3an ya TEVKURDê hat lidarxistin. Piştî komcivênê min di malpera ’rizgarî' û paşê jî ’netkurd'ê de xwend ku yek ji dameznêr û birêvebirê TEVKURDê Îbrahîm Guçlu çawa ku ji komcivînê derketiye, bi lez û bez û gef û gur bazdaye ser komputera xwe û bi wê hêrsa xwe ya dagirtî dest bi nivîsandina nivîsa xwe ya “TEVKURD teslîmê statukoparêziya rêxistinî û mantiq bû“ ya bêperwa ku serî heta binî ji êriş, bêprensîbî, bêwijdanî, bêtehemûlî, tawanbarî, dijayetî, neecibandin û biçûkdîtinê pêk tê, nivîsandiye. Guçlu, herçendî di berdewamiya meqaleya xwe de bi çend hevokan ji komcivînê agahî daye jî, nivîsa wî serî heta binî ji tinazok, neecibandin, bêprensîbî û biçûkdîtinê pêk tê. Guçlu, hema reş kiriye û daye ber û pê ve çûye. Gelo piştî ku ev nivîs hat belavkirin, birêz Guçlu carek din wê nivîsa xwe xwend an na? Ne bawer im, lê ger destê xwe dabe ser wijdana xwe û xwendibe, dê wî jî êriş, bêprensîbî, bêwijdanî û bêtehmûliya xwe dîtibe. Beriya ku ez li ser nivîsa Guçlu çend tiştan bibêjim, dixwazim hevokekî ji ’Destûra' TEVKURDê ku bûye sedemê gengeşiyan û Guçlu ji despêkê ve bi çardestan pê girtiye û lê xwedî derdikeve, carek din li vir binivîsînim. Di xala duduyan (2) ya Destûrê (beşa tirkî) de weha hatiye nivîsandin; “Tevgera Yekîtiya Neteweyî ya Kurd; ji hemû partiyên siyasî, hewldan, derdor, grûb, însîyatîf, sazî, dezgeh û rûspî û şexsiyetên ku xwedî perspektîfa yekîtiya neteweyî ne û wek hemû miletên medenî li ser xaka xwe bi azadî û serfirazî jiyana neteweya xwe diparêzin, pêk te.“ Wek li vir jî hatiye desnîşankirin, TEVKURD ne tenê ji kes û kesayetan, herweha ji partiyên siyasî, hewldan, derdor, grûb, însîyatîf, sazî û dezgehên ku Guçlu wan naecibîne, wan biçûk dibîne û tinazê xwe bi wan dike, pêk hatiye. Dibe ku heta nuha van derdoran wek sazî di nav TEVKURDê de nebûne, lê hinek kes li ser navên saziyên xwe, wekî şexs endam bûne û di vê komcivînê de wekî sazî bûne endam. Ji xwe tiştê ku Guçlu har kiriye û vê nivîsa bêprensîb pê daye nivîsandin jî ev e. Bi taybet jî endametiya Dema Nû. Lewra, di wê nivîsê de tenê wekî sazî navê Dema Nû hatiye bikaranîn. Halbûkî saziyên din jî di nav TEVKURDê de hene. Guçlu, ne bi tenê îro, lê bi salan e nanê xwe kiriye çetikê xwe, bi pey derdora Dema Nû ketiye û di her platformê de dijayetiya wan dike. Ka ev bêtehemûlî, xerez û kîndariya Guçlu ya li dijî derdora Dema Nû ji ku tê, ez bi xwe nizanim. Ez naxwazim livir zêde behsa pêvajoya TEVKURDê bikim. Lê, dixwazim wekî xebatkarekî Dema Nû bi kin û kurt bibêjim ku Guçlu û hinek kesên din dibêjin ’bila TEVKURD wekî “dezgeheke siyasî ya teng“ birêxistin bibe. Derdora Dema Nû jî anî ziman ku bi vî halê xwe hewcedarî bi rêxistin an partiyekî tune ye û weha gotin; “Rêxistinên heyî yên legal an îlegal bi tevahî saziyên TEVKURDê ne û bi vê mebestê divê TEVKURD bibe saziyekî temsîlê. Rêxistinên kurdan ên legal û îlegal hene. Helbet divê ku rêxistinên nû jî hebin. Divê hebin jî. Lê belê, TEVKURD ne xebateke rêxistinê ye, xebateke yekîtiyê ye û destûrnameya heyî me bi fiîlî dibe rêxistinekê. Bi endam, berdevk, hesêbgir, rêvebir, meclîs, komcivînên xwe ve, bi rêxistinên bajaran û civînên periyodîk ve tam wek rêxistinek hatiye honandin. Hûn bibêjin “ne wusa ye“ jî ev tam di “wateya teng“ de rexistinek e. Em hebûna hewcedariya “rêxistinekî“ ya kesên serbixwe yan jî yên di nav dîsiplîna rêxistinekî de nîn in ku îroj di meclîsê de cih digirin, siruştî dibînin. Em viya teşwîq jî dikin. Lê cihê vê xebatê TEVKURD ku tegverekî yekîtiyê ye, nîn e. TEVKURD rêxistineke temsîliyê ye û kongreya neteweyî ji xwe re kiriye armanc ku di kîjan statuyê de dibin bila bibin hemû rêxistinên Kurdistanî û rewşenbîrên kurd dikarin tê de bi hev re bixebitin.“ Kerem bikin, pêşniyar û xwestina Guçlu û çend kesên wek wî ku hêjmara wan bi qasî pêçiyên destekî jî nîn in û pêşniyara derdora Dema Nû, hûn binîrxînin Ev kesên wekî Guçlu ku rexne û îtirazên derdora Dema Nû û yên din li ber çav negirtin, ketin nav tevgerê ku rêxistineke berbiçav pêkbînin, lê di van hewldanên xwe de bi serneketin. Pişt re jî vegeriyan û êrişî derdora Dema Nû kirin. Ew kesên ku Guçlu dinasin, pêre xebitîne û nivîsên wî dişopînin, dizanin ku Guçlu çiqas bêîstîqrar e; tiştê ku îro dike sibê li dijî wê derdikeve û xirab dike, tiştê ku îro dibêje sibê berevajiya wê tîne ziman û hwd. Ez dixwazim çend hevok ji nivîsa Guçlu ku ji Kovara Aksiyonê re şiyandibû, li vir bikar bînim. Guçlu weha dibêje; “TEVKURD partiyeke siyasî an komel nîn e. TEVKURD tevgereke yekîtiyê ye. Di TEVKURDê de du şêweyên endametiyê heye. Yek jê endametiya yekoyek rewşenbîrên welatparêz, siyasetmedar û rûspiyan e. Ya din jî endametiya partiyên siyasî û sazî û rêxistinên sivîl ên civakî ye. Ji bo rewşenbîrên welatparêz, siyasetmedar, rûspî, partiyên siyasî, sazî û rêxistinên sivîl ên civakî ku bibin endamê TEVKURDê, pêwendî û diyalogên me dom dikin. Heta nuha wek sazî tenê MESOP bûye endam.“ Wek hûn jî dibînin, Guçlu li vir destnîşan dike ku MESOP wek sazî endamê TEVKURDê ye û ji bo yên din jî bibin endam, di nav hewldanê de ne. Ê başe piştî ku Dema Nû û hinek sazî bûn endam, Guçlu çima ’rabû ser çarperikan'. Dê hinek kes ji te nepirsin û nebijin; “malava ji xwe ji destpêkê ve ji bo ev sazî bibin endamê TEVKURDê hûn li ser naxebitin?' Ger Guçlu difikire ku bi hatina vana cihê hêlika wî teng dibe. Ev jî tiştek din e... Guçlu, di nivîsa xwe ya dawî de jî berevajiya (eksê) van ramanên xwe hin ramanên din tîne ziman û weha dibêje; “TEVKURD wek saziyeke sivîl û bêîteat, nikaribû di navbera xwe û rêxistinên legal û îlegal de xeteke bikişîne û her weha, nikaribû destnîşan bike ku endametiya van rêxistinan a TEVKURDê ne mumkun e.“ Guçlu bi xwe jî yek ji 11 endamên birêvebiriya TEVKURDê bû. Ji destpêkê heta nuha di nav xebatan de bû û îmzeya wî di binê her biryarê de heye. Dema birêvebiriya TEVKURDê heyetekî ava kir û yekoyek serdana saziyên wek Dema Nû, Hak-Par, Kadep, Komeleya ÇIRA, Demokratên Şoreşger, Komeleya Ciwankurd, Komeleya Ehmedê Xanî, Însiyatîfa Partiya Kurdistanî, komel û saziyên Îslamî û hwd. kir, Îbrahim Guçlu jî di nav vê heyetê de bû. Ev heyet, sazî bi sazî digeriya ku wan qanih bikin da ku wekî sazî bibin endamê TEVKURDê û di nav xebatên wê de cîh bigirin. Bi rastî ev demek e ez difikiriyam û carek-ducar di nav sohbetê de min ji yek-du hevalan re jî got; ’va, vê carê Guçlu demek dûr û dirêj e ku di nav saziyek de dixebite'. Ez ji xwe li bendê bûm; ka dê Guçlu kengê boxçeya xwe berhev bike, şûrê xwe bikşîne û bêje; ’TEVKURDê pêvajoya xwe tije kir, va ez çûm, de bi xatirê we'. Werhasil, hinek dereng be jî Guçlu, guçluvarîtiya xwe bi cih anî û wek zarokekî/e ’cixiz-lîstok xirok' got; ’ez naleyzim'. Ez bawer im hûn hemû di dema zarokatiya xwe de rast hatine; li her gundî, li her meheleyê di nav her grûba zarokan de îla yek zarokekî ’cixiz-lîstok xirok', mizmizok heye ku piştî demek ger bi ya wî nebe, ji her tiştî re mixalefet dike. Wek hûn jî dizanin, zarok ewil di nav xwe de grûbek ava dikin, pişt re jî leyistikek tesbît dikin û dest bi leyistikê dikin. Lê, ew kesê cixiz yê mizmizok ji ber ku dixwaze herkes bi ya wî bike, bi gotina wî rabe-rûne, leyîstik li gor xwestina wî bi rê ve biçe, tevahiya grûbê bi pey xwe biherikîne, her tim di navbera wî û grûbê de pirsgirêk derdikeve. Ev kes, îcar lêdigere da ku çawa vê leyistikê xirab bike. Ger hêza wî pê bigihîje, xirab dike. Ger nikaribe xirab bike jî, dest bi êriş, çêr û tehdîdan dike û ji leyistikê vedikişe (heta rojekî/carekî din). Guçlu û kesên wek wî cixiz û mizmizok jî bi salan e ku rêxistin avakirinê û siyasetê ji xwe re kirine wek leyîstika zarokan; çêdikin û xirab dikin. Bi taybet jî Guçlu, di pêvajoya çûndina xwe ya derveyê welat de di nav çend sazî, rêxistin û tevgerên yekîtiyê de cî girtiye û paşê veqetiyaye û dijayetiya wan kiriye, ez nizanim. Lê piştî vegeriya welat, di nav çend sazî, komel, partî û herî dawî jî TEVKURDê de cî girt. Guçlu, bêîstîsna di pêvajoya avakirina hemûyan de bi aktîfî cî girt û demek paşê şûrê xwe kişand û bi şêweyeke bêperwa dijayetiya wan kir û vekişiya. Herî dawî jî li dijî TEVKURDê şûrê xwe kişand û bi wê bêperwariya xwe ya her carîn dest bi dijayetiyê kir. Her çendî, Guçlu di van pêvajoyan de cî girtibe jî, mixabin derd û fikareyeke wî ku ev sazî bihêz bibin û biîstîqrarî li ser xeta xwe bimeşin, tunebûye. Guçlu, ji hêlek ve van rêxistinan naecibîne û ji hêlek din ve jî diçe, digere û her carî vedigere bi wan re dixebite. Lewra, piştî ku ji Ewrûpayê vegeriya, bi hewldanake bêhempa li hevalên xwe yên berê geriya, bi yekoyek re hevdîtin pêkanî, piştre jî yek-du civînên berfireh pêkanîn da ku wan komî serhev bike û ji nû ve rêxistina xwe ya belavkirî ava bike. Bi ya min ger bikaribûya wan komî serhev bike û rêxistinekê ava bike, dê tiştek baş bûbûya. Lê, ji ber ku biserneket, îcar ketiye nav hewldanê ku yên heyî jî belav bike. Divê Guçlu û yên wekî wî baş bizanibin ku dê wê yekê bi çavên xwe nebînin! Em bi meseloka ’roviya qol' baş dizanin; Rojek roviyek dikeve nav rezekî û tirî dixwe, lê ji aliyê xwediyê rez ve tê girtin. Xwediyê rez, ji roviyên din re jî bibe mînak, qemçika wê jêdike û wê azad dike. Piştî ku rovî qemçjêkirî diçe nav hevalên xwe, hevalên wê pê dikenin û tinazikên xwe pê dikin. Ev yek wê aciz dike û bi xwe bi xwe dibêje ’divê ez tiştek bînim serê vana ku êdî bi min nekenin. Rojek du roj difikire û hemûyan komê serhev dike û dibêje “rezekî mala xalê min heye û min destûr jê stendiye ku em karibin bi azadî biçin tirî bixwin. Ger hûn bên, ez dikarim xêra xwe we jî bibim.“ Bi şiklek wan qanih dike û dibe nav rez, yekoyek qemçikên wan bi mêwan ve girêdide û bangî xwediyê rez dike. Piştî ku rovî dibînin xwediyê rez hat, hêz didin xwe û dest bi revê dikin. Lê, dema direvin qemçikên wan bi mêwan ve dimînin. Roviyê fêlbaz bazdide serê gir û dibêje “piya qol û roviya qol em hemû bihev re qol“... Ez dixwazim ji birêz Guçlu re bibêjim ku, weleh piştî vê sietê niyeta derdora Dema Nû ya hilweşandina saziyên xwe, tune. Ger tu jî xwe bidî ser xetek rast û destê xwe bidî ser wijdana xwe, tu jî dizanî ku ev derdor bi salan e ji bo pêkanîna yekîtiya tevgera neteweyî di nav hewldanê de ye. Hevalek behs dikir, digot “dema em xwendevanê lîseyê bûn, taximekê me ya futbolê hebû û her cara ku em bileyistana, hevalekî me yê bi navê Îsa dê bihata û bigota ’ez jî dixwazim bi we re bileyîzim. Hercara ku Îsa bileyîstiya, ya gol davête qeleya taxima xwe yan jî bi hevalên taxima xwe re pevdiçû û ew leyistik hê di dewra ewil de betal dibû. Tu car ev maça ku Îsa tê de bileyîstiya, nediçû serî. Rojek em jî li hev civiyan û me got divê em ji pirsgirêka Îsa re çareseriyek bibînin. Hevalekî got ’Îsa ji rê û rêbazên futbolê fêm nake, werin em xebera xwe bikin yek û dema hat, em jê re bêjin ku tu xwe rabigire heta ’dewreya 3yan' dê yek ji me xwe vekişîne û tuyê bileyîzî'. Werhasil ji ber ku tu car dewreya 3yan pêknehat, Îsa jî hê li benda dewreya 3yan e.“ Bi ya min, ji bo selametiya xebatên yekîtiya neteweyî ya kurd, divê Guçlu jî xwe rabigire û li benda ’dewreya 3an' bimîne...

Ben Rizgari ve Netkurd sitelerinden son dönemde Tevkurd içinde çıkan çelişki ve antlaşmazlıklar üzerine çıkan bazı makaleleri bilginize sunmak istedim.. Tevkurd da bugüne kadar yaşanan birlik çalışmalarının akibetini tekrarlıyor.. Korkarım geçmişte selamlaşan insanlar bibirleriyle selamlarınıda keserler. Ne acı değilmi? Çünkü kullanılan yol eski yol, kullanılan araç eski araç ve şöförlerde eski şöförler.. Aracın gideceği yerde eski yer olacak.. Silav

Bazilarimizin begenmedigi dinde bile, tovbe (islam) ve gunah cikarma (hiristiyanlik) yol ve metodlariyla, eskiden yapilan gunahlari, gelecege tasirmama tedbirleri alinir. Kisacasi gelecege beraberinde goturulecek hata ve suclarin onunu tam kesmek istenirki, saglikli birey ve saglikli toplum ideali yasayabilsin. Kurt politikaclarinin, Ibrahim Guclu´nun ulke zeminine donmesi olumludur ve desteklenmelidir. Ama Ibrahim Guclu eskiden beri sabikali bir politikacidir. Bunu unutmamak gerekir. Sabikali politikacilarin sabikalari kaldirilmadigi muddetce, eskiden isledikleri gunahlari gelecege tasirma tehlikesi arzettikleri bir gercektir. Ibrahim Guclu Kurdistan halkina karsi isledigi suclarin hesabini vermedikce ne simdi ve nede gelecekte bu halka verecegi hicbirsey olmayacaktir. Ibrahim Guclu´ye eskiden isledigi suc ve gunahlarin hesabini vermesi gerektigini hatirlatacak hic kimse yokmudur acaba? Kurtce anlami Hareket olan Tevger, elbetteki NETEVGER (yani Hareketsizlik) olacak ne zamanki bu suclu ve sabikali kisilerden hesap-kitap istenmeden onlari TEKRAR direksiyonun basina almakla. Elbetteki arabayi yine sarampolde devirecekler.. Iki kere iki dort eder. Bu kadar.

Tevkurd kongresinde Tevkurd raporu tarafimdan Kurmanci olarak okundu mali rapor ise zazaki olarak...... tarafindan okundu. Cok merak ettim icin sorma geregi duyuyorum söz konusu kongreye katilan kac kurmanci bilen zazaki biliyordu??? Zazaki bilanlerin ezeci cogunlugu Kurmanci bilir tersi ise tartisma göturur bile demek mumkun degilken aslinda bir sey cok acik ve net anlasilir durumda bu statikoculuk degil aslinda anlasilmaz bir tip popilizm olsa gerek, dag yine fare dogurdu. Selam ve Sevgiler

Anonymous (not verified)

Wed, 09/17/2008 - 20:25

Sayin ibrahim bey mi diyeyim bay imrahimi diyeyim ne diyecegimi ben de kestiremiyorum cok yazik cok yazik cok yazik Basramiyorsaniz cekilin ortaliktan yok su sunu soyledi su sunu soyledi halk burda kim hakli kim haksiz yarismasini acmamistir halk cüzüm arayasisi icerisinddir kurdleri derli toplu gürmek istiyor yanlis anlama sahsinizla ilgili degildir sylediklerim ancak artik bu tür mesajlar vererek kurdlerden bir sey cikmiyacagi imaji yaratilmadan baska bir sey degildir yane kurdler kurumlasamaz mantigi cikiyor kisi olarak her kes elinden geleni yamiyor sizde kisi olarak yapiyorsunuz buna diyecegim bir sey yoktur ancak kurdlerin ihtiyaci kurumlara vardir saygilar baska ne diyeyimki

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.