Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 1 June 2008

1000 İmzanın Önemi-Mesut Tek
Posted on Cumartesi, 31. Mayıs 2008
Avrupa'nın belli başlı iki gazetesinde yayınlan, Paris Kürt Enstitüsü, bir kısım DTP, HAK-PAR, KADEP yöneticileri, eski- yeni Kürt milletvekilleriyle belediye başkanları, sanatçı, yazar ve aydınların imzaladığı ilan, daha doğru bir ifade ile çağrı metni, beklendiği gibi tartışmalara neden oldu.

Tam metni gazeteler ve Internet sitelerinde yayınlanan ortak çağrıda dile getirilen görüşler ve talepler tartışılabilir.

Metin bizce yanlış olan değerlendirmeler içerebilir.

Talepleri yetersiz görebiliriz.

Ama unutulmamalıdır ki, söz konusu olan ortak bir çalışma.

Tüm ortak çalışmalar ve ortak metinler uzlaşma üzerine olur.

Ortak aktivitelerde dayatmacı olmak, çalışmada yer alan tarafların görüş ve taleplerini yok saymak doğru bir tavır değildir; ulusal demokratik mücadeleye hiçbir katkısı olmaz.

Ortak eylemliliklerin bazı eksiklik ve zaaflarının olması da doğal.

Doğal olmayan, ortak çalışmada yan yana geleceğimiz kesimlerden bizim gibi düşünmesini, bizim gibi olmasını beklemektir.

Örneğin, 1000 imza kampanyası içinde yer alan Paris Kürt Enstitüsü'nün, kendisini gelişmelerin merkezinde gördüğü biliniyor, Kürdistanlı siyasi yapılarla ilişkilerinde çifte standart uyguladığı da...

Kuzeyli siyasi örgütler söz konusu olduğunda, “biz sivil toplum kuruluşuyuz, illegal siyasi partilerle ilişki kurmamız doğru değil“ diyen Paris Kürt Enstitüsü'nün, İran-KDP, YNK ve KDP söz konusu olduğunda, bu duyarlılığını bir kenara bırakması, elbette hoş ve kabul edilir bir tavır değildir.

(Yanlış anlaşılmasın. Kuzeyli siyasi örgütlere karşı soğuk olan Paris Kürt Enstitüsü'nün, adı geçen partilerle sıcak ilişki içinde olması iyi bir şeydir. Ben sadece uygulanan çifte standartta dikkat çekmek istedim.)

Kampanya içinde yer alan DTP'nın ortak çalışma konusundaki tavrı ise, yeterince biliniyor.

Bu ve benzeri zaaflarına karşın, ortak kampanyanın önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Çünkü, her şeyden önce ortak metinde dile getirilen görüşler, Kürt siyasi hareketi içinde yer alanların yabancısı olmadığı görüşler.

Aynı durum sıralanan talepler için de söz konusu; halkımızın acil ve yakın döneme ilişkin taleplerinden bazıları.

Daha önce de, Kürdistanlı siyasi örgütler, tek başına ya da birlikte söz konusu talepleri defalarca dile getirdiler.

1000 İmza kampanyasının bir diğer önemi ise, imzacıların geniş bir yelpaze oluşturmalarıdır.

Bu durum, olası önemli bir gelişmenin başlangıcı olabilir.

Değişik siyasi görüşlere mensup kişilerin, aydın, yazar, sanatçı, ve akademisyenlerin imzaladığı ortak metin, bir iki değişiklikle, tüm yurtsever kurum, kuruluş ve kişileri çatısı altında toplayan ortak bir yapıya temel oluşturabilir.

Çağrının takipçisi olmak, dile getirilen taleplerin elde edilmesi için gerekli ortak çalışmaları yapmak, bir görev olarak imzacıların önünde duruyor.

Bunun için de yapılacak olan bellidir.

Ortak çağrının ortak bir yapıya, iş ve güç birliğine doğru evrilmesi için, kampanyanın aktif yürütücüleri olan HAK-PAR, DTP, KADEP, Paris Kürt Enstitüsü harekete geçmelidirler.

1000 İmza ile atılan olumlu adımı diğer adımlarla beslemeli ete kemiğe büründürmelidirler.

Aksi, durumda 1000 imzalı ortak çağrı da, daha öncekiler gibi, belirli bir ses getirdikten sonra unutulmaya terk edilir.

Oysa, Türkiye'nin yüz yüze kaldığı siyasi, idari ve iktisadi kriz, bugün her zamandan daha fazla, ulusal demokratik güçlerle yurtseverlerin, birlikte davranmasını gerekli kılıyor.

Eksiklik ve zaaflarıyla 1000 İmza, böylesi bir birliktelik için iyi bir başlangıç olabilir.

Vuslat bir başka bahara kalmamalı...

kurdistan.nu

Anonymous (not verified)

Mon, 06/02/2008 - 01:41

Yazının bütününe cevap vermeyi zaman kaybı bildiğim için sadece alıntaladığıma cevap verreyim. "Eksiklik ve zaaflarıyla 1000 İmza, böylesi bir birliktelik için iyi bir başlangıç olabilir." Bu cümle PSK Sekreteri Mesut Tek'e ait. Cümlenin anahtar kelimesi "birliktenlik"(!!!?) Burada soru şudur. Neyin başlangıcı? Kiminle birlik? Niçin birlik? İnsan biraz samimi olur. Bu adam metinin ismi lazım değil unsurun imalatı olduğunu bilmez mi? Hani onu başından beri devletin adamı olarak lanse ediyorlardı. Peki nasıl olurda devletin 'Kürt sorununu terörizme etmek için piyasaya sürdüğü' -bu tanımlama kendilerine ait- bu adamın mamülüne imza atarlar? Bu düşündürücü değil midir? İkincisi, metin Kürdleri Ankara'nın kapısına bağlama kayışı değil midir? Ki öyledir. Hani bu adamlar federasyonu savunuyorlardı? Peki bunlar, kimi kandırmaya çalışıyorlar? Kimi olacak? Elbette Kürdleri. Bu rol çok kötü bir roldur. İsmini ben koymayayım, ama siz koyun.

Anonymous (not verified)

Mon, 06/02/2008 - 02:01

[b]Oysa, Türkiye'nin yüz yüze kaldığı siyasi, idari ve iktisadi kriz, bugün her zamandan daha fazla, ulusal demokratik güçlerle yurtseverlerin, birlikte davranmasını gerekli kılıyor.[/b] Yukardaki satırlar eski itirafçılardan Hıdır Efendiye ait. Türkiye, siyasi, idari ve iktisadi krize maruz kalmış imiş ve bu yüzden ulusal demokratik güçlerle yurtseverlerin Türkiyeyi kurtarması gerekirmiş. Sanırsınızki Türkiye'yi kurtarmak için kabala almış. Haydaa Hıdır Efeee! Eski bir deyim vardır. Özrü kabahatinden büyük diye. Adamın metne imza sağlamak için ileri sürdüğü mazaret Türkiye'nin krizden esenliğe taşınması. Kimin göreviymiş bu? Tabiiki kürtlerin. İkinci bir ucube türetimi "ulusal demokratik güçlerle yurtseverlerin" deyimindeki ayrımda yatıyor. Adam yurtseverlere seslenerek Öcalan taifesi ulusal demokratik güçtür diyor ve bunu yazısında hiçbir tevile yer bırakmayacak şekilde alenen yazmış. Tunceli'linin (Dersimli demeyeceğim) Amed'den, Bingöllü'nün (Cebaxçorlu demeyeceğim) bir başka yerden tayin usulü milletvekili olduğu, Öcalan'ın her biriminde mutlak irade konuşturduğu, mutlak iradenin genelkurmayca vazedildiği bir yapılanmaya demokratiklik atfediyor. Öcalan'ın genelkurmayca onanmadan yürürlüğe girme şansı olmayan tayin yönteminin, Atatürk'ün müntehibi sanilere tayin ettirdiği milletvekilleri ve tayin usulü kadar "demokratik" olduğunu unutmuş galiba. Bunlar hangi önseçimle geldiler? Dahası var. Kürtlere empati telkin edenler, Atatürk'ü temel direk ilan edenler, kürtler türklerle birlikte yaşamak istiyor diyenler bunlar değilmi? Hepsi günlük talimatlarını "Kürt devleti Türkiye için en büyük tehlikedir" diyen merkezden almıyorlarmı, hepsinin beyni buna programlandığı için milletvekili tayin edilmeleri genelkurmayca onanmış değilmi? Demokratiklikten sonra bir de ulusalcı demiş Hıdır Efendimiz.. Bunların neresi ne kadar ulusalcı? Yurtseverleri ulusal ihanete yedeklemnin alemi ne, Hıdır Efendi'nin bu işten karı ne? Kendi itirafçılığınımı örtecek? Şimdilik kolay gelsin demekle yetinelim.

Serhad (not verified)

Mon, 06/02/2008 - 06:33

Bir ulusun fertleri kendi tarihsel kavgalaridan vazgecmeyi bati gazetelerine ilanlar vererek acikliyorlarsa,bunu imza kanpanyasi biciminde sunuslarlada imzali ihanet belgesine dönusturup kendi ihanetlerine ortak arama curetinide gösteriyorlarsa orda dur demek gerekli. Dunya tarihinde hic bir ulusun fertleri kendi ulusal kavgasini bukadar ucuza pazarlayacak kadar basit ve mesnetsiz olmamistir. Bu bir ilktir Kurdistan tarihinede 1000 imzali ihanet belgesi olarak gececektir.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.