Skip to main content

Anonymous (not verified)

Sat, 06/07/2008 - 01:47

[b]Aksam Gazetesi'nden Aktarma:[/b] Beklenen oldu. BAAS rejimi son buldu. ABD kazandı mı? Bunu tarih gösterecek! Irak, artık paylaşım masasında. Bu paylaşımda petrol, başı çekiyor. 1904 yılında İngiliz donanması kömürden petrole geçerken Ortadoğu'nun da dramatik kaderi belirlenmeye başlıyordu. Petrol artık her şey demekti. 1912 yılında Türk toprakları olan Musul ve Bağdat başta olmak üzere diğer bölgelerde petrol arama ve üretim işini yapmak üzere Türk Petrol Şirketi kuruldu. Şirketin adına aldanmayın. Ortakları İngiltere, Almanya ve Hollanda idi. Daha sonra bu şirketin sahip olduğu tüm imtiyaz hakları 1914 yılında İngilizler'e verildi. 1925 yılında ise Türk Petrol Şirketi'nin adı Irak Petrol Şirketi olarak değiştirildi. 1968 yılında iktidara gelen BAAS yönetimi, 1972 yılında Batılı şirketlerin içinde yer aldığı bir konsorsiyum olan Irak Petrol Şirketi ve Irak petrollerini millileştirdi. Irak petrolünün üçte ikisine sahip olan ABD ve İngiltere, bu millileştirme hareketiyle paylarını tamamen yitirdiler. Dönemin ABD Başkanı Richard Nixon, Irak'taki Kürtler'i silahlandırmak üzere İran Şahı ile anlaştı ve Irak'ı terörizmi destekleyen ülkeler listesine dahil etti. Irak yönetimi ise Fransız şirketleri ve eski SSCB devlet şirketleriyle anlaşmalar yaptı. Irak petrolleri konusunda ABD-İngiltere eksenine karşı bugün ortaya çıkan Fransa-Rusya Federasyonu ekseninin tarihsel temellerini bu dönüşüm oluşturur. Bu rekabette Çin'i, Almanya'yı ve Japonya'yı unutmayalım. Örneğin, Çin'in Basra Körfezi'nden petrol ithalatı, 1997'de 0.5 milyon varil iken bu ithalatın 2020'de 5.5 milyon varile çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu tabloya bakarak Irak petrolleri üzerinde rekabetin daha da keskinleşeceğini söylemek mümkün. 1990'larda Saddam Hüseyin, Rusya'nın Lukoil, Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC), Fransa'nın TotalFinaElf ile petrol havzalarına ilişkin anlaşmalar imzalayarak, ABD'nin karşısında Irak'ı destekleyen ülkeler grubu yaratmayı hedefledi. 1997'de, Lukoil Batı Kurna, CNPC kuzey Rumeyla, TotalFinaElf ise Mecnun petrol havzasında arama ve üretim yapma hakkını elde ettiler. Global düzeyde enerji arzını ve kaynaklarını kontrol etmeyi hedefleyen iki ülke, ABD ve İngiltere, bu anlaşmaları kendi çıkarlarına tehdit olarak tanımladılar. Bu algılamanın bugüne yansıması çok net. 4 Nisan 2003'te ABD Temsilciler Meclisi'nin, Fransa, Almanya, Rusya ve Suriye'nin Irak'ın yeniden inşasında her türlü sözleşmenin dışında bırakılmasına ve ABD ile İngiltere dışında diğer Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin şirketlerine de federal kontratlardan para sağlanmamasına ilişkin aldığı kararı unutmayalım. Bugün dünyada ikisi Amerikan, ikisi İngiliz ve biri Fransız, beş büyük şirket petrol piyasasına hakimdir. Ve, dünyada Irak petrolünde gözü olmayan petrol şirketi yoktur. Çünkü, kaliteli olduğu kadar üretim maliyeti ve dünya piyasalarına sunumu açısından karlıdır. Kanıtlanmış 112.5 milyar varille (toplam rezervin 220 milyar varil olduğu iddia ediliyor) dünyanın ikinci büyük petrol rezervi ve dünya doğalgaz rezervinin yüzde 11'i, Irak'ın işgali ile İngiliz ve Amerikan petrol şirketleri olan Exxon Mobil, Chevron Texaco, Shell ve British Petroleum'un (BP) denetimine geçiyor. Batılı petrol devleri 30 yıl önce kapı dışarı edildikleri Irak'a işgalle yeniden dönüyorlar. İş, yalnızca petrolün işletilmesiyle sınırlı değil, şirketler daha pekçok avantajdan yararlanacaklar. Irak'ın günlük petrol üretim kapasitesi 6 milyon varil, ancak bugün bunun yaklaşık yarısı üretiliyor. Önce petrol üretimini tam kapasiteye yükseltecek olan şirketler, on milyarlarca varil düzeyinde bulunan rezervlerin işletme hakkını da elde edecekler. Şirketler ayrıca yeni hükümetle, 'üretim paylaşma anlaşması' (production sharing agreement-PSA) imzalayacaklar. Bu anlaşma sayesinde ulusal vergiden muaf olacakları gibi, petrol kaynakları tükenene kadar çevreyle ilgili yasalar ve diğer ulusal yasaların da dışında tutulacaklar. Böylece 1970'lerden önceki konumlarını daha güçlü bir şekilde yeniden elde edecekler. Bu şekliyle PSA anlaşmaları, sadece Ekvador, Çad ve diğer bazı yoksul Afrika ülkelerinde uygulanıyor. Bu ülkelere Irak da katılıyor... Irak'ta kurulacak olan yönetim, iş ortaklarını seçerken Washington ve Londra'nın sözünden çıkamayacaktır. Ülkenin imarı için nakde ihtiyaç duyulacağından, petrol şirketlerine zorluk çıkarılmayacak ve tüm imtiyazlar kolaylıkla verilecektir. Irak halkı da rahatlıkla ikna edilebilecektir.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.