Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 9 Mai 2012


Baran Adıyaman

Gazeteci yazar Faysal Dağlı ile son zamanlarda Kürt siyasi gündeminde yoğunca tartışılan 'ulusal kongre' tartışmalarının yaşandığı bir dönemde, Kürtler arası yakın tarihin en önemli dramlarından brakuji (iç savaş / kardeş kavgası) tehlikesi' üzerine bir söyleşi yaptık. Dağlı, Kürtler arasında yeni bir brakuji tehlikesi olmadığını söylemesine rağmen, birlik girişimleri ve ulusal kongrenin zorlu bir süreç olduğuna dikkat çekiyor.

-Güney Kürdistan'da 2 Ekim 1992'de başlayan yaklaşık bir ay süren kardeş kavgasına bir gazeteci olarak bizzat tanık oldunuz. Savaşın tüm taraflarıyla görüşme fırsatı buldunuz yaşananları ve ''Birakujî'' adıyla kitaplaştırdınız. Gazeteciliğin ötesinde bir Kürd olarak o dönemle ilgili olarak neler düşünüyorsunuz?

Dağlı: Yakın dönemdeki Kürd iç savaşı veya Kürdçesi ile brakujî sadece bir ay sürmedi. Sözettiğiniz 1992'nin Ekim ve Kasım aylarındaki çatışmalar bu kanlı sürecin belki de en berbad kesiti idi. Ancak öncesinde ve sonrasında brakujî var olmaya devam etti. Ancak bu iç savaş zaman zaman aktörlerin ve faktörlerin değişmesi ile devam etti. Örneğin 1992 savaşında PKK'ye karşı cephe oluşturan PDK/YNK koalisyonu sadece 4 yıl sonra bu kez kendi aralarında savaşa tutuştu.

Daha sonra o döneme dek Kürdistan siyasi yaşamında pek etkinliği olmayan Güneyli İslami güçler, sırası ile YNK ve PDK'ye karşı savaşmaya başladı. Kürdistan, radikal islamcıların yerleşim alanı oldu. Şarezor bölgesi Afganistan'ın Tora Bora bölgesi gibi uluslararası İslami tugayların karargahı haline geldi. Amerika'nın Irak işgalinden sonra bu bölge yeniden Kürt güçlerin eline geçti. Pentogan bu bölgeyi temizlemek için özel askeri harekatlar düzenledi.

Bu felaketler döneminin bir diğer sonucu olarak YNK ile PDK arasında 1996'da başlayan iç savaşa güya ''barış gücü'' olarak müdahil olan ve Koysancak'da iki güç arasında bir ''yeşil hat'' oluşturan Türk birlikleri o günden bu yana Kürdistan'da ve Kürdler onları topraklarından çıkaramıyor. Türk birlikleri hâlâ Güney Kürdistan'da ''barışı'' sağlıyor! Süleymaniye'de başlarına çuval geçirilenler, Behdinan'da, Zaxo, Amediye ve Batufa'daki Türk askeri garnizonları, istihabarat büroları güya Kürdlerin iç savaşını engellemek için oraya gidenlerdir! Ve şimdi ordaki binlece Türk askeri Güney Kürdistan için ciddi tehdit haline gelmiştir ve ordan çıkmamaktadırlar. Yani bu savaşların bir sonucu olarak da yabancı bir ordunun Kürdistan'ın kimi bölgelerini işgali ile de sonuçlandı. Keza İran'ın Süleymaniye bölgesindeki nüfuzu da bu savaşlardan sonra kurumsallaştı.

1990'lı yıllarda silahlı güçleri olan tüm Kürtler birbirleri ile bir dönem savaştı. Tüm bu çatışmalarda sayısız insan yaşamını kaybetti. İç savaşlarda katledilen Kürdlerin yetim çocuklarının sayısı bugün kimi devletlerin nufusundan fazladır.

Daha eskilere gidersek, Kürdçe'de niye ''brakujî'' gibi kavramların olduğunu sorgulamamız gerekecek ve göreceğiz ki son yüzyılın Kürd tarihi işgalci ve dış güçlerin kışkırtması ile bir anlamda iç savaşlar tarihi olarak da gelişmiştir. Bu gerçekliği en iyi dile getiren Kürd folklorudur. Kürdçe şarkılar ve destanların pek çoğu ''brakujî'' temalıdır.
Günümüzde Kuzey ve Doğu Kürdistan'da hakim devletlerin safında olan onbinlerce Kürd milisi Kürt ulusal hareketine karşı savaşmaya devam ediyor. Nisan ayının son haftasında Kuzey Kurdistan'ın Çewlik ve Doğu Kürdistan'ın Pawa kenti yakınlarında gerillalara karşı girişilen askeri operasyonlarda en az 5 Kürd milisi, yani korucu ve 2 gerilla hayatını kaybetti. Bu durum Kürdlerin hâlâ brakujî belasından nasıl muzdarip olduğunu gösteriyor.

Politik olarak sömürgeci rejimlerin safında savaşan milisleri ''Kürd'' olarak, ''bra/kardeş'' olarak kabul edip etmemek sonucu değiştirmiyor. Kürd ulusunun sosyal dokusunda yarattıkları ağır hasarlardan sonra örneğin Güney Kurdistan'daki 1991 ayaklanmasının ve 2000'li yıllarla birlikte ulusal hareketin Hakkari, Şırnak ve Van bölgesindeki genişlemesinin esas dinamiğini de bu milis kesimleri olmuştur. Bu paradoks ayrı bir trajedidir.

Ancak sonuç itibarı ile Kürt hareketinin tüm bu acılı geçmişten önemli dersler çıkardığı görülüyor. Bu nedenle liderler ''Kürd güçleri bir daha asla birbirleri ile savaşmayacaklardır'' diyebiliyor.

-Kim kazandı bu savaşı?

Dağlı: Kürdler kaybetti. İç savaşların kazananları olmuyor. Herkes kaybediyor, herkes büyük acılar çekiyor, bütün bir ulus birbirine karşı birkaç kuşak boyunca öfke, kuşku ve güvensizlikle donanıyor ve bu kuşku ve düşmanlık yapılan bütün barışlara ve anlaşmalara rağmen, saman altında yürüyen ateş gibi harlandığında yeniden tutuşabiliyor.
İşgalin yarattığı travmalar çekilme ile birlikte hafifliyor, ancak iç savaşın hatıraları insanlar ile birlikte günü birlik yaşamaya devam ediyor. Genellikle kendilerini ''katil ve maktul'' olarak tanımlayan insanlar komşu olarak yaşamak zorunda kalıyor. Bu ciddi travma toplum sağlığı açısından negatif bir rol oynuyor.

İç çatışmalar neredeyse tüm ulusların tarihinde yaşanmıştır. Bu çatışma biçimi uluslaşma sürecinin bir nevi çocukluk hastalığı gibidir. Uluslaşma, devletleşme, ortak değerlerin yaratılması ve demokratik kültürün gelişimi ile insanlar aralarındaki sorunları uygar yöntemlerle çözmeyi de öğreniyor. Kürdistan örneğinde bunun en iyi örneği YNK ile PDK arasında gelinen işbirliği sürecidir. ''Gökkube bile yıkılsa bir daha biraraya gelmeyiz'' diyen bir öfkeden, demokratik bir hükümet koalisyonuna gelinmesi tipik bir örnektir.

Öte yandan bu savaşın yarattığı travmaların ve yıkımların sonuçlarını hafifletmek ve bir daha yaşanmasını engellemek için geçmişimizin bu yüzü ile hesaplaşmak, yüzleşmek de önemlidir. Böylesi bir yüzleşme ve hesaplaşma Kürtler arası birliği daha da sağlam bir zemine oturtacaktır.

-Kürdistan Federe Bölgesi Başkanı Mesud Barzani 20 Nisan'da Ankara'ya geldi. Türk devleti PKK ile mücadele desteğini istedi. Barzani Türkiye'nin istediğini yapacak mı? Bugün 90'lardaki gibi yine bir birakujî ihtimali var mı?

Dağlı: Kürt liderleri ve siyasi partileri arasındaki ilişkileri hakim devletlerin kurumlarının yaklaşımları ile değerlendirmek veya bunun üzerinden siyaset veya analizler yapmak veya medya üzerinden konuşmak yanıltıcı sonuçlara yolaçabilir. Barzani'nin ''bundan böyle hiçbir şekilde Kürdler birbirine karşı savaşmayacak'' sözünü esas almak gerek. Ayrıca Barzani, son Türkiye ziyareti sürecinde bir Türk basını klasiği haline gelen asparagas yayınları yalanladı. Türk devleti, siyasi çözüme yanaşmadığı sürece Kürt hareketine karşı hep destek isteyecektir. Barzani veya Talabani'den destek istemelerinin özel nedeni ise Kürdler arası yeni savaşlar süreci başlatmak ve Kürd hareketini iki yakada da zayıflatmaktır. Bununla hem Güney Kürdistan'daki devletleşmeyi akamete uğratmak hem de Kuzey'deki direnişi zayıflatmayı ummaktalar. Ancak Kürd liderleri ve Kürd halkı yeni bir iç savaşa izin vermeyecektir.
Kürd siyaseti, Kürd güçleri Erdoğan'ın hatırına kazanımlarından, iç barışlarından, ortak çıkarlarından vazgeçmeyecektir. Bu anlamda Kürdler arasında yeni bir brakujî tehlikesi olduğu kanısında değilim.
Böyle bir süreci kışkırtıp aradan sıyrılmak isteyen, Türk rejimi ile birlikte hareket eden eski siyasetçi veya marjinal Kürd kişiliklerin çabası da bu durumu değiştirmeyecektir.

-Kürdlerin bugünü ve geleceği için çok önemli olduğuna inanılan ''ulusal kongre'' bugünlerde sıkça tartışılıyor. Ulusal kongre Kürtler için ne anlama geliyor?

Dağlı: Evet son zamanlarda farklı platformlarda Kürd kamuoyunda ‚ulusal kongre' tartışmaları başlamıştır. Yakın zamanda Güney Kürdistan siyasi liderliği öncülüğünde Hewler'de toplanması düşünülen ‚ulusal konferansın' hazırlıklarının sürdüğü veya buna dair beklentilerin olduğu bir dönemde ‚ulusal kongre veya Kürdistan kongresi' tartışmasının başlaması Kürdlerin siyasal birlik ihtiyacını ve belki de mecburiyetini ifade etmektedir. Çünkü Kürd hareketi Ortadoğu'da gelişen ve Kürdistan'daki 4 halkalı kolonyal zincirin kopması ile yeni bir süreçle yüzyüze gelmiştir. Güney Kürdistan'ın bağımısızlığı, Batı Kürdistan'da yeni bir statü olasılığı ve Kuzey Kurdistan'da çözüm süreci tartışmaları ile Doğu Kürdistan'da yeni gelişmlere yol açabilecek İran'a müdahele sesleri, Kürdlerin ‚ulusal kongre' ihtiyacının zeminini ifade etmektedir. Politik konjöktörün uygunluğu bir yana, tarihsel bir dönemece gelmiş olan Kürd hareketinin bu süreçte, geleceğini ilgilendiren stratejik konularda ortak bir akla sahip olması Kürd ulusunun ve hatta Ortadoğu'nun geleceği ve barışı açısından önemlidir.

Öte yanda Kürdler açısından kongre, ulusal güçlerin temsil edildiği ve ortak karar mekanizmasında yeraldığı kurumsal bir örgüt modeli olabilir. Çoğulcu olması icab eden yapısı itibarı ile böyle bir kongre ortak siyasal iradelerin yansıtılması açısından mevcut sorunlarda ulusal tavır alınması konusunda ciddi bir rol oynayabilir.
Dünyanın farklı ülkelerinde Kürdlerle benzer kaderler yaşayan halkların böyle işlev gören kurumları olmuştur. Afrika Ulusal Kongresi, Hindistan Ulusal Kongresi en çok bilinen tarihsel deneyimler olmakla birlikte hala aktif mücadele yürüten Filistin Kurtuluş Örgütü de kongre modeline benzeyen bir örgüttür. Yine farklı halk ve ulusun tecrübelerinde de kongre veya bu rolü oynayan ulusal cephe deneyimleri olmuştur. Kongre ve buna yakın örnekler ulusal sorunların yaşandığı sömürgelerde veya işgal altındaki ülkelerde, ulusun veya işgal altındaki coğrafyanın bileşenlerinin iradelerini yansıtmak açısından bilinen en etkili örgütlenme modelidir.

-Bugün konuşulan ulusal kongre, ilk kongre girişimi mi? Daha önce denemeleri olduysa neden sonuç alınamadı?

Dağlı: Kürdistan'ın yakın tarihinde 1926 ile 1946 yılları arasında faaliyet gösteren ve 1926-1933 arasındaki Ararat direnişini örgütleyen Xoybun, Kurdistan'daki kongre tarzı ilk örgüttür denebilir. Farklı siyasal görüşlerden şahsiyet ve örgütlerin biraraya geldiği hatta Ermenilerin dahil olduğu bir deneyimdir. Xoybun'dan önce Azadi örgütü buna benzer bir girişim olmuştur. 1925'deki sonuçsuz erken ayaklanma nedeni Azadi süreci tamamlanamadan mirasını Xoybun'a devretmiştir. Kurdistan Cumhuriyeti'nin örgütlü siyasi gücü 1946'larda Mahabad'da kurulan ve JK zemini üzerinde şekillenen İran PDK ile aynı yıl Hîwa zemininde şekillenen Irak PDK de her ne kadar parti formatı ile anılan örgütlenmeler olsa da fonksiyonları itibarı ile farklı siyasal görüşler ve sınıfsal kökenlerden insanların ve hatta örgütçüklerin biraraya geldiği kongre özellikleri gösteren siyasi yapılardır. İki PDK'nin de partileşme süreçleri çok sonra tamamlanabilmiştir. Kuzey Kurdistan'da 1970-2000 yılları arasında UGD, Tevger gibi deneyimler de bu modelin prototipleri olarak nitelenebilir.

Güney Kürdistan'da 1980'li yılların sonunda neredeyse tüm Kürt örgütlerinin katılımı ile kurulan ve 1990'ların ortalarına dek varlığını sürdüren Kurdistani Cephe de kongre benzeri bir rol oynamıştır. Güney Batı Kürdistan'da son zamanlarda tüm güçlerin kongreye yakın ortak örgütlenme çabası sürmektedir.
Yakın dönemde ise 1999 yılında Avrupa'da oluşturulan Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) deneyimi yaşanmıştır. İlk başlarda PKK çizgisi dahil, farklı politik çevreler de KNK'ye katılmıştır. Bu girişimdeki katılımın renkliliği ve diaspora ile Kürdistan'ın tüm coğrafyasındaki etkinliği, Kürdistanlı etnik ve dini, ulusal-etnik grupların katılımı ile KNK ilginç bir deneyim olmuştur. Ancak diaspora ağrılıklı olması, yönetiminin ülke dışında olması, ve sonraki süreçlerde farklı grupların ayrılmalarla sonuçlanmıştır.

Kürdistan çok kültürlü, çok dinli, çok etnikli heterojen bir ülkedir. Kürd ulusu da farklı renklerden oluşmutur. Ancak tüm bu mozaik dört yanda her biri farklı olan rejimlerin uygulamaları nedeni ile kültürel ve siyasal olarak birbirinden uzaklaşmıştır. Kolonyalist uygulamalar ulusal kurumların oluşumunu da engellemiştir.
1990'lı yılların başına dek Kürdistan'ın parçalanmış coğrafyası birbirinden izole edilmiş, sonuçta Kürtler arasında yabancılaşma ve parçalanma gelişmiştir. Kürdistan'ın bölünmüş sınırları dört ayrı ordu ve en gelişmiş silah sistemleri ile Kürtlerin dolaşımına yasaklanmıştır. Kürtler arasındaki dolaysız ilişki ancak diasporada veya ülke dışında olabilmiş ancak bu da ülkede karşılık bulamadığı için pek verimli olamamıştır.

Geçmiş süreçte kongre tarzı örgütlenme girişimleri yukarıda anlattığım girişimlerle sınırlı kalmıştır. Ancak son yıllarda bu durum aşılmaya başlanmıştır. Kürd ulusunun ve Kürdistan'ın farklı kütleleri kendilerini biraraya getirecek ortak maddi ve manevi dinamikler yaratmaktadır. Bu dinamikler birleşik Kürdistan'dan ve ortak örgütlenmekten bahsetmektedir.
Diğer uluslar gibi Kürdler de, parçalanmış bir sömürge olan ülkelerini birleştirme ve toprakları üzerinde bağımsız bir devlet kurma hakkını talep etmektedirler.
Kongre tartışmaları da bu ihtiyacın bir sonucu ve yansımasıdır.

-Bugün bir ulusal kongrenin başarılı olma ihtimali nedir ve geçmişe göre hangi şartlar bugün daha farklı?

Dağlı: Yukarıda değindiğim gibi Ortadoğu ve Kürdistan'daki yeni siyasal durum ve hakim devletler arasındaki Kürt karşıtı tarihi ittifakın bozulması ve tüm bölgeyi değiştiren politik konjöktör Kürdler açısından bir ulusal kongrenin siyasal zemininin olgunlaştığına işaret ediyor. Şu anda Kürt güçlerin biraraya gelmesini engelleyebilecek fiziki nedenler kalmamıştır.

Kongrenin toplanabilmesi bile ilk adım olarak kendi başına bir başarı olacaktır. Son zamanlarda Hewler ve Amed'de yapılan çeşitli alanlardaki ulusal konferansların performansına bakılırsa bir kongreden çok şey çıkabileceği söylenebilir. Zamanla ortaya çıkan, örneğin kadıın konferansında ortaya çıkan soruların aşılabileceğini düşünüyorum.
Kürd güçleri, birlikte davranma, biraraya gelme, ortak hareket etme konusunda çeşitli fedekarlıklarda bulunmak zorundadır.

-Kürdistan Federal Yönetiminin bağımsızlığını ilan etme tartışmaları gündemde. Ulusal kongrenin oluşturulması için şartlar bugün mu daha uygun yoksa bölgesel hükümetin bağımsızlığından sonra mı?

Dağlı: Ulusal kongreye duyulan ihtiyaçlardan biri de ilan edilmesi gündeme gelen bağımsız Kürdistan'ın korunması ve güvenceye alınmasıdır. Etrafındaki ülkelerde Kürdistan sorununun çözüm sürecine girmesi, hakim devletlerle yumuşak bir zeminin oluşması Kürdistan'ın bağımsızlığı ve güvenliği hatta demokrasisi açısından oldukça önemlidir. Dolayısı ile Kürdistan'ın dört yanında sorunun çözümü için rol oynayabilecek bir ulusal kongrenin bağımsızlık ilanı öncesi toplanması daha da önem kazanıyor.

Öte yandan bağımsızlık, sadece Güney Kürdistan'ı değil, tüm Kürdlerin yaşamını yakından ilgilendirmektedir. Bağımsızlık ancak tüm Kürdler biraraya gelince gerçek anlamına kavuşacaktır. İsmi bağımsız olan ancak aslında yeni kolonyal bir statü ile bir diğer komşu devletin paryası veya pazarı olmayı ancak Kürdlerin ortak iradesi engelleyebilir. Unutulmamalıdır ki, koşulların zorlamasından dolayı Kürdistan'ın bağımsızlığına onay vermek zorunda kalan komşu devletler, Kürt devletini tanıma karşılığında, devletlerarası hukuk gibi birtakım argümentlerle Kürdleri karşı karşıya getirmeye de çalışacaklardır. Bu nedenle burdaki bir gelişmede tüm Kürdler taraftır ve söz hakkına sahiptir. Bu hakkı kullanmak bir ulusal kongrede daha da anlamlı olacaktır.

-Kürdistan Federal Yönetiminin, ''bizim böyle bir kongreye ihtiyacımız yok, zaten devlet oluyoruz'' gibi bir yaklaşımı olabilir mi?

Dağlı: Güney Kürdistan'ın siyasi liderliği, Kürdistan'ın çıkarlarını koruduğu, savunduğu sürece meşru liderlik olarak kalabilir. ‚Devlet kuruyoruz, ulusal kongreyi, diğer Kürdleri, Kürdistan'ın diğer parçalarını önemsemiyoruz, istemiyoruz' diyen bir liderlik meşru olarak kalamaz. Böyle konuşan, böyle davranan bir iktidar içerde de demokratik kalamaz. Bu durumda iktidar sahipleri bir Kürt baharı bekleyebilirler! Kürdistan halkı ulusal birliğe sırt çeviren muktedirleri seçimlerde alaşağı edecektir. Mayıs ayının ilk haftasında Hewler'de islami motivlerle yapılan ve parlamento ile kimi diğer kurumları hedef alan kalkışmaya baktığınız zaman, yönetimin nasıl bir denge izlemek zorunda olduğunu anlayabilirsiniz.
Öte yandan kongre olgusu sadece G. Kürdistan siyasi liderliğinin inisiyatifine de bırakılmaz. Tüm Kürd güçleri bu konuda eşit taraflardır ve böyle bir kongre ancak ortak irade ile oluşabilir.

-Kongreye hangi partiler dahil olacak? Sadece siyasi partiler mi yer alacak?

Dağlı: Böyle bir kongreye katılımın bir çok teknik prosedürü, formu olabilir elbette. Ancak demokratik bir kongrenin geniş tabanlı ve çok renkli olması gerekmektedir. Böylesi bir kongrenin Kürdistani olması da gerekmektedir. Burda oluşturulacak bir mekanizmada ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermeniler, Asuri-Süryaniler, Türkmenler, Azeriler, Araplar, Mehelmiler, kısaca tüm halkların da katılımı sağlanmalı ve söz hakları ile iradelerine saygı gösterilmelidir.
Mevcudiyetini sürdüren tüm siyasi güçler, belli kriterlere sahip sosyal kurumlar, kimi sivil toplum örgütleri, diaspora, hatta çeşitli dernekler kongrenin kimi aşamalarına katılabilirler. Kimi demokratik ölçüler belirlenerek, bağımsız şahsiyetlerin de katılımı sağlanabilir. Ancak kongrelerin fonksiyonel olabilmesi geniş tabanlı ve ortak iradeye dayanan karar mekanizması oluşturmalarına bağlıdır, aksi takdirde kurumsal bir ortak akıl değil ancak bir toplantı olmuş olur. Kürdlerin bu konuda dikkatli hareket etmeleri, beklenti çıtalarına ve realiteye özen göstermeleri önemlidir.

-Ulusal kongrenin toplanması konusunda, uluslararası konjoktör itibarı ile bir engel var mı? Böyle bir kongrenn uluslararası hukuktaki yeri ne olur?

Dağlı: Böyle bir kongrenin en önemli sonuç ve boyutlarından biri uluslararası platformlarda Kürtler ve Kürdistan'ı temsil etme meşrutiyetini kazanabilmesi olacaktır. Seçimle oluşturulmuş, geniş tabanlı, ortak iradenin yansıtıldığı bir kongre diplomatik alanda meşrutiyet sorununu aşacaktır. Böyle temsil gücü olan bir kurum, Kürdistan sorununun çözümü konusunda uluslararası bir aktör olabilecek ve çözümü hızlandıran bir efekt yaratacaktır. Suriye muhalefetinin kurduğu kongre ve öncesinde Libya'daki muhaliflerin kurduğu kongre ve uluslararası güçler tarafından tanınma ve muhatap kabul edilme süreçleri buna yakın aktüel deneyimlerdir.

-Kürd medyasına ulusal kongrenin gerçekleşmesi açısından nasıl görevler düşüyor?

Dağlı: Medya bir kongrenin toplanması konusunda önemli roller oynayabilecek durumdadır. Halkın birlik talebi medyada tartışmaya dönüştürülmelidir. Kürt meydasının bir kesimi 'ulusal' olamamak, sansürcü zihniyet ve bir kısmının yanlış ellerde olmak gibi handikapları olmasına rağmen bu tartışmada rol almak zorundadır.
Medya kamu çıkarlarının temsilcisi ve koruyucusudur. Kürt halkının birlik olma gibi bir talebi varsa, ulusal kongre bu sorunun aşılması için geçilmesi gereken bir eşik ise, Kürd medyası bu konuda görevini yerine getirmeli ve kongrenin gündeme gelmesi için kamuoyunu hazırlamalıdır.

Ulusal kongre çalışmasının birçok boyutu transparent olmayı ve doğrudan kamuoyunun katılımını da gerektirmektedir. Bu şefaflığı sağlamak, bu konuda fikri olan herkesin açık tartışmalara dahil olmasını sağlamak medyanın görevidir.

Foto: anf
(1990'lı yıllarda Kürt güçleri arasındaki brakujî savaşlarında kaybedilen 10 bine yakın insanın yakınlarının Kürdistan Parlamentosu önündeki eylemlerinden bir kare. Göstericiler kayıp yakınları ile ilgili hükümetten bilgi istiyor.)

ve gocemen bir PS: bu not faysal dagli'nin soylemlerine karsi dusulmus bir not degildir.. peki ya nedir? anlatayim EFE_ndilerime: raportajin sonundaki iki satirlik kayanak gosterimi ve o kaynak gosterimi uzeri yapilan bir belirleme ile ilgilidir! asagiya aktariyorum ve lakirdilarimi da serpistiriyorum! ... ... ... "Foto: anf (1990'lı yıllarda Kürt güçleri arasındaki brakujî savaşlarında kaybedilen 10 bine yakın insanın yakınlarının Kürdistan Parlamentosu önündeki eylemlerinden bir kare. Göstericiler kayıp yakınları ile ilgili hükümetten bilgi istiyor.)" burda kisa ve oz olarak yapacagim lakirdi sudur: ULENG hiç olmazsa guney kurdistan'da çocuklari kizlari ogullari yegenleri bacilari dayilari amcalari babalari teyzeleri BRAKUJÍ denen illet yuzunden katledilenlerin HESAP SORABILECEGI KAPISINI ÇALABILECEGI BIR PARLAMENTOLARI VE KURUMLARI VAR... peki ya onbinlerce binkevir edilen kuzey kurdistanli analarin bacilarin kardeslerin dayilarin amcalarin yegenlerin yakinlari kimin kapisini çalacak? hangi kurumun? utanin! bari bu konuda durust olun! bari bu konuda size hakaret ve kufur etmek zorunda birakmayin insani! utanmaz-arlanmaz assagilik mahluklari sizi! bu son sozum ANF diye etiketlendirilen karanlik kontra olusumda çalisan canli varliklar ile ilgilidir.. faysal dagli ile alakasi yok! duyrulur... ... zirt-vede-pirt mahlas degistiren bir KURD!

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.