Değerli Newroz.Com okuyucularına!!
Kısa bir süre önce Kürdistan Forum'da Canbek arkadaş Kürd liderlerine ilişkin bir tartışma başlattı.
Bir çok arkadaş farklı biçimlerde o tartışmada yer aldı.
Bende bir kaç yorumla o tartışmaya katıldım.
Aslında tartışma son yüz yıl boyunca Kürd hareketine önderlik eden kadrolara kadar yayılan bir zemindeydi. Daha sonra Qasimlo ve Şerefkendi hariç diğer Kürd liderleri konusunda ortak görüşler şekillenmeye başladı. Yani geçen yüzyılın başında Kürd hareketine önderlik eden kadroların liderlikleri konusunda ortak bir tutum oluştu.
Canbek arkadaş, kanlı İran rejimleri tarafından bir çok Kürd liderlerinin „görüşmeler esnasında öldürüldüklerini“ , Qasimlo ve Şerefkendi'nin bu tarihsel tecrübeden „ders almadıkları ve böylelerinin lider olamayacağı“ anlamında bir şeyler yazmıştı.
Gerçekten de Qasimlo lider değilmiydi? Lider olmanın kriterleri neler? Liderler hata yapmaz mı?
Dünyanın her tarafında çeşitli tarihsel dönemlerde ortaya çıkan ve toplumların yaşamında önemli rol oynayan şahsiyetler vardır. Bu şahsiyetler ciddi işler yaptıklarından dolayı hatalarda yapmışlardır. Fakat, hiç kimse bir liderin canına mal olan bir „hata“dan dolayı o lideri liderlikten çıkarmaz.
Demokratik Kürdistan Cumhuriyeti(1946) döneminde çocuk yaşlarda mücaleleye katılan, siyasi faaliyetleri yanı sıra Paris, Prag ve Bağdat üniversitelerinde Kürd teması temelinde öğretim görevlisi olarak çalışan, Kürdçe'nin farklı lehçeleri dahil olmak üzere Türkçe, Farsça, Arapça, Rusça, Çek ve Slovakça, Fransızca ve İngilizce gibi yabancı dilleri bilen ve bunların hepsini Kürd davası için angaje eden, Kürd kadro ve liderleri içinde genel Kürd davasına en çok dost kazandıran Dr. Qasimlo lider değilse kim liderdir?
.(Dr.Qasimlo'nun yaşamına ilişkin yazacağım) Tarih boyunca bildiğimiz Kürd liderleri içinde farklı kültürlerle en çok kaynaşan ve içselleştiren Kürd lider Dr. Qasımlodur.. İnsanlarımız hep „ Batı tipi liderlerden“ söz ediyorlar, belki bu tipin içini en iyi doldurabilen Kürd lideri Dr. Qasimlodur.
O, kırk yıl boyunca bir dizi tuzaktan ve suikasten kıl payı kurtuldu.. Genel de Kürdistan'da ve özellikle de Doğu Kürdistan'da İran rejimleriyle ilişkiler patlayıcılarla olan ilişkilere benziyor. Patlıyıcalar üzerine çalışan herkes e söylenen bir söz var: „İlk hata, son hatadır“ diye..
Var sayalım ki Dr. Qasimlo „ilk ve son hata“sını yaptı ve kimsenin değil kendi canına mal oldu..
Bu „hata“ Dr. Qasimlo'nun Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinde oynadığı liderlik rolunu azaltabilirmi? Acaba bu „hata“ bu liderlik pozisyonunu daha da güçlendirmedi mi?
Önce sözü Kürd ve yabancı akademisyenlere ve politikacılara bırakalım..
Bugün Prof. Dr. Maruf Xaznedar'ın Dr. Qasimlo'ya ilişkin anılarını çevirerek aktaracağım.
Saygılarımla
Dr. Qasimlo ile 1959 yılında Bağdat'daki ilk karşılaşmamız:
Dr. Qasimlo ile ilk karşılaşmamız ve tanışmamızla birlikte ellimde hiç bir belge ve veri olmamasına rağmen aklımdan iyi bir insanla karşılaşma duygusu doğdu. Benden onunla gelecekte arkadaş olma arzusu doğdu. Onun arkadaş olmak beni mutlu edecekti.
1959 yılıydı ve ben Kerkük'te yaşıyordum. Fakat Bağdat'ta gidip geliyordum. O dönem Bağdat'ta gitmiştim. Bir gün öğleden önce Bağdat'taki Eğitim Bakanlığına bağlı „Kürdçe Eğitim ve Öğretim Kurumu“na uğramıştım. Bu kurum Kürdler için yeni oluşturulmuştu.. 14 Temmuz 1958 askeri devriminin kazanımlarından biriydi. Bir oturum esnasında Dr. Sıdıq Etroşi, beni yaşıtlarımdan bir genç ile tanıştırdı. Bu genç „Abbasi Enweri“ydi.. Uzun yıllar sonra 1965 yılında Avrupa'da „Abbasi Enweri“ bana Kekecan : „benim asıl ismim Abdulrehman Qasimlodur“ dedi.
Dr. Qasimlo Bağdat'ta olduğu zaman iki defa daha görüştük. Böylelikle Dr. Qasimlo tamamiyle gönlümde yer edindi. O dönem ve şimdide siyaseti günlük meslek olarak seçenlerle yıldızım pek barışmıyor. Fakat Dr. Qasimlo ile böyle olmadı. Baştan itibaren benim için açıktı ki Qasimlo canı gönülden zamanını siyasete ayırmış ve aktif biriydi.( İran Kürdistan Demokrat Partisi aracılığıyla)
Gerçi öğrenciydi, öğrenmek istiyordu. Her şeyi, dilleri, bilimleri, edebiyatı ve ulusal kültürünü vs... Bağdat'ta görüştüğümüz o bir kaç gün içinde bir birimizden haberdar olmaya karar verdik. Hiç olmasa dünyanın neresinden olursa olalım, mektuplar aracılığı ile birimizin durumundan haberdar olalım diye..
1960 yılında Berlin'de Kürd Öğrencilerin Kongresi:
1960'da Berlin'de Kürd öğrencilerinin Kongresi toplandı. O dönemler Berlin Doğu ve Batı diye ikiye bölünmüştü. Fakat, hala Berlin Duvarı inşa edilmemişti.
Bu Kongre, Kürd Öğrencilerinin en büyük kongrelerinden biriydi.
Avrupa'da okuyan Kürdistan'ın tüm parçalarından öğrenciler katılmıştı. Hata İran Şah yönetimi siyasi ilticacı olan Türk Kürdlerinden „İhsan Nuri Paşa“ya misafir olarak Berlin gelip kongreye katılma izni vermişti. İhsan Nuri Paşa'nın yanına da bir Sanandajlı ve diğeri ise Mahabadlı iki Kürdü refakat olarak göndermişlerdi.
Bana mutluluk veren yakınen tanıdığım iki kişi daha gelmişti.. Biri Çekoslovakya Kürd öğrencilerini temsilen gelen Abdulrehman Qasimlo; diğeri ise Paris'ten gelen Dr. Kamuran Bedirxandı. Kürdistan'ın farklı parçalarından gelen ve Kongreye katılan öğrenciler arasında kardeşçe bir ortam vardı. Kürdler böyle huzurlu bir ortamı çok ender yakalıyorlar. (Fakat, ne yazık ki bu kurum fazla sürmedi.)
Kek Qasimlo'nun rolü büyüktü. Çünkü, onun aktiviteleri, görüşleri yaşından çok daha büyüktüler. Onun Kürd öğrencilerinin faaliyetlerine katılımı çok aktifti. O dönemler İran ve Türkiye Kürd öğrencileri çok az olmalarına ve Irak Kürd öğrencileri çoğunluğu teşkil etmesine rağmen Qasimlo'nun önemliydi.
O 10 gün boyunca Berlin'de Qasimlo ile birlikteydik. O süreçte Qasimlo'nun düşüncelerini, ahlakını ve eğilimlerini daha iyi anladım. Benim için açık bir şekilde ortaya çıktı ki, bu öğrenci yalnızca siyasi bir şahsiyet ve illegal bir partinin üyesi değil, aynı zamanda okuyan bir insan, aydın ve edebiyat zevki olan bir şahsiyettir. Eğer var olan akademik taraflarına ve ulusal kültürüne önem verirse belli başlı bir uzman oldur. Bu arada mektuplarla ilişkilerimizi sürdürelim yönünde karar verdik.. Bu arada kendisine 3 ay sonra yani önümüzdeki sonbahar da Moskova'dan Saint Petersburg(eski Leningrad)e taşınacağımı ve yeni adresimi kendisine göndereceğimi söyledim.
1961 baharı Saint Petersburg da :
Saint Petersburg Doğu Bilimler Akademisindeki yüksek eğitimimin üzerinden kısa bir zaman geçmişti ki, bir sabah Akademinin Sekreteri beni arıyarak bir Kürd misafir olarak Saint Petersburg'a gelmiş, Astorya hotelinde kalıyor ve seni sordu dedi. Bu hotel bu şehrin en eski ve en büyük hoteliydi. Yaklaşık 200 yıl boyunca Çarlık Rusyasının başkentinde hizmet veriyordu. Ben gelen misafirin tanıdığım 3 yada 4 kişiden biri olduğunu düşündüm.. Bunlardan biri de Qasimlo'ydu. Hemen Astorya hoteline doğru yola düştüm.. Çünkü, bu hotel Akademimize yakındı. Qasimlo'yu gördüğümde sevinçten uçuyordum. Birbirimize sarılıp öpüştük ve ben kendisine „Kak Qasimlo sen siyasi bir insansın, özel iş ve görevler için gelmişsin.. Rıca ediyorum bana söyle kaç günlüğüne gelmişsin ve benim payıma kaç gün düşüyor?“ dedim.
Dr. Qasimlo: „ 3 gece kalacağım. Bir gün ve bir gece sana düşüyor. Sonra Mosokava'ya gideceğim.“ dedi.
İlk işimiz birlikte Yüksek Araştırmalar Akademi'sinin öğrenci yurduna gitmek oldu. Ben orada ikamet ediyordum. Öğrenci yurdunda Mahabad'da kalan ve Kürdçe bilen İran Azerbeycan'dan biride vardı. Bu İranlı Azeri ile Qasımlo benim odamda karşılaşıp tokalaştılar.
Qasimlo bana dönerek: „ Bu Asker Suleymandır. Komela döneminde (Demokratik Kürdistan Cumhuriyeti ve İran Kürdistan Demokratik Partisi kurulmadan önce oluşan Komela JK kastediliyor) bizimle birlikte gençlik örgütündeydi. Kürdistan Cumhuriyeti yıkıldıktan sonra Sovyet Azerbeycan'a geçti.“ dedi.
O dönemler Askeri Baku'da yaşıyordu. Yüksek Tarih eğitimi için Saint Petersburg'a gelmişti. Qasimlo'nun meşhur Armitaj müzesini ziyaret etmek için sadece iki saatı vardı. Biz birlikte müzenin o dondurucu ortamında iki saat kaldık.
Benim kaldığım Michalovik Yurdu ile Armitaj müzesi çok yakındı. Qasimlo zevkle başını salıyarak : „Sen çok mutlu olmalısın. Her gün başından sonuna kadar Armitaj'ın kapısının önünden geçiyorsun“dedi.
Armitaj'ı ziyaret ettikten kısa bir süre sonra Doğu Bilimler Akademi'sindeki Kurdoloji bölümünü ziyaret etti. Oradaki bilim adamlarıyla tanıştı. Özel olarak bölüm başkanı Qanatê Kurdo ile tanıştı. Bu kadar dar zaman içinde Qasimlo Çaykowski'nin „Sone Gölcülüğü“ adlı balesini görmek istiyordu. Qasimlo: „eğer burada yada Moskova'da onu görsem çok iyi bir iş olur. Fakat, çok zor bir iştir. Çünkü, her zaman gösterilmiyor ve ayrıca billet bulmakta çok zor“ dedi.
Bende kendisine: „Eğer bu gece bu Bale gidersek ne dersin?“ dedim.
Qasimlo: „Bu şakadır. Olamaz“ dedi.
„ya olursa“ dedim.
Qasimlo: „Sen Kureşçev misin?“ dedi.
Bende gülerek „öyle“ dedim.
Qasimlo Saint Petersburg'a gelmeden 2 ay önce ben o Bale için iki bilet almıştım.. Qasımlo benim yanıma geldiği zaman söz konusu olan Bale oynuyordu. Biz ikimiz birlikte Saint Petersburg'un Büyük Tiyatro'sunda romantik ve duygulu bir Bale seyrettik. Politikacılarda böyle hakiki ve yüksek sanat tadına sahip insanlar çok ender çıkar.
Fakat, gerçekten de Dr. Qasimlo bilinçli mücadeleci, çalışkan, alim, yazar ve sanatı seven bir insandı. O, kendi pratik özel yaşamında bunların her birine yer ayırmaya ve yerlerini tespit etmeyi biliyordu.
1968'den 1970'li yılların başında Bağdat:
1968 yılında tümden Bağdat'ta geri döndüm. Bağdat Üniversite'sinde Kürd Edebiyatı üzerine öğretmenliğe başladım. Qasimlo da Bağdat'taydı. Kuşkusuz yoldaşlarıyla birlikte siyasi aktiviteler içindeydi. Yoldaşlarıyla birlikte partilerinin merkezi faaliyetlerini Bağdat'ta taşımak istiyorlardı. O dönem özellikle de Irak merkezi hükümetiyle Molla Mustafa Barzani önderliğindeki Kürd Devrimi arasında imzalanan 11 Mart 1970 Antlaşmasıda Qasimlo ve yoldaşlarının işlerini daha da kolaylaştırıyordu..
Devam edecek
Çev: Aso Zagrosi