Sözünü ettiğim Osman Paşa Sultan Abdulhamid döneminde kurulan Hamidiye Alaylarının meşhur paşalarındandır. Bazı kaynaklara göre bu aile Osmanlılar tarafından Êzidî Kürdlere karşı yapılan kıyımlardan sonra bölgeye sürgün edilmiştir.(konumuz olmadığından geçiyorum)
Osman Sebri'nin anlatımlarına göre eğer amcası Şükri bölgeye gelir gelmez hareketi başlatmış olsaydı, 20 bin cıvarında insan silah altına alabilirdi ve bunlardan 8 bini zaten eğitimliydi. Osman Sebri bu gelişmeyi anlatırken kendisinin hemen harekete geçmesini isterken, silahı ve kanı sevmeyen amcası oğlu Necmedin'in daha etkili olduğunu yazıyor.
10 gün arada  geçiyor  verilen  sözlere  rağmen  aşiretlerden  bir  kıpırdama  yok.
Türk  ordusu   bölge    giriyor ve     Mirdes   aşiretinin   sınırlarına  kadar  varıyor.
Osman  Sebri       erken davranmakla    aşiretleri   devlete  kaptırdıklarını ve  ordu  kendilerine  yaklaştığı  zamanda     küçük  bir  savaşçı  grubunun  dışında  çevrelerinde  kimsenin  kalmadığını  söylüyor.
Mirdesi aşiretinin liderleri dağa çıkmaya karar veriyorlar. Bu arada Şükri Ağa kadın ve çocuklarını yardım istediği aşiret reislerine bırakmak istiyor.
Osman   Sebri    Şükri  Ağa'ya   „ bir  şeyimizi kaybetsek de , seni kaybetmiyelim. Senin  varlığın  bizim için büyük bir  umuttur“...     diyor ve ekliyor „ ailelerimizi  alıp  Suriye'ye  geçelim“  diyor.
Bu  tartışmalar esnasında   Şükri  Ağa „  aşiret  liderlerinin sözlerine kanarak  beklemekle yanlış yaptım, hemen vurmalıydık“  diyor. 
Fakat,  Şükri Ağa     ülke  topraklarını   terketmek istemiyor ve  „istedikleri anda
 Suriye  geçebileceklerini“  söylüyor.
Osman Sebri, „ yanlış akılla, ölü umutlarla ailelerimizi saklamak için zayıf dostlara teslim ettik ve dağlarda gizlemeye gittik“ diyor.
Osman Sebri'nin anlatımlarına 2 ay boyunca „amaçsız ve düşüncesiz bir şekilde dağda dolaştık“ diyor.
Bu arada devlet Osman Sebri ve amcaları hakkında tüm gereken bilgileri alıyor. Çocuklarının nerede olduğunu da dahil.. Ayrıca aşiretlerin bir çoğuda devlete dost olmuştu. Ayrıca devlet Osman Sebri'nin ve her iki amcası olan Şükri ve Nuri ağalarının mal, mülk ve arazilerinede el koyuyor.
Osman Sebri devlet bölgeye yerleştikten sonra çeşitli insanlar aracılığıyla bize haber gönderiyor ve çeşitli vaadlerde bulunuyordu, diyor. İlk önce Osman Sebri'ye bir haber gönderiyorlar „gel teslim ol!! sana iyi davranacağız“ diyorlar. Osman Sebri bunlara kendi söylemiyle „çok sert bir cevap“ veriyor. Daha sonra aynı metodu Osman Sebri'nin amcası oğlu Necmedin'e ve iki amcası olan Şükri ve Nuri'ye uyguluyorlar.
Mirdesi önderleri dağa çıkmadan önce ailelerinin bir kısmını Rişvan aşiretinin lideri Haci Bedir Ağa'nın kardeşi Zeynel Ağa'ya, diğer kısmınıda Gewozi aşiretinin reisi Bedir Ağa'ya emanet ediyorlar.
Bölgedeki Türk ordusunun komutanı bir dizi çabadan sonra artık umutsuzluğa kapılıyor. Mirdesi reislerinın çocuklarını nereye bıraktıklarını biliyor. Türk komutanı Bedir Ağa'ya ve Zeynel Ağa'ya haber gönderiyor : „ eğer bu çocuklardan biri kayip olursa yada Mirdesi reislerine verilirse, onların yerine sizin ailelerimizi ve çocuklarınızı sürgün ederiz“ diye tehdit ediyor.
Osman Sebri biz bu haberi aldıktan sonra önümüzde iki yol kalmıştı diyor.
Birincisi,  ailelerimizi  bu iki aşiretin denetiminden    zorla    çıkarmak  ve ülkeyi  terkettmek,
İkincisi,  teslim  olmak, diyor.
Osman Sebri'nin anlatımlarına göre 3 gün bu mesele üzerine konuşuyorlar.
Osman  Sebri ve  amcası Nuri  Ağa   birinci  yolu  seçiyorlar. Yani  ülkeden   ayrılmayı.  Necmedin  ise  ikinci  yolu. Şükri  Ağa uzun süre   iki  yol arasında     ve kararsız kalıyor.  Fakat 3.günden  sonra  Şükri Ağa'da   birinci yolu  tercih ediyor.
Osman  Sebri   at, katır ve  diğer bazı  hazırlıkları  yapmak  için   gruptan  ayrılıyor. 3  gün  sonra   randevu  yeri olan  Honi   köyüne  geri geldiği zaman    amcası Nuri'den  başka  kimseyi bulamıyor.
Nuri  Ağa,    Şükri Ağa'nın  gidip teslim  olduğunu  söylüyor.
Nuri  Ağa'nın    Şükri  Ağa'ya  anlatıklarına   göre   Osman  Sebri     hazırlıkları    yapmak için    gittikten sonra  Necmedin   yurt dışına  çıkış meselesini  yeniden  gündeme getiriyor.
Necmedin  Şükri Ağa'ya  „  Hükümetin   Zeynel ve Bedir Ağa'yı  ailelerini  sürgünle  tehdit etmesinden sonra,  kolay   bir şekilde   ailelerimizi  geri vermezler. Çocuklarımızı almak için    onları  vurmamız gerekecek.  Sen buna  inanıyormusun“  diye  soruyor.
Şükri Ağa, Necmedin bu söylemi karşısında düşüncesinden vaz geçiyor ve Türk komutanına teslim olacağına dair haber gönderiyor. Şükri Ağa, eğer Osman'dan vaz geçerseniz ben ve kardeşim Nuri teslim olacağız, diyor. Türk komutan d bu öneriyi kabul ediyor.
Osman Sebri amcası Nuri'ye „ Şükri amca niye beni beklemedi?“ diye soruyor.
Nuri „ seni   gelmeden  gitmek  istiyordu“  diyor ve  Necmedin'de  Şükri ağa  teslim  olduktan  sonra  bizden  ayrıldı  diyor!!!!
Şükri   teslim   olmadan  önce  Nuri'ye    sen de  Narince   köyünün yakınlarına  gel,  haber  gönderdiğimde   gel teslim   ol, diyor.
Osman  Sebri   askerler   Şükri  Ağa'ya   kelepçe  takmamışlardı.    Şükri Ağa'da     haber  gönderdiğinde    Nuri'de     indi  ve  teslim oldu  diyor.   Osman  Sebri   bir  dönem daha  dağda  kalıyor.  Nuri'nin  teslim olmasından    iki sonra  Türk askeri   bölgeyi terkediyor.   Osman  Sebri „ benden vaz geçtiklerini   düşünerek  dağdan indim,  aile ve çocukları  toplayarak yeniden köye  yerleştik“  diyor.
Bu arada  şunu vurgulamaktan  yarar var.  Şükri Ağa  teslim   olmadan  bir  kaç  gün  önce    Türk  Komutanı   Zeynel Ağa'yı ve   Bedir Ağa'yı  Mirdesi'lerin  ailelerini  sakladıklarından  dolayı    tutukluyup  Malatya'ya  gönderiyor.
Osman Sebri'nin anlatımlarına göre „Zeynel ve Bedir Ağa Malatya'ya vardıkları zaman Bedir Ağa hemen Türk komutanına çıkıyor ve bizim tüm sırlarımızı ona anlatıyor.“ diyor.
Şükri ve Nuri Ağalar tutuklandıktan sonra İstiklal Mahkemesi Osman Sebri'yi, dayısı Haci'yi, amcası oğlu Necmedin'i ve daha 11 kişiyi mahkemeye çağırıyor.
Ayrıca Şükri Ağa'yı Urfa'dan kaçırma suçundan Cewherzade Haci Ömer'ide tutuklamışlardı.
Osman Sebri ve yukarıda isimlerini andığım Mirdesileri Malatya'ya kadar kelepçesiz götürüyorlar. Malatya ve Elazığ arasında ise kelepçeli.. Osman Sebri bu arada kendilerine yapılan eziyetleri uzun uzun anlatıyor.
Osman Sebri cezaevine koydukları bölümde 1925 devrimine katılan Şeyh Emin ve arkadaşları ile karşılaşıyor ve bir süre sonra Şehy ve altı arkadaşı idam ediliyor.
Osman Sebri'nin doğru dürüst ifadesini almıyorlar. Malatya'ya getildikleri zaman bir komutan Osman Sebri'ye „ Sen Şükri amcanı kaçırmadığını ve onunla dağda gezmediğini söyleyebilirmisin?“ diye soruyor.
Osman Sebri'de  „hayır“  diye   cevap veriyor.
Ve  komutan  „burayı imzala“  diyor .
Osman Sebri Diyarbekir cezaevinde olduğu zaman yapılan Cemile Çeto ve Silopili Uzer Ağa'nın makkemelerinden uzunca söz ediyor.
16 Mirdesi 15 Haziran 1926 yılında İstiklal Mahkemesine çıkıyorlar. Cemile Çeto'nun darağacında salanan bedeninin kenarından geçerek mahkeme salonuna giriyorlar.
Mahkeme Başkanı Hacim Mihyeddindir. Yardımcılarından biri o Awni ve diğeri ise Osman Sebri'nin söylemiyle „anasına kavatlık yapan“ Kürd asılı Ali Saib Beydi.
Mahkeme  katibi   sayfalık   iddianemeyi  okumaya başlıyor.
Osman  Sebri:    „iddianeme de    amcam  Şükri'nin  Elazığ   hapishanesinde    firar  meselesini  nasıl planladığını, benim  tarafımdan  nasıl kaçırıldığını,  arkadaşları  ağalar tarafından  nasıl  kandırıldığını ve özellikle   Osman Paşa'nın  oğlu Bedri Paşa'nın  nasıl  her  şeyi komutana  aktardığını,  amcamın   bölgede  var  olan  büyük  etkisinden  söz etti“  diyor. 
Mahkeme Başkanı Şükri ağaya : „Görüyorsun Şükri Ağa!!!! Sen Elazığ'da mahkum olduktan sonra şimdiye kadar neler yapmışsın.. Her şey raporda uzun uzun anlatılıyor. Sen bunlardan hiç bir şeyi inkar edebilirmisin“ diye soruyor.
Osman Sebri „her şeyin doğru olduğunu ve hepsini Bedir Ağa'nın anlatımlarına dayandırmışlardı. Amcam ona ne söylemişse her şeyi Türk komutanına anlatmıştı.. Yalnızca Hasan Hayri'nin ismini unutmuştu.“ diyor..
Mahkeme Başkanı'nın sorusuna karşılık Şükri Ağa kısa bir savunma yapıyor . „Raporu yazan komutanın komutan hikaye yazarı olduğunu..... Osman Paşa ailesiyle sorunları olduğunu, Bedir Ağa'da bunu komutana söylemiştir. Sen bu yapılan şeyden bir terslik görmüyormusun“ diye cevapliyor.
Daha sonra Şükri Ağa'nın bir ayaklanmayi örgütlemeye çalıştığı yönünde raporlar okunuyor.
Bu arada   Mahkeme Başkanı   Osman  Sebri'ye    Amcasının  kaçırılması  konusunda  bir  soru soruyor.  Osman  Sebri  amcasını  zorla  kaçırdığını  söylüyor.
Fakat, mahkeme başkanı    Urfa'daki    kaçırma  olayına  ilişkin  detayları  biliyordu.
Çünkü  Osman Sebri   kaçırılma  olayını  detaylarına  kadar  örgütledikten sonra     Haci Bedir Ağa'nın   sarayında    onu bekliyor.  Şükri  ağanın  kendisi  saraya  geliyor.
Mahkeme Başkanı „sen onun ayaklarını uzaktan zorla hareket ettiriyordun“ diye alay etmeye çalışıyor.
Ayrıca Mahkeme Başkanı Elazığ'daki Hasan Hayri ile birlikte devrimin temelini atma ve Malatya'da aşiretleri isyana çağırma gibi sorularıda gündeme getiriyor ve sorular soruyor.
Cevaplardan sonra Savcı idamlarını istiyor.Mahkeme Başkanı Şükri Bey'e son sözünü soruyor.
Şükri Ağa: „ Sureyya beyin söylediklerinin hepsi kanuna aykırıdır. Ben onun söylediklerinden kanun temsilcisinden ziyade, kinli bir düşman görüyorum. Ben her ne kadar kanun okumamışsam da Sureyya Bey söylediklerinin kanunla ilişkisi yok. Yeni kanun tatbik edilmesine 14 gün hala var, o bu kanunu bizim üzerimize tatbik ediyor ve ona göre ceza istiyor. Sureyya Bey bana düşmanlık yapıyor. Söylem düşmanlığa yetmiyor“ diyor.
Mahkeme Başkanı aciz oluyor ve Şükri Ağa'nın konuşmasını keserek „ He Şükrü Ağa!! Sen Mirdesi dağlarında değilsin!!! Burası İstiklal Mahkemesi. Gözlerini aç ve önünü iyi gör! Diyor.
Şükri Ağa: „Gözlerim açıktır. Fakat, elim boş. Hiç bir şey umrumda değil, ne yaparsanız yapın“ diyor.
Mahkeme heyeti karar vermek! Için geri çekiliyor.
Ve karar:
Sonuçta Mahkeme Şükri ve Nuri ağalara idam, Osman Sebri'de dahil diğerlerin her birine 6 yıl ceza veriyor.
Devam edecek.
Aso Zagrosi
        
    
      
      
      
Cemilé Çeto üzerine