Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 12 December 2008

Diyarbekiri, Mazlumu, Hayri' yi Özledim

Evet Diyarbekır bir cehennemdi.
Bugün yaşananları duydukça ben Diyarbekır cehennemini özlüyorum.
Diyarbekır cehennemini cennete çeviren kahramanların direnişlerini özlüyorum.

Yirmi altı yıl oldu zoraki sürgünüm.
Hergün Diyarbakır'ı yaşıyorum.
Mazlumların Hayrilerin gürleyen sözleri kulaklarımda çınlıyor.
Gencecik hayallerini görüyorum.

Sevgili Hayri,

Yağmurlu bir günde vekaletlerinizi almak için zindana gelmiştim.
Yağmur altında saatlerce bekledim.
İmza için içeri götürülen vekaletleri getirmesi
için dış kapıda nöbetçi olan askere rica ettim.
Nöbetçi asker bana doğru geldi, bana bir tekme vurdu,
tek kelime söz etmeden yerine gitti.
Bu tekme askerin bana ilk selamı oldu.
Zindandaki ilk görüşmemizdeki kararlı tavrın,
anlam yüklü vurgulu sözlerin hala kulaklarımda çınlıyor.
Zindandan ayrılırken dünyanın en ağır yükünün sırtıma bindiğini düşünüyordum.
Sömürgeci mahkemedeki hakırışlarına,
ölüme meydan okuyan tavrına,sömürgeciliği,
Kemalizmi yerden yere vuruşuna tanık oldum.
Ve ben kefeni başıma sarmaktan başka yol bulamadım.

11 Ekim 1981 de seninle görüşmek için zindana gelmiştim.
Yakalayın komutu üzerine eli silahlı süngülü askerler beni çembere aldı.
Zindanın baş zebanisi Esat Oktay kollarıma kelepçe taktı,polislere teslim etti.
Polis işkencesinde yedi günde işimi bitirdiler.
Yerden kalkamaz oldum.
Vurdukça konuş diyorlardı.
Tek kelime söz etmedim.Askeri savcılık ve mahkemedeki
durum tamda Türk sömürgeciliğine yakışan bir komediydi.
Beni Rahmetli Mehmet Karasungur diye tutukladılar.
Mustafa Kemalin ölüm yıldönümü olan
10 kasımda beni ring ile zindana götürdüler.
Baş zebani Esat Oktay elleri parkasının ceplerinde
zindan kapısında sırıtarak beni bekliyordu.
Suratıma sert bir yumruk vurdu:
"Hoş geldin" dedi.
Gerisini sen de biliyorsun.
Yanıbaşınızdaki bölümde bir ay boyunca
sürüler halinde gelen vurdu giden vurdu.
Boklu hücreler, çıplak sırtımda ateş yakmalar fayda etmedi.
Onlara boyun eğmedim.
Onların bilmediği bir gerçek vardı.
Ben çoktan kefeni başıma sarmış ölümü bekliyordum.
Çenem dişlerim, el parmaklarım kırılmış, tulum gibi şişmiştim.
Direnişlerinize leke sürmemek için avukatınız olarak bende direndim.

Bir ölü gibi beni senin Mazlumun Mehmet Şenerin
tutulduğu dördüncü kat birinci hücreye koydular.
Hücre kapısını kapatıp gittiler.
Nereye konulduğumu bilmiyordum.
Ölü bedenime can veren Celalettin diyen bir ses duydum.
Bu sesi tanıdım.Senin sesindi.
Ölümü beklerken yanınızda kendimi cennette hissettim.
Xeyri diyen Mazlumun sesini duyuyordum.
Hücreme yakın olan Celalettin Delibaş yeni gelene: "Sen kimsin?" diye seslendi.
"Benim Celalettin" dedim.
On dakika sonra sizin büyük icadınız,
ipe bağlı kurye torba hücremin önüne düştü.
Sömürgecilerin bir oyunu sandım.
Torbaya baka kaldım.
Celalettin yine seslendi.
"Abi torbayı içeri çek, içindekileri al torbayı bırak" dedi.
Torbayı Hücremin demir parmaklılarının arasından içeri çektim.
Torbanın içindekilerini aldım.
Dolu gelen kurye torba boş olarak geri gitti.
Kurye torbayla giymem için yün bir kazak,
yaralarıma sürmem için bir tüp merhem,
boş bir kağıt, bir kalem ve senin yazılı pusulan gelmişti.
Pusulanı dikkatlice okudum.
Her sözün yaralarıma merhem olmuştu.
Beni yücelten sözlerin beni duygulandırmıştı.
Son cümlende "Sana karşı çok kızgınlar.
Ölüme, hertürlü sonuca kendini hazır tut.
Pusulayı okuduktan sonra imha et" demiştin.

Ellerim şiş,prmaklarım kırıktı.
Gelen boş kağıda zorlanarak eğri büğrü cevap yazdım.
Sorduğun sorularuların cevaplarını yazdıktan
sonra son cümleyi "Ölümden korkmuyorum.
Canım size feda olsun" şeklinde yazmıştım.
Yazdığım cevabi pusulayı yine kurye torbayla sana göndermiştim.
Yanınızda tutulduğum süre içinde
kurye torba kanalıyle devamlı haberleştik.
Mahkemeye her gidiş gelişlerde hücremin
önünden geçiyordunuz.
Hiç bir zaman yüzüm duvara sırtım size dönük olmadı.
Sana Mazluma Şenere doyasıya baktım.

Yanınızda moralim iyi huzurluydum.
Sömürgeciler bunu farkettiler.
Beni ordan alıp yanı başınızdaki hoş geldin
bölümünde dördüncü kat üçüncü hücreye koydular.
Pazar demediler tatil demediler
gece gündüz sürüler halinde saldırdılar.
Artık acı hissetmiyordum.
Sanki vucuduma narkoz verilmişti.
Bir ay sonra beni ordan aldılar, otuz sekizinci koğuşa koydular.
Gücüm takatim kalmamıştı.
Yerlerde yatıyordum.
Bu haldeyken Mazlumun şahadetini duydum.
Olduğum yere yığıldım.
Sağnak yağmur gibi ağlamaya başladım.
Kontrölümü kaybetmiştim.
Dersim dilinde bir ağıt söyledim.
Ardından Dörtlerin eylemi.
Bütün bunları kaldıracak gücüm takatim kalmamıştı.
4 Haziran 1982 günü mahkemeye çıkardılar.
Beni yargılayan heyetin sivil duruşma hakimi
hukuk fakültesinden arkadaşımdı.
Kardeşim olan avukatım savunmasiyle,
mahkemeye sunduğu belgelerle komplo net nolarak ortaya çıktı.
Tahliye oldum.
Tahliye olmama rağmen 14 Temmuz 1982 gününe kadar beni zindanda tuttular.
14 Temmuz günü mahkemeden dönen bir arkadaş
senin ölüm orucu kararını mahkemede açıkladığını bana söyledi.
Dünyam karardı.Kendi kendime hayır diye sayıklıyordum.
Aynı gün vucuduma bağlı serumu çektiler,
kolumdan tutup zindanın bahçe kapısının dışına bıraktılar.
Bir tekme savurdular.
Haydi git yaşıyabilirsen yaşa dediler.
Aklım fikrim zindanda kalmış boş bir beden olarak dışarı çıkmıştım.

Tahliye olduktan sonra hücrende sana ulaşmak istedim.
Çalmadık kapı bırakmadım.Zindana geldim.
Teğmen Ali Osman ve sürüsü sen yinemi başladın diye bana saldırdılar.
Hastaydım.
Ayaklarım yerde sürünerek tekrar duruşmalara girdim.
"Giremezsin" dediler.
"Girerim" diye haykırdım.
Beni tekrar polis hücrelerine attılar.
Sokakta "Diyarbakırı terket lan!" diyen sivil
giyimli üç kişilik MİT' in yumruklu saldırılarına uğradım.
Bakanlıklara, barolara teskereler müzekereler yazıldı.
Duruşmalara girmemi yasaklayan kararlar alındı.
Elim kolum bağlanmış çaresizdim.
Önce Pir Kemalin, sonra senin tabutlarınıza sarılarak öptüm.
Bu Diyarbakırda son görevim oldu.
Bir gece vakti yaşlı gözlerle Diyarbekiri terkettim.
Kendimi Suriye sınırında mayınlı sahada buldum.

Avrupaya geldim.
Aklım fikrim Diyarbakırdaydı.
Hatırlıyormusun zindanda hücreme gönderdiğin
son pusulada bana "Burdan sağ çıkarsan sömürgecilerin bu zülmünü,
zülme karşı direnişlerimizi dünya kamuoyuna anlatmalısın" diye yazmıştın.
Bu benim için kutsal bir vasiyet oldu.
Yaralarım hala taze, hastaydım.
Vucudum uyuşuyor, ağzımdan kan geliyordu.
Hastahanelerde yatmayı, tedavi olmayı redettim.
Hergün bir başkentten diğer başkente uçtum.
Parlamentolarda, basın toplantılarında ve kitle
toplantılarında sömürgeci zülmünü, bu zülme karşı direnişlerinizi,
sömürgeci mahkemelerde haykırdığınız düşüncelerinizi anlattım.
Halkımız "Yaşasın Diyarbekir direnişimiz,
Direnmek yaşamaktır" sloganları etrafında kitleselleşti.
Gelişmeler büyük umut vadediyordu.

1986 Parti üçüncü kongresiyle birlikte geri sayım başladı.
Kitlelerin kalplerinde yer eden
Diyarbekir direnişleriyle ilgili sloganlar terkedildi.
Bu sloganların yerini Diyarbakırda mahkum ettiğiniz Apoculuk yaftası aldı.
Apocu ruh, Apocu kararlılık dediler.
Orta Doğu diktatörlerinden kopya sloganlar atılmaya başlandı.
Bir put yaratılıyordu.
Bu puta bağlı bir kul köle topluluğu oluşturuluyordu.
Parti içinde ve dışında Avupa merkezlerinde
bilinçli ve sistemli terör estirildi.
Bütün bunlar halkımız adına sömürgecilikten daha tehlikeli gelişmelerdi.

1988 haziranında Şama gittim.
Suriye Muhabaratının gölgesinde tek kişilik despot bir yönetim,
etrafında terör, tehdit ve santajla oluşturulan bir kul köle topluluğuna tanık oldum.
Dinledim,g özledim.
Felakete doğru bir gidişi net olarak gördüm.
Sizinle birlikte zülmü yaşamış, sizi dinlemiş,
savunduğunuz düşüncelere inanmış biri olarak
felaketin militanı olamazdım.
Kul köle olmayı redettim.
Despot yönetimin talimatıyla hain kurşunlara hedef oldum.
Kinlenmedim, küsmedim, bir türlü düzelmeyen halkımızın kaderine saydım.
Kul köle olmayı reddedenler Avrupada,
Ortadoğuda,s avaşan gerilada katlediliyordu.
Şamdaki kamp, gözlerine siyah bant bağlanmış,
kurşunlanmış Kürt gençlerinin cesetleriyle doludur.

Evet Hayri,
Kürt Sultan Selahattine yar olmayan Şam bize mi yar olacaktı?
Şam Kürt gençlerine mezar oldu.
Her şey bir plan dahilinde yürütülüyordu.
Önce zindandaki direnişlerinize dayanarak dışardaki kadroları sindirdi.
"Bakın arkadaşlarımız zindanda direniyor,
taksit taksit ölüyorlar.
Paşa gönlünüz için direnmiyorlar" dedi.

Dışarıda sorun kalmamıştı.
Herkes despotun karşısında esas duruşta bekliyordu.
Sıra zindandan çıkacak kadrolara gelmişti.
Zindandan çıkacak kadroları despot yönetimine karşı,
potansiyel bir tehlike olarak görüyordu.
Önce Mamak direnişinin kahramanı
Dilaver Yıldırımı kamp ortamında katletti.
Sonra senin de yakından tanıdığın
Mehmet Şener'i hain bir komploda katletti.
Zindandan çıkan her kadroya ajandır damgası vuruldu.
Zindandan çıkan kadroların yüzlerine karşı:
" Vay vay vay bir çorba için direndiniz.
Siz mi direnmediniz,benim ruhumdu direnen" dedi,
devrimin değerlerine saldırdı.

Şamdaki saltanatı sona ermişti.
Nereye gidecekti?
Sosyalit değildi.
Şam' da defalarca Kürt halkını aşağılamış yerden yere vurmuştu.
Hani sırdaşı Doğu Perinçek' e bende Kürt aşkı yoktur demişti ya!
Kürt halkına karşı binlerce suç işlemişti.
Kürt gençlerinin kanına girmiş biri olarak gerilaya,
Kürt halkının içine gidemezdi.
Çaresiz; Şamda yıllarca savaş açtığı Avrupa' ya yöneldi.
Avrupa' da yaşananların dünya tarihinde bir başka benzeri yoktur.
Bir ara "PKK den istifa ediyorum" dedi.
Hiç bir ülke kendisini kabul etmedi.
Avrupa semalarında hergün yeni bir cumhuriyet kuruluyordu.
Bir sabah vakti İmralıda Ergenekon sorgucularının karşısında,
Türk bayrağının altında süklüm büklüm göründü.

Haftalarca kapalı kapılar ardında sorgucularına
parti kadroları hakkında,ilişkiler hakkında detaylı bilgi verdi.
Sorgucuları kendisine yabancı değildi.
Eskiden tanıdığı aşina yüzlerdi.
Sonra mahkemede yapacağı savunma kendisine dikte ettirildi.
Kurşun geçirmez demir kafes içinde mahkeme karşısına çıkardılar.
Adını da Abdül koydular.
Mahkemede savunma adı altında söyledikleri
insanlık adına utanç vericiydi.
Önce Türkiye Cumhuriyetine,Kemalizme derin bağlılığını açıkladı.
Ardından savaşta ölen Türk asker ailelerinden özür diledi.
Onlarca Kürt devrimci gencinin idam kararını onaylamakla övündü.
İsveç başbakanı Ölef Palmeyi benim öldürttüğümü ileri sürdü.
Haksızlık karşısında direnmeyi ucuz kahramanlık,
itirafçılığı da en büyük kahramanlık olarak ilan etti.
Tarihte gelişen Kürt Halk hareketlerini ilerici Kemalizme
karşı gerici hareketler olarak niteledi.
Kürtlerin bırakın devlet olmayı,
Federasyona,otonomiye,özerkliğe bile layık olmadıklarını ileri sürdü.
Mustafa Kemalin eksik bıraktıklarını ben tamamlayacağım dedi.
Mustafa Kemal katliyamlarla Kürtleri bitiremedi,
asimile edemedi.Kendisi bunu eksik görüyor ve
tamamlamak iddiasında.

İmralıda bu yüz kızartıcı gelişmeler yaşanırken
Gerila ve Avrupadaki bağlantıları şaşkındı.
Yaşananları kabullenmiyorlardı.
Med tv de hergün pisikoloklarla oturumlar düzenlediler.
"İlaçla konuşturuluyor" dediler.
Cevap İmralıdan geldi.
Mahkeme karşısında
"Bana karşı kaba davranmadılar saygılı davrandılar.
Ben de onlara saygılı davrandım" deyince,
bağlantıları sustu,yine esas duruşa geçtiler.
Ardından yirmi birinci yüzyılı Apoizm yüzyılı ilan ettiler.
"Markxı Lenini aşmış, yüzyıl dünyaya yetecek kadar düşünce üretmiş" dediler,
sokaktaki insanı güldürdüler.
MİT Başkanı Atasagun "Biz yakalayıp getirdik.
Biz idam ettirmedik.
Herkes kullandı biz niye kullanmıyalım? diyordu.
Bu sözler her şeyi net açıklar nitelikteydi.

İşte böyle sevgili Hayri.
Sen hiç üzülme.
Bir halkın kaderini sahtekarlar belirleyemez.
1981 de Diyarbekirde esen devrimci rüzgar yine esecek.
Ülkemiz Kürdistanda çiçekler açacak.
Bir gün ülkemiz Kürdistana döneceğim.
Çiçeklerle süslü hücrene bir demet çiçek de ben bırakacağım.
Elimde bastonum, beni taşımakta zorlanan bacaklarımla
kabrine doğru yola düşeceğim.
Toprağına yüzümü süreceğim.
Yılların hasretiyle öpeceğim.
Bak Hayri ben geldim diyeceğim.
Mezar taşına sırtımı dayıyacağım.
Derin bir of çekeceğim.
Ve sana sevdiğin O türküyü söyliyeceğim.

Yorumlar
Yeni Ekle Ara RSS

kürdistan asigi - Sizde olmasaniz! |88.65.232.xxx |2008-12-10 16:24:46
Sayin Yildirim, sayin Cürükkayalar ve diger kürt halkinin yigit evlatlari.
Siz olmasaniz apo kisiliyi karsisinda hicbir alternatifimiz olmayacak. Birakin
ötsün imrali bülbülü, okuyan arastiran ve degerlendirme yapan kürtler
günden güne cogaliyor. Halkimiz gercekleri er ya da gec görecek. Evet cogu
size kackin diyecek ve xain, ama biz sizin degerinizi biliyoruz. hosca kalin
Yanıtla | Alıntı
1 0
Hawar Wesar - Hayriye ve tüm Sehitlere agit |78.54.177.xxx |2008-12-10 23:21:16
Yazinizi okurken gözlerime yaslar doldu, bu yaslari tutmakta zorluk cektim.
Eger birgün Sehit Hayrinin Mezarina gitmekte zorluk cekerseniz sizi ben
BINGÖLe götürüp birlikte o Mezari ziyaret edecegiz ve o türküyü bende
tüm Kürdistanlilar gibi canli dinlemek isterim ondan sonra tüm sehitlerimiz
icin sizden bir Agit daha isteyecegim.

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.