Asiretler ve secim
Seçimlerin konuşulduğu günlerde partilerde hareketlilik başlar. Gizliden gizliye yürütülen parti çalışmaları su yüzüne çıkar. Siyasi dostluklar seçim arifesinde sıkı tutulur. Davetlerde boy gösterilir, taziyeler kaçırılmaz. Kirvelik bağları pekişir. Sıkı bir kulis çalışması ardından, "aşiretiyle falan ağa, ya da aşiretiyle falan şeyh, falan dernek üyeleri falanca partiye geçti." Mesaj ve söylemlerini duyarız.
Bu aleni olmazsa da kendi aralarında bir isim öne sürüp, bazen tarikat ve cemaat olarak da anılırlar. Aşiretlerin barındığı bu kez dernekler meydana çıktı. Bu derneklerde, şehirde güç birliği oluşturmak isteyen aşiret bireyleri teşkil etmektedirler. Aşireti olmayan ne bir yere aday olabilir, ne sıralamaya girebilir. Bir de şehir ağaları var ki bunlarda parası olanlardır. Onlar paraları ile konuşur, paraları ile hareket ederler. Onlar dernek, aşiretlerden ziyade partilerin genel merkezlerinin adamıdırlar. Ama yinede etrafına toplayacak veya kendisiyle hareket edecek birilerini bulurlar.
Şu gerçeği göz ardı etmememiz gerekir. Bireyler kendi şahsiyetini bulmadıkça, sistemin çarkını güç bulmadıkça; aşiretçilik, aşiret dernekleri, tarikat, şeyhlik feodalite devam edecektir. Bu nedenledir ki insanlar kendilerine mutlaka sığınacak bir dulda bulurlar.
Yaşam tarihi boyunca insanlar, çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için toplu şekilde yaşama gereği duymuşlardır. Gerek yabani hayvanlara karşı toplu bir erk edinme, korunma, kollamalarda bulunarak tabiat olaylarına karşı birbirlerine destek olmuşlardır. Ayrıca karşı aşiretlerin, güçlerine, saldırılarına karşı korunma veya kendisinin üstün olduğunu göstermek için güç gösterileri hiç unutulmamalı.
Son dönemlerde ilimizde aile yapısını güçlendirme, politik, siyasi çalışmalar nedeniyle aşiret bağlarını geliştirerek partilerde yer edinmek için dernekler kurup kendine bir kariyer edinmek isteyenler için ideal yerlerdir. Dolaysıyla bu tür dernekleşmeler gün geçtikçe çoğalmaktadır. İnsanlar bu tür aşiret dernekçiliğine neden gerek duydukları da başlı başına sosyal bir olgudur. Bunun temelinde yoksul ve yalnız kimsesiz insanların devlet kapılarında işlerinin rahat göremediklerinden ileri gelmektedir.
Bunları örneklersek. Polis merkezlerine gidip derdini anlatamayan insanın, paranoyasına göre haklı iken haksız duruma düşeceği şüphesi, hastane kapılarında zorda olan hastasını sahiplenilmesi, hastanelerde borcu olduğu için ölüsünü alamayan insanın ezikliği onu güçlü adamlar dediğimiz (ağa, bey, politikacı vesaire) insanların yanında yer almasına neden olmaktadır. Adalet mekanizmasının yeterince hak ve adalet dağıtılmadığından yakınanlar, davalarını yılları bulması nedeniyle, insanlar bu işleri daha kolay başarması aracı insanlar kullanmasıyla ilişkiler ve bağlar kökleşir. Karşılıklı hizmetlerin de "bir gün bana lazım eder" düşüncesi yatar.
Milletvekili seçimleri olsun yerel yönetim seçimlerde olsun, hep ağa, aşiret reisi ya da tarikat ehli ve derneklere mensup insanlar yer aldığı için insanlarda bu kurumları tercih etmek zorunda kalmaktadırlar. Dernekler bu gün toplumsal değişimlere önderlik yapacağına politikacıların güdümünde hareketle feodal bağlarının pekişmesine, aşiret yapısının gelişmesine yardımcı olmaktadırlar.
Dernekler teknolojinin gelişmesinde bireysel ve toplumsal ihtiyaçların temininde önemli rol oynadıkları gerçeği göz ardı edilemez. Bireylerin toplumsal bütünleşmesi ve kolektif yaşamayı kolaylaştırırken meşru zeminlerde devlet veya yerel yönetimlerde çeşitli sağlık ve çevre konularında etkin olmaya çalışırlar. Bu konuda kurulmuş birçok dernek vardır. Ama aşiret bağlamında kurulmuş dernekler ne insan haklarını, ne toplumsal sorunları bilirler, ne de yerel kültürlere tarihe sahip çıkarlar. Onlar şehre dağılmış aşiret mensuplarını bağrında toplayıp yeni güçler oluşturma çabası içindedirler. Seçim zamanı particileri ağırlar, kendi kendilerini pazarlamaya çalışırlar.
Aslında dernekçilik bu hareket ve davranışlarının dışında onlara büyük görev düştüğünü hepimiz biliyoruz. Memleket sorunlarını dile getiren onları sahiplenen, insan haklarını sahiplenen birer sivil inisiyatif (öncelik) grubu oluşturması gerekirken, tamamen partilerin ve politikacıların birer kolu, birer uzantısı olmaktan öteye gidememektedirler. Bu da devletin çarpık işleyişinden meydana geldiğini bilmemizde fayda vardır sanırım. Hangi politikacıya baksan mutlaka bir aşiretin mensubu ya da tarikat ehli olarak geçinir. İlimizde şimdiye kadar sıradan bir vatandaşın partiye girip bir yerlere geldiği görülmemiştir.
Türkiye deki politika sermaye, aşiret yapısı, feodalite ve günümüzde hayli sesini duyuran mafyaya dayanmaktadır. Politika bu şekilde yürümektedir. Tüm bu haliyle de biz "Türkiye'de demokrasi vardır" diyoruz. Demokrasinin olup olmadığı yöreye ve insan tabakalarına göre değiştiği gördükçe umutsuzlaşıyoruz. Sadece oy vermede herkesi eşit tutulurda, oda yine ağların, beylerin, para babaların, aşiret şeyhlerin işine yaradığı için olsa
Calinti Bir Yazi