Sevgili Serhad,
Tartışılan mesele çok boyutlu. Bu kısa açıklamalarla açığa çıkarmak mümkün değildir. Sözkonusu çalışmada tüm boyutları ile olayı değerlendirdik. Sözkonusu ettiğin o dönem KAWA Hareketinin içinde bulunduğu konum tüm boyutları ile izah ediliyor. Mükemel bir örgütlülükten bahseden yoktur.
Hele bir bekle. Yayınlansın. Kuşkusuz yazdıklarımız herkese doğru gelmiyecektir. Bir çok insan senin dediğin gibi “bana tatminkar gelmiyor“ diyecektir. Bu da doğal. Herkesi tatmin etme diye bir tutumumuz yoktur.
Bazı şeyleri birbirine karıştırıyoruz. Savaşı başlatma diye bir karar alma diye bir olay yok. Zaten savaş içindeydik. Kürdistan'ın bir çok yerinde devlet ve ihanet ile çatışma içindeydik.
21 Mart 1980 tarihinde Newroz'un Kahta'da kitlesel silahlı kutlaması önemlidir. 1984 PKK eylemlerinden aşağı bir yanı yoktu. Devlet olayı görmemezlikten geldi. Bir-iki kahve baskını ötesine gitmedi. Ama istihbarat topladı. Geleceğe hazırlık yaptı.
KAWA Hareketi, merkezi bir bildiri ile olayı üslenildi. Tüm günlük gazetelere gönderildi. Ama hiçbirisi tek bir satır yazmadı. KAWA Hareketine karşı sansür vardı. Ama aynı dönemde PKK'nin sıradan bir eylemi sansansoyonel olarak veriliyordu. Aynı şey 1993 sonrası dönem içinde sözkonusu.
Güneri Cıvalıoğlu, Tv programında;
“Bölücü bir örgütün elimdeki bildirisinde yaptığı eylem listesi var. Onlar çatlasada patlasada isimlerini söylemiyeceğim“ söylüyordu.
Sanırım bu anlatıklarım bazı şeyleri izah etmeye yeterlidir.
12 Eylül koşullarında geri çekilmeden bahsediyoruz. 40'a yakın insan Doğu ve Günet-batı Kürdistan'a geçti. Bir o kadarı yollarda ve gitme hazırlığında iken yakalandı. Bu sayı öngörülen plan çerçevesinde Doğu Kürdistan'da bir araya gelseydi durum farklı olurdu.
Bu sayı askeri bir eğitimden sonra Kuzey'e dönüp savaşı başlatmak için yeterliydi.
Dahası savaşmak için öyle mükemel bir örgütlülükte gerekmiyor. PKK 1984 yılında sözkonusu eylemleri yaptığı zaman mükemel bir örgütlülüğe sahip olmadığını hepimiz biliyoruz.
Kimi bunu o dönem seslendirdide. Ama yanıldılar. Savaşmak için mükemeliyetçilik savaşmamanın gerekçesi oldu kimi güçler için.
Arkadaşlarımızın Suriye'de bulunma nedenini bilmediğin belli.
Bak Serhad, bazı şeyler bilinmeden soru sormanında, yorum yapmanında bir önemi yok.
Qamışlo'da şehit olan yoldaşım Mehmet Emin Mutlu, delege olmasına rağmen Malatya kongresine katıllamamıştı. Nedenini teferuatiyla burada açıklamam mümkün değil. Kitapta vereceğiz. Sadece şunu söyliyeyim. Bazı Kürd örgütleriyle görüşülmesi için görevli gitmişti. Görüşmeler belli bir aşamaya geldiğinde Merkez Komiteden birisininde görüşmeye katılması zaruriyeti ortaya çıkmıştı. Kongre sonrası Merkez Komite üyemiz Hüseyin Aslan o görüşmelere katılmak için bazı arkadaşlarla oraya gitmişti. Yoksa dediğin gibi örgütün “ana gövdesi“ oraya gitti diye bir olay yok. Bu konu da yanılıyorsun.
Kuzey'den Doğu'ya geçiş konusu hakkında bildiklerinde yanlış. Detaya girmiyeyim. Kitap yayınladığında görürsün.
Qamışlo katliamı hakkındaki sabit düşünceni değiştirme diye benim bir çabam olmaz. Sen öyle düşün. Başkası başka düşünür. Gerçi bu konu da bir çok iddia ortaya çıktı. Dahası devletin resmen ikrarı var. Ama sen ben inanmıyorum diye tuturmuşsun. İnanman için ne olması gerek onu da bilmiyorum.
Hele bir bekliyelim. Bakalım başka daha neler çıkar. Umalım o karanlık süreç tüm verileriyle ortaya çıksın ve bu tatsız tartışmalarda bitsin.
Sevgi ve saygılar benden.
Re: BIRAZ ORDAN BIRAZ BURDAN...