Tarihin Gidişatı: Bağımsız Kürdistan
Son dönemlerde IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) şimdi yeni adıyla İD nin Musul’u alması ve Bağdat’a yönelmesiyle birlikte Irak devleti eski bütünlügünü kaybetti, fiili olarak Şiistan, Cihadistan ve Kürdistan olarak üçe bölündü. Kürdler de Irak ordusunun bırakıp kaçtığı, Güney Kürdistan’dan koparılmış topraklarına yeniden kavuştu. Olayın yankıları sürüyor, muhtemel sonuçları tartışılıyor. Güney Kürdistan Devlet Başkanı Sayın Mesut Barzani açıklamalarında durumun kökten değiştiğini, eski Irak’ın kalmadığını, Şii ve Sunni İslamcı milislerle birlikte olamayacaklarını, bağımsızlık hakları olduğunu ‘Bağımsız Kürdistan’ için referanduma gideceklerini ve halkın bağımsızlıktan yana tercih yaptığında bağımsız Kürdistanı ilan edeceğini duyurdu. Durumu Kürdistan Parlamentosuna intikal ettirdi. Parlamento referandum yasasını hazırladı ve onayladı. Politik olarak ‘sınıfta kalmış’ biz Kuzeyli Kürd siyasi eliti henüz Güney’de referandum yapmadan Kuzey’de kendi aramızda referandum yaptık bile! Bağımsız Kürdistan’dan yana olanlar ve karşı olanlar. Tabii bu da turnosul kağıdı gibi kimin ne olduğunu açığa çıkardı. Yine biz Kuzeyli siyasiler, “aklı evvel”ler olarak Güneyli Kürdlere nasıl destek olacağız tartışması yerine akıl vermeye soyunduk. Hatta bazıları hızını alamayarak cepheden tavır aldılar. Eski defterleri karıştırarak küllenmiş yaraları kaşıdılar. Desteği bir tarafa bırakalım köstek olmaya başladılar. Büyük bir tecrübe ve siyasi birikime sahip olan Güney Kürdistan’ın siyasi kadroları iktidar ve muhalefetiyle Kuzeydekinden çok daha ileride... Bunu da geçen süre zarfında ispatladılar. Güney Kürdistan eksiklikleriyle beraber Ortadoğu’da demokrasi modeliyle bir örnektir. Diğer parçalardaki Kürdler için “vorbild”dir. Bağımsızlıkla ilgili açıklamalarıyla Mesut Barzani bugün esarete karşı Kürdlerin özgürlük ruhunu temsil etmektedir. Kürdistan’ın bugüne kadar yetiştirdiği ender insan büyük siyasetçi Celal Talabani’nin Kürdistanı bağımsızlığın eşiğine kadar gelmesindeki katkıları unutulmaz. Geçmişten bugüne devrimci duruşu, siyasi kararlılığı ve entellektüel birikimiyle demokrasinin yerleşmesinde büyük payı olan Novşirwan Mustafa önemli bir rol oynamaktadır. Bazı tarihsel anlarda bütün ulusun çıkarları bir noktada çakışır. Geçmişten bugüne gelen halk arasındaki çelişki ve sorunlar bir tarafa bırakılır. Bütün ulus bir noktada kendini ifade eder. Bütün Kürdler bugün Bağımsız Kürdistan şiarı ve halkın oyuyla seçilmiş Mesut Barzani etrafında toplanmalı, bağımsızlık için hiç bir fedakarlıktan kaçınmamalıdır. Kapitalizmin şafağından başlayarak günümüzde tüm canlılığıyla süren her ulus ulusal devlete doğru evrilmektedir. Bu tarihin kaçınılmaz bir gidişatıdır. Ya da ulus sömürge bir toplum ve yokoluşla karşı karşıyadır. Özerklik, federasyon, konfederasyon gerçek anlamda özgürlük ve bağımsızlığı sağlamaz. Bu tür statüler bağımlılığın başka biçimleri, devrimci bir çözüm bağımsızlık için olsa olsa geçici ara çözümlerdir. Nihayetinde Güney Kürdistan’da yaşanan budur. Federasyon, Irak’a bağlı bir statü toplumun sorunlarını çözemediği, tam tersine merkezi hükümet güçlendikçe bu statüye de son vermek istediği açıkça görülmektedir. Irak’ta ve Güney Kürdistan’da bu noktaya nasıl gelindi? Saddam diktatörlüğü yıkıldıktan sonra Irak ve Güney Kürdistan’da halkların eline önemli bir fırsat geçti. Kendi toplumsal dinamiklerine uygun demokratik siyasal yapılarını kurmaktı. Irak bunu başaramadı ve başaramazdı da. Esas olarak bölgede çizilen sınırlar suni sınırlardı. Coğrafi ve tarihsel olarak ülkeler ve milletler gözönüne alınmadan yabancı aktörlerin kendi aralarında ve bölgede muhatap aldıkları unsurlar arasında paylaşılmıştı. Diğer halkların iradesi hiçe sayıldı. Cetvelle çizilen bu sınırlara dokunulmadıkça hiç bir sorun çözülemez. Tarihsel olarak kararlı bir şekilde evrilerek günümüze gelen halkların iradesi ve doğal sınırları hesaba katılmaksızın bölgede her müdahale soruna çözüm getirmekten uzaktır. Bölgede kurulan başka devletler (Türkiye, Suriye) gibi Irak da suni olarak kuruldu. İngiliz manda yönetiminden sonra ülke faşist diktatörlükle yönetildi. Demokrasi kültürü olmayan sunni bir azınlığa dayanıyordu. Bir azınlığı dayanan ve ancak faşist bir diktatörlükle yaşatılan Irak devleti yıkılınca bunu yeniden kurma hevesi abesle iştigal etmektir. Irakta merkezi devletin çöktüğü ve dağıldığı bir anda güç dengelerine dayanarak oluşturulan Anayasaya Irak geçici olarak bakmış merkezi iktidar güçlendikçe Anayasa’yı rafa kaldırmıştır. Değişik halkların kendini yönetme ve iktidarı paylaşma yerine onları ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. Maliki hükümeti değil hangi arap hükümeti gelirse sonuç değişmeyecektir. Demokratik bir şekilde birlikte yaşamayı zorlamak boşuna bir çabadır. Yapılacak tek şey Kürdistan halkının kendi yolunu çizmesidir. Eski insanlık beşiği topraklarda bir Kürdistan hayaleti dolaşıyor. Bu sadece bölge halklarını ve devletlerini değil, dünya sistemini zorluyor, ayrıştırıyor, bölgenin yeniden dizaynını gündeme getiriyor. Dolayısıyla günümüzde her hangi bir sorunu değerlendirirken sadece bir devletin iç sorunu veya bir toplumun iç sorunu olarak değil dünya çapında güç dengelerinin hesaba katılarak yapılması şarttır. Buradan baktığımızda Kürdistan halkı son yüzyıllık tarihinde elde edemediği imkan ve fırsatlara sahiptir. Güney Kürdistan’ın bağımsızlığının önündeki en büyük engel Irak sömürgeci devletidir. Bugün artık böyle bir engel kalmadı. Irak üçe bölünmüş durumda: Şiistan, Cihadistan ve Kürdistan. Artık hiç kimse Kürdistan halkının bu arkaik, gerici radikal islamcılarla şii ya da sunni milislerle birlikte yaşamasını isteyemez. Peki bunu Kürdlerden isteyecek dünya güçlerinin kendileri birlikte yaşamayı tercih ederler mi? Bölgedeki diğer sömürgeci devletlerin her biri kendi iç sorunlarıyla maluldur. Suriye bir iç savaş yaşamaktadır. İran bağımsız bir Kürdistan’ın kendi iç yapısına sirayet edeceğini düşünerek doğrudan müdahale edeceği doğrultusunda tavır belirtmektedir. Ama böyle bir müdahaleye dünya güçlerinin sessiz kalmayacağı ve bu müdahalenin hangi sonuçlara yol açacağını kimse kestiremez. Uzun vadede böyle bir belirsizliğe giremez. Bölge üzerinde hegemonik amaç taşıyan TC bir tilki misali pusuya yatmış durumda. Daha önceleri Bağımsız bir Kürdistan savaş nedeni(casus belli) ve kırmızı çizgileriydi. Şimdi bu düzeyde bir reaksiyon görülmüyor. Ne zaman ne yapacağı da belli olmaz. Kendisine muhtaç ve bağımlı bir Kürdistana koşullar gereği şimdilik aşırı bir reaksiyondan kaçınabilir. Dolayısıyla esas tavrı dünyadaki büyük güçlerin tutumuna bağlı olacaktır. Dünya liderliğine oynayan ABD, doğrudan bağımsız bir Kürdistan’a karşı değildir, ama açıkça arka da çıkmamaktadır. Tüm bölge üzerindeki hegemonyası çıkarları açısından diğer güçleri yitirmek, karşısına almak istememektedir. Ama bağımsız Kürdistan ilan edildiğinde bir realiteye dönüştüğünde ABD dahil dünya güçleri tarafından ister istemez kabul görecektir. Rusya bağımsız Kürdistan’ı ihtimal dahilinde görürken batı ülkeleri bunu sessizce onaylamaktadır. Bölge ülkelerinden İsrail doğrudan ve açıkça bağımsız Kürdistan’dan yana tavır koymuştur. Dolayısıyla bağımsız bir Kürdistan devleti için koşullar hiç bir zaman olmadığı düzeyde uygundur. Saddam devrildiğinden günümüze kadar Kürdler fiiliyatta bir devlet olarak ortaya çıktı. Irak’ta çok ciddi bir iç savaş yaşamasına rağmen Kürdler böyle bir savaşa taraf olmadığı gibi ülkesini savaş dışında tutmayı başardı. İstikrar içinde ekonomik siyasi ve kültürel olarak ülkeyi inşa etti. Asayiş ve güvenliğini sağladı. Kendini savunacak askeri gücü(peşmerge) kurdu. anlaşılması gereken Kürdistan fiiliyatta (de fakto) bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmıştır. Şimdi sıra bu devletin uluslararasında kazanacağı hukuki statüye gelmiştir. Uluslararası duruma gelince koşullar herzamankinden daha uygundur. Herhalde dört sömürgeci devletten “gidin devletinizi kurun, biz sizi destekliyoruz” demesini kimse beklemiyor.Böyle bir an hiç bir zaman olmayacaktır. Kürdlerin devlet kurmalarına her durumda bütün güçleriyle karşı koyacaklarını hesaba katmak gerekiyor. Bazı tarihsel anlarda fazla geriye bakmak önünü görmemeye yolaçar, sendeler ve düşersin. Böyle bir süreçte geçmişte şu ya da bu Kürd siyasal hareketinin hatalarını eşelemek onlar arasındaki husumet ve çelişkileri kaşımak, düşmana hizmet ve yürüyüşü engellemekten başka bir sonuç vermez. Bütün Kürdistan halkı en başta siyasi partileri, entellektüelleri, yazarları, çizerleri genç yaşlı kadın ve erkeğiyle birlik ruhuyla Güney Kürdistan’ın bağımsızlık hedefine kilitlenmelidir. Güney Kürdistan siyasi eliti iktidar ve muhalefetiyle güçlü manevra kabiliyetiyle, kahraman peşmergenin büyük fedakarlığıyla önündeki engelleri bir bir aşarak bu tarihsel fırsatı başarıyla sonuçlandıracaktır. Bu da Kürdistan’ın yeniden tarih sahnesine çıkışı olacaktır. Güney Kürdistan’daki bağımsızlık mücadelesi, sadece Güney Kürdistan halkı için değil , dört parçada ve dünyada yaşayan bütün Kürdler içindir. Kürdlerin bir millet olarak uluslararası alanda kabul görmesi esastır. Kürdistan halkının kör bir kuyudan yeryüzüne çıkması diğer halklar gibi kendi kimliği ve varlığıyla kaderini eline almasıdır. Zamanı gelen bir şeyi ertelemek onun gerçekleşmesini istememektir. Eğer temel amaç özgürlük ve bağımsızlık ise bu da Kürdlerin hakkı olan bağımsız Kürdistanı kurmaktan geçer. Tarihin gidişatı ertelenemez. Bawer Zirek