Sn. Cemil Gündoğan’dan Çağdaş Kürdistan Tarihine ilişkin bir eser daha(3)
Sevgili Cemil’in “Kawa Davası Savunması ve Kürdlerde Siyasi Savunma Geleneği” adlı eserine ilişkin çok şeyler söylenebilinir.. Kitapta yer alan her ara başlık altında irdelenen konu/konular çok yönlü tartışılabilir, irdelenebilir... Kitap yarın Kürdistanlı okuyuculara ulaştığı zaman yeni tartışmalara ön ayak olacaktır. Okuyucular, kitaba ilişkin eleştirilerini ve değerlendirmelerini yapacaklar.. Bana göre bu kitap gelecekte Kürdistan modern tarihine ve “siyasi savunma” geleneği üzerine düşünen ve yazabilen herkes için bulunmaz bir kaynak olaktır.. İster bazıları bu kitaba methiyeler dizsin, ister var olan verilere eleştirel yaklaşılsın, ama sonuç olarak temel bir kaynak ve başvuru kitabı olarak yerini Kürdistan kitap dünyasında alacaktır. Ben sevgili Cemil’in “KAWA” bölümünde seslendirdiği bazı düşüncelere ve değerlendirmelere katılmadığımı burada ifade etmek isterim.. Kawa hareketinin 1976 sonbaharından kuruluşuyla beraber ve sonrasından katılan Kawacılar, 31 yıl önce kurulan ve büyük emekler verdikleri bir yapıyı geriye dönüp değerlendirmeye kalktıkları zaman aynı parelellerde bulunmaları çok zor. Cemil’de Kawa süreci içinde gelen bireylerin “ belli oranda özgün yaşadıklarından dolayı değerlendirmelerininde özgün olacaklarını” kabul ediyor.. Aslında eski Kawacılar, KAWA hareketini, siyasal, ideolojik duruşunu, eylemselliğini ve hatta kuruluş sürecini değerlendirirlerken, anlatırlarken Cemil’in sözünü ettiği “özgünlükleri” de aşarak herkes “kendi Kawasını” bir anlamda anlatıyor.. Ben bir çok eski Kawacıyla Kawa sürecini üzerine konuşurkan, birbirlerinden çok farklı bir değil bir çok Kawa tarihine tanık oldum.. Fazla abartılı olmasa “Herkesin bir Kawası” vardı.. Hatta ben KAWA oluşmadan “Kawacı” olan Kawacıları da tanıdım..Cemil’in 1977 yılının sonu ve 1978 yılının başlarından itibaren genel olarak Kürd hareketinin ve özel olarak Kawa hareketinin içine girdikleri duraklama ve parçalanmaya ilişkin ileri sürdüğü gerekçeler ve tespitler doğrudur. Kawa içindeki “Üç Dünya Teorisi ve Mao Zedung” ilgili tartışma ve bölünme esnasında “Ankara ve İstanbul DDKD’lerinden gelen” ve bir türlü aynı potada erimeyen yapıların rol aldığı açıktır.. Kawa hareketi yada Cemil’in söylemiyle “Solun Solu” Kürdistan’daki ekonomik ve siyasal gelişmelerden, uluslararası sol ruzgarın Kürdistanı sarması, Kürdlerin tarihsel anti Rus tutumu ve ulusal kurtuluş davasına angaje olan kadroların tetikledikleri bir ortamda, Kawa kısa bir süre içinde Kürdistan siyasal yapılarının “birinci liginde” top koşturma hak etti... Cemil’in ortama ilişkin yaptığı tahlil doğrudur.. Ayrıca vurgulanması gereken husus KAWA hareketi bir yıl içinde Kürdistan’da girmediği tek bir şehir, hatta bir kaza kalmadı.. Kawa’nın bu kısa süre içindeki yükselişi, Kawa kadrolarının “iradi” duruşlarının ve faaliyetlerinin çok ötesinde bir olaydı.. 1938 Dersim kıyımından sonra nadasa bırakılan Kürdistan topraklarında Kürdistan Ulusal Kurtuluş davasına kitlelerin katılımı hususunda spontanecilik çok önemli bir rol aldı.. Kawa hareketine geniş kesimlerin katılması, beraberin teorik sol çıkışların ötesinde “örgüt”, “silah”, “bağımsızlık” vb.. taleplerinin yoğunlaşması, bir yıl içinde Kawa’nın “Kurucu Merkezi Yapısını” aştı.. Kawa’nın bölünmesi esnasında ve hemen sonrasında “önder” olarak görülen bazı kadrolar yaşanan radikaleşmeyi gördükleri zaman “bizim amacımız dergi ve yayın evi idi” diyeren gerçek perspektiflerini ortaya koyup Kawa’nın saflarını terkettiler.. Herhalde Kuzey Kürdistan’da bir yıl içinde kuruluşundan birinci derecede rol alan kadroların kendi örgütlerini terketmesi bize has bir olaydır.Bölünmenin neden olduğu tahribat, güvensizlik, eski taşların yerine yenilerinin konulmayışı, dışardan gelen hazır ideolojik ve siyasi kalıpların ruzgarları da her tarafı sarında işleri daha da karmaşıklaştırdı.. O süreç değerlendirilirken, aslında Kawa kadroları, kitlesi daha büyük mücadelelere hazır durumdaydılar ve radikal taleplerle ortaya çıkıyorlardı... Kawa önderliği yada önderlikleri bu işi hazırlayacak, koordine edecek ve direksiyona geçerek işi başlatma pozisyonunda değildi. Ben bu konuda kimseyi suçlamıyorum.. “Eski kadrolar” yollarını ayırmıştı. Bölünmeden sonra iş başına gelen arkadaşlarında zaten bu yönde tecrübesi yoktu.. Sevgili Cemil’in 1968 ve 70’li yıllardan gelen “siyasal kadrolar siyasi savunma yapmadılar” yönündeki tespitini daha da açarak radikal çıkışlarada yana olmadıklarını söyleyebiliriz.Sevgili Cemil, “1976 yılında başlayan Kawa’nın öyküsü, 1981 yılında noktalanmış oldu.......... Kawa hareketi Kürd siyaset sahnesinde rol sahibi bir aktör olmaktan çıktı” yönünde bir tespit yapıyor.. Aslında yukarıda vurguladığım gibi herkesin “bir Kawası” olduğu gibi Cemil’de “kendi Kawa’sını” 1981’de sonluyor.. Kuzey Kürdistan siyasal hareketlerinden ayrılan kadrolar ayrıldıkları tarihten itibaren kendi eski örgütlerini bitiriyorlar.. Fakat, Cemil 1988’lerde ayrılmasına rağmen bu süreci geri çekiyor. Sevgili Cemil’in Kawa’nın siyasal ömrü konusunda yaptığı tespit subjektir ve gerçek realiteye uymuyor.. Soz konusu olan tarihten sonra değişik alandarda bu yapılanmanın saflarında binlerce insan şu veya bu oranda mücadleye katıldılar, geniş çaplı Kongre ve konferanslar yapıldı... 12 Eylül öncesi 5 sayı Kava dergisi zar zor çıkaran bir yapılanma, daha sonra, Kawa dergileri, Ala yekiti, Newroz Ateşi, Jiyana Nû, Roj ve daha başka uzun süreli yayınlar çıkardı.... Kawa tarihinde hiç sahip olmadığı ilişkilere, imkanlara sahip oldu... Kawa Kuzey Kürdistan’da siyasal tekleşmeye son vermek için en çok çaba sarfeden yapı oldu.Ama, Kuzey Kürdistan şartları çok zorlaşmıştı... Ne devlet ve ne de PKK ikinci bir gücün oluşumun istiyordu... Apo örgütüne gönderdiğ talimatlarda “Kawacılar tehlikeliler!!!! Bunlar ortalığı karıştırıyor!!! ..... çıkış yapmaya çalışıyorlar........ Kawacıları nerede görürseniz yargı ve infazı birlikte yürütün” diye emir yağdırıyordu. (Çözümlemeler) Türk Genel Kurmayı “Andıç operasyonuyla ilgili belgesinde Kawa’yi” hedef tahtasına koymuştu... Türk devleti Kawa’nın çıkış yapmaması için, ülkedeki Kawa’nın sıradan sempatizanından ileri kadrosuna kadar, tüm Kawa yapılanmasını terörize etti, büyük tahribatlar yarattı.. Böyle bir ortamda çıkış yapmak çok zordu..İnsanlar yanlış yada doğru, ama inandıkları şeyler için bir çaba içinde oldular... Kuzey Kürdistan’da, zindanlarda, Avrupa’da ve Güney Kürdistan’da kendisini bir örgüt olarak ifade eden insanlara, “hayır siz örgüt değilsiniz” demek pek mantıklı değil.. Ayrıca sevgili Cemil Rizgarici arkadaşlar “biz örgüt değiliz, dergisiyiz” dediklerinde “ hayır siz örgütsünüz, çünkü siyasal kurulunuz var” diyor.. Bu konuda “Azadi” örgütü hakkında söylediklerine de bakmak lazım.. Cemil bu konuda haklıdır. Kawacılarında MK’sı, Politbürosu, askeri kanadı, yayın kurulu ve başka birimleri olmasına rağmen, sevgili Cemil “hayır Kawa 1981’de sonlandı” diyor.. Sevgili Cemil’in hatalı ve hatta talihsiz diyebileceğim değerlendirmesi Bedri Yolcu yoldaş meselesindedir. Umut ederim ki gözden kaçmış bir olaydır. Cemil “ Bedri Yolcu sekiz yıl hapis yattıktan sonra tahliye oldu, Kürdistan’da hareketi toparlamak için çabaladığı bir sırada, 1990 yıllında, trajik bir kendi yoldaşları tarafından öldürüldü” diye yazıyor. Bedri yoldaşın cezaevi süreci ve örgütü yeniden toparlama girişimi doğru, ama kendi “ yoldaşları tarafından öldürüldü” haksızca bir tespittir... Cemil’in kendisi de bu meseleden haberdardır... Geçmişte Kawa ile hiç bir ilişkisi olmayan, daha önce Türk solunda bir yapı içinde olan C. Taştan 80’li yılların sonunda bize bir Yünan hediyesi olarak geldi.. Ankara operasyonun sonucunda ortaya çıkan veriler, başka örgütlerin verdiği bilgiler neticesinde ajanlığı sabit olan bu unsurun tezgahladığı ve örgütlediği Kawa tasfiye operasyonunu böyle değerlendirmek doğru değildir. Kawa’nın bu konuda kamuoyuna yaptığı açıklamalara bakılabilinir. Şükrü Gülmüş’te bu olaydan hareketle hızını almayarak Kamışlo Katliamı da dahil olmak “Metin Gök ve Bedri Yolcunun” Kawacılar tarafından öldürüldüğünü lanse etmeye başladı... Kamişlo katliamı hakkında, ortaya çıkan belgeler, TC’nin kabul ettiği gerçeklerden sonra Kawacılara böyle bir suçlamada bulunmak saçmalıktır.. Ayrıca Kawa hareketinin içindeki ayrışma esnasında “Muhalefet” saflarında bulunan bazı unsurlar tarafından Metin Gök yoldaş öldürüldü.. Kawacılar, yeniden birliklerini gerçekleştirmeden önce bu olaya bulaşan herkesi dıştaladı, katilleri örgüt içinde barındırmadı.. Bedri Yoldaş meselesinde de ajanın oyununa gelen ve alet olan herkes dıştalandı.. Kawa hareketi, kendisinden ayrılan hiç kimseye yönelik fiziki imha olaylarına girişmedi. Ayrıca Kawacılar bu olaylarla ve gelişmelerle ilgili açıklamaları kamuoyuna yaptılar, kimseden gizlemediler...Yanı kısacası Kawacılarda “binkevir” kültürü yok ve olmadı.. Sonuç olarak Cemil’in bu değerli çalışması tarihimizin ve özellikle Kawa tarihinin bir parçası olarak Kürdistan kütüphanesinde hakettiği yeri alacaktır... 19.09.07 Aso Zagrosi
Re: Sn. Cemil Gündoğan’dan Çağdaş Kürdistan Tarihine ilişkin bir