Şeyh Ubeydullah Nehri ve ilk Kürd siyasal örgütü(28)
Nawşirwan Mustafa’da „Kurd û Ecem” adlı eserinde Şeyh Ubeydullah’ın çeşitli devletlerle girdiği ilişkileri, yazdığı mektupları, Kürdistan’daki farklı etnik ve dinsel yapılanmalara karşı yaklaşımları ve hareketin gelişim süreci içinde yaşanan olaylardan hareketle şöyle yazıyor:
“Şeyh Ubeydullah’ın stratejik amacı bağımsız bir Kürdistan devletini kurmaktı.
1)Din, aile, kabile, aşiret, bölge ve lehçe ayırımı gözetmeksizin tüm Kürdleri ulusal temelde birleştirerek iki İslami devletten ayırmak,
2)Kürdlerin düşmanı olan Osmanlı ve Qaçari İmparatorlukları Kürdistan’dan kovmak,
3)Kürdistan’ın Qaçari ve Osmanlı işgali altında bulunan iki parçasını bu devletlerin denetiminden çıkararak birleştirmek,
4)Halkın mal ve can güvenliğini sağlamak, ticareti geliştirmek, eğitim ve öğretimi yerleştirmek, sanayi ve uygarlığı Kürdistan’a yerleştirmek,
5)Kürdlerle Hıristiyan halklar olan Ermeni ve Asuriler arasında dostluk ilişkilerini geliştirmek, dinsel tolerans ve karşılıklı saygı temelinde vatandaşlık prensibini yerleştirmek,
6)İran ve Arap halklarıyla(Mısır, Bağdat ve Hicaz) dostluk ilişkilerini geliştirmek,
7)Avrupa’nın büyük devletlerinin siyasi ve hukuki desteklerini almak,
Bu büyük amaçların gerçekleştirilmesi için siyasi, diplomatik ve askeri araçları kullanmayı ön görüyordu.”(Nawşirwan Mustafa, age, sayfa 186)
Şeyh Ubeydullah Nehri’nin Nehri’ye çağırdığı ve görüşmeler yaptığı kesimler Kürdistan toplumunun tüm kesimlerini kapsıyordu. Şeyh Ubeydullah hiç bir etniksel ve dinsel yapıyı dışlamaksızın tüm kesimleri tek bir cephede toplayarak seferber etmek istiyordu.
Daha önce de aktardığım gibi İngiliz Konsolosu Clayton ile M. Bağdasaryan Çolemerg’e yakın Süryani Patriki’nin bulunduğu Koçanis köyüne gidiyorlar. Mar Simon onlara Şeyh Ubeydullah’ın kendisiyle görüşmek amacıyla bir mektup gönderdiğini ve kendisinin Şeyh Ubeydullah’a verdiği cevapta Süryani Melikleriyle görüştükten sonra cevap vereceğini söylemişti.
Halfin „Marşamon, kendi kuvvetleriyle Şeyh’e katıldı ve savaştı“ diye yazıyor.(Halfin, age, sayfa 88)
İngiltere Kürdistan’da yaşıyan Hıristiyanların Şeyh Ubeydullah önderliğinde gelişen harekete katılmamaları konusunda ciddi bir faaliyet içinde olduğunu İngiliz belgelerinden biliyoruz. Fakat, İngiltere’nin düşmanca faaliyetlerine rağmen Urmiye kuşatması dahil bir dizi alanda Hıristiyanlarında, özellikle Süryanilerin harekete katıldığı bir gerçektir.
Marşimon’da ve bazı Süryani Melikleri de Şeyh Ubeydullah ile görüşmeye gidiyorlar. Yani Nehri toplantılarına katılyorlar. Bunlardan biri Melik Harundur.
Melik Harun Olayı
Şeyh  Ubeydullah   önderliğinde   gelişen   1880  Devrimi’nin  bastırılmasından   sonra  Osmanlı  devleti   Kürdistan’da    tam bir  terör  estiriyor ve   harekete  katılan    bir  dizi  Kürd  ileri gelenlerini   sürgüne  gönderiyor. Yani  sadece   Şeyh   Ubeydullah   ailesi    sürgün  edilmiyor.
Bilindiği  gibi    Kürdistan’da      faaliyet  gösteren   Katolik ve  Protestan  misyonerler   bölgede   yaşayan    Hıristiyanları     kendi  mezheplerine   çekmeye çalışıyorlar.    Katolik  Misyonerler    Hakkari’de   ikamet  eden  meşhur    Çeloların     lideri  olan    Harun’u      kazanıyorlar.
O dönem  Katoliklerin başı  olan  Mgr  Audo    Osmanlı   sarayı ile   ilişkiye  geçerek   Harun’u  Çelo’ların    Melik’i  olarak     kabul etmesini   talep  ediyor. Celo’ların  lideri Harun’da    İstanbul’a  gidiyor.    Yapılan  görüşmelerden  sonra   Sultan  Abdulmecit   Harun’u    Çeloların  Melik’i  olarak  resmen   tanıyor ve kendisine   aylık  olarak  3  Osmanlı   lirası    maaş bağlıyor.  Melik Harun   Sultan’ın    kendisini   resmen   “Melik”  olarak   atanmasını  içeren  mektubuyla   Hakkari’ye   geri  dönüyor.
Şeyh Ubeydullah Nehri Kongre ve Konferanslar süreci içinde Melik Harun’u da davet ediyor ve kendisiyle görüşmeler yapıyor.
Şeyh Ubeydullah önderliğindeki hareketin bastırılmasından sonra Osmanlı devleti Melik Harun’un “Melik” unvanını geri alıyor ve onun yerine başkasını görevlendiriyor.
Melik Harun’un Meliklik unvanının geri alınmasının asıl nedeni ise “Şeyh Ubeydullah’ın örgütlediği toplantılara ve harekete katılmak, ayrıca Şeyh Ubeydullah ile Marşimon arasında aracı rolünü oynamak” olarak özetlenebilinir.
15 Mayis 1885 tarihli Les Missions Catholques adlı dergide “Melik Haroun, Chef catholique dans le tribu du Djelo(Kurdistan Turc)/Notice de R.P Rhetore, Missionaire en Mesopotamie adı altında uzun bir yazı serisi var.
Melik Harun’un ölümü üzerine kaleme alınan bu yazı serisinde hem Melik Harun’un yaşamı ve hem de Şeyh Ubeydullah ile girdiği ilişkiler üzerine duruyor.
Yazı da Şeyh Ubeydullah’ın Sultan’a karşı direnişine vurgu yaptıktan sonra Şeyh Ubeydullah’ın Süryani liderlerini davet etme olayına getirerek şöyle yazıyor: “ Şeyh Ubeydullah Nesturi meliklerine görüşmek amacıyla bir davetiye göndermişti. Melik Harun kendi ülkesinden diğer Meliklerle birlikte davetiyeyi kabul ederek gittiler.................. Melikler Şeyh’in evine giderken gidişlerine nezaketli bir biçim verdiler. Biliyorlardı ki, daha sonra kurbanı olacakları bir isyana katılmaları çıkarlarına değildi. Bu arada kendilerini Şeyh’in karşısında buldular. Melikler Şeyh’in ayaklanma ile ilgili projelerine karşı çıkmaya cesaret edemiyorlardı. Şeyh’in söyledikleri tüm şeylere oryantal adetlerde olduğu utangaçça “Amin” diyorlardı.
Var olan Melikler içinde Melik Harun kendi düşüncelerini açık bir şekilde ifade etti. Melik Harun ‘bu sonuçsuz bir çaba, bunu teşvik edenler işler kötüleştiği zaman ilk terkedenler olacak’ dedi. Melik Harun Şeyh ile Türk hükümetini uzlaştırma yolunu denedi................. Şeyh Ubeydullah’ın girişimleri başarısızlıkla sonuçlanınca Şeyh ‘ Bu Hıristiyan akılı biriydi. Eğer benim çevremde onun gibi 3 kişi olsaydı böyle olmazdı” diyor.”( 15 Mayis 1885 tarihli Les Missions Catholques adlı dergide “Melik Haroun, Chef catholique dans le tribu du Djelo(Kurdistan Turc)/Notice de R.P Rhetore, Missionaire en Mesopotamie)
Ayrıca Melik Harun’un Şeyh Ubeydullah ile Marşimon arasında aracılık yaptığı suçlaması da yazı serisinde reddediliyor ve “iftira” olarak değerlendiriliyor. Buna gösterilen gerekçe de Melik Harun’un tüm yaşamı boyunca Marşimon’a karşı mücadele ettiğine bağlıyor.
Melik Harun’un Şeyh Ubeydullah’a söyledikleri ve hareketin yenilgisi sonrası Şeyh Ubeydullah’ın Melik Harun hakkında yaptığı tespitlerin doğrulanması ilişkin başka kaynaklara ihtiyaç var. Ayrıca yazı serisi boyunca “Melik Harun’un iftiraya uğradığı............. devlete bağlı olduğu” gibi tespitler var.
Fakat, yazı da Melik Harun’un diğer Meliklerle birlikte Şeyh Ubeydullah’ın davetiyesini kabul ederek Nehri’ye gittiklerini inkar edilmiyor. Burada da açık bir şekilde görülüyor ki Süryani Melikleri Nehri’deki Devrim Hazırlık Toplantılarına katılmışlardır.
Devam edecek