Saddam Hüseyin’nin Yükselişi, Düşüşü ve Yargılanması(3)
Saddam Hüseyin, Hasan El-Bekr cuntasının ikinci adamıydı. Fakat ondaki hırs onu birinci adama yükseltti. 1979 yılında Hasan El- Bekr ve adamlarını tasviye ederek Irak Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu. Böylelikle Irak’ta iktidar, El Mecit ailesine geçti. Saddam, iktidara geldikten sonra devletin tüm kilit noktaların başına akraba ve yakınlarını getirdi.Saddam, kendi kişisel diktatörlük sistemini yerleştirdi. Yarattığı sistem, klasik faşist bir diktatörlüktü. Kimi Kürd kesimleri, Saddam Hüseyin’in sömürgeci-faşist sistemini “devrimci-demokratik sistem” olarak niteleyip destekledi. “Kapitalist olmayan yolda sosyalizme geçişin ön adımı” olduğuna hükmetti. Buna karşın Güney Kürd hareketini “gerici ve emperyalizmin işbirlikçisi olduğu”na hükmederek karşısında yer aldı. O birileri, sömürgeci-faşist Saddam Hüseyin sistemini “devrimci-demokratik” olarak kabul ettirmeye çalışsın, Saddam, bu çevrelerin efendilerinden öğrendiği yol ve yöntemlerle başta Kürd milleti olmak üzere “Irak” denilen coğrafyada yaşayan diğer azınlık ve mezheplere karşı korkunç faşist bir sistem yaratmıştı.Saddam’ın kuduğu sistem istihbarat ve militer örgütlülük üzerine kuruluydu. İstihbarat ve güvenlik örgütleri ya direk olarak kendisine, ya da en yakınındaki kişiye bağlıydı. Devlet, hükümet ve toplum bu güçlerle kontrol altında tutuluyordu.Saddam’ın sistemi, hükümet, düzenli polis ve ordudan ziyade kurduğu özel kuvvetlere dayanıyordu. “Cumhuriyet Muhafızları”, “Özel Koruma”, “Saddam’ın Fedaileri”, “El Muhabarat” gibi örgütlerin önemi büyüktü.Saddam ve sistemini koruyan örgütlerin başında 1968 yılında kurulan “El Muhabarat” örgütü geliyordu. Önceleri İçişleri Bakanlığına bağlı olan bu örgüt daha sonra direk olarak Saddam’a bağlandı. Saddam’ın “korku makinesi” olarakta bilinen “El Muhabarat” denilen Irak gizli servisi, Bağdat’da El Mansur bölgesini kendisine garargah seçmişti. 4000’in üzerinde kadrosu ve binlerce muhbir elemanı vardı. Saddam’ın iç ve dış dünya üzerindeki gözü ve kulağı idi. Esas görevi Saddam ve sistemini iç ve dış saldırılarda korumak için istihbarat toplamak olmakla birlikte muhaliflere karşı operasyonel bir güç olarakta iş gördü. Saddam ve sistemini koruyan bir başka güç “Cumhuriyet Muhafızları” idi. “Cumhuriyet Muhafızları” 11 tümenden ve 60 bin personelden oluşuyordu. Bir çok ülkede görevi sadece resmi törenlerde iş görmekle sınırlı olan “Cumhuriyet Muhafızları” Saddam sisteminde nizami ordudan daha yetkili, ağır silahlarla donanmış olarak Saddam’ı koruma şemsiyesi görevini üslenmişti. Bunun yanısıra “Özel Koruma” adı altında 30 bin personelden oluşan ve yüksek düzeyde askeri teczihatla donanmiş bir başka güçte vardı. Bu birlikler Bağdat’ın güvenliğini, dahası sonuç olarak yine Saddam ve rejiminin güvenliğini sağlamakla görevliydi. Bu gücün en son komutanı Saddam’ın küçük oğlu Kusey yapmaktaydı. Yine Kusay’ın yönettiği bir başka kuvvet, Saddam’ın büyük oğlu Udey tarafından kurulan “Saddam’ın Fedailleri” örgütüydü. Bu güçte normal düzenli ordu tarafından kullanılan tank, helikopter ve uçak dahil her türlü askeri techizatla donatılmıştı. Bu birliklerde gürev alan personel, her konu da düzenli ordudan görevli personelin çok çok üstündeydi. Özel imtiyazlıydılar. Bunlara her türlü olanaklar sağlanmıştı. Saddam’ın güvendiği ve dayandığı güçlerde bunlardı. Irak ve Kürdistan’da gerçekleştirilen tüm katliamların altında bu güçlerin imzası vardır.ABD’nin 20 Mart 2003 tarihinde Irak’ı işgale başmasıyla Saddam, tüm bu güçleri Bağdat’da konumlandırdı. Diğer alanlarda tutunamayacağını biliyordu. ABD ile hesaplaşmayı Bağdat’da uygun gördü. Fakat bu taktik tutmadı ve Saddam, Bağdat’ı terk etti. Ama savaşı yer altına çekti. Şu an Irak’da ABD, Kürdler ve Şiilere karşı savaşanlar, Saddam’ın kurduğu bu özel birliklerin personelidir. Bu savaşın bitteceği yok.1. Dünya savaşının sonunda İngiltere tarafından suni olarak oluşturulan “Irak” denilen coğrafya da savaş ancak bir şartla bitter. Bu şart “Irak”ın millet ve mezhep temelinde parçalanması, Kürd, Sünni ve Şii Arap devletlerinin kurulmasıdır.Tarihsel gelişmenin seyri budur. Bunu tersine çevirmek mümkün değildir. ABD, bu konu da ne kadar direnirse dirensin başarması mümkün değildir.Devam edecek...29 Ağustos [email protected]