Ana içeriğe atla

Kürdistan’da yeni hareket/örgütün aktörleri ve olmazsa olmazları…İbrahim GÜÇLÜ

Kürdistan’da mevcut, egemen bir hareket ve örgüt, PKK’dır. Bu hareket ve örgüt, son 40 yıla dayalı jakoben, otoriter, geçmişte kalan, soğuk savaş dönemimin ideolojik ve kültürel değerleriyle beslenen, şiddete dayalı olan, iç ve dış muhalefeti katlederek ortadan kaldıran, demokratik olmayan, 40 yıllık anlayışın ve örgütlenme değerlerinin toplamı olan, üretici sınıflara dayalı olmayan, halka rağmen var olmaya çalışan, en önemlisi de, 1970’lardan sonra Kürt ulusal hareketinin katliamlar, tutuklamalar, liderlerini öldürmeler, toplu tutuklamalar ve sürgünlerle yok edilemeyeceğinin devlet tarafından anlaşılmasından sonra, devletin Kürt ulusal hareketini içerden teslim almasının projesi olarak ortaya çıkan, bir hareket ve örgüt.

Bu hareket ve örgüt, Kürdistan’ın Kuzeyinde aynı zaman alt-sitem şeklinde yerelde iktidardır.

Kürdistan’ın Kuzeyinde PKK dışında var olan, kendisini legal ve illegal alanda siyasi parti ve hareket olarak tanımlayan yapılar, bir siyasi ve toplumsal hareketin parametrelerine sahip olmadıkları gibi, toplumda da sosyolojik karşılıkları olmayan; o siyasi parti ve örgüt içinde yer alanları bile temsil etmeyen, eski soğuk savaş döneminin ideolojik ve kültürel değerlerinin sürdürücüsü, jakoben sistemin kalıntıları niteliğinde yapılardır.

Kürdistan’ın Kuzeyinde egemen ve yerel iktidar olan PKK hareketi ve örgütü, bir sisteme dönüşmüş durumda. Bu hareket ve örgüt, Kürt ulusal çıkarlarını temsil etmiyor. Her gün de, Kürtlerin ulusal çıkarlarıyla çelişen çözüm projeleri üretiyor. “Demokratik Cumhuriyet”, “Kürtlerin devlet olmadığı konfederalizm” projesinden, ikameci, elitik, Kürtlere ait olmayan, Kürdistan’a dayalı olamayan, Kürt ulusunu da bölen bir çözüm projesine, “Demokratik Özerklik” projesine dayanmış durumdadır.

Buna karşılık, Kürdistan’da yeni bir halk hareketine ve örgütüne ihtiyaç olduğu on yılların sorunudur. Ne yazık ki, 1992 yılından bu yana bu alanda atılan adımlar, yapılan girişimler, ortaya çıkan siyasi örgütlenmeler, bu sorunu çözemedi. Kurulan bütün siyasi örgütler de, eskiyi tekrarlayanlar oldular. Hep eski otoriter, jakoben, halkçı olmayan egemen sistemi, PKK’yı güçlendiren yapılar oldular.

Bütün bu iyi niyetli çabalara rağmen, yeni bir Kürt ulusal halk hareketinin, bu hareket temelinde bir örgüt ve partinin yaratılmaması sebepsiz olmadığı da ortada.

Bu yeni hareket ve örgüt için. 1) Seçilen aktörlerin isabetli aktörler olmaması. 2- Seçilen örgüt ve parti modelinin geçmiş otoriter ve jakoben modellerden farklı olmaması, 3- Benimsenen ideolojik ve kültürel değerlerin geçmişe, eski sisteme ait olmaları, 4- Kurucu ve yöneticilerin, yeni dönem hareket, düşünce, davranış reflekslerine sahip olmamaları, 5- Kurucu ve yöneticilerin, halktan uzak olmaları, eski üretim dışı, kendisini aşamayan siyaset sınıfının arasına sıkışmış olmaları, 6- Kurucu ve yöneticilerin, statükocu olmaları, lider kültünü ve ideolojik saplantıları devam ettirmeleri, 7- Kurucu ve yöneticilerin, yeni dönemin düşünce değerlerine sahip olmamasından dolayı, yeni dönemin mücadele heyecanın taşımaları ve riskleri göze alamamaları, korkak ve ürkek olmaları, eski değerlerde direnmeleri, 8- Kurucu ve yöneticilerin, reformcu, değişimci ve dönüşümcü olamamaları, 9- Denenip de başarısızlığı ortaya çıkan ideolojik, örgütsel enstrümanları dışlama yerine, onu muhafaza etme alışkanlığına sahip olunması.

Bu nedenleri daha da sıralamak olanaklı, ama sayılanların yeterli fikir edinmemize yardımcı olduğunu düşünüyorum. Bu sıraladıklarım nedenler, yeni hareket ve örgüt için, hem aktörlerin yeniden tespitini, hem de bu örgüt için olmazsa olmaları tayin eden bir konsepti önümüze koymaktadır.

Yeni hareket ve örgütün aktörleri…
Bu sorunda öncelikle öne çıkan, PKK dışındaki siyaset sınıfı, mevcut siyasi örgüt ve partilerin konumuna bakmaktır. Bunlarla ilgili sağlıklı bir tespit ve tanıma sahip olmak gerekiyor. Mevcut siyasi sınıf, kategorik olarak, eski, yukarıda sıraladığımız değerler ve özelliklere sahip. Bu nedenle, siyaset sınıfı kategorik olarak yeni hareket ve örgütün aktörleri durumunda değillerdir. Bu siyaset sınıfı içinde, eski değerlerle ve konumlarıyla hesaplaşan, yeniye ulaşmayı isteyen, reformcu, değişimci, dönüşümcü kişiler bu yeni örgüt ve hareketin aktörleri olabilirler. Eskide ısrar eden, statükocu unsurların, ideolojik ve lider kültü saplantısı içinde olan, demokrasiyi ve çağdaş değerleri benimsemeyen, hukukun üstünlüğüne saygı duymayan, fikir ve kendi kendini ifade özgürlüğü konusunda yeni kültür edinemeyen, özgürlükçü olmayan, insan hak ve özgürlüklerine saygı duymayan, otoriter ve jakoben özelliğinde ısrarlı olan kişilerin bu yeni hareket ve örgütün aktörleri olması olanaklı değildir.

PKK dışındaki siyasi örgüt ve partiler veri alındıkları zaman da, bunların yeni hareket ve örgütün aktörleri olmayacağı, halk içindeki konumları, toplumdaki karşılıkları, taşıdıkları ideolojik değerleri, statükocu konumları, yapısal özellikleri nedeniyle toptan, bütün gövdeleriyle bu yeni hareket ve örgütün aktörleri olamazlar. Bu siyasi örgüt ve partiler, dönüşerek, değişimi, reformculuğu benimseyerek, yeni bir hareket ve örgüt için bireyselleşmeyi sağlamasıyla yeni hareket ve örgütün aktörleri olabilirler. Eğer eski yapısal konumlarını korumakta ısrarlı olurlarsa, yeni hareket ve örgütün aktörleri olamazlar.

Kürdistan’daki yeni örgüt ve hareketin gerçek aktörleri, Kürdistan’daki ulusal direnme hareketleri sonrasında, tarih, siyaset dışına itilen, 1974 yılından sonraki sol ve jakoben paradigma sonucunda harekete geçirilemeyen, eski konumlarını ya hareketsiz kalarak, ya da Türk siyasi parti içindeki yerlerini koruyarak devam ettiren toplumsal kesimlerdir. 1919 başlayan ve 1938’da sömürgeci devlet şiddetiyle bastırılan hareketleri öncülük ve ruh katan toplumsal kesimler, günümüzde de bu yeni hareket ve örgütün aktörleri durumundadır.

Bu aktörlerin ortaya çıkarılması için sabırlı, plânlı bir çalışma ile halkla gitmek ve halkla bütünleşmek gerekiyor. Kürt beylerinin, şeyhlerinin, ağalarının, aşiret reislerinin, kadınlarının, gençlerinin, toplumsal aydınlarının yeni bir misyon çerçevesinde tanımlanması yoluna gidilerek, onların harekete geçirilmesine yardımcı olunması gerekir.

Bu yeni hareket ve örgütün aktörleri, değişik fikirlerden kişileridir. Demokrat milliyetçiler, liberal demokratlar, sosyal demokratlar, dindar demokratlar, muhafazakâr demokratlar, sosyalistler bu yeni hareket ve örgütün aktörleridirler. Bu aktörlerin yeni hareket ve örgütte birlikte var olmaları ve çalışabilmeleri için, yeni hareket ve örgütün çağdaş, çoğulcu, katılımcı, hukukun üstünlüğüne iman getirmesi, insan hak ve özgürlüklerini tutarlılıkla savunması, özgürlükçü, farklı eğilimlere hayat hakkı tanıması gerekir.

“Olmazsa olmazlar”…
Bu yeni hareket ve örgüt, Kürdistan’la ilgili savunduğu statü hakkında somut bir çözüm projesine sahip olması gerekir. Özellikle de PKK’nın “Demokratik Özerklik” projesinin revaçta olduğu, bugüne kadar Kürdistan’daki siyasi statüden dolayı yeni hareket ve örgütün kimlik oluşturmasına olanak sağlamayan sorunun çözümlenmesi gerekir. Kürdistan’ın siyasi statüsü ve konumu hakkında, Kürdistan Federe Devleti önemli bir model olma özelliğini taşıyor.

Çok açık olan bir şey var ki, “Kürt milleti de diğer milletler gibi, kendi kaderini kendisi tayin etme, kendi ülkesinde egemen ve iktidar olma hakkına sahiptir. Kürt milleti egemenliğini ve iktidarını bağımsız devleti öngören federal bir devlette gerçekleştirebilir. Bu federal devlet, kurumlarıyla detaylı tarif edilecek bir siyasi statüdür. Kürdistan Federe Devleti bunun için bir modeldir.”

Bu yeni hareket ve örgütün öngördüğü federal/federe sistem, HAK-PAR ve KADEP programında öngördüğü gibi bir tanımlama sorunu değildir. Bu federal sistem, Türk Devleti’ni ortadan kaldıran ve dönüştüren, onun yerine Kürtlerin ve Türlerin ortak devletini ikame den, Devlet Başkanlığına, Meclise, Hükümete bu yeni yapılanma içinde tanım getiren ve yapılandıran; orduyu, emniyet güçlerini, mahkemeleri, bilumum devlet kurumlarını Kürtlere göre tanımlayan ve yapılandıran; Kürdistan’da Meclisi, Hükümeti, diğer tüm kurumları yapılandıran bir federal sistemden bahsedilmesi gerekir.

Tartışmasız olan bir şey var ki, bu yeni hareket ve örgüt, kendisini birçok farklı rasyonelle tarif etmek durumundadır. Bu nedenle, bu yeni hareket ve örgütün kendisinsin tanımlamasının rasyonellerinden biri de PKK’dır.

Bu yeni hareket ve örgüt, PKK’yı tanımlamakta utangaçlık ve korku içinde olamaz. Bu yeni hareket ve örgütün, milli ve demokratik özelliğini belirleyen ve tanımlayan rasyonellerden biri de; PKK’nın ulusal bir hareket olmaması, devlet güdümlü bir hareket olması; demokrat olmaması, jakoben, otoriter, ant-demokratik, iç ve dış muhalefeti katleden bir hareket olmasıdır.

Bundan dolayı, “Kürdistan’ın kuzeyinde, jakoben ve otoriter siyasi bir anlayış, örgüt, hareket egemen durumdadır. Bunu PKK temsil etmektedir. PKK, demokratik olmayan bir örgüttür. Tek lidere, tek partiye, tek ideolojiye dayalı; iç ve dış muhalefetini imha eden bir otoriter sistemi savunmaktadır. Bu nedenle, yeni bir anlayış ve örgüte ihtiyaç vardır” tanımlamasından hareket etmek gerekiyor.

Bunların yanında bu yeni hareket ve örgüt:
* İdeolojik yaklaşımları ret etmemekle birlikte, ideolojik olmamalı. Program, tüzük, yönetim organlarının kararlarına göre çalışmalarını yürütmeli. Bundan dolayı da değişik düşünceden kişiler yer alabilmeli.

* Sınıfsal bir karaktere de sahip olmamalı. Bütün toplumsal kategorilerin çıkarlarını temsil etmeli ve onları örgütlemeli.

* Siyasi gruplar temelinde oluşmamalı, ideolojilerin de bir koalisyonu da olmamalı. Bu yeni hareket ve örgüte üye olan kişiler, başka siyasi örgüt ve hareketlere üye olmamalı.

* Çağdaş, çoğulcu, katılımcı demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü benimsemeli. Kendi içinde insan hak ve özgürlüklerini içselleştirmeli; program, tüzüğe, kararlara göre oluşmuş organik eğilimleri meşru kabul etmeli.

* Kürdistan’ın Kuzeyindeki ulusal güçlerle ittifak/koalisyon oluşturmayı öngörmeli. Ulusal güçler arasındaki şiddet politikalarını kesinlikle mahkûm etmeli.

* Kürdistan’ın diğer parçalarındaki ulusal güçlerle ve Kürdistan Federe Devleti ile ilişki içinde olmalı. Kürdistan Federe Devleti’nin tecrübelerinden yararlanmalı.

* Kürt halkının kolektif haklarını savunan, Türkiye’nin “Kürt sorununu” çözme çabası içinde olan Türk siyasi güçleriyle de dayanışma ve ittifakı sağlamaya çalışmalı.

* ABD ve Avrupa Birliği Devletleri başta olmak üzere uluslararası ilişkilere önem vermeli.

* Kürdistan Hareketleri, 20 Yüzyılın başlarından itibaren, Osmanlı ve Türkiye merkezli çalışma içinde oldukları için, ayrışmayı sağlayamadılar. Yenilgilerlke karşı-karşıya kaldılar. Bu nedenle bu yeni hareketin ve örgütün çalışma merkezi, Kürdistan olmalı. Bunun yanında, milyonlarca Kürt, Türk Bölgelerinde yaşadıklarından, Anadolu’da bir Kürt Bölgesinin olduğundan, Türk metropol merkezlerinde de güçlü bir çalışma yürütmeli.

* Çalışmalarını, “Kürt” ve “Kürdistan” kimliğiyle sürdürmeli; çalışmalarında Kürtçeyi resmi dil olarak benimsemeli.

* Din ve vicdan özgürlüğünü savunmalı ve korumalı: Din ve vicdan özgürlüğü, her insanın ve her toplumun hakkıdır. Din ve vicdan özgürlüğü aynı zamanda uluslararası antlaşmalar tarafından tarif edilmiş ve güvencelere bağlanmıştır. Her insan, inanç özgürlüğüne sahip olmalı, insanların inanç özgürlüğü sınırlandırılmamalı, zorla bir inanç bir kişiye ve topluma dikte ettirilmemelidir.

* Kürdistan’daki bütün halkların çıkarlarını korumalı. Bundan dolayı, Kürdistan’daki bütün ulusal azınlıkların bireysel ve kolektif haklarını savunmalı. Bu azınlıkların haklarını programına almalı.

* Kürdistan’da süreç içinde ulusal kurumlarını oluşturmak, Kürdistan’da fiilen iktidar olmak için, demokratik ve sivil itaatsiz mücadele biçimini sürdürmeli.

([email protected])

Amed, 27. 02. 2011

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.