Kerkük Üzerine Oynanan Oyunlar
Kerkük’e ilişkin Anayasal takvim olan 2007 yılının sonu yaklaştıkça tüm bölge devletleri Kerkük şehrinin geleceği ile daha yoğun bir şekilde ilgilenmeye başladılar..Tüm bölge devletlerin korktukları „ hak sahibine hakkın geri dönmesi“ olayıdır.. Yoksa sorun Kerkük’ün Kürdlere ve Kürdistan’a ait olup veya olmadıĝı mesele deĝildir.. Kerkük’ün Kürdistani kimliĝini kabul eden bir çok eski Osmanli, Arap, Fars ve Avrupa’lı tarihçi ve gezginci var.. Son 100 yıl içinde Araplar, Farslar ve Türkler, yazdıkları resmi tarihleri aracılıĝıyla hem Kürdlerin varlıĝını yadsıdılar ve hemde Kerkük’ün Kürdistani kimliĝini yadsıdılar.. Kürdler, Irak devletinin suni bir şekilde oluşturulup Kerkük’te dahil Kürdistan’ın bir parçasını zorla entegre etme girişimine karşı hep mücadele ettiler.. Şehy Mahmud ve Britanya arasında Kerkük’ün kimliĝine ilişkin ortaya çıkan sorunlar, General Barzani önderliĝinde gelişen Eylül Devriminin Kerkük’ten dolayı 1975‘de aĝır yenilgi alması, YNK ve Irak rejimi arasında 1984 yapılan görüşmelerin çıkmaza girmesinin esas nedeni Kerkük’ün Kürdistani kimliĝi meselesiydi... Kürdler Kerkük için büyük bedeller verdiler.. Saddam rejimi tarfından 300000 Kürd Kerkük’te zorla çikarıldı... 182000 Enfal şehidlerinin esas kesimi Kerkük ve Germiyan Kürdleriydi.. Ve bugün Türk devleti ve Güney Kürdistandaki ajan örgütlenmesi olan „Türkmen Cephesi“, „Kerkük’ü Türk şehri“ ilan ediyor... Osmanlılar döneminde ipek yolunu korumak için götürülen ve Kerkük’te „ sömürgeci otoritesini korumak için Kerkük kalesine yerleştirilen“ sömürgeci Osmanlı artıklarını sebeb göstererek var olan reel traihi çarpıtıyorlar... Kaldiki Türkler ve Arapların Kürdistan’a ve bugünkü Irak’a gelişleri hâlâ 1000 yılı bulmuş degildir.. Saddam katili dahi 1974 yılında General Barzani’yle yaptıĝı görüşmelerde Kerkük’ün Kürd kimliĝini kabul ediyor.. Kürdlere „Kerkük’ten vaz geçin Cemçemal ve Kelardan iki vilayet yapalım“ önerisini yapıyor.. Ayrıca aynı Saddam 1984 görüşmelerinde ise „ Kerkük’te Kürd ve Arap ortak idaresi“ altında olsun önerisini getiriyor.. Saddam’ın defterinde Türkmen diye bir şey yoktu.. Tabi Kürd hareketinin Kerkük üzerine ısrarından dolayı yine aynı Saddam bir görüşmesinde Kürdlere „Biz nasıl Andoluzya’yi unutuyorsak siz de Kerkük’ü unutun“ demişti.. Bu son cümlesi dahi Kerkük’ün Kürd şehri olduĝu gerçeĝini deklere etmesiydi..Tüm Kürd ve Kürdistan düşmanlarını panik ortamına sevkeden Kerkük’ün geleceĝini tayin edecek 2007 yılının yaklaşmasıdır.Çünkü mevcut olan Irak Anayasa’sı Geçici Yönetim Yasasının 58.maddesini olduğu gibi bünyesine almıs ve sorunu belirtilen tarihe kadar Anayasa’nın öngördüğü biçimde çözmeyi Hükümetin önüne koymuştur.. Bu Anayasa maddesi Kerkük ve çevresine dışardan getirilip yerleştirilen Arapların eski yerlerine, yerinden ve yurdundan edilen Kürd Awarelerin Kerkük’e geri dönmesini, nüfus sayımı ve Kerkük’te referandumu öngörüyor.... Tüm bu işlemler yapıldıktan sonra Kerkük halkı Kürdistan Federal yapılanmasına baĝlanıp veya baĝlanmaması hususunda karar verecektir.Ama, Saddam rejiminin yıkıldığı 2003 Nisandan şimdiye kadar ne Allawi ve ne de Caferi Hükümetleri Kerkük sorunu çözmek için hiç bir adım atmadılar... Saddam’ın Kerkük’e ilişkin Araplaştırma politikalarını başka araç ve biçimlerde sürdürdüler.. Caferi ile Kürdler arasındaki sorunların esas kaynağı Kerkük’e ilişkin ırkçı ve arap şövenizminin en koyu tonunda olan tutumuydu.. Bu çelişki Caferi‘yi bir 4 yıllığına daha Başbakan koltuğuna oturmaktan mahrum etti.... Ama, Irak’ta Saddamlar çok, Saddam’ın „kafesi“nden ders alanlarda hiç yok....Sadece Irak Arapları değil tüm dünya Arapları, tüm dünya Türkleri ve islam ülkeleri Kerkük’ün geleceğiyle yakından ilgileniyorlar!!!!!.... Bu güçler ve devletlerin baş „kaygıları“da Kerkük’ün Kürdlerin eline geçmesi yada Kürdistan’a geri dönmesi olayıdır.. Yukarıda sözünü ettiğim güçlerin hepsi(bazılarının kanatları kırıkta olsa) elerindeki tüm siyasal, diplomatik ve ekonomik ilişkileri kullanarak Kerkük’ün Kürdistan’a geri dönmesini baltalamaya çalışıyorlar... Bu güçler bugün Kürd kazanımları ve Kerkük’ün çevresinde kuduz köpekler gibi dolaşıp ve Amerika’nın gücü karşısında kuyruk salamak zorunda kalmışlardır.. Ama eğer imkânları olsaydı, bugün Güney Kürdistan’da çok farklı ve belki de biz Kürdler için trajik bir durumda yaşanabilinirdi..Kürdler, Kerkük meselesini Anayasal ve barışçıl bir şekilde çözmek için uğraşıyor.. Genel olarak Arapların böyle bir kaygısı yok.. Anayasa’ya bağlılık diye bir niyetleri söz konusu değildir... Zaten Ortadoğu gibi totaliter ve kanlı rejimlerin Anayasa’ya bağlılık veya hukukun üstünlüğünü gibi bir lüksleri de yok.... Böyle bir durumda bölgedeki tüm kanlı rejimleri belki defalarca el değiştirirdi.. Ortadoğu’da oluşturduğu şematik yada sarısı alınmış yumurtaya benzeyen a la Turca demokrasisinin resmi Anayasa’sından daha üstün olan gizli „kırmızı kitapları“ var..Ortadoğuda Anayasa değersiz bir kağıt parçasıdır.... Gücü olan biri geldiğinde o kağıt paçasını alıp çöpe atabiliyor... Bu topraklarda hep böyle oldu ve Ortadoğu halkları bulundukları kültürel ortamı aşmadıkları sürece bu durum hep devam edecektir..Bugün Irak Anayasa’sı sahipsiz bir Anayasadır.. Irak ve Kürdistan’nın reel durumunu görüp uygun olmasa da giydirilmek istenen bir elbise idi.... Herkes kendine göre o elbiseye şekil vermeye çalışıyor ve değerlendiriyor..Böyle bir ortamda Anayasa ve yasaların pek bir kiymeti harbiyeleri yok... Anayasalar, sorunlarıyla birlikte sivil toplumun olduğu, bireylerin kendi sorumluluklarının bilincinde olduğu, yaratılan kurum ve kuruluşların kendilerine tanınan sınırlar içinde işlediği toplumlarda bir anlam ifade eder...Kürdler, mevcut olan Anayasa’ya baĝlı olduklarını ve Anayasa’ya baĝlılıĝın „Irak’ın birliĝinin tek güvencesi“ olduĝunu söylüyorlar..Ama, görünen odur ki, bu Anayasa’da Irak’in de facto daĝılan birliĝini kurtarmayacaktır.. Bir çok gözlemci ve bölge uzmanının birleştiĝi ortak payda: Irak, devlet olarak Kürd, Sünni Arap ve şii Arap diye 3 bölünecektir... Bu çevreler için sorun olan bölünme deĝil, nasıl bölüneceĝidir.. Kanlı mı yoksa kansız mı? Yine bu çevrelere göre en mantıklı yol „yumuşak bölünme“ olayıdır... Yoksa bu bölünme kanlı olacaktır.Geçenlerde Güney Kürdistan’lı gazetecilerden biri Amerikan eski konsulosu ve Kürd dostu Peter Galbraiht’la olan özel bir sohbetini aktarmıştı... Gazeteci kendisine „Amerika hep Irak’ın birliĝinden söz ediyor.... Ama yaşananları görüyorsun“ anlamında bir şeyler söylüyor.. Eski konsulos „Yöneticiler hep böyledir... Yugoslavya daĝıldıĝı son güne kadar hep birlikten söz ettiler“ diye cevaplıyor... Irak’ın geleceĝi nereye evrileceĝi meselesini bir kenara bırakırsak, Federasyon veya baĝımsız Kürdistan’a gidilse dahi, Kerkük ve çevresi hem tarihi, hem sahip oldukları zenginlikler, hem uĝruna verilen bedeller açısından Kürdistan’ın olmazsa olmazlarıdır... O zaman Cewad Maliki Hükümeti kurulur kurulmaz, Kerkük’ün durumunu normalleştirmek için Allawi Hükümetince oluşturulan Komisyonun derhal harekete geçmesi gerekir..Güney Kürdistan’da 10 yıldan beri bölünen ve iki idare olarak varlıĝını sürdüren Kürdistan Hükümeti nihayet birleşti.. Bu durum Kerkük’ün gidebileceĝi adresi de netleştirdi... Artık kimse Kerkük’ü nereye baĝlayal ım „Hewlêr’e mi yoksa Suleymaniye’ye mi“ diyemiyecektir..Çünkü tek adres var...Türkler ve Araplar Kerkük’e ilişkin Anayasa maddesini çıkmaza sokarak Kerkük meselesini Birleşmiş Milletlere havale etmek istiyorlar... C. Rice’nin son Ankara görüşmelerinde de bu sorun gündeme gelmişti.. Bazı Türk çevrelerine göre „Rice de bu meseleyi BM’ye havaleden“yana ve bu durum „Türkleri rahatlatmış“ diye yazıyorlar..Aslında Türklerin sınıra „blöf“da olsa asker yiĝması, iran’ın saldırılarının bir boyutu Kerkük meselesini açmazlarla karşı karşıya bırakmakır... Türkmen Cephesi’nin var olan tutumları, Sadr ve Bedir güçlerinin Kerkük’e gelmesinin altında yatan gerçeklerden biri Kerkük sorunun anayasal temelde çözülmesini zora sokmaktır...Bundan sonra BM yolunu Kürdler göstermektir..Kürdlerin Kerkük meselesinde BM’den elde edeceĝi hiç bir şey yok.. 50‘den fazla Arap ve islam (yandaşları da dahil edilince )devletinin bulunduĝu bir ortamın Kerkük meselesine karar vermesi yada hakemlik yapması durumunda Kürdlerin yapması gereken Kerkük’ü unutmaktır..Belki Kafi Annan yine bize bir Arab’ı yada Saddam’ın dastlarından birini özel temsilci olarak gönderir..Kürdlerin yapması gereken Anayasal süreci zorlamak, var olan Irak’taki kaos ortamınıda azami derecede yararlanarak Kerkük meselesini çözmektir.. Yoksa Kürdlerin, Sünni ve şii Arapları barıştırmak için girdikleri „Rûsipîler“ pozisyonunun ürünü olan „Arapların iç barışı“ Kürdistana savaş olarak geri dönebilir..Ayrıca bilinmesi gereken husus, Araplar kendi içlerinde sünni ve şii olarak kendilerini gösterirken, Kürdistan meselesinde Arap şovenizmi bazında tek yumruk olabiliyorlar... Bu bir realitedir ve gözden kaçırılmaması gerekir...