Güney Kürdistan kazanımlarına yönelik hain planlar.....
Kürdistan halkının bölgesel ve uluslararası düşmanları, halkımızın 1991 yılında “Büyük Raperin” ile elde ettiği kazanımları yok etmek için çok büyük ve çok yönlü bir plan dahilinde hareket etmekteler. 1991 Raperinden sonra Kürdistan halkı de facto bağımsız Kürdistan ortamında bir devletin ihtiyacı olan yasama, yürütme, yargı ve askeri kurumları yaratarak siyasal varlığını ortaya koydu.. Kürd halkının bu devletleşme çabaları bölgedeki Kürdistanı işgal eden tüm Arap ve islami devletlerin hedefi oldu... Sömürgecilerin Kürdistan halkının kazanımlarını yoketme çabaları, Kürdlerin kendi iç çelişkileriyle birleşince halkımızın büyük bedeller karşılığında elde ettiği kazanımlar büyük zarara uğradılar... 1991 yılından Saddam rejiminin yıkıldığı 2003 yılına kadar olan dönemde Kürdistan sömürgeci devletlerin büyük oranda hareket serbestliğe kavuştuğu bir alan oldu... Saddam rejiminin yıkıldığı 2003 nisanından itibaren ABD’nin alanda olmasından dolayı Türkiye, İran, Suriye vb... Kürd düşmanı güçlerinin hareket alanı sınırlandırıldı.. Kürdler ve siyasi önderliği için yeni bir dönem açıldı, Kürdler hem Irak ve Kürdistan’da ve hemde uluslararası arenada siyasal aktörler olarak kendilerini gösterdiler.. Amerika’nın bölgeye ilişkin politikalarından dolayı, Suriye ve İran gibi devletler çok kısık sesle konuşurken, geçmişte özgür Kürdistan’a ilişkin politikalarını büyük oranda Saddam rejimi aracılığıyle uygulamaya sokmaya çalışan Türkiye bugün doğrudan bir saldırgan taraf olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır.. Türk devleti Saddam’ın yıkılmasından sonra, Irak’taki tüm anti Kürd güçlerle ilişkiye geçerek “Türk Cephesi” adlı ajan örgütlemesini devreye sokarak, Ankara ve İstanbul anti Kürd toplantıları düzenliyerek Kürdleri sınırlamaya çalıştı... Ama, Türklerin içsel bu planı büyük oranda başarısızlığa uğradı.. Irak ve Kürdistan seçimleri, Federal Anayasa’nın kabulu, Kerkük ve diğer Kürd bölgelerin geleceği anayasal bir takvime bağlanması Türk devleti ve hempalarının panik ortamına soktu... Bundan dolayı TC Güney Kürdistan sınırlarına yüzbinlerce asker yığmış, Botan bölgesini askeri alan ilan etmiş ve Güney Kürdistan ulusal kazanımlarımızı doğrudan askeri saldırı ile tehdit etmektedir.. Ayrıca Türk devletinin doksanlı yıllarda Güney Kürdistan’ın sınır bölgelerine ve hatta Bamerni havaalanına kadar yayılan geniş bir askeri varlığı var.. KDP ve YNK çatışması esnasında, Washington ve Ankara antlaşmarından sonra Kürdistan bir şehrine “aracı” adı altında bir dizi Türk askeri güçleri yerleştirildi.... KDP ve YNK barıştıktan, ortak hükümetlerini, parlamentolarını ilan ettikten sonra yine bu güçler alanda kaldılar ve hatta gitmeyi reddettiler... Suleymaniye’de “kafalarına çuval geçirilen” güçler bu güçlerdi.. Kürdistan’da bir dizi komploların ve yıkıcı faaliyetlerin soromluları bu güçlerdir... 1 Haziran günü Suleymaniye’de kontrol noktasında konrol edilen Türk ajanları yine bu yıkıcı kesimdendi.. Türk Genelkurmayı bu olayıda kullanarak “ daha üst” boyutlarda Kürdleri tehdit etmeye çalışırken, Kürd yetkilileri olayı altan almaya çalışıyorlar... Suleymaniye’de yaşanan ikinci olay nasıl oldu? Türk subayları sivil elbiseler içinde “Suleymaniye’nin asayişını vb hassas noktaları filmliyorlar”...... Bu durum asayiş güçlerinin dikkatını çekiyor ve arabayı durduruyorlar... Sivil elbiseli “Türk subaylarının” üzerine ve arabalarında yapılan aramalarda, süikastlarda kullanılan dürbinli Kırnas denilen silah, çeşitli tabanca ve susturucuları, ayrıca hava saldırılarına kolaylık sağlamak için signal verme cihazları bulunuyor.. Türk devleti Güney Kürdistan’a saldırmak ve oradaki Kürd kazanımlarını yok etmek istiyor..Türk devletinin, Türk siyasal partilerinin ve Türk medyasının esas amacı budur.. Türk basınında, siyasi ve askeri yetkililerin açıklamalarında “Kuzey Irakı” işgal etme konusunda iki eğilim ortaya çıkmışa benziyor.. Bir kesim “Kürd devletini engellemek için girelim” diyor... Diğer kesim ise “ zararlı çıkarız, Amerika ve AB ile karşı karşıya geliriz” diye tutum takınıyor.. İki kesiminde ortak paydası: “Türk çıkarlarıdır”.... Yoksa “Kürdlerinde devlet hakkı var” diyen yok... Türk devleti bir yandan Güney Kürdistanı askeri olarak işgal ile tehdit ederken, diğer yandan Kürdlere ve kazanımlarına karşı Irak ve Kürdistan içinde Truva Atlarını örgütlemeye çalışıyor.. Bu komplo planı sadece Türkiye’nin değil, bölgesel ve hatta uluslararası bir dimensiyona sahiptir.. 28 ve 30 Nisan tarihleri arasında Mısır’ın başkenti Kahire’de anti Kürd bir toplantı yapıldı.... YNK ve KDP politbüroları bu toplantıya karşı bir bildiri yayınlıyarak toplantıyı “Kürd düşmanı”, “çeşitli devletlerin gizli istihbarat örgütleri tarafından” hazırlandığını söylediler.. Bu toplantıya kim katılmıştı? 1)Kürdistan İslami Birliği Partisi başkanı Selahadin Bahadin başkanlığında,2) Kuzey Irak Örgütü, Erşed Zebari ve Cewher Herki başkanlığında3) Irak Uzlaşı Cephesi,4)Türkmen Cephesi,5)Irak Ulusal Listesi,6) Salih Mutlak’ın başını çektiği Baasçılar vs.... Bu çevreler yaptıkları ortak açıklamada açık bir şekilde Kürdistan ve Irak hükümetine anayasal sürece düşmanlık etmekler, “Irak’ın Arap ve islami kimliğini” savunmaktalar.. Burada bu çevrelerin bir cephe kurmak için yaptıkları ortak açıklamanın tümünü aktarmaya gerek yok.. Kuzey Irak Örgütü adı altında yan yana gelen, Türk devletinin finanse ettiği Erşed Zebari ve Cewher Herki adlı eski Çaşlara ve onların “Kürdistan kazanımlarına” düşmanlıklarına vurgu yapmaya gerek yok... Çünkü bu hainler yaşamlarını Kürd halkına ve kazanımlarına düşmanlık üzerine bina etmişlerdir. Sorun olan “Kürdistan İslami Birlik Partisi”nin tutumudur.. Bu parti KDP ve YNK’den sonra gelen 3. büyük partidir... Geçmişte Kürdistan için tek bir çaba sarf etmeden, 1994 tarihinde bir dizi Kürd düşmanı çevre tarafından finanse edilerek kuruldu.. Bu partinin Kürdistan Hükümetinde, Kürdistan Parlamentosunda ve Irak Parlamentosunda temsilcileri var... Kürdistan Hükümetinin Kürd partilerine verdiği parasal yardımları alan, “Kürdistan Partilerinin Yüksek Şurasınında” üyesidir.. İşte parti Kürd düşmanı Türkmen Cephesi, Salih Mutlak ve Kürd hainleriye ortak deklerasyon yayınlayabiliyor.. Kürd kamuoyunda ve siyasal partilerden gelen tepkilerden sonra bu parti “biz taslağı imzadık” diye kendisini kurtarmaya çalışıyor..Bu partinin içinde bulunduğu , “Kürdistan Partilerinin Yüksek Şurası” dün bir açıklama yaparak durumu netleşmeye çalıştı, Kürd kazanımlarını korumak için bu tip girişimlere katılmama konusuna dikkat çekti.. Sonuç olarak Güney Kürdistan kazanımlarını yok etmek amacıyla büyük bir oyun oynanıyor... Türk devleti askeri tehditlerleriyle, bir dizi bölgesel güçler “içsel siyasal alternatiflerle” yaşanan süreci boşa çıkarmaya çalışıyorlar.. Kürdler tarihsel olarak haklı bir davanın sahipleri olarak yapılan “tehditleri” ciddiye almıyorlar, ama dünya siyasetini belirleyen “haklı-haksız” ikilemi değil “ çıkarların çakışması” dır.. Bu tarihsel dönemeç Kürdlere kendi ulusal çıkarlarını korumak için tek ses olarak ortaya çıkmayı, Türklerin bu saldırgan tutumlarına karşı daha aktif olmayı gerektiriyor...