Yıl 1994. KDP-YNK arasında kıran kırana bir savaş var. Yönetici arkadaşlarımız iki parti büroları arasında gidip gelip "yapmayın, etmeyin, bu 'kurdkuji'dir, düşmanı sevindiriyorsunuz, yarın yanyana gelme ortamını dinamitliyorsunuz" deseler de onların aldırdığı yoktu.
Bunun ötesi kendilerinden taraf olmamız isteniliyordu. Bu olmayıncada karşı tarafın destekleyicisi damgası vuruyorlardı. Bunu en çokta KDP yapıyordu. Bizi YNK'ye yakın görüyorlardı. Bu doğru değildi. Her iki partiyi de yurtsever görüyorduk. Birbirleriyle savaşmasını değil birlik olup düşmanlarımıza karşı savaşmalarını istiyorduk.
Bunu katıldığımız tüm toplantılarda ve kamuoyuna yaptığımız tüm yazılı bildirimler de dile getiriyorduk. Ama ne yaparsak yapalım kimseye yaramıyorduk. Karşılaşmalarımızda bize düşman gözüyle bakılıyordu.
Fakat dönem değişti, aralarında anlaşma sağlandı, birlikte hükümet kuruldu. Ondan sonra daha evvel tartıştığımız ve anlaşamadığımız birçok kadroyla karşılaştığımızda o gün yapılanlar tartışma konusu olduğunda "he valla siz haklıydınız" diyorlar.
Deseler ne olur? Binlerce Kürdün kanı dökülmüştü. Ve bugüne kadar taşınan güvensizlik ortamına sebeb olunmuştu. Daha hala ikibaşlılığın sürmesinin zemini yaratılmıştı.
Bunun Kürd milletine neye mal olduğunun hesabını yapan var mı? Ders çıkaran olmuş mudur? Hiç sanmıyorum. Ders çıkarsalardı, sömürgecilerimizin başkentlerini yol geçen hanına çevirmezdiler. Düşmanın şahsında kardeşlik keşfetmezlerdi. Kürd millet düşmanlarını "stratejik müttefik" görmezlerdi. Dağılan Irak devletinin inşasını kendilerine görev görmezlerdi. Kendi eviçini düzenlerlerdi.
Neyse! Konumuza dönelim. Yönetici arkadaşlarımız iki parti büroları arasında mekik dokuya dursun o dönem Ranya'nın kuzey-batısına düşen Dolaşewr'deki kamptaki peşmergelerimizden bir grup komşu köyleri ziyaret etmeye giderler.
Ağanın evine misafir olurlar. Köylüler toplanmışlar. Bizimkiler, "kardeş kavgası şöyle kötüdür, böyle kötüdür" diye nutuk çekerler. Tartışma saatlerce sürer.
Köşesinde sırtını yastığa dayamış yarı uzanmış 90 yaşındaki bir dede; "çocuklar siz hiç başka bir Kürd partisiyle çatışıp Kürd öldürmediniz mi?" diye sormuş. Bizimkiler em-küm etmişler. "Ufak tefek çatışmalarımız oldu. Karşılıklı birkaç Kürd öldürdük" demişler.
İhtiyar: "Bu iş bir kaç Kürd öldürmekle olacak bir iş değil. Güçlenmek istiyorsanız gözüne kestirdiğiniz bir Kürd hareketini hedefleyeceksiniz. Başlayıp öldüreceksiniz. Bu olayla korku salacaksınız ki milleti sindirip tahaküm altına alabilesiniz. Bunu yapmasanız kimse sizi takmaz. KDP-YNK nasıl güç oldular haberiniz var mı? Birbiriyle savaşa savaşa, Kürd öldüre öldüre bugünkü güce ulaştılar" demiş.
Bizimkilerde: "Amca öyle şey mi olur?" diye deyince amca da: "Oğlum siz boşuna bu dağlarda perişan oluyorsunuz. Bu ihtiyarı dinlerseniz eğer, maddem Kürd öldürmeyeceksiniz babanızın evine gidip, evlenin, çocuk yapın, bu Kürdlere yapacağınız en büyük iyilik olur" demiş.
Orta bir yol bulunmadan geçte olunca bizimkiler kampın yolunu tutmuşlar.
Efendim bunu niye anlattım. Kürdistan'da güç olmak isteyen bir parti, ilk işi gözüne kestirdiği bir parti veya örgüte karşı savaş açacak ve Kürd öldürmeye başlayacak(!)
Kürdistan'da güç olmanın yolu buradan geçer(!) Vallah yalan değil. KDP, YNK, PKK, Hizbullah örnekleri ortada.
Ve hala bu kadar gerek milli çapta, gerek uluslararası alanda bunca kapıya dayanmış olumlu koşulla rağmen Kürd partileri bir araya gelip Kürd millet temsilliyetini çıkaramıyorsa bunu başka neyle izah etmek gerekir?
Eh ne olacak?
Günümüz 19. ve 20. yüzyılda değil ki bir parti lideri çıksın kıra kıra toplumu birleştirsin.
Bu iş galiba Kürdler yapamayacak ama bu yüzyılda bunu yapacak başka bir güç var.
Kim mi?
Ortadoğu'ya şekil verecek olan, daha doğrusu vermeye çalışan karar kılıcı güç.
"Yaşasın" diyeceksek buna diyelim.
13 Şubat 2015