Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 4 May 2013

Abdullah Öcalan’in birkac tane kitabini okudum ve bazi önemli şeyler ögrendim. Bu yazida Apo’nun „Apocu Militan Kişilik“ isimli kitabindan ögrendiklerimi okurlarla paylaşmak istiyorum.

Politika, olanaklar içinde en elverişli olanı elde etme veya en zoru başarma sanatıdır. Ancak biz Kürtlerde politika hazır olanı kaybetme sanatı haline getirilmiştir.
Politika, düşüncenin yoğunlaşmış biçimidir. Ekonomik, ticari, hatta bilimsel, sosyal gelişme düzeyinin en yoğun ifadesi, yani en gelişmiş biçimi politikadır.
En azından kendini yaşatacak kadar politika gereklidir.
Bu sürecte bir ulusun onuruyla, en yüce değerlerin kutsallıklarıyla oynanıyor. Bu affedilmezdir. Bu yüce değerlere sahip çıkmak gerekir.
Bu halkla çok oynandı. Düşman yüzyıllardır halka her türlü rezilliği dayattı, hatta halka dışkı bile yedirildi. Halkımız düşman tarafından bu duruma getirilmiştir, fakat biz de buna karşı direnmeliyiz. Düşmanın yaptıklarını kabul etmemeliyiz.
Genel hastalık düşünmeme, politikleşmeme, yönetmeme hastalığıdır. Düşünmemenin, yönetmemenin, politikleşmemenin sonucu ikinci gün dört dörtlük düşmanın pençesine
girmektir. Bu en kof oportünizmdir.
Kürt halki PKK‟yi izliyor, PKK halkındır. Yetmeyen adamın, yönetemeyecek adamın bu halkın
üzerinde yeri olamaz. Bu tür kişiler ne PKK‟nin kitlesini yönetebilir, ne PKK‟nin halkını, ne de ulusunu. Bunun için de düşünce gücünü, politik terbiye gücünü ve onun somut ifadesi olarak yönetebilme gücünü göstermek gerekir.
Yapılması gereken toplantıdır, planlamadır ve bazı temel taktik hususlara göre eylemdir, ama köle kişilikler hiç oraya gelmez.
Direnmeyi, bilinçle ve onun vazgeçilmez bir gereği olan yönetim gücümüzle doğru tarzda kavrayıp yürütmek gerekir.
Burjuvazinin gücü, yönetim işini iyi yürütmesindedir. Ülkenin yer altı, yer üstü kaynaklarının hepsini ve tüm insanların emeğini sömürme yöntemleri geliştirirler. Bize yalanı en doğru diye belletmişlerdir. Bize, kendi çıkarlarını, öz çıkarlarımız diye yutturmuşlardır.
Aslinda ilkeler savaşı bir militanın, devrimcinin en temel görevidir. Politikasız olmak, kör olmak demektir.
Halkımız dünyanın en köle halkıdır, elinde hiçbir şeyi yok, adı bile yasak. Politikasızlıktan ötürü hiçbir şeyine sahip çıkamıyor.
Sırf ahbap çavuşlarımızla bozuşmamak için birçok temel ilkeyi gözden çıkarıyoruz. Aslinda ilke savaşımını, kural savaşımını vermeliyiz.
Yerinde olmayan ölümlerin, yerinde olmayan yaşam tarzlarının hepsi de kötülüktür.
Kolektif değerler hiç kimsenin kişisel inisiyatifine terk edilemez.
Devrimci önce kendi vicdanına karşı hesap vermeyi bilmelidir ki, nerede ne yapması ve niçin yapması gerektiği sorularına cevabı ve dürüstlüğü ortaya çıksın.
Bu bir insanileşme ve kendimizi gerçekten doğru yola koyma işi oluyor.
Bir insanın en büyük gücü, onun kendi kendisiyle tutarlı olma gücüdür; doğru bildiklerine bağlı olma gücüdür.
Bir yiğit savaşa çıktı mı, anasını ağlatmayacak kadar cesur, yaman, güçlü olmalıdır.
Yiğitlik, çok kılıç sallamak, tüfek patlatmak değildir. Yiğitlik, parti olayında ölçüleri sağlam temsil etmektir. Bunu ustalar da böyle söyler. Proleter devrimcilikte de yiğitlik, parti örgütlülüğünde güçlü olmaktır. Bunlar örgütleyici özelliklerdir. Örgütleyebilen en büyük yiğittir, diye bir tarif vardır. Çünkü halkların veya proletaryanın, örgütünden başka bir silahı yoktur.
Zaferin en temel güvencesi; partinin militanlığında, kadro ölçülerinde taviz vermeyen,
yaratıcı ve savaşın gereklerine göre uygulama yeteneği olan bir katılımı geçekleştirmektir.
Kürdistan davasina göre yaşama gücünü ve savaşma yeteneğini gösterebilmeliyiz. Gerisi çabadır, o da biz de vardır; cesarettir, yine bizde fazlasıyla vardır...
Saygilar

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.