Öcalan avukatlarıyla görüştü. Edinilen bilgiye göre görüşmede yazdığı savunmalara değinen Öcalan, "Savunmalarımı 4 aydır idareye verdim. Bu kadar gecikmesinin nedeni onların da okumaları, kendi önlemlerini aldıktan sonra göndermeleridir. Avrupalılar da okumuşlardır. Çünkü her şeyi ilkelerle savunmamda ortaya koydum. Çok derine inmedim. İlkeler şeklinde belirttim. Önemli olan da budur. Temel ilkeler belirlendikten sonra altını herkes doldurabilir. Aydınlar, siyasetçiler, akademisyenler rahatlıkla altını doldurabilirler. Bunun çok iyi okunması, satır satır, cümle cümle hatta kelime kelime okunup çok iyi anlaşılması gerekir. On iki sorun belirledim her biri için ayrı ayrı çözüm önerileri var, bu çok önemlidir. Kimse beni ucuz değerlendirmesin. Çözüm konusundaki yaklaşımım üzerinden değerlendirip anlamaya çalışsınlar, o şekilde eleştirsinler. Hatta eleştirirken beni yerden yere vurabilirler, ama ilkeler çerçevesinde eleştirebilirler. İlkeleri eleştirtmem. Yoksa kabul etmem. Ucuz eleştirileri de pek dikkate almıyorum."
"Ben Marks'la ilgili düşüncelerimi daha önce açıklamıştım.
Ben Hegel'i inceledim, ilginç sonuçlara ulaştım. Almanya'nın bugünkü koşullarda olmasının bir nedeni de Hegel'i anlamalarıdır. Hegel'i anlamasalardı, bugünkü Almanya olmayacaktı! Almanya'yı Almanya yapan Hegel'dir. Benim düşünce sistematiğim ile Hegel'in düşünce sistematiği arasında büyük benzerlikler var. O kadar zaman olmasına rağmen, onun düşünce ve felsefe anlayışı kent ve üst sınıflar içindir, Marx da Napolyon da Hegel' den etkilenmiştir. Onlar kapitalist modernitenin etkisinde kalmışlardır. Hegel'in felsefesi klasik uygarlık felsefesidir. Benim ki ise, demokratik uygarlık felsefesidir. Felsefenin çok iyi anlaşılması gerekiyor. Türkiye' de felsefeyi bitirdiler. Felsefe olmazsa anlama olmaz, anlama olmazsa; aşk olmaz!"
"Son birkaç gündür radyodan dinledim. Avcılar' da beş kişi tarafından kaçırılarak 5-6 saat tecavüz edilen kadından söz ediyorlar. İşte Türkiye budur, Türkiye'nin her şeyini bu olay gösteriyor. Hem de polis yeleği giyerek yapıyorlar bunu. Zihniyet değişiminden bahsediyorlar. Bu zihniyetin çöküşüdür, insanlığın bittiği noktadır. Türkiye toplumunun getirildiği son nokta budur, bu her şeyi özetliyor.
Benim bahsettiğim aşk anlayışı Nazım Hikmet'in aşk anlayışı gibi sadece kadına olan aşk değildir. Nazım tarzı aşk, aşk değildir. Tanrı aşkından da bahsetmiyorum. Aşk anlamaktır, derinleşmektir. Doğayı, evreni, insanı anlamaktır. Bunları anlamadan aşk olmaz. Bende ki aşk anlayışı anlamadır. Benim için de bir şeyler söylüyorlar, benim kadını yüceltme anlayışım bellidir, bu mücadeleme devam edeceğim."
"Radyodan dinledim. Taraf gazetesinin dünkü sayısının başlığında sadece 33 askerin değil, 27.800 kişinin öldüğünü söylüyor. Doğrudur, otuz bin diyebiliriz. O gün Bakanlar Kurulu'nda genel af tartışılıyormuş. 33 asker otobüse binmek istememiş. ’Biz korumasız ve silahsız gitmeyiz' demişler ama zorla bindirilmişler. Niye bindirdiler, kim bindirdi, kimin adına yapıldı bunlar? PKK adına da Şemdin, bunları Ekrem'e yaptırıyor. Ekrem'e talimat vererek öldürmelerini söylüyor. Defalarca sormama rağmen Şemdin, ne şekilde olduğuna dair her defasında farklı şeyler söylüyordu. Şemdin'e direk Ergenekon'la bağlantılıdır, onların adamıdır demiyorum. Ancak kullanılmıştır. Bu dönemde ateşkes vardı zaten. O ateşkes döneminde nasıl böyle bir şey oldu? Ateşkesi istemeyenler kimlerdi? Bunu anlamak benim için zor oldu. Taraf gazetesi tek yönlü araştırma yapıyor. Bu konuda benzeri yaşanmış olaylar var. Bütün bunların daha iyi anlaşılabilmesi için Adalet ve Hukuk Komisyonu kurulursa biz her şeyi anlatmaya hazırız. Bu komisyon kurulursa bu ve benzeri olaylar açığa çıkacaktır. Bu komisyon araştırma yapar ve görüşlerini belirtir. Devlet mahkemeleri böyle bir araştırma yapamaz. Onların çalışma şekilleri bellidir, yetkileri yok."
"Başbakan bu konuda Meclis'ten Adalet ve Hukuk komisyonu için yetki çıkarabilir. İki-üç ay içerisinde Meclis bu komisyonu kurar, içinde seçkin hukukçular, hocalar, akademisyenler de olabilir, siyasetçiler de yer alabilirler, yargılama yetkisi olmaz, sadece gerçeklerin açığa çıkmasını sağlar. Ben bildiğim her şeyi onlara anlatırım. Onlar da yaptıkları araştırmaları kamuoyuna açıklarlar. Ondan sonra kimin Türkiye'nin iyiliğini isteyip kimin istemediğine, kimin haklı kimin haksız olduğuna, kimin affedilip kimin affedilemeyeceğine kamuoyu vicdanı karar versin. O zaman her şey daha iyi anlaşılır.. Adalet ve Hukuk Komisyonu'nun kurulmasını kabul etsinler. Neden kabul etmiyorlar? Neden kabul etmediklerini açıklasınlar. Adalet Bakanı'nın açıklamalarını dinledim. Bombaları falan bıraksın, diyor. Bu gidişle bombalar bitmez. Zeyno Baran Hindistan'daki gibi patlamalar Taksim'de olabilir dedi. Güngören'de patlayan bombaları, kim yaptı bunları? Adalet Bakanı şantaj yapıyor. Bunlar ciddi değiller. Benim savunma anlayışım öyle kaba saba, silahla, bombayla değildir, düşüncelerim bellidir. Benim anlayışım, yaşam felsefesinin düşüncesini anlamadır."
"Savunmalarımda ilke olarak ortaya koydum. Anlama, düşüncenin dünyalaşmasıdır. Anlama olmadan pratik olamaz. Felsefeyi ve tarihi iyi anlayamazsak bugün gelinen aşamayı çözemeyiz, anlam biçemeyiz. Türkiye'de felsefeyi bitirdiler. O yüzden tecavüzler oluyor. Halac-ı Mansur, Yunus Emre, Mevlana. -ki bu hafta Mevlana Haftası'dır- Yunus Emre de çok önemlidir. Bunların yaptıkları, anlayışları aşktır. Bunlar iyi anlaşılamazsa Anadolu'da birlikte yaşama olanağı kalmaz. Bunlarla birlikte Mustafa Kemal'in de iyi anlaşılması, güncellenmesi, çağa uygun hale getirilmesi gerekiyor. Bana Mustafa Kemal'le ilgili düşüncelerimden dolayı "Kemalist olmuş" diyenler de var. Benim Mustafa Kemal'de önemsediğim bilimdir. İnönü'den önceki Başbakan kimdi? Mustafa Kemal, Serbest Fırkayı kuran Fethi Okyar onların nasıl düşürüldüğünü, kendi etrafını nasıl kuşattıklarını biliyordu. Bu konuda özellikle Yalçın Küçük okunabilir, Mahir Kaynak da kısmen değiniyor. Mustafa Kemal'in ordusu, silahı, ulusu vardı ancak O, bunların hiç birisine güvenmezdi, önemsemezdi, bilimi esas alırdı. Bu nedenle ben Mustafa Kemal'i önemsiyorum. Ama esas aldığı ilim, dönemin pozitivizmidir. Lenin'le ilişkileri de bu bilim temelindedir."
"Şimdilerde bir kitap var "Musa'nın Çocukları" diye. O kitap 1927'de Mustafa Kemal için de yazılmıştı. Mustafa Kemal bunu istemiyordu, bundan rahatsızdı. Günümüzde Tayip Erdoğan için söylüyorlar. AKP bu söyleme dört elle sarılıyor. Bunlar İki yüz yıllık İngiliz oyunları. İngilizler iki yüz yıldır Ortadoğu üzerinde oyun oynuyorlar. Şeyh Sait isyanı ve Seyit Rıza'nın idamı da bu oyunların parçasıdır. Ermenistan-Karabağ, Kıbrıs sorunu, Ortadoğu sorunu İngiliz politikalarının sonuçlarıdır. İngilizler benimle de uğraştılar, uğraşıyorlar. Ben Suriye'deyken çok sık gelip benimle görüşüyorlardı. Ben o zaman anlam veremiyordum, bunlar niye bu kadar sık benimle görüşüyorlar diye düşünüyordum. Asıl niyetlerinin beni denetimlerine almak, bu olmazsa yok etmek olduğunu sonradan anladım. İngilizlerin daha önceki anlayışları ve yaklaşımları ulusalcılık, milliyetçilik ve dincilikti. 1970'lerden bu yana bu ılımlı İslam dedikleri şey, Kenan Evren'le başladı. Ve bu aşamaya geldi. Bu İslamiyet'in Hz. Muhammed'le bir ilgisi yok. Ilımlı İslam, ucube bir şeydir. Buna karşı Hz. Muhammed'in iyi anlaşılması ve bugüne güncellenmesi gerekiyor."
"Ergenekon için bunların birisine Avrasyacı, birisine de Amerikancı diyorum. Ergenekon'da asıl görülmesi gereken bu iki tarafın çatışmasıdır. Yargılanan Avrasyacı Ergenekon'dur. Örgütlenmesinin kökeni 1946'lara kadar gidiyor. Levent Ersöz, Silopi'de bizim insanları kaybedendir. Öyle sıradan biri değildir, çok güçlüler. Şimdi Rusya'da olmasının anlamı, ordunun yarısının Rusya'dan yana olması demektir. JİTEM, kendi bünyesinde iki yüz bin kişiyi istihdam ediyor. Aslında İlker Başbuğ'un yaptığı açıklama Taraf Gazetesi-Ahmet Altan'a yönelik değil, kendi içindekilerine yöneliktir, onlara kızıyor. Ahmet Altan'a kızmıyor. Genelkurmay'ı zor zapt ediyor. Başka bir komutan yaptığı açıklamada 'Rusya, İran, Suriye ittifakından' söz ediyor. Bunların çekişmesi Laik ve ant-i laisizmdir. CHP'nin laiklik anlayışı ilginç olmaya başladı. Kadın ne giyineceğine kendisi karar verir. Kadın kapanacağına veya kapanmayacağına kendi özgür iradesiyle karar vermelidir. Kadının özgürlüğünü savunuyorsanız o zaman kadının siyaset yapmasını, milletvekili, belediye başkanı olmasını desteklemelisiniz. Kuru lafla özgürlük olmaz."
"Benim asıl söylemek istediğim şey, Kürtlerin Lozan'ıdır. Lozan'a gidilirken iki Kürt milletvekili götürülmüştü. Orada 'Türklerin ve Kürtlerin temsilcisi olarak buradayız" denilmişti ama gereği yapılmadı. Türkler açısından Lozan tamamlanmıştır. Kürtler açısından bugün tamamlanması gerekiyor. Ben buna İkinci Lozan veya Lozan'ın Tamamlanması Süreci diyorum. Lozan'ın tamamlanması Cumhuriyet'in demokratikleşmesiyle olacaktır. Ben Konfederalizm derken yanlış yorumlayıp ulus-devletin, üniter devletin parçalanacağını düşünüyorlar. Cumhuriyete de karşı değilim.
Konfederalizmden kastım Suriye, İran, Irak, Türkiye içindir. Suriye dâhil olmasa da Suriyeli Kürtler, İran da bu birlikteliğin içinde olabilir. Konfederalizm, Türkiye'deki Kürtlerin kendi demokratik örgütlenme biçimidir, ayrı bir devlet değildir. Lozan'la Cumhuriyet kuruldu. Konfederalizmle içi doldurulacak, Kürtlerin hakları tanınacak. Böylece Lozan tamamlanacak. Musul ve Kerkük'te misak-ı milliye dâhildi. Konfederalizmle bunları da dâhil ediyorum. Misak-ı Milli önemlidir. Burada Kürtlerin haklarına saygılı olunacağı belirtiliyor. Kürtler ayrılmak istemiyorlardı. Zorla ayırdılar. Benim kastım Kürtlerin haklarıdır. Osmanlı nasıl ki altı yüz yıl boyunca bu bölgede bir güç olarak yönettiyse, eğer böyle bir çözüm geliştirilirse Cumhuriyet de buna öncülük ederek bunu devam ettirebilir."
"Başbakan 9-10 DTP'li milletvekiliyle uğraşıyor, onlara tahammül edemiyor, Meclis'ten attırmaya çalışıyor. Temsilci arıyorlarsa DTP temsilcidir, ben buradayım temsilciyim. Ama burada yapılanların hepsi Başbakan'ın emriyle yapılıyor. Bana radyo vermişler, çalışmıyor. Ya hiç verme ya da vereceksen doğru düzgün çalışanını ver. Bir çay bile veriyorlar, yarı veriyorlar, diğer yarısı tortuyla dolu. Bunu bile pazarlık konusu yapmaya çalışıyorlar. Biraz ciddi olsunlar. Şantaj yapıyorlar. Bu şekilde benim üzerime gelmesinler. Ben bunu devlete de söylüyorum, PKK'ye de söylüyorum; ben, yaşam felsefesinin anlaşılmasıyla ilgileniyorum. Ben sorunun demokratik çözümü ve barış için üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum. Daha önceden Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı Gül'e mektup yazmıştım. İstirham ediyorum, bu sorunu çözelim diyorum."
Kaynak Anf
Not : HEK KANIT ISTIYORDU , bu kanit´tan bolca var .
sagol bawer-kanit uzerine bir iki lakirdi