Ana içeriğe atla

1975 Eylül Devriminin yenilgisine karşı dış devletlerin tutumu(1)

Dr. Kemal Ali Muhamed
Dr. Serwer Abdulrahman Ömer

Giriş

Eylül Devrimi, Güney Kürdistan’da Kürd halkının meşru haklarının elde edilmesi için başlatılan devrimlerinin en önemlilerinden biri olarak kabul ediliyor. Eylül Devrimi 14 yıllık ömrü boyunca büyük bir silahlı güç ve büyük bir kitle desteğini saflarında topladı. Halkların gönlünü kazandı ve gazeteciler onun haberleri peşinden koşturan bir yapı haline geldi. Fakat bu devrim, doğrudan ve dolaylı olarak çeşitli iç ve dış nedenlerden İran ve Irak arasında 6 Mart 1975 yılında imzalanan Cezayir Antlaşmasından sonra son buldu..

Eylül Devrimi ömrü boyunca bir çok devlet, siyasi parti, örgüt ve oluşumla ilişkisi oldu. Az yada çok bu yapıların devrim üzerinde etkisi vardı. Bu araştırmada yanlızca dış devletlerin devrimin yenilgisi karşısındaki tutumları üzerine duracağız.

Bu araştırmanın amacı şimdiye kadar bilimsel bir şekilde özel olarak bu mesele üzerine durulmadığından dolayı var olan imkanlarımız ve elde ettiğimiz kaynaklar dahilinde bu sorun üzerine durmayı gerekli görüyoruz.

Bu araştırmanın yazımı konusunda değişik bir çok kaynaktan faydalanılmıştır. Bu kaynakların bazıları olaylara doğrudan katılan Kürd yazarlarına aittir. Bunlardan Nawşirwan Mustafa, Mesud Barzani, Cemal Nebez, Abdullah Hasanzade, Mela Baxtiyar, İbrahim Celal, Mirza Mengur ve daha başkalarını sayabiliriz. Diğerleri ise Kürdistan’a doğrudan gelen, değişim ve uluslararası ilişkilerden haberdar olan yabancı gazeteci ve yazarlardır. Bunlardan Chris Kutschera, Gunther Dischner, J. Randal, David Mcdowl ve benzerlerini sayabiliriz. Ayrıca gelişmelerde acık ve belirleyici rolü olan Henri Kissinger yazılarından, o dönem çıkan farklı dergi ve gazetelerden yararlanılmıştır.

Dış devletlerin yaklaşımlarını iki bölüme ayırıyoruz: Birincisi Türkiye, İran ve Arap devletleri gibi bölge devletleri, ikincisi ise; o dönem daha çok dünya super güçleri olarak bilinen Amerika ve Sovyetler Birliğidir.

Bu devletlerin tavırları ayrı ayrı ele alındı, 1975 Cezayir Antlaşmasıyla birlikte 14 yıllık Güney Kürdistan’ın silahlı mücadelesinin nasıl yenilgi aldığı üzerine duruldu.

1975 Eylül Devriminin yenilgisine karşı dış devletlerin tutumu

Şu gerçeği bilmek lazım bölge devletlerinin hiç birinin Kürdistan devriminin başarıya ulaşmasında ve Kürdlerin amaçlarına ulaşmasında çıkarları yoktu. Her biri farklı bir perspektifle kendi çıkarları doğrultusunda soruna bakıyordu ve tavır alıyordu. Eğer bu devletlerden bazıları çeşitli dönemler Kürdistan Devrimi ile yardım ilişkisine geçmişler ise, kuşkusuz bu ilişkiler geçici, taktiki ve çıkarları doğrultusundaydı. Çıkarlarına kavuştukları zaman da Kürdleri bırakıp Kürdistanı işgal eden diğer devletleri desteklemeye başlıyorlar. Burada bu devletlerin her birinin tavırları üzerine duracağız:

İran’ın Tavrı:

1925 yılında Rıza Şah, son Qaçari Şah’ının İran’daki iktidarına son verdi. O günden bu yana iktidara sahip olan Fars halkı, ulusal devlet çerçevesinde diğer halkları bir ırk, bir kültür ve İranileştirmek için çaba sarfetmektedir. İran, Fars olmayan halkların geliştirdiği kültürel, siyasal ve toplumsal tüm hareket ve ayaklanmaları ülke içinde şiddetle bastırıyor. Komşu devletlerle ülkelerinin bölünmez bütünlüğünü tehlike sokacak tüm hareketlere karşı ittifak ve antlaşmalar yapmıştır. Elbette, Kürd meselesi ve devrimleri yarım yüzyıldan beri İran ve diğer bölge güçlerinin kıskacındadır. Ayrıca İran Kürdistan’ın büyük bir parçasını işgal etmiş(1) ve halkını baskı altına almıştır. İran, sürekli olarak Kürdistan’ın diğer parçalarının en basit hakka kavuşmasına karşı bir engeldir. İran, Güney Kürdistan’da Eylül Devrimi’nin 14 yıllık ömrü boyunca kendisini dost ve dayanışmacı olarak gösteriyordu. Bu dostluk, 1975’de yapılan Cezayir Antlaşmasıyla son buldu. Büyük bedellerle ve yıkımlarla 14 yıl boyunca elde edilen kazanımlar bir hiçe dönüştürüldü. Sadece bu değil, Kürdistan’ın tüm parçalarında Kürd milliyetçiliğine büyük bir zarar verdi. Kürd Eylül Devriminin trajedisi, İran Şah’ının siyaset denkleminde böylece son buldu.

Mart 1974 yılında savaşın yeniden başlamasıyla beraber İran kendisini Kürd devriminin biricik sığınağı olarak görüyor ve Amerika’da dayanışmacı bir güç olarak Kürd devrimine el atıyordu. Kuşkusuz o dönemler Amerika ve İran soğuk savaşın yakıcılığı ortamında doğu da ve körfez de çıkarlarını nasıl koruyacakları uğraşını veriyorlardı.(2) Hiç kuşku yok ki, 2. Dünya Savaşından sonra Kürd milletinin başına gelen bu trajedi de en büyük rolü İran oynadı. Özellikle geçen yüzyılın ikinci yarısında Kürd özgürlük hareketi en kitlesel biçimiyle Güney Kürdistan’da yoğunlaştığı bir dönemde.. Bu durum Irak devletiyle var olan eski hesapları görmek için tarihsel bir andı.
Bu ise şu siyasetin tatbikini beraberinden getirdi:

1)İran Şah’ı iki tarafın düşmanı olan Irak rejimine karşı, Kürd devrimi ile dostluk ve ırksal ilişkiye geçti. Bu ilişkinin gelişmesi, Abdulkerim Kasım’ın başında olduğu Irak Cumhuriyet rejiminin Kürd halkının hakları için verdiği sözlerden vaz geçmesi ve iki taraf arasında savaşın başlamasından sonra oldu. Özellikle 1962 yılı ve sonrası İran ile Kürdler arasında dayanışma ilişkileri başladı.(3)

2) Her ne kadar 1961 ve 1975 yılları arasında peş peşe Irak’ta iktidara gelen tüm güçler Kürd sorunun adil bir şekilde çözeceklerine dair söz vermelerine rağmen, fakat hepsi iktidarlarını sağlamlaştırmak için taktikti. Bu değişimler ve iktidara gelen güçlerin Kürdlere karşı düşmanca tavırları İran ile Kürd Devrimi arasındaki ilişkilerinin ortamını daha da güçlendirdi. Bu süreç boyunca İran, Irak ile Kürdler arasındaki savaş ateşini daha da yükseltmeye çalışıyordu. Aynı zaman da İran, Kürdlerin yaptıkları ateşkes, Arap ve Kürdler arasında her türlü antlaşma girişimlerine düşmanca tavır takınıyordu. Örneğin Kürd Devrimi ile Baas rejimi arasında yapılan en büyük görüşme 1970 Antlaşmasıyla sonuçlandı. İran çok açık ve sert bir şekilde antlaşmaya karşı çıktı. Diğer yandan 1970-1974 yılları arasında tam 4 yıl ne savaş ve ne barış dönemini Şah rejimi ve Irak rejimi bu antlaşmayı bozmak için kullandılar. Her iki devlet düşünmüş planlar dahilinde amaçlarına ulaşmak için uğraştılar.

3) Ne savaş ve ne barış dönemi olan 4 yıl boyunca Şah rejimi sınırlarını Kürdlere sonuna kadar açmış, kendi parasıyla Kürd devrimi önderliği ve devrime katılanlara misafirhaneler, tatil yerleri , hastaneleri ve diğer iytiyaçlar için imkanlar yaratmıştı. Aynı dönemde para ve çeşitli imkanlar karşılığında bazı Kürdleri satın almış, devrim hareketi ve kurumlarının içinde yaşanan gelişmeler hakkında bilgi alıyordu. İran, Kürdlerle Amerika arasında Kürdlere maddi imkanlar sunmak için bir aracıydı. Amerika, Kürdlere silah ve çok yaygın bir şekilde patlayıcı gibi savaş materyalını aktarmıştı. Baas rejimi ile Kürdler arasındaki 1974-1975 savaşı sırasında büyük bir sayıda İran asker ve subayları Kürd elbiseleriyle devrim saflarına getirilmişti. 4 yıllık ne savaş ne barış süreci Kürdlerin aleyhine, Irak ve İran’ın kazancına sonuçlandı. Irak bu süreçte siyasi, ekonomik ve uluslararası diplomatik ilişkilerini sağlamlaştırabildi. İran ise Kürd devrimini kontrol altına aldı ve birinci derecede karar verici haline geldi.

Devam edecek..

Çev: Aso Zagrosi

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.