Konumuz iki halk arasındaki ilişkilerin tarihsel yönlerini didiklemek olmayacak; güncel ve dostluk köprüsünün gerçekliğini anlamaya yöneliktir.
Kaldı ki, tarihsel olarak nereden bakılırsa bakılsın Kürtler ve Yahudiler arasındaki ilişkilerde yaşanılmış bir yaralanma mevcut değildir 15 şubat uluslararası komploya dek...Bu da İsrail devletinin politikasıydı ki, Yahudi halkına mal edilemez ve tüm Yahudileri bağlamaz.
Ortadoğu coğrafyasının en kadim iki halkı arasındaki ilişki incelendiğinde görülecek ki, Kürtlerin Arap, Fars ve Türklerden gördüğü zararla kıyaslandığında en az zarar gördüğü kesim Yahudilerdir. Hal böyle iken, Üç halkla kurulan ilişkilerin köklülüğü Kürtlerin hep aleyhine olmasına rağmen, Kürtler Arap, Fars ve Türklerle kurmuş olduğu köklü ilişkilerin çeyreği kadar neden Yahudilerle geliştirmedi?
Bunun nedeni Ortak inanç olan İslami payda mıdır ?
Kürt-Ermeni ilişkilerine bakıldığında veya Kürtlerle Yunan halkı arasındaki sevgi göz önüne getirildiğinde yakınlığın paydasında İslami bir sebep olmadığı görülecektir. Öyle ise Kürtlerin Yahudilerle dostça ve hiç kimsenin düşmanlığına esas almayan yani üçüncü bir ülke ve halkın karşıtlığına dayanmayacak ittifaklar kurmasındaki kaçışı nedendir? Kürtler Yahudilerden neden kaçıyor? Yahudiler neden Kürtlerle sağlıklı bir yakınlık kurmuyor?
Başkalarının gözüyle iki halkın biribirine bakışı neden değişmesin?
Kürtlerle Yahudiler arasında işlenmiş bir suç mu vardır?
Varsa bile bunlar masaya yatırılarak çözümlenebilecek türden değil mi? İsrailin, Sayın Öcalan'ın esir edilmesindeki rolüne takılıp kin beslemek Ortadoğu politikasında Kürtlere manevra kaybına mal olmaz mı?
Kaldı ki halklar arasındaki ilişkileri taktik hesaplar üzerine oturtulamaz. Dilden düşüremediğimiz “Yaşasın halkaların kardeşliği “derken Yahudileri bunun dışında mı gördük; Yahudiler Halk değil mi? Onlarla kardeşlik yaşamasın mı? Yahudiler ölsün mü yada “Kahr olsun Yahudiler“ ifadesini bir slogan olarak mi tercih edeceğiz?
Nerden bakılırsa bakılsın Kürtler,Yahudilerle ilgili konumlarını netleştirmek durumundadır. Salt basit siyasi çıkarlar uğruna canlı tutulan, Ortadoğu'daki “Yahudifobi ve Kürtfobi“ kimseye yarar getirmez. Bunu kırmak zorundayız.
Çünkü iki halk da Ortadoğu'da bir tecridi yaşamaktadır. Geçmişteki Türk-Arap ve Farsın din kardeşliği hatırına Yahudi tecridine Katılan Kürtlerin zamanla aynı tecrite uğramasını hangi saplantıları deşerek aşmalıyız ? Kürtlerin hatası nerdeydi?
Din kardeşliği hatırına ve din kardeşlerimizin gözünde kalmak için herkesten uzak mı durmalıyız? Madem bunun haklılığı varsa en başta din kardeşlerimizin bölgede Kürt karşıtlığına dayalı her türlü ilişkiyi ve her devletle gözü kara ilişkiyi neden geliştiriyorlar? Yahudilere karşı din kardeşlerimizin bekçisi miyiz? Hatır için tazı olmak zorunda mıyız?
Tarihte bu mantıkla yakalanan tavşanların kanından fazlasını kardeşlerimiz bizden dökmedi mi?
Kürdistan'ın dört parçasının esaretini Türk, Fars ve Araplar Allah'ın hangi ayetlerine dayanarak bize mubah gördüler? Din adına Ulusallığımızı iğdiş ederken en fazla kendileri ırkçı kesilmedi mi? İslamin en güzel yanı ümmetçililik idiyse bunu, Kürtleri ulusallığından uzaklaştırarak kendileri neden milliyetçiliği de geride bırakıp kafatasçı ve ırkçılığa vardılar? Kürdü ümmetçilikle avutarak kendileri milliyetçi olmadılar mı?
Din kardeşlerimizin tek yaklaşımı ümmetçi Kürt için Irkçı Fars, ırkçı Arap ve Irkçı Türk gayreti değil miydi? Kürtler gibi islamla ulusal yapısı ezilen başka bir hal gösterilebilir mi dünyada? Bunu belirtirken Kürtlerin İslam inancından vazgeçmesi gerektiğini elbette söylemiyoruz, aksine Ulusal değerlerini iradesi ile belirleyen kürt aynı zamanda İslam inancını da en güzel camilerde kutsamaya layık olur.
Kürtler Müslümanlıktan değil Müslümanlardan inkarı ve baskıyı gördü. Din kardeşlerimiz ulusal yanımızı budadı ve hiçleştirdi.
İslam'ın ümmetçiliği ve sosyalizmin enternasyonalizmi kol kola Kürt ulusallığının temelini dinamitledi. “Yaşasın halkların kardeşliği “sloganıyla Kürtleri kardeşliğe çeken Türk solu hakim ulus kalleşliğine neden Kürtleri hala reva görüyor? Müslümanlar ve solcular Kürtlerin ulusal varlığını enternasyonalizmin presinde ezmedi mi?
İslam Müslümanların eliyle, sosyalizm solcuların gayretiyle Kürt uluslaşmasının aleyhine işletildi. Bu belirlemeyi yaparken milliyetçiliğe düşmüyorum, tam tersine halkların dostluğunu da aşacak ulusların dostluğunu ön görüyorum. Çünkü kardeşlik sağlıklı bir payda değil. Haksızın lehine pay edildi hep. Kaldı ki kardeşlik bir tercih değil ve emek istemez. Dostluk buna alternatife olarak hem tercih hem de emek ister. Emekle kurulmuş değer yargıları emeksiz kalınca bozulur. İşte enternasyonalizmin Püf noktası budur. Kimsenin kardeşini seçme özgürlüğü yoktur ama dostlarını belirleme tercihi sınırsız ve ilkelidir.
Nedir bu dünyadaki Yahudi obzesiyonu? Yahudiler neden bu denli çekilmiyor? Sebebin İsrail devleti olduğunu hiç sanmıyorum, çünkü İsrail devletinin kuruluşu 1948 e dayanır ve din kardeşlerimizden Türkler onları tanıyan dünyadaki ikinci devlettir. Yani Dersim katliamının üzerinde henüz 10 yıl geçmişti ve katliamın yaraları taze idi.
Kürtler gibi sürülmeye mubah görülen Yahudilerin gittiği her yerde ve ülkede güvenliklerini iki Prensiple sağladılar. Biri sermaye diğeri de eğitim. Eğitimde Yahudi halkı kadar gelişkin olan başka bir ulus gösterilebilir mi? Dünya dehalarının yarısından fazlasını çıkarmış bir halktan neden ürkelim?
Son iki yüzyılda Dünyayı düşünsel olarak besleyen entelektüel verim neden hep Yahudilerde gelişiyor? Buna sevinmemiz ve taktirle karşılamamız gerekirken işi kıskançlığa vardırıp Yahudi obzesiyonunu neden pekiştirelim. Yahudilerin hem düşünsel hem de maddi olarak muhtaç kalmadan yaşayan tek halk olma özelliğini nasıl açıklayabiliriz .Onca sürgün ve katliama uğramaları Kürtlerle ortak yanları değil mi? Nasıl bakılırsa bakılsın Sürgün acıları ortak olan iki halk dayanışmayı hak etmiyor mu?
Bunu söylerken elbetteki Siyonizm'i desteklemeyeceğiz. Çünkü Siyonizm de en az Türk, Fars ve Arap ırkçılığı kadar tehlikeli ve gericidir. Zaten Siyonizm bir nevi Musevi şeriatçılığıdır. Yani Yahudilerdeki dini ve ırki gericiliğinin bileşkesidir.
Musevilik, Yahudilikle ve Siyonizm konusunda mevcut kafa düğümlenmesi, bir halk söz konusu olunca kör bir bakışla dünyada tek bir noktaya düğümlenmeyi getirerek her şeye total bir bakışla Siyonizm damgası vurulmamalı. Belki de bölgedeki körlüğün en önemli nedeni bu üç kavram arasındaki farkı görememekten ileri geldi. Total bir tanımlama Ortadoğu İslam aleminin saplantılı biçimde, yahudi obzesiyonunu yara haline getirmiştir.
Musevilik bir inançtır. İnanç ve ibadet hakları ve tercihi olarak kutsanan bir durumdur. Varsın Yahudiler bunu salt kendilerine özgü bir din, Allahın yeryüzünün efendileri olarak ödüllendirmenin karşılığı diye tanımlaşsınlar. Zaten Olduğu için her biçimde iddia edilme özelliğine sahiptir. Ama isteyen herkes de Musevi olabilir. Yahudi cemaatine farklı ulustan olduğu için cemaat içine alınmasa bile evinde Museviliğini sürdürme hakkı vardır. Yeter ki Tercih etsin. Yahudilerin baskısına mi uğrayacak? Bu anlamıyla isteyen herkes Yahudi olmadığını belirterek Musevi olduğunu söyleme kolaylığına sahiptir. İsrail'deki Kürtler Yahudi ırkına dönüşmeden Museviliği bir inanç olarak tercih etmişlerdir ve Kürtlüklerinden bir şey de yitirmemişlerdir. Din kardeşlerimizdeki devşirme usulü bir uygulamaya uğramamışlardır. Zaten Yahudiler devşirmecilik gibi bir insanlık suçu işlememiş ender halklardan biridir. İsrail'deki Kürtler Yahudi ulusuna mensup olmayıp Musevidirler. Bu mantığa aykırıdır. Tanımlama doğru yapılmalıdır. Musevi Kürt vardır ama Yahudi kurt olmaz. Böylesi tanımlama iki uluslu tanımlamadır ki, Epistomolijide sınıfta kalır. İngiliz Türk veya çingene Türk tanımına benzer.
Yahudiler bir halktır. Tarih içinde oluşmuş, Arapların ticaretle uğraşan ve farklılaşmış bir koludur. Tevrat'tan önce de Yahudiler vardı, Tevrat sadece onların dinini değiştirdi, hepsi bu...Ateist Yahudi olabileceği gibi, Laik Yahudi, hiristiyan veya Müslüman Yahudi de olabilir ve vardır da...Musevilikle Yahudiliği bir tutarsak Ateist Yahudiyi ne yapacağız, Ona hangi ulusal kimlik bulmamız gerekecek? Marks'ın ailesi Hiristiyandi, ama gene de Yahudi idiler.
Dünyanın anlamadığı şey(Özellikle Fars,Arap ve Türklerin anlamadığı) kişi tercihiyle ulusunu değiştiremez. Çünkü o,doğuştan bir aidiyettir ve sonradan öğrenmekle oluşmaz ama, din tercih sorunudur ve sonradan öğrenmekle din değiştirilebilinir. Örneğin Kuranı Kerim tercih edenler sonradan dinlerini İslam diye değiştirdiler. Bu ,ulusunu değiştirme şartını gerektiriyor mu? Devşirmeci din kardeşlerimiz ne hikmetse bunu kavrayamadı...
Aynı biçimde dinini koruyarak da farklı dine mensup uluslarla diplomatik ilişki uygar dünyanın çağdaş ölçüsüdür. Din kardeşlerimiz Kürt karşıtlığı üzerine “gavur“, “kafir“ diye itham ettikleri ülkelerin bomba ve silahlarıyla katliamımızı reva görmediler mi? Allah adına ’kafir ve gavur' bombalarını hangi kitapta hak etmiştik?
Allaha inanmak hangi milletin tekelindedir? Allah sadece Fars, Arap ve Türkün müdür? Ona inanan tüm insanlarındır. Kürtler Yahudilerle dostluk kurarken önlerine inançlarından vazgeçme şartı mı koyuldu? Var mı tanığı ve ispatı? Sayın Mesut Barzani ailece bir İslam tarikatının mensubudur. İslamlığından ödün vererek İsraille ilişkilenmedi. Kendisi dini bütün bir müslümandır. İnancını Kürt camilerinde gerçekleştirmesi Allahın evinde yapmış sayılmaz mı?
Kürtlerin bilmek zorunda olduğu bir gerçeklik, ulusal bağımlılık dini inancı da bağımsız bırakmaz.
Durum böyle iken neden bölgesel gerçekliğin hatırı için sağa sola düşman kesilelim, hele Yahudilerle dost olmamanın tarihimizdeki yıkıntıların muhasebesi hesaplandı mı? Bölgede aynı kaderi yaşadığımız bir halka ’merhaba' diyememek ne büyük bir acizlik...
Ulusal rüştü sağladığımız bu dönemeçte, kendimize güvenerek güvenilir ve karşıtsız ittifak kurabilmeliyiz. Kaldı ki, Kürt halkının karakteri gereği diplomasi karakteri de karşıtsızlık üzerine gelişiyor. Yani ikili ittifaklar üçüncü bir güce düşmanlık için olmayıp, kendi bağımsız irademizin salt muhatabımızla yakınlaşmanın gereğidir.
Karşıtsız diplomasiyi Ortadoğu da geliştirmek, başkasının aleyhine işleyecek biçimin tüm ihtimallerini kapatıp, Yahudilerle karşıtsızlık üzerine anlaşmamızın hiç bir engeli olamaz.
Elimi verir kolumu alamam korkusu, iradesiz ve güvensizlerin işidir. Böylelerinin Kürtler gibi bir halkın öncülüğüne layık olduğu söylenebilir mi? Sonra korkakların mücadele de ne işi olabilir ki?
Ulusal baskıyı aşan Kürtler kendi ibadetlerini kendi camilerinde gerçekleştirmesi gerekmez mi? Ulusal baskıyı yaşamazlarsa İslamiyetçi en demokratik biçimde yaşayacak olan gene Kürtler olacaktır. İnançlara samimi yaklaşım bir kürt geleneğidir. Çünkü Kürtler orijinal bir halktır. Ondandır ki, Ortadoğuda islamiyeti insanlık suçuna bulaştırmayan tek Müslüman halk Kürtlerdir.
Yahudi obzesiyonunu aşıp halkların dostluğu şeklinde karşıtsız ilişkiler kurmak ve her halkın bağrındaki gericiliği dışlayarak yaşanılır bir Ortadoğu, yaşanılır bir bölge için dünya perspektifi gereklidir. Siyonizm'e “kahrolsun'derken “ ’'Yaşasın Yahudiler“ diyebilmeliyiz ve Museviliği bir din tercihi olarak inanç sahiplerine bırakıp, onların inançlarına saldırıyı da engelliyebilmeliyiz, tıpkı inancımıza saldırıyı sevmediğimiz gibi....
Sahte kardeşlikle düşe kalka Kürdün son aklı artık başına gelmiştir. Kürde akıl vermeye yeltenenlere sormak lazım, senin aklın ve doğruların sana yetiyor mu? Yetse kan gölü olmuş bir bölgeye neden çözüm üretmedin?
Doğruları sorunların çözüm anahtarı olarak görselerdi çoktan kürtlerle sorunlarını çözüm yoluna koymuşlardı, üstelik inançta din kardeşliği varken.....
Kürtlerin kimlerle diplomasi geliştireceği gene Kürtlerin bağımsız iradesi belirleyecektir.
Kürtler ulusal ilerlemeyi Ortadoğu“da geliştirirken aynı zamanda inançlar arası barışın da yükünü omuzlamak zorundadırlar, çünkü bölgede yenilik yaşayan tek halk olmanın sorumluluğu bunu şart koşar. Bu, yenilik sorumluluğudur. Kürtler inanç demokrasisinin güvencesi olabilirler. İsrail ve Araplar arasında, hata Türkiye“deki alevi ve suni çekişmesinde demokratik rol oynamalıdırlar. Konum itibarıyla buna yatkındırlar.
Ortadoğu“da eksik olan inanç demokrasisidir. İnanç özgürlüğü ile inanç demokrasisi farklı şeylerdir. Çünkü inanç özgürlüğü dinini başkasına zorla dayatmayı getirdi.
Dinlerin birbirini dışlamadığı dindarların birbirini ezmediği, din hakları çerçevesinde kurumlaşması gereken inanç demokrasisidir. Dört kutsal kitabın olduğu coğrafyada inanç savaşlarının sürmesi, üstelik tüm taraflarının şiddeti Allah adına yürütmesi ne saplantı!!!!!!!!!!!!!
Dini, sosyal bilimleri dışlamadan maddi yaşamla ilişkisini yorumlamak demokratik müminlik demektir.
Dinimizden olmayanlar bizim din düşmanımız olamazlar, tek farkı onların dinimizden olmamalarıdır. Nasıl ki, onların dininden olmamayı onların dinine kendimizi düşman saymıyorsak!
Anti demokratik ortamlarda inançlarda payına düşeni alarak inananlar anti demokratik olabilirler.
İşte, Kürtlerin Ortadoğudaki demokratikleşmeye katkısı, inançların demokratik dönüşüm ve gelişimini, barışçı bir rolle kavramaları, tarihin bu kez tersine ve insanlık yararına işlemesine yol açabilir. Kürtler din savaşlarında da tarihi bir dönemeci değiştirdi. Selahaddin-i Eyubin'in Öncülüğündeki rolleri haçlı savaşlarının(din savaşlarının) kaderini değiştirdi. Bu kez çok farklı yorumlanabilinecek ama bir haçlı barışı (Dinler barışı) biçiminde tarihin kansız sayfalarını açmaya, yani dinler arası demokrasiye öncülük edebilirler.