Kısa bir süre önce Türkiye'de Ermenilerden “Özür diliyorum“ diye bir imza kampanyası başladı..
Daha şimdiden önbinlerce “Türk“ Ermenilerden 1915 “Büyük Felaketinden“ dolayı özür dilemeye başladı..
Bir yıl sürecek olan kampanyayı kaç kişinin imzayalacağını daha şimdiden kestirmek zor.. Ama, görünen o ki yoğun bir katılım olacak
Bu kampanyaya karşıda başka bir kampanya açılmış durumda.. Bu kampanyayada yoğun bir katılımın olacağı açık..
Aslında işin ucunda “özür dilemek“ olunca insan aklına Türklerin 1915 yılında Ermenilere karşı merkezi olarak planladıkları ve gerçekleştirdikleri “jenosid“ gelir..
Fakat biraz yakından imzaya açılan metine bakıldığı zaman, “jenosid“ten değil, “Büyük Felaketten“ söz ediliyor..
“Jenosid“ kavramı uluslararası hukukta ve antlaşmalarda yer almış bir suçtur... Bu suçu işleyenelere karşı çeşitli yaptırımlar var. “Büyük Felaketin“ ise böyle bir tanımı yok, her tarafa çekilecek bir tespit.
Bu kampanyayi başlatanlar celat ile kurban ikilisini memnun etmek için ortak bir zemin bulmaya çalışmışlar... Amaçları ne şiş yansın ne kebap....
Ama, ortada bir Ermeni soykırımı var.. Bu jenosidi bilinçli bir şekilde planlayan, örgütleyen ve detaylarına kadar üzerine düşünen ve uygulayan bir devlet var..
Eğer Türkiye'de birileri “toplumun vicdanı“ olmak istiyorsa, Türk devletinin onun adına gerçekleştirdiği bu kıyımı kabul ediyor ve Ermenilerden özür dilemek istiyorsa, sağa sola kıvırtmadan yaşanan olayın ismini koymalıdır. 1915'te Ermenilere karşı gerçekleşen “Büyük“, “orta“ yada “küçük felaket“ değil, bir “jenosid“tir..
Eğer bir Türk aydını yaşanan olayın gerçek ismini koyup Ermenilerden özür diliyorsa bunu saygıyla karşılarım.
Kaldı ki bu topraklarda sadece Ermeni jenosidi olmadı.. Kürd, Asuri ve Potnus Rumlarının soykırımıda oldu..
Victor Hugo'nun söylemiyle: “Türkler buradan geçti: Her taraf harabe ... her taraf yas içinde......“
Birileri tarih ile yüzleşmek istiyorsa, utançtan kurtulmak istiyorsa tarih yaşanan gerçekleri olduğu gibi kabul edip adlandırmak zorundadır..
Bu kampanyanın imzacılarının isim listelerine baktığımız zaman Türk devletinin günah/suç ve sevaplarını Kürdler adına ortak olmaya iman etmiş, tarih bilincinden yoksun bir çok “Kürd“ asılının ismini de bulabilirsiniz...
Eğer Kürdler ve Türkler eşit haklar temelinde bir devlet çatısı altında birleşmiş olsaydılar, Kürd halkı bu devlete onayını vermiş olsaydı, o zaman o devletin işlediği suçlara ve sevaplara Kürdlerde ortak olurdu..
O dönemdeki durum böylemiydi? Hayir...
Kürdlerde Ermeniler gibi Osmanlı devletinin işgalı altındaydı.. Kürdlerin kendi adına bağımsız hiç bir karar mekanizması yoktu..
Aslında bu imza kampanyasına imzasını koyan “Türk Kürdleri“nin üstlendiği rol, suç işleyen efendilerinin suçunu üstlenen uşağın rolüdür. Bunların bu pozisyonun tam bir trajedidir.. Bunlar Türk devletinin işlediği suçları Kürdler adına üstlenirken sapla samanı birbirlerine karıştırıyorlar. Bu kesimler kendilerini “Türklerin işlediği suçlarla“ özdeşleştirmişler.
Bunların “ulusal iradeleri“ yok, Kürd tarihinden haberleri yok..
İttihat ve Terakki yönetimi bu topraklarda etnik arındırma gerçekleştirerek “Pantürkist“ projelerini hayata geçirmeye çalışarak, Balkanlardan ve Kafkaslardan gelen “devşirme Türklere“ bir vatan yaratmaya çalışıyordu. Bölgede yaşıyan Kürdler, Ermeniler, Asuriler, Rumlar, Lazlar ve kısacası kendisini Türk olarak ifade etmeyen herkes topun ağzındaydı...
Ermeniler, Rusya ve bazı batılı devletlerden aldıkları destekle “Büyük Ermenistan“ rüyasının peşinde koşuyorlardı..
Her iki tarafında esas amacı, Kürdistanı Kürdlerden arındırarak kendilerine vatan yaratmaktı.
Zaten 1800'lerin başından itibaren Kafkasya'da yaşanan Osmanlı-İran ve Rus savaşları neticesinden, Şeddadi ve Rewadi Kürd devletlerinin tarihsel yerleşim alanları olan Karabağ, Naxşiwan, Revan vb.. vb.. alanlar büyük oranda Kürdlerden arındırıldı. Ermeniler, dinsel temelde Ruslarla birlikte hareket ettiklerinden dolayı Kürdlerden boşanan bölgelere yerleştiler.. Kafkas Kürdlerine karşı gerçekleşen etnik ve dinsel arındırma kendi başına “Büyük bir felaket“ti. Birinci Dünya Savaşı esnasında Ermeniler Rusyadan aldıkları destekle her tarafta Kafkasya Kürdlerine saldırdılar ve toplu katiamlar gerçekleştirdiler.( Bu konuya ilişkin bir yazı hazırlıyorum)
Bin sekizyüzlü yılların ortalarında Osmanlı devleti Kürdistan'daki Kürd Mirlikleri katiamlarla ortadan kaldırırken Ermeni kilisesi tüm gücüyle Osmanlı devletini destekledi ve Ermenileri Kürdlere karşı Osmanlı Ordusunun saflarında savaşmaya çağırdı.. Bir çok Ermeni kilisenin bu çağrılarına karşı kayıtsız kalmayarak Kürdlere karşı savaşta yerlerini aldı.
Osmanlı devleti Kürd aristokrasini tavsiye ederken yüzbinlere varan Kürd kıyıma uğradı..(bir Fransız gezginci Soran Mirliğinin yıkılışı sırasında 10 bin cıvarında Kürdün öldürüldüğünü söylüyor)
Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman Rus Ordusunda bulunan Ermeni birliklerinin tek işi Kürdleri bölgede temizlemekti... Bu konuyu yakından eden Rus subaylarından Tverdohlebov, Prens Shachovski ve o dönem Rus ordusu ile birlikte hareket eden Kamil ve Abdulrezak Bedirxan'ın bıraktıkları bir çok belgede bu gerçekliği göre biliyoruz..
Ayrıca “Panislamizm“ den “Pantürkizme“ geçiş yapan ve daha sonra Kemalistler adına Lozan Konferansı esnasında Türk delegasyonun sekreterliğini yapan Kara Şemsi(Reşad Saffet Atabinen), 1919'da Cenevre'de bastırdığı “Turcs et Armeniens devant l'histoire“ adlı eserinde Rus ve Osmanlı belgelerine ve canlı tanıklara dayanarak Ermeni Birliklerinin gerçekleştirdiği Kürdlere yönelik katliamlardan söz ediyor..( bu Kara Şemsi lakaplı kişi ve kitabının üzerine ayrıca durmak lazım.. Çünkü kitapta Kürd ve Kürdistan kelimeleri bolca kullanılıyor . Türkleri kurtarmak için Ermenilerin yaptığı katliamlardan söz ediyor, ama verdiği tüm örnekler Kürdistan'da geçiyor)
Kara Şemsi bazı belgelere dayanarak kasım 1914 yılında Haydaran Aşiretine mensup 4000 kişinin Ermeni birlikleri tarafından toplu katliama uğradığını söylüyor..(age, s 7) Aynı bilgi Prens Shachovski ve Kamil Bedirxan'da da var(Aris Arda'nın Rus-Kürd ilişkilerine ilişkin yaptığı çeviride de va)
Aslında aynı bilgiler Rus Ordusu saflarında savaşa katılan Ermeni Birliklerinin komutanlarından General G. Korganoff'un 1927 yılında Paris'te basıma verdiği “La participation des Armeniens a la Guerre Mondiale (1914-1918) adlı kitapta Kürdlere karşı yapılan kıyımları kendisi itiraf ediyor.. Ermeni general “ Zilan deresinde Kürdleri cezalandırmak amacıyla 7 Kürd köyünü yıktık“ yada “1000 Kürdü etkisiz hale getirdik“ vs... vs... Aslında kitabı bir bütün olarak okunduğu zaman Bitlis'ten, Van'dan Erzincan'a kadar tüm cephelerden Kürdlere karşı bir savaş var... Kitapta her yerleşim biriminde Kürdlerle karşı karşıya geliyorlar.. Her tarafta Kürdlerin kayıplarından söz ediyor.. Hatta savaşın başlarında Rus ordusu Erzuruma saldırdığı zaman Erzurum'daki Türk birliklerine saldıran Dersimliler, daha sonra Bayburt ile Erzurum arasındaki tüm bölgede onlara saldırıyorlar. Yazar Dersim Kürdlerine hakaretler yağdırıyor...(bazıları farklı şekilde lanse etmeye çalışıyor)
Aslında ö dönemdeki gelişmeleri çok yakından takip eden Osmanlı Ordusundan subay ve Osmanlı sarayında önemli görevlere gelen, Mustafa Paşa Yamulki'nin oğlu ve aynı zamanda Şerif Paşa'nın yeğeni Abdulaziz Yamulkidir. A.Yamulki 1946 yılında Tahran'da yayınladığı anılarında o döneme ilişkin ciddi bilgiler veriyor ve bir çok konuda detaylara giriyor. Yamulki anılarında Türkler tarafından Ermeniler gibi ölüm yolculuğuna çıkarılan Kürdler için şöyle diyor: “Türk ordusu Erzurumdan geri çekildiği andan itibaren ele geçirdiği her Kürdü Anadolu'nun derinliklerine göndermeye başladı.. Bu insanlar silahsızdılar ve hükümete karşı hiç bir şey yapmamışlardı.. Kadın ve çocuk ayrımı yapmaksızın kafilleler halinde göndermeye başladılar.. Hazırladıkları eski plana göre Kürdlerin yoğun olduğu yerlerden alınarak Türklerin içinede dağıtılması ön görüyordu............................. Kışın tam ortasında ve soğuk havada bu Kürdlerin 4/3 hâlâ bölgedeyken yaşamını yitirdi... 700.000 Kürd böylelikle imha edildi..
O dönemler Kafkasyadan gelen Türklere farklı muamale ediliyor, onlara yiyecek, giyecek ve barınma yerleri konularında her türlü yardım edilirken, Kürdler tümden kulak ardı edilmişti. Hatta ölmeleri için Kürdlerin elinde yiyecek buldukları andan itibaren el konuluyor, yemelerine izin verilmiyordu.......“( age, s 60)
Aslında sorun çok açık.. Türklerin kendilerini masum göstermek için “Ermeni mezalimi“ dedikleri olay ve ortaya koydukları belgelerin tümüne yakını Ermenilerin Kürdlere karşı yaptıkları katliamlardır. Kara Şemsi'de olduğu Doğu Perincek'in oğluda Rus Askeri arşivlerinde Türkleri aklamaya çabalanırken buldukları belgeler Kürdlere ilişkindir..
Kontrol etmek şartıyla kaynağı belli olan bu belgenin tümünü yayınlıyorum..
„BELGE 16
1916 Kasımında Ermeni milliyetçilerinin yayın organlarında
Kürtlerin kayıpları üzerine çıkan makaleden
Kürtlerin Bu Savaştaki Kayıpları
Savaş sonrasındaki Türkiye Ermenistanı'ndaki Müslüman nüfusun niceliği meselesi, vatanımızın siyasi kaderi açısından büyük önem taşıyor. Kürtlerin savaş sırasında büyük kayıp verdiğini sıkça duyuyorduk, ancak bu meseleyle ilgili kanıtlara dayanan veriler ilk kez Mşak'ın[17] sayfalarında Kafkas Cephesi'ndeki şehir birliklerinin yetkililerinden Bay A. Atanasyan tarafından yayınlandı:
Aldığım ve teyit ettiğim haberler, eğer Ermeniler savaş boyunca 360000'ne kadar insani kayıp verdilerse, Kürtlerin de o kadar büyük kayıplar verdiğini gösteriyor.
Van Gölü'nden başlayarak güneye ve batıya Bitlis-Muş bölgesine, ardından Eleşkirt'le birlikte Hınıs, Bulanık, Patnos, Malazgirt, Aladağ'dan, Beyazıt-Diyadin bölgesine kadar daha önce 800000 Kürt'ün yaşadığı alan, şuan tamamen boşaldı. Yüzlerce Kürt köyü yerle bir oldu ve bom boş kaldı.
Türklerin geri çekilmesi esnasında Kürtler bu bölgelerden başka bölgelere mi göç etti, yoksa öldü mü sorusu gerçekten ilginç.
Her ikisi de oldu. Burada bilmek gerekir ki, göçleri ve geri çekilmeleri çok zor şartlarda gerçekleşti: Geri çekilme sırasındaki her türlü salgın hastalık, gerçek anlamıyla bütün Kürt aşiretlerini ve bölgelerini yok etti, açlık ve soğuk ise tam yıkıma götürdü.
“Savaşın daha ilk 6-7 ayında 12000'den fazla Kürtün yaşadığı benim 20 köyümden hastalıktan 8000'den fazla kişi öldü.“ diye anlattı bana Hoşab'daki ünlü Kürt ağası Bahri Bey. “Benim köylülerim, diğerlerine göre görece daha iyi şartlarda bulunuyordu, zira biz bile neredeyse yerimizden hareket edemedik. Bizim diğer aşiretlere gelince, birçoğu neredeyse tamamen imha oldu. Savaşa kadar 20-30 kişinin bulunduğu ailelerde şimdi 3-4 kişi bile kalmadı. Her yerde durum aynı. Unutmayın ki, siz, Ermeniler, tıbbi personele, ilaçlara, hemşirelere, hastabakıcılara sahipsiniz; yemek merkezleriniz, göç eden nüfusla ilgilenen milli ve hükümet örgütlenmeniz var. Yediriyorlar, giydiriyorlar, göçmenlere her türlü yardımı gösteriyorlar, öksüz çocukları toplayıp onlara yurt veriyorlar. Peki ya biz? İstimlâk adı altında gerçekleştirdikleri korkunç yağmalar haricinde Türk hükümeti bize hiçbir şey vermiyor ve vermedi de. Kürtlerin gücünün dayandığı hayvancılık savaştan, açlıktan ve istimlâkten dolayı bitti.“
Kürt ağanın anlattıkları gerçeklere uyuyor. Ermeni gönüllü birliklerinin komutanları da tek ses halinde onaylıyorlar.
“Bence savaş sırasında Kürtler her şeylerini kaybetti“ diyor içlerinden biri. “Eğer bizim güçlerimize karşı savaşmaya devam ederlerse, Doğu Kürdistan ve Diyarbakır bölgesindeki arda kalan zavallı Kürtlerin sayısı 250000'i geçmeyecek.“
Savaşa doğrudan katılan Kürtlerin verdiği kayıplar da bir o kadar ilginç.
“Savaşın başından beri esas olarak Kürtlerle sıcak çatışmaların olduğu bölgelerde bulundum.“ diyerek başladı bir Rus subayı. “Öldürülen Kürtlerin sayısının 40000'i geçtiğini söylersem yanlış olmaz. Öldürülenlerden iki kat fazla olan yaralılardan bahsetmiyorum bile.“
Muş'un oldukça ünlü ve popüler Türk zengini Cafer Ağa, bana şunları anlattı:
“Savaşın ilk aylarında kolera ve tifodan bütün Kürt aşiretlerinin yok olduğunu kendi gözlerimle gördüm. Yüzlerce Kürt cesedi köylerde yerlere serilmişti. Onlardan Türk ordularına da hastalık bulaştı ve öyle bir kırıp geçirdi ki, askeri revirler, hasta askerlerin ancak onda birine yetebildi.“
- Peki savaş sırasında toplam ne kadar Kürt öldü?
“Söylemek zor, hatta yaklaşık bir rakamı bile. Bizde hesap kitap yok. İnanın, Muş'ta ne kadar insan yaşadığını bile söyleyemiyoruz. Ancak Kürtlerin nüfusunun dörtte üçünü kaybettiği şüphesiz. Bunu bana Kürt önderlerinden biri söyledi.“
(...)
(“Poteri Kurdov V Nastoyaşuyu Voynu“, Armyanskiy Vestnik, 13 Kasım 1916, No. 42, s.15 vd.)“
Enver Paşa dahi “Sarıkamış hezimeti“ olarak bilinen ve 90.000 askerin soğuk ta donma meselesini “Sarıkamış Zaferi“ olarak lanse etmiş ve gerekçesini şöyle açıklamıştı: “Bizim amacımız bölgeyi başka etnik yapıdan temizlemek değilmiydi? Bu ölenlerin %90'ı Kürd tü“ diyebilmiştir.(akt M. Kalman Kürd-Ermeni ilişlileri adlı eserinden)
Birinci Dünya savaşından önce Kürdler Bitlis'te Türk devletine karşı bir ayaklanma hazırlığı içindeydiler.. Bu amaçla Ermeni Taşnak Partisi ve ileri gelenleriyle bir kilisede Türklere karşı ortak hareket etme kararı alıyor ve bir antlaşma imzalıyorlar. Kürdler ayaklanmaya başlayınca Ermeniler İttihat ve Terakki yönetimi ile birleşerek silahlı olarak ayaklanmayi bastırmaya katıldılar(geniş bilgi için Aris Arda'nın çevirdiği Rus-Kürd ilişkileri adlı belgelerin içinde hareketin önderlerinden olan Kamil Bedirxan ve Prens Shachosvki anlatımlarına bakılabilinir)
Sonuç olarak Kürdistan'ın bazı bölgelerinde Kürdler, Türk devletinin kirli planları dahilinde hareket ederek Ermeni katliamlarında piyon olarak kullanıldılar. Doğu ve Güney Kürdlerin hiç bir girişimi olmadı.. Kuzey Kürdlerin bir kesimi katıldı.
Buna rağmen Abdulaziz Yamulki “kurtulan Ermenilerin dörten üçü Kürdlerin yardımıyla kurtuldular.. İttihat ve Terakki çeteleri katillerine Kürd elbiselerini giğdirerek katliama gönderiyordu“ diyor..
Ermenilerde savaş esnasında Rus ordusundan aldıkları destekle hem Doğu, hem Güney(Revanduz katliamı ) ve hem de Kuzey Kürdistan'da Kürdlere karşı katliamlar yaptılar.
Biz Kürdler olarak tarihte yaşamış bu kıyımlara ve katliamlara karşı nasıl yaklaşabiliriz?
Birincisi; biz Kürdlerin bu konuya dair hiç bir akademik çalışmamız yok.. Rus Askeri arşivleri, Ermeni ve Osmanlı arşivlerinde bu konu üzerine araştırma yapan tek bir Kürd yok. Kürdlerden hareketler yabancı biri tarafından yapılan bir çalışmada yok..
İkincisi; Kürdler tarafından Kürd-Ermeni ilişkileri hakkında yazılan kitap ve makalelerde Türk devletine tepki temelinden Ermenilerin yada Hıristiyan misyonerlerin tek taraflı hazırlop verilerini tekrar vermekten ibarettir.
Bu konuda Kürdlerin tutumunun ortaya çıkması için ciddi bir araştırma gerekiyor.. Ortada bir Kürd kıyımı var.Ama, bir çok çevrenin bilinçli olarak piyasa sürdüğü belgelerde ve yazılarda K0ürdler “çete“, “haydut“ ve “talancı“ olarak lanse edilmiş, Kürdlere karşı yapılan kıyımlar meşru görülmüştür..
Biz Kürdler 20.yüzyılın son on yılında Halebçe ve Enfal jenosidini dahi kimseye anlatamiyorduk.. Herkes biliyordu.. Bir çok çevre şu veya bu şekilde katılmıştı. Ama, bizim yüzümüze “böyle bir şey yok diyorlardı“...... Merak eden varsa 1987 ve 1990 arasında çıkan dünya basına bir göz atsın ve araştırmaya girsin.. Bulabilecekleri Kürdlerin ve bazı Kürd dostlarının açıklamaları olacak... Ama, ortada 182.000 ölü var..
Kürdlere ilişkin piyasa sürülen tüm belgeleri bir kenara bırakarak o sürece ilişkin ciddi bir araştırma gerekiyor.
Kürdlerin görevi Türk devletinin suçunu Kürdler adına üstlenmek değil.. Eğer Kürdlerin bir suçu varsa bu suç başka bir kategoride olacaktır.. Belki, Fransız ve İngiliz sömürgecilerinin sömürgelerinde devşirdikleri askerleri başka alanlarda katliamlarda kullanılmasına yakın/benzer bir durum ortaya çıkabilir.. Kaldı ki Türk devleti bugün dahi 100.000 Koruyucuyu Kürdlere karşı kullanıyor.
Kürdistan , o dönem “Büyük Turan“ ile “Büyük Hayestan“ arasında kalmıştı.. İki tarafta kirli projelerini hayata geçirmek için Kürdistanı Kürdlerden arındırmak istiyordu.
Türkler iktidarı ele geçirdikten sonra Kürdleri kıyımdan geçirerek varlığını inkar etti..
Ermenilerin Ermenistan'da Kürdleri yoketme projesi ise Ekim devrimi ile kesintiye uğradı.. Sovyetlerin dağılmasından sonra kurulan bağımsız Ermenistan devletinin ilk işlerinden beri Karabağ ve Ermenistan arasındaki Laçin Bölgesinde(eski Kürdistana Sor)ki tüm Kürdleri kovarak Ermenileri yerleştirmek ve Êzidî Kürdlerinin resmi olarak Kürd olmadığını empoze etmekti. Bazı kaynaklara göre 80 bin Êzidi Kürdün 40 bini kalmış..
Yani resmi olarak Ermenistan'da Kürd yok..
Büyük Kürd şairi Haci Qadrî Koyî 1890'li yıllarda bir şiirinde:
Sed qise dikim bi Quran
Heke Kurdistan bibe Ermenîstan
Namîne yek ji Kurdan
Helal olsun!!! Koyî'nin o dönem dediği şey bugün gerçek oldu.
Kürdler artık başkalarının hesaplarına göre değil, kendi hesaplarına göre hareket etmeliler.. İradesi olmayanlar hep başkaların kuyruğuna takılır ve onlara alet alurlar. Dün böyleydi ... Bugün de....
Silav
Rojgar Merdoxi
Re: Sayın Merdoxi, yazınızı, HEK ve Hanife'ye ad ediyorum...