Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 23 December 2008

slaw rêzdarno.

her car $er cê nabê ! icar emê hebeki pekenok a bejin..

bibühirinin icar bi tereki..

günün birinde bizim amedli biri .

$ehir di$ina cikip kendine göre bir bo$ meydanda durmu$!

ve ellerini havaya dogru kaldirmi$.

Allahim bana para verecen!
Allahim bana ev,arsa verecen!
Alahim bana araba verecen! verecen ü hey verecen ..

tesadüf bu ya

o esnada gökte yildirim $im$eklert cakmi$
bir de ardindan da dolu yagmaya ba$lami$...

Bizim diyarbakirlida..

E NE KIZISAN ??

vermisen verme ha

ne tufan edisen?

vede tekrar evinin yolunu tutmu$.....

saygilar

Nemirdani

80'li yılların sonuydu. Kanîya Reş (Karlıova) ilçemize gidiyordum. İlçe girişinde toplanmış bir kalabalık görünce kullandığım kamyonu durdurdum ve yol kenarında bekleyen insanlara niçin toplandıklarını sordum. Tarık Akan isimli sinema sanatçısı Kanîya Reş'te çekilmekte olan bir filmde oynuyordu. Halkın toplaştığı yerde çekimler yapılmaktaydı. Merakla arabamdan indim ve Tarık Akan'ın yanına doğru ilerledim. Tarık Akan çekim arası olduğundan bir minibüsün ön koltuğunda oturmuştu. Minibüsün kapısı açık vaziyetteydi. Ayağını kapı kenarına dayamış, pantolonunun paçasından iğne yardımıyla lifler çıkararak pantolonuna eski-püskü görünümü vermeye çalışıyordu. Üstündeki ceketi yeniydi. Ayağında pırıl-pırıl sümerbank ayakkabıları vardı. Yöre halkı o dönemlerde lastik ayakkabıları 'kundura' diye tabir edilen ayakkabı çeşidine tercih ediyordu. Yoksul köylülerin pek azı deri ayakkabı giyecek imkana sahiptiler. Tarık Akan'ın şapkası da yörede giyilen şapkalardan farklıydı. Yöre insanı başına daha çok puşu-cemedan sarar yada külah takardı. Yörenin şapka takanları ise farklı bir şapka türü kullanırdı. Bilirsiniz, şapka çeşitleri yöreden yöreye değişir. Tarık Akan'a yaklaşarak: -Eski görüntüsü vermeye çalıştığın pantolonunun altında pırıl-pırıl sümerbank ayakkabıları sırıtıyor, başındaki şapka da bozkırlıların taktığı şapka çeşidinden, yörede hiç kimse bu çeşit şapkalardan takmıyor, diye eleştiride bulundum. Tarık Akan anlattıklarımdan rahatsızlanmış olacakki küçümseme dolu bir bakış attıktan sonra bana sen ne anlarsın manasına gelen bir ifade tonuyla 'ne iş yapıyorsun' diye sordu. Kendisine yolun kenarında duran kamyonu göstererek kamyoncu olduğumu söyledim. Alaycı bir şekilde 'hımm' dedi. Benimse Tarık Akan'ı bırakmaya niyetim yoktu. Ben de aynı alaycı ifade ile Tarık Akan'a: -Senin oynadığın KAN filmini izledim, olay Urfa'da geçiyor ama sen filmde bozkır şivesiyle konuşuyordun. Hadi diyelimki kürtçe bilmiyorsun. Urfa şivesinin suyu mu çıkmıştı ki filminde urfalıya Yozgat ağzı konuşturuyordun? Diye sordum. Hiddet ve utanç karışımı bir duyguya kapılmış olsa gerek ki kıpkırmızı kesildi. Kısa bir sessizlikten sonra yutkundu ve azarlarcasına sesini yükseltti. -Yassak kardeşim yassak, bilmiyormusun? Beklediğim cevabı almıştım. Kendisine sükunetle ve biraz da tebessümle: -Toplumlarda yasaklara hiç boyun eğmemesi gerekenler o toplumun aydınları ve sanatçılarıdır. Aydınların kendilerini yasaklarla sınırladığı bir toplum zehir-zemberek yasakları aşma imkanına ne kadar sahip olabilir? Şeklinde bir soruyla cevap verdim. Tarık Akan'ın adeta soluğu kesilmişti. Verecek cevap bulamadı. Son söz olarak: -Yasaklara boyun eğmekle kalmıyor, resmi ideolojinin yaygınlaştırmak istediği eğrileri topluma enjekte ediyorsunuz. Rehberliğiniz yerini yol şaşırtmacılığa bırakmış. Herhangi bir toplumun toplumun çarpıklığıyla o toplumun aydınlarının şaşılığı arasında sıkı bir bağ vardır, dedim ve ayrıldım... Arası bir kaç gün geçtikten sonra yine karşılaştık. Bu sefer Keray Şuwonê (Çoban Taşı) denen mevkinin hemen altında toprak kayması olmuş, yol çamurla dolmuştu. Küçük araçlar geçemiyordu. Sadece yüksekçe olan kamyonların geçme imkanı vardı. Baktım ki Tarık Akan'a ilaveten bir çok sanatçı araçlarından inmişler ve bekliyorlar. Yolun yeniden açılması uzun zaman alacaktı. Sonraları rahmetli olan Yaman Okay adlı sanatçı benim geçeceğimi anlayınca işaret etti, durdum. Kamyonuma yaklaşarak sinema oyuncusu Nur Sürer'le, ismini bilmediğim ve reji asistanı olduğunu sonradan öğrendiğim bir bayanı göstererek, kendilerini kalmakta oldukları Kös Kaplıcasına kadar götürmemi rica etti. Ben de olur dedim. Bayanlar arabaya bindikten sonra Tarık Akan arabaya yaklaşarak, kendisini de kamyona alabilirmiyim diye sordu. Parmağımla bagajı işaret ettim. Bozuldu. Bayanlar da şaşırdılar. Hiç birşey söylemedim. Tarık Akan'la aramızda geçenleri yolda anlattım. Umarım Nur Sürer ve Tarık Akan bu yazımı okurlar. Aslında bu yazımı onların okumasından çok, Kürdistan dağlarını parmaklarıyla gösterirken resmi ideolojinin ağzıyla kendini bozkırlı benzeri lanse etmeyi hala hüner sananların okumasını istediğim için yazdım. Solaxî [i]2003 (Rızgari Forum Arşivinden)[/i]

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.