Şamil Tayyar "PKK 1978'de derin devletin bazı unsurlarınca kuruldu ya da kurulması teşvik edildi" diyor.
PKK'nin derin devlet tarafından kurulmuş kanısı hemen hemen çoğunluk araştırmacıların, siyasal analistlerin, düşünürlerin ortak kanısıdır.
PKK süreci boyunca gelişen tüm olaylar da bunu doğrular niteliktedir.
Şamil Tayyar cümlesinin devamında "Ama daha sonra kontrolden çıktı" diyor.
Bu, "kontrolden çıkmayı" şöyle de açıklayabiliriz:
Kürt halkının PKK'ye yoğun katılımı, PKK'nin hızlı büyümesi, derin devletin PKK'yi tamamen kontrol edemez bir duruma getirdi. Sözgelimi, Diyarbakır'da Şeyhmus Kaya (Hebun) adında bir genç kendi mahallesinde örgütlediği bir grup arkadaşıyla, elbiselerini, silahlarını kuşanarak dağa çıktı ve gerilla saflarında devlete karşı Kürtlük adına savaştı. Bu savaş PKK hanesine yazıldı.
Bu gençler niye savaşa katıldı? Elbette özgür ve bağımsız Kürdistan hayaliyle savaştılar. Yoksa PKK hiçbir zaman bu gençleri örgütlememişti. Öcalan bunlara ne vermişti ki?! Köyde bir lokma ekmeğini gerilla ile paylaşan köylüye, çobana PKK ne vermişti ki? Bu doğal bir mücadeleydi.
Yine, İsmail Beşikçi ve Musa Anter gibi aydın şahsiyetler Feqî Huseyn, Abdurrahman Durre gibi aydınları da yanlarına alarak, İstanbul Kürt Enstitüsünü Kurmaları, daha sonra bu Enstitüde çalışacak olan birçok insanın PKK'ye, daha doğrusu gerilla güçlerine sempatiyle bakmaları, tabi ki kontrolden çıkılmış hallerdir. Örneğin, Welat ve Rewşen gibi Kürtçe gazeteler böylesi bir başlangıcın devamıdır ve PKK siyasetinin dışında amam ona entegre edilmiş bir şekilde gelişti.
Bu tür binlerce "kontrol dışı" gelişmeler söz konusudur.
Bunlar kendiliğinden gelişiyor. Örneğin, Kürtçe yazan yazarlar Diyarbakır'da Kürt yazarlar Derneğin kurdular. PKK hemen sızma yaptı ve örgütü ele geçirdi. Derneğin kuruluşu “kontrol dışı“ gelişmeydi ama müdahale kontrol altına alma operasyonuydu. Örneğin, Brüksel Kürt enstitüsü yıllar önce Pervîn Cemîl tarafından kurulup idare ediliyordu. Ama daha sonra PKK sızma yaptı ve en sonunda müdahale ederek kontrol altına aldı. Nerde bir Kürt oluşumu varsa PKK sızma yaptı ve kontrol altına almaya çalıştı. Kontrol edemediklerini bertaraf etmeye, etkisizleştirmeye çalıştı. Tam Ergenekon politikasına uygun düşen, onun mantığıyla süren bir politikaydı bu.
Şunu söylemek istiyorum, kontrol etme müdahaleleri sürekli ve merkezi hareketlerdir, ama kontrol dışılık doğal Kürt halk milliyetçiliği olarak sürekli vardı. Derin devlet bu kendiliğinden gelişmeler karşısında ne yaptı? Bu muazzam Kürt kalkışmasını kontrol edebilmek için kesintisiz Öcalan Kültünü yüceltmeye çalıştı. Bu şekilde kontrolsüz gelişen Kürt kalkışmasını kontrol altına alınmaya çalıştı. Bir de her birime adamlarını yerleştirmeye çalıştı. Şu anda bütün birimlerde, bütün oluşumlarda etkin düzeyde kadrolar derin devlet adına çalışıyor ya da mutlaka bağlantıları var. Direktiflere göre günlük politikaya yön veriyorlar.
Örneğin, tüm İHD şubeleri birer sızma kapısıdır. Sonra her kongrede birer-ikişer kadrolar sızdırıldı. En çok da sorgularda kadrolar ajanlaştırıldı. Derin devletin kontrolünde olan birçok kadro aslında biliniyor. İster emniyette ister askeriyede, haftalarca ağır işkenceden geçirilen her kadroya mutlaka ajanlaştırma uygulaması yapılmıştır. Bunların için en az her on kişiden 3-4 kişi kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu şekilde yüzlerce kadro ajanlaştırılmıştır. Fakat yine de, bu ajanlaştırılan kadroları, derin devlet istediği gibi kontrol edememiştir. İşte kontrolden çıkma böylesi durumlardır.
Yoksa Öcalan asla kontrolden çıkmış değildir. Öcalan gönüllü çalışan önemli bir kadrodur. Daha önce iyi bir eğitimden geçirilmiştir. Kendisi PKK'yi yönetirken ek olarak hareket içerisinde sürekli manipüle edilmiştir, yani yardım almıştır. Hala da böyledir...
Bu arada derin devlet derken aslında Encümen-i Daniş denilen beyin örgütü kastettiğimi belirtmeliyim. Ergenekon, bu derin devlet emrinde çalışan sadece bir örgüttür. Daha bir çok örgüt var. Ergenekon silahlı güçtür.
Nasnamenews/HABER
Yorumlar (4 gönderildi):
Nemirdani .. 03 Apr, 2009 12:53:08
Evet yerinde bir tespit!! Kürd halkı t.c apoci çetenin kontrolünden çıktı bir dönem..çünkü hesaplarında kürtlerin bu kadar büyüyecekleri yoktu...Hal bu olurken! Apo celadına emirler verilip!t.c nin kontrolünden çıkanları Apoya havale edip ! Apoda kasap gibi binlerce gencimizi ha bana yanliş baktı! ha bana bakarken yüzünü ekşidi..ha onların ajan olduklarını gözünden anladım deyip o kadar insanimizi binkevir etmedi mi? Halende onun şebekesi ayni taktiği uygulamıyor mu?
Ve Apocu dergahların hepsi ama hepsi! t.c nin kontrolündedir! Onun izni olmadan bir eylem yapanın sonu ajansın denilip infaz ettirmektir...Aponun pislikleri birer birer çıkacak ama o zamanda sanırım Kürd dinamiklerin hepsi kıyımdan gecilmiş olacak! yani kanadı yontmuş kuş misali de heyde uç denilecek ama nafile...
saygilar
muhacirkocer .. 03 Apr, 2009 01:01:19
Herşey iyi de neden sürekli PKK-APO-GERİLLA farklı şeylermiş gibi yansıtıyorsun. E insanlar bağımsız Kürdistan için savaşa gelmişlerse bunu onlara PKK anlattığı için değil midir? Daha önceki ve sonraki ve de şimdiki Kürt örgütlerinin hiçbirisi neden böyle bir güç elde edemedi şimdiye kadar?
Bu soruyu size sormak istiyorum?
Yani herkes normal, hiçbir sorun yok. Öcalan ajan. PKK'de ajan örgütü ancak PKK'ye savaşmaya gelende sorun yok. Yani bu insanların hiçbirisi dünyaya ideolojik bakamıyor mu? Bu nasıl mantıktır?
kuwi .. 03 Apr, 2009 02:01:39
Varsayimlar.
Önemli degil söyle belki tutar.
Inatla hiclestirmek. Kazanimlari yoka saymak.
Yine bir Kürt ayaklanmasini "dis kiskirtma" olarak göstermek.
Sonuna kadar düsman görmek ve göstermek.
Nereye varacagiz? Bununla ne kazanacagiz?
Neden A. Öcalan PKK icinde bugünkü konumuna geldi? Neden PKK kendi icindeki alternatifleri banamisin sanamisin demeden kolaylikla yok etti?
Iste bu yaklasimimizdan dolayi.
Ya hep ya hic yaklasiriz. Ya tam düsman kesiliriz ya da bas taci yapar boyun egeriz.
Bir örnek vereyim:
Türk`ün mecliste Kürtce konusmasini bir kesim (biz Kürtler) yerlere calarken, diger kesim kahramanlik olarak niteledi. Bir de Ismail Besikci`nin bakisi vardi. "Yerinde ve dogru bir tavir sergiledi A. Türk" diyor ve ekliyor; "ama A. Türk`ün savunmasi yanlisti. Basbakan Kürtce konusuyorsa ben de konusurum demesi yanlistir" diyor. Iste biz bu inceligi, bu elestirisel bakisi yakalayamiyoruz. Ya karaliyor, yok etmek istiyoruz, ya da bastaci yapip köle oluyoruz. Bundandir ki ögrenmiyor, ders cikaramiyoruz.
Osmanli döneminde, sonrasi TC döneminde katliamlar, zulümler hep vardi, var. Birileri bu tarihi paklamak, devleti iyi göstermek icin "derin devlet" kavramini ortaya atti. Biz de koroya katilarak devlet iyi de icindeki su derin devlet kötüdür türküsünü söylemeye basladik. "Iste suclular" diyerek bir kac emekli generali bizlere hedef göstererek sucsuz gunahsiz oldugunu bize kabul etirmeye calisiyor. Biz hem bu yalana inaniyor, hem de baskalarinin inanmasi icin elimizden geleni yapiyoruz.Bir de "A. Öcalan da derin devletin adamidir" diye ekliyoruz.
"A. Öcalan basindan devlet adamidir" diyor, ne var ne yok her seyi kötülüyor, yok etmeye calisiyoruz. Kazanimlarin hic birisini görmeyecek kadar kendimizi köreltiyoruz.
Evet bugün devletin adamidir. TC`nin adamidir. Olmayan "derin devlet"in degil.
Her avukat görüsmelerinde söyler: "Özal" diyor, "Özal`in, Erbakan`in mektuplari" diyor.
Abdulhamit muhaliflerini, onlara bir bardak su ikram ederek satin aldi, Özal, A. Öcalan`i bir-iki mektup göndererek teslim aldi. Dahasi var:
Etrafini temizleyeceksin, yetkili ve etkili olabilecek kadrolari ya yok edeceksin, ya da sindireceksin. PKK`ye tam hakim olacaksin. Istedigin gibi evirip devirecek duruma getirirsen seninle konusur, seni düsünürüz denilmistir. A. Öcalan da kollari sivamis ve ise baslamis.
PKK icinde olup bu teslimiyeti görenler ya yok edilmis, ya da sindirilmislerdir. Disinda olanlar da basindan beri her seyi kötüledikleri icin bu dönüm, dönüsüm noktasini hic görememislerdir. Karalamalari da onun parti icinde güclenmesine yardimci olmustur.
12 Eylül sonrasi mücadele cezaevlerinde baslamistir. Tutuklular sadece icerde direnmekle yetinmemislerdir. Disariya gönderdikleri talimat vardir: "Yur disindaki süre hazirlik süresi olarak görülmeli, kisa tutulmali ve daha güclü ülkeye dönülmelidir". Özal`in mektuplarinin öncesi bu talimat geregi mücadele gelistirilmistir. Eksiklikler icinde barindirsa da gelistirilen mücadele 12 Eylül karanligin yirtmistir. Kürt ve Kürdistan da direnisin atesini alevlendirmistir. Yeni umutlarin isigi olmustur. Kürt ve Kürdistan, özgürlük ve bagimsizlik bilincimizi güclendirmistir.
Her sey yanlis degildi.
Cevdet Akbay .. 03 Apr, 2009 02:29:33
Sevgili Mervan Çiya;
Cok yerinde tesbitler, yureginize saglik.