Neyi ne kadar yaşadık.!
Kayıp ülkem..
Sana bugün de böyle seslenmek istedim.. Yaşanılan, ya da öykülerimizi anlatmak istiyorum..
Bilmem beni yine yürekten ilk günkü gibi dinliyecek, ya da içinde „yeter mi“ diyeceksin..!
Tepkini şimdilik kestiremediğim için de mektubuma başladım bile..Bak bugün ne anlatacağım...
Tesadüfen avrupanın bir ülkesin de eski okul arkadaşimla karşılaştım. Yüzünde derin çizgileri görünce;
„_ Galiba buna bir şey sormamaya gerek kalmiyor.“ Ne çok acı çekmiş. Hem de her alanda ezilmiş“dedim..
Belkide yanıldım, ya da yanılmak ihtiyacını hisettim..Ancak gercekten emeği sömürülmüş .
Gerek siyasi temel de, gerekse de yaşamak için emeğini sattığı zaman, hep birileri onun ürettiği emek üzerine ya halkı kurtarmak adına siyaset yapmış, ya da bir diğeri köşeyi dönmek için onun ürettiği emeği çalmiş... kötü değil mi?
Sonuçta iki yönlü emeği heba olmuş.
Insanın gözgöre göre emeğinin çalınması artık tuhafda gelmiyor. Acı ve kötü bir duygu doldurdu yüreğimi... Bunlara çabukda alıştık..
Bunun ismi siyaset ya da köşeyi dönmek olsun, ne fark ediyor ki...!
Sen Jar û Diyar'ındaki beni dinliyen dostum, sana şaskınlık verse de, ki sanmam sen artık alıştın benim mektuplarıma..Bunları seninle tartışırken belki biraz olsun anlamanı istiyorum, evet ya, yanlızca bunu istedim..
Bak kendimce sonuc bile çıkardım...!
Demek ki bir çark var, dönmek zorunda olan bir çark. Kimisi çarkın her zaman sürücüsü olur. Kimiside dişlisi., kimisi de çarkın dönmesi için gerekli olan hammadde. Her birimiz bu çarkın bir yerin de bir şeyler olduk. Kimi çok, kimi de az .
Çarkı da hep birileri sürdü.
Şasırmamak elden değil ki, devrimin hamalların dan birisi bu karşımdaki olmuştu. ..iyi biliyorum ki, kenar da kalan , atıl durumda olan da devrimin hamalları oldu. Acı, kabul edilmiyen “ son“ bu olmalı.
Birde kolay taş atıyorlar, eleştiri adı altında çamura bile batırıyorlar.. Insaf da denilmıyor ..
Ne büyük çelişki..
Kimse bunun farkıda ya değil ya da önemsemiyor. kanıksanmış ....
Asalaklar, uyanıklar, emeksizler bu çalınan emeklere kene gibi konmuşlar, üzerin de tepiniyor, palazlanıyorlar. Bir de kendilerine ne yazik ki dokulmamazlık kılıfını uydurmuşlar. Bu çark döndükce ne yazık, ki „keneler-çerciciler“ hep olacacaktır.
Acaba değişmiyen kader bu mu?
Içime kuşku düsüyor. Acısını duyuyorum.
Halbuki eşitlik için yola çıktık. Ne kadarını öğrendik, öğrettik..!
Ben bazen geriye dönüp kendimi, kendi pratiğimi, şahit olduklarımla düşünüyorum. Kendimi bir bütün olarak irdeliyorum. Neyi gerçekten başladığımız noktadan geldiğimiz noktaya kadar değişmiş gördüm...!
Keşke „çok“ diyebilseydim, ne yazik diyemiyorum
Evet ya...gördüğüm emekçi , devrimci arkadaşımın yüzünde yaşanmamışlığın derin izleri vardı.
Yaşanmayan ne?
Çok emek vermiş.. yaşamını sürdürürmek ve devrimi omuzlayan bir hamalıymiş Ancak gelinen nokta da atıl durumdadır. Yüzün de yaşanmamışlığın derin izleri beni ürküttü. Yine de yabancısı olmadığım acıktı. Aşinaydım.
Bazen çıkıp bağırmak istiyorum... avazım çıkana kadar bangır bangır bağırmak istiyorum.
Neden başarsız olduk, neden yaşadıklarımızla hiç bir şeyi yaşamayanlar olduk? Neden yüzümüzdeki derin çizgiler bize „hiç bir şey yaşamadınız“ „ diyor.
Bugün konuştuğum uzaktaki dostum bana „yaşanmayan daha çok şey var.. evet onları yaşadın ama... ya hayatın “kendimize ait“ olanı yaşadık mı... hayır bence aslolan “kendimize“ ait olanı yaşamak.. yoksa çok mutsuz ve hep hüzün kalır yüreğimizde... kendini ve içindeki çocuğu düşün.... ona ne kadar üvey evlat muamelesini yaptığını, ne kadar haksızlık ettiğini özellikle düşün“ diyor..bencede haklı..
Bazen şafak sökerken kalkıyorum.. sanki güne erken başlayınca gün uzar...
_“Bugün plansız olayim“ diyorum.Ancak nafile, alışkanlıklar değismiyor.
_“Belki yaşamadıklarımı bu defa yaşarım, ya da hayati bir yerinden yakalarım“.Bu da bir çaba, çabalamamak daha kötü geliyor bana.
„Hayatım da hep kavgam olmalı „ diyorum.
Yaşamı bir yerinden yakalamak gerekir.Yüzün de derin izler olan arkadaşımın içindeki çabayı görünce kendi içimde zaman zaman belirlenen karamsarlıktan utandım.
Evet bazen içimizde bağirmak geliyorsa çıkıp bağırmalıyız.
Biraz çaba biraz da pembe gözlüklere her zaman herkesin ihtiyacı olmalı.
Hayallin bittiği yerde umut da biter.
Ben kendi yaşamım da bunu da öğrenen biriyim, hayal kuramadığım zaman, içimi karamsarlık doldurur. Yaşamın hep kötü yüzünü görüyorum. Ancak hayal kurduğum zaman mutlaka bir yerler de, iyi bir şeylerin de bulunacağı fikrine kapılıyorum.
Bu yabanci ülkede bağıraçak yer, ya da kendimizi rahat ifade edeceğimiz bir köşe de yok gibi olsa da; yooo sanmam, yeterki bağırmak istiyelim. .. günü uzun yaşamak, yaşamı bir yerlerinden yakalamak öyle yakıcı bir sevda ki, bir de yakalanılırsa tadına doyum olmaz.
Bir şarkı sesi bir yerlerden yükseliyor;
_“Sen Küçüksün Ölemezsin “ diyor,
Biliyormusun kayıp ülkem ..hiç de küçüklüğüne bakmıyorlar...bakmadılar.. Öyle öldürüyorlar ki, gözünün yaşına da bakmazlar. Ben savaşın için de çocukları gördüm. Şaskınlıktan, korkudan, çaresizlikten açılan kocaman çocuksu gözleri. Aradan yıllar geçmesine ragmen benim gözlerimin önünde gitmiyorlar, hala uyuyamiyorum.
Hele savaşın için de ya da savaşın bir tarafının, ya da karşıdakinin biraz yakınında duruyorsan işte tam da hedefsin. Kimse duruma ya da ne kadar tarafdır diye düşünmez. Onun için gençlerin, küçüklerin ölmesi eğemenlerin olduğu kadar savaş ağalarınının,. kariyerislerin işine geldiği için ne yazik ki savaşlar yürütülüyor, çocuklar, gencler öldürülüyor.
Belkı bu anlatiklarim sana dinlemek zor geliyor..ne yapayim ki sana anlatmak da benim icin bir yol oldu..bilirsin sana hep yazdım..yazacağım..ha şunuda ekliyerek mektubumu sonuclandırayım..
Biliyormusun, bir gerçeklik var... hiç bir zaman da değişmiyecek.
Hep çarkların sürücüleri olaçak. Çarkın dişleri de, ve ne yazi ki çarkın dönmesini sağlıyan hammadde de olacak. Bu yaşadığımiz gezegende hiç bir koşulda değişmiyecek.
Ben işte bu konu da umutsuzum.
Kader gibidir sanki.
Yinede umutlu yarınlar dileğıyle...
Elif ORHAN