Kürd ve Asuri ilişkilerilerine dair tartışmaya küçük bir katkı(4)
Aso Zagrosi
Daha Kenan ve Hek'e verdiğim cevaplarda kısmen Asuri ve Ermenilerin Rusya'ya endeksli bağımsız devlet kurma plan ve çabalarından söz etmiştim. Ekim Devrimi ile birlikte Rus Orduları geri çekilince sözkonusu planlar büyük bir destekçisini de kaybediyordu.
Fakat Asurilerde dinsel olarak homojen bir yapılanma değildi. Bin sekizyüzlerden itibaren bir çok Fransız, İngiliz, Rus ve Amerikalı misyonerler Asuriler içinde çalışmış ve mezheplerini Asuriler içinde yaymışlardı. Bu süreç içinde misyonerler yüzlerce okul kurmuş ve ciddi bir elit tabaka yaratmışlardı. Bu elit tabaka içinde protestanlığı, ortadoksluğu ve katolik mezheplerini kabul eden kesimler vardı. Savaş sırasında bu kadro yapılanması içindeki ileri kesimlerin her biri kendi mezhepsel eğilimleri doğrultusunda siyasal tercihlerini yapabiliyorlardı. Örneğin General Ağa Petros bir katolik olarak Fransa'yi tercih ediyordu. Ağa Petros Mar Şimon'dan sonra Asurilerin ikinci ileri adamıydı. Hatta bir çok kaynak Mar Şimon'un Petros'un yükselişinden korktuğunu ve hatta Marşimon'un öldürülmesinin Petros'un önünü açmak için olduğunu da söyleyenler var.
Bilindiği gibi Urmiye çevresinde Ağa Petros önderliğinde Asuri Birlikleri oluşturulurken Rus subaylarının yanı sıra Fransız subayları da önemli rol üstleniyorlar.
Fransızların Asurileri esas örgütlenme ve silahlandırma alanı Cilicie dediklerini Adana ve çevresi, Mardin, Nuseybin ve Güney Batı Kürdistandı. Fransa'nın Levant Yüksek Komiseri Mart 1920 tarihinde Fransız hükümetinden Asurileri “Firat'dan Nuseybine kadar olan bölgeye yerleştirmeyi“ öneriyor ve öneri kabul görüyor.
Robert de Caix Fransa Dışişleri Bakanlığına 15 Mart 1920'de şöyle yazıyor: “ Demiryolunu kontrol altında tutmak gerekir. Bizim oraya daha fazla güç aktarma imkanımız yok. Bu bölgeyi bize sadık kalacak bir toplulukla kolonizeleştirmek gerekir. Şimdiye kadar güvenlik nedenlerden dolayı bu bölge tarıma açılmış değil, ama verimli topraklardır“ diyor.(akt Vahe Tachjian, La France en Cilicie, sayfa 303)
12 Temmuz 1920'de bölgedeki Fransız Birliklerinin Genel Komutanı General Gouraud Asurilere resmi ve açık çağrı yapıyor.
Bu çağrıda general şöyle diyor: “ San Remo Kongresi Dicle'nın Batı yakasını kapsayan Mardin, Urfa ve daha güneydeki toprakları Fransa'nın mandasına vermiştir.
Bu bölge Asuri ve Keldanilerin geleneksel topraklarının bir kesimini içeriyor. Eğer bu kesimler eskide sahip oldukları yerlere geri dönerlerse Fransa buna hazırdır ve yerleşmeleri için gereken kolaylıkları sağlayacaktır. Fransa kendi topraklarına yerleşen Asuri ve Keldanilere bağımsızlıklarını ve azınlık haklarından kaynaklanan garantileri verecek ve mandasını uygulayacaktır“ diyor(age, sayfa 305)
Fransa'nın Irak, İran ve Kafkasya'daki Asuri ve Keldanilere söz konusu bölgeye yerleşmeleri için yaptığı çağrılar İngiltere'ninde hoşuna gitmemişti. İngiltere'de Irak'ta Hıristiyan olan Asurilere güveniyordu, 15.000 Asuri'yi Irak ordusunda görevlendirerek Duhok, Amediya ve Musul stratejik sınır bölgelerinde konuşlandırmıştı. Fransa Irak Asurileri hariç diğer bölgelerden gelen Asurileri “Asuri Birlikleri“içinde örgütledi.
Diğer yandan Fransa Çukurova, Adana, Maraş, Antep, Urfa, Kilis ve İslahiye bölgelerinde Fransa'nın mandası altında “Otonom Ermenistanı“ resmen kuracağını deklere etmişti.
Fransa 1919 yılında, Fransa ve İngiltere arasında 1916 yılında imzalanan “Syskes-Picot“ gizli antlaşmanın mimarlarından olan François Georges Picot'yu “Haut Commissaire en Syrie et en Armenie“( Suriye ve Ermenistan Yüksek Komiseri) olarak atamıştı.
Fransa'nın burada sözü ettiği “Ermenistan“, Ermenilerin “Küçük Ermenistan“ dediği Mersin, Adana, Maraş, Antep ve Urfa gibi şehirleri kapsayan bölgedir.
Fransa aynı zaman da Albay Bremond'a Ermenistanı idare etme görevini veriyor. Bremond, Ermeniler üzerine araştırma yapan, eserler yayınlayan ve 1916 yılından itibaren Ermeni Askeri Birliklerini oluşturan pro-Ermeni olan bir Fransız subayıydı. Fransa'nın bölgeye yerleşmesinden sonra, Fransa Ortadoğu'da yayılan “100.000 cıvarında Ermeniyi bu bölgeye getirerek yerleştirildi.........“(age, sayfa, 62) Daha önce 20 bin Ermeni bölgede bulunuyordu.
Bunların içinde Sivas, Tokat, Amasya, Kayseri, Yozgat, Ankara, Konya, Ereğli, Karaman, İzmir ve Kürdistan'ın çeşitli şehirlerinden gelen Ermenilerde vardı. Fransızlar, Irak, İran vb. ülkelerdeki Ermenileri de getirip bölgeye yerleştirmek istiyordu. Amaçları bölgede var olan etnik yapılamayi Ermeniler lehine değiştirmekti.
Bunun yanında bölgedeki Hıristiyan olmayan topluluklarıda çıkarma ve kaçırtma politikasını yürütmeye başladılar. Mesela bir Fransız belgesi “4500 Kürd'ün Adana, Cihan ve Osmaniye'den çıkarıldığından“ söz ediyor( Histoire ... resume de l'installation, doc.cit sayfa 30)
Tüm Ermeni siyasal oluşumları ve dinsel grupları bölgede yoğun bir faaliyet içine girdiler.
François Georges Picot, Albay Bremond'u bölgeye gönderdiği zaman yaptığı konuşmada kendisine “ Siz bir Ermeni bölgesine gidiyorsunuz. Bu bölgenin tümünü Ermenistan'a katacağım“ diyor.(V. Tachjian, age, sayfa 65)
Yine François Georges Picot Çukurova'da bulunan Ermenistan Ulusal Delegasyonunun temsicisi Mihran Damadian'a “bu bölge bir Ermeni bölgesidir“ diyor.
François Georges Picot yine aynı konuşmasında Albay Bremond'a “ben bu bölgede Türkleri görmek istemiyorum“ diye talimat veriyor(akt Tachjian, 65)
Aslında onun “Türk“ dediği bölgedeki Hıristiyan olmayan herkestir. Albay Bremond hemen bölgede “etnik ve dinsel arındırmaya “ girişti.
Birde Bagos Nubar Paşa oğlu Arakel'e gönderdiği bir mektupta “1916 yılında François Georges Picot ile Londra'da görüştüğünü, Picot'un kendisine eğer Ermeniler Cilicie'yi kurtarmak için bizim ile askeri işbirliğine geçerse Ermenilere söz veriyorum Fransa'nın mandası altında Cilicie'de otonom bir Ermenistan oluşturacağız“ diyor(age, sayfa 68)
Fransa Kürdlerin bölgedeki etnik gücünü görüyordu. İlk yaptıkları iş Alevi Kürdlerinden Xorşid Ağa'yı ve Dursun Beyi saflarına çekmekti.(Albay Bremond'un önsözünü yazdığı “La Passion de Cilicie“ adlı eserde savaşın sona gittiği bir dönemde Xorşid'in çetelere teslim olduğunu yazıyor ve ayrıca 4 Kürd'ün Fransa için şehid düştüğünü“ vurguluyor) Fransız yetkilileri Milli ve Kitkan aşiretleriyle ilişkileri sürdürüyor.
Fransa'nın bölgede giriştiği nufüs yerleştirme yoluyla sömürgeleştirme politikası bölge halkının ve özellikle Kürdlerin büyük bir direnişiyle karşı karşıya kalıyor.
İşte böyle bir ortamda Maraş, Antep, Urfa vb bölgelerde Fransa'ya karşı halk direnişleri oldu.
Bundan dolayı Türkler bu şehirlere sırasıyla “Kahraman“, “Gazi“ ve “Şanlı“ demeye başladılar.
Kürdlerin kendi vatanlarını savunmak için giriştikleri savaş, Kemalistlerin hanesine yazılıyor ve onların ülkede ve dünyada pozisyonlarını güçlendiriyordu.
Daha fazla sürmeden Fransa Kemalistlerle gizli görüşmeler yaparak bölgeyi terk etmeye hazırlanmaya başladılar.
Devam edecek
Aso Zagrosi