TC devlet, Öcalan'ı sokağa salmasıyla Kürd yurtseverlerine saldırmayı politıka haline getirdi. Efendilerinden aldığı eğitimle, çevresindeki zayıf kişilikli unsurları düşürerek hem kendi içindeki potansiyel tehlike arz eden devrimcilere, yurtseverlere, hem de dışındaki yurtsever birey ve çevrelerin üzerine saldırttı.
Bir korku atmosferini yarattı.
Kürd yurtsever hareketi yakından izleyerek, gözetim altında tutarak, denetim altına aldığı düşük kişilikli unsurlarla ya pasif hale getirmeye, ya da kendilerine yönelerek fiziki olarak ortadan kaldırdı. Bunun sayısız örneği var.
Bu anlayış ve yönelimle kendi içindeki yurtseverleri imha ettiği gibi, dışındaki güçleride iktidarsız kıldı. Süreç içinde Kürd millet direnç merkezleri iktidarsız bırakıldı. Meydan kontra çetesine kaldı.
Olan da Kürd milletine oldu.
Kürd milleti, kendi kaderi üzerinde oynanan bu oyunun farkında değildi. Bir şeylere inanç getirmişti. Bir karış özgür toprağa kavuşmaya kendini inandırmıştı. Ona bu mesaj verilmişti. Bu nedenle Kürd milleti, savaşa her şeyini yatırmıştı. Fakat orta da bir yanılgı vardı. Güvendiği dağlara çoktan kar yağdığını bilemezdi.
Kontra çetesi, KUKM potansiyelini ve imkanlarını tepe tepe kullandı. Adına kurtuluşa koyulduğu halkın desteğiyle onun direnç merkezlerini yıktı. Ondan sonra çıktığı ana kaynağa dönüş yaptı.
“Sera mı gördük?“ havası esti.
Daha önce bağımsızlık ve hatta birleşik Kürdistan şiarı ile Kürd halk kitlelerin desteğini alırken, onun direnç merkezlerini yok ettikten sonra dönüş yaptığı ana karargahında tam tersi bir dönüşle Kürd milletinin inkarı ve imhası üzeri inşa edilmiş ne idüğü belirsiz Türklük içinde erimeyi çözüm diye dayattı.
Diyalim ki, bunu can havlinde yaptı. Canı tatlı geldi, korktu ve devletin istediği çizgiye geldi.
Kimi birey ve çevrenin mantığı bu. Bir an denilene okey verelim. Öcalan'ı anladık. O, korktu ve teslim oldu.
Dahası korku insana özgüdür. Kim korkunun tarifini yapmış, nasıl yapmış bilmiyorum, ama bana göre İnsanın kendisini koruma içgüdüsüdür. Velevki Öcalan korktu ve kendini korumaya aldı. Bu onun kişisel tercihidir. Fakat şu bilinmelidirki, hukukta korkunun yargılandığı görülmemiştir. Gelişmeleri korku sarmalında ele almak bir yerde Öcalan'ı yargılamadışı bırakmak olur. Kürd yurtseverlerin tavrı bu olmamalı.
Diyelim Öcalan korktu. Peki dağdakilere ne oluyor? Gelişmeleri Öcalan'ın korkaklığı ile izah etmeye çalışanlar bu durumu nasıl açıklıyorlar?
Onlarda mı korktu? Bu adamlar dağda savaşıyorlar? Kimden korkuyorlar?
Gelişmeleri Öcalan'ın korkaklığı ile izaha çalışanların cevabını bilemem, ama benim cevabım var. Öcalan'dan korkuyorlar.
Onlar, herkesten çok Öcalan'ı tanıyorlar. Kimin adamı ve gücünü ve ona karşı çıkılması halinde başlarına geleceklerini çok iyi biliyorlar.
Hatırlayın. Bir ara Cemil Bayık, bir laf etmişti. Öcalan, anında müdahale ederek;
“bırak Elazığ ayaklarını. Denk at. Yoksa başına ne geleceğini çok iyi bilirsin“ dediğinde Cemil süt dökmüş kediye dönmüştü.
Bunun bir izahatı olmalı. PKK diye bir olay yok. Öcalan gerçekliği var. PKK demek Öcalan demektir. Öcalan'ın nerde olması pek önemli değil. Eğer Öcalan başından beri devletin adamı olmasaydı, diğerlerinin mantığına göre 1999 sonrası yaklaşımı ile örgüten tasviye edilmesi lazımdı. Ama olmuyor. Sorunu onun korkaklığı ile izaha çalışanların buna cevabı olmalı. Nasıl oluyorda adam “düşmanın elinde“, ama adam düşmana savaş veren bir örgütü yönetiyor. Dahası hangi kişinin nerde görev yapması ve nasıl konuşması gerektiğini dikte ettirebiliyor, düşünmeleri lazım.
Bunun bir eveliyatı olmasaydı, bunlar yapılabilinir miydi? Soru ona devrimci, sosyalist, yurtseverlik vs. atfedenleredir.
Onu sever veya sevmesiniz, ama Şemdin Sakık'ın çok güzel bir sözü vardır. Hani kendisine PKK'nin ikinci adamı deniliyordu ya. O da, “haşa“ dedi. “Ben nerde ikinci adam olmak nerde. PKK'de tek adam vardır. O da Öcalandır. Diğer herkes 'sıfır adamlar'dır“ demişti.
Bu olup bittenlerin Öcalan'ın korkaklığı veya diktatörlüğü bir alakası yoktur. Başından beri kordinatları çizilmiş bir planın uygulanmasıdır. Bu planın içinde nasıl Beka durağı, Avrupa durağı varsa Öcalan'ın ana karargaha tekrar dönüşüde vardı. Ve döndüğünde idare edebileceği oturtulmuş, sözünde çıkmayan bir örgütün var olması gerekirdi. İşte o örgüt PKK örgütüdür. Kimse yanlış hesap yapmasın. Öcalan gerçekliğini MÖ ve MS olarak bölme cahiliğini yapmasın. Bu günün PKK'si, dünün PKK'sinden başka bir şey değildir. Bunun bir başka adı Öcalan gerçekliğidir.
Değişen dün ve bu gün kitlelere faklı istemlerle gidildiğidir. Dün “bağımsızlık“ diyorlardı, bu gün “Türkiye uluslaşması içinde kendini ifade etmek“ diyorlar.
Kürd halk kitleleri ne oluyoruz diye sesler çıkarınca, yumuşak bir dönüşle “Anadilde eğitim“ ile süreç götürülmeye çalışıldı. Bu savunulurken bile “Anayasa vatandaşlık“ kendilerine dayatıldı.
Efendilerine verdiği mesaj açık ve nettir;
“Hiç merak etmenize gerek yok. Siz Kürd dilinin resmileştirilmesi talebimize bakmayın. Biz köykorucusundan daha iyi koruruz“ denildi.
Merak edenler Avukat görüşmelerine bakabilir.
Gewer mitingi öylesine sıradan bir miting değildir. Genelkurmay'ın planı ve çömezinin eyleme aktarımıdır. Gewer KUKM direnç merkezlerinden biridir. Hesap Gewer'i düşürmektir. Gençleri dağa götürüp şu veya bu şekilde imha etmektir. PKK'nın 2sıfır adamları“nın “gerillayı yüzbine çıkaracağız“ demelerinin nedeni budur. Geri kalanlarıda bir provakasyona getirerek göçe zorlamaktır. Yakın tarihte uygulamaya konulacak budur.
Yoksa kendi kimliği ile devlete meydan okuyan Gewer halkına kimsenin dediği bir şey yoktur. Yarın Kürdistan'i bir güç çıkarsa, kuşkusuz Gewer halkının desteği onlara olacaktır.
Demek istenilen bu değildir. Dikkat çekilen oynanan oyundur.
Hatırlayın daha önce Üniversite gençliği vasıtasıyla bu “Anadilde eğitim“ istemi nedeniyle dilekçe verme eylemi yapılmıştı. Sonuçları biliniyor. Devletin hedefi haline getirilen öğrenciler eğitimlerinden edindiler.
Bu az şey midir?
Ha bunu derken aklıma geldi. Geçerken onuda söyliyeyim. Hani deniliyor ya. Suriye, Öcalan'ın Ergenekon üyesi olduğunu bile bile nasıl olurda onu orda barındırır.
Barındırır, barındırır. Hem de güle oynaya. Sorun Kürdler olunca olmaytacak diye bir şey yoktur. Hafız babası Kürdleri PKK'ye teslim etti. Siz Öcalan'a teslim edildi diye okuyun. Suriye'ye gidin. PKK'nin Suriye'ye gidişinden bu güne çok enden insan Ünüversiteyi bittirmeyi başarabilmiştir. Ki Suriye Kürdleri aydın bir halktır. Okumayı içselleştirmiş bir halktır. Fakat Öcalan, halkın düşünen tüm beyinlerini şu veya bu şekilde yok etmiştir. Hafız Esat babasının görevini oğul Öcalan yerine getirmiştir.
Bunun Kürd toplumunda yarattığı/yaratacağı olumsuzluk bir kavranabilinse...
13 Haziran 2008
Keko tu fêm nakî?