Bu tartışmaları ben başlatmadım. Gündeme başkaları taşıdı. Öcalan'ın 1999 öncesini bize yurtsever, devrimci ve hatta sosyalist olarak kabullendirmeye çalıştılar. Ben de buna itiraz ettim. Bu hakkım yok mu? Bu hakkımı kullanırken birilerinden icazet mi almam gerekiyor? El insaf yani!
Birileri o zat-ı muhtereme olumluluklar yükledi. İnançları budur, der geçtim. Fakat bunu herkesin onaylanmasıda gerekmiyor. Ben de onun başından beri TC tarafından sokağa salınmış Kürdkıranlıkla görevlendirilmiş olduğunu söyledim.
Birileri gibi işkembeden de atmıyorum. Kanıtlı konuşuyorum. Öcalan'ı konuşturuyorum. Görmek isteselere tapu gibi kanıt sunuyorum. Görmüyorlarsa başka ne yapabilirim? Kanıt isteyenlerin kanıtan ne anladığını da anlamış değilim. Adam kendisi devletin adamı olduğunu söylüyor. Fakat her ne hikmetse birileri benden kanıt istiyor. Ya sabır!
Kanıt mı istiyorsunuz?
İşte size kanıt.
“Pilot özel savaşa bağlıydı. Fatma'nın ailesi ise CHP'ye bağlıdır. Özel savaş gerçekten hemen darbeyi indirmek istiyordu. Beni de kullanmak, kendi içinde eritmek istiyordu. Taktik olarak doğrudan özel savaştan daha değişiktir tarzı.
Dikkat edilirse biz klasik Kemalist kanatla, 1960'lardan sonra özelikle ABD'ye dayanarak geliştirilen özel savaş kanadı arasında bir denge durumu yakalamışız. İkisi de aslında bizi kontrol etmeye çalışıyor ve kesin bağlamak istiyorlar. Bu olmadığından da kesinlikle yerle bir etmek istiyorlar. Zaten devletin başka türlü yapamıyacağı açıktır.
Çıkış yapmaya çalışırken devlet adına hareket eden kişilerle ben son derece iyi geçiniyorum. 1994'te gazetelerde çıktı, güya “Apo'yu MİT Kürdistan'a göndermiş“ diye bir haber vardı. Bu aslında devletin içindeki odakların birbirlerini suçlamak için söyledikleri bir sözdür. Aslında gönderme değil de onların elindeki ilişkilerdir. İşte Uğur Mumcu olayında görüldüğü gibi birbirlerini vurdular. Çünkü birisi Kemalist kanat, birisi ABD'nin özel savaş kanadıdır.“ (Öcalan, Devrimin Dili ve Eylemi. Sf. 112)
....
“Evet bütün düzen içi yaşam olanakları Pilot ve bayan ilişkisi tarafından sağlanmasına rağmen, Ankara bana diken gibi batıyordu. İstediğiniz kadar para var. “Solculuk da yapabilirsiniz“ deniliyor. “Kürtçülükte yapabilirsiniz.“ Karşında son derece etkileyici bir kadın. Ve görünüşte hepsi Kürtçüydü. Para ve kadın ve her türlü yaşam vardı. Bu konu da yenik düşmemek mümkün müdür?“ (age. sf. 113)
...
“1977 Ocak toplantısını yapmıştık ki, bizim en büyük toplantımızdı. İşin ilginç yanı, Pilot her şeyi hazırladı ve biz de gittik ve yaptık. Tabi belgesi yok, hiçbir şeyi yok, adı yok. Soba kapısı açık, yazdığımız notları eğer polis basarsa sobanın içine atacağız. Bayan da var. Polis gelirse, yılbaşı töreni var diyeceğiz. Çok ilginç, devletin iki yanını nasıl kullanıyoruz“ (age. sf. 114)
...
“Görünüşte grubu birlikte kuruyoruz, fakat kuşkularım var. “Bunlar bana ne yapabilir? Ne zaman yapar?“ Bilindiği gibi, bunu boşa çıkarmak için hemen her gün yakınıma alıyorum. “Hah tamam“ diyor, “günün 24 saatinde artık kucağımıza girdi.“ Bu neyi sağlıyor? Benim biraz rahatlıkla işlerimi yürütecek zaman kazanma ve güvenlik içinde olmama yok açıyor. Burada büyük bir yaratıcı oluyorum. Başka türlü hiçbir Kürt hareketi, Kürt partisi oluşamaz. Sosyalist parti de (Türkiye'de de) oluşamaz. Mahirler, Denizler gibi, ordu da, parti de, cephe de oluşturdular, ama ömrü iki aylık oldu. Ben yapmaya kalkarsam iki ay değil, ömrüm 24 saattir.“ (age. sf. 115-116)
...
“Düşünün, devlette Kürt partisi kurduruyorum. Uğur Mumcu (Ki o çok etkili bir MİT ajanı veya o çevrelerle ilişkili uzman biriydi) dedi. Doğrudur, bu da doğrudur. Biz devrimci Kürt partisini nasıl MİT'e dayanarak kurduysak, Kürt devletini de (Şimdi işte içinde olduğumuz bu Güney'deki devlet) Türk devletine dayandırarak kuracağız. Yazdı adam, başka çaresi yok.“ (age. sf. 117-118)
Yorumu sizlere bırakıyorum.
İnanız ki, bu alıntılara kaç kişi imzasını koyacağını merak ediyorum.
Kim Sagolsun?