Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 6 February 2010

Haddini bilmezler, bizi fikir tartışmasına davet ediyorlar.
Hayhay!
Fikir tartışalım.
İşi İmralıdaki onursuzun, soysuzun kendisi gibi onursuz ve soysuz olan Kemal itini Kürdlere dayattığı, “onurludur, soyludur“ iddiasını tartışalım.
Önce İmralıdaki onursuz ve soysuzun ne dediğini, sonra “onurludur, soyludur“ dediği Kemal'in piçliğini tartışalım.
Piçleri ve çömezleri, burada “sayın“ diye bize yuturmaya kalkanların yüzlerine taktıkları maskesinin altında nasıl bir kara-yüz gizlendiğini o zaman göreceğiz.
Haydi bakalım.
Fikir tartışmasına.
Tartışmaktan kaçan onursuz ve soysuz olsun.

...

Öcalan: „Biz(pkk) herhangi bir Kürt hareketi değiliz“„Esas olarak bizler demokratik,laik,sosyal,hukuk hareketiyiz.Kırk elli yıldır Cumhuriyet oligarşikleştirilerek rayından çıkarılmıştır.Cumhuriyet bu dört ilkesini yitirmiş durumdadir.Yani cumhuriyet'i biz rayından çıkarmadık. Cumhuriyet`in demokratik temelde sözkonusu ilkelerin özüne uygun yaşamsallaştırılarak tekrar rayına oturtulması gerekiyor.Biz bunu oturtacak tez olarak savunduk“.
Kemalizm´in gücelleştirilmesi gerektiğini bu nedenle söylüyorum.Kemalizim de demeyeyim,çünkü yeni Türkiye´nin kuruluş sürecinde ki zihniyetle hiçbir alakası olmayanlar da Kemalizm zırhına giriyor. Mustafa Kemal geleneğini güncelleştirmek gerekir diyorum. M.Kemal´in döruşu o dönemlede onurludur, soyludur“.
1920´de Mustafa Kemal´in oynadığı rolu 2000´lerde demokratik ve özgürlükçü içerikte ben yürütüyorum.Türk olur Kürt olur, belki bazıları bu söylediklerimi çarpıtmak ve farklı yöne çekmek isteyebilir. Çok önemsemiyorum. Çünkü bu bir gerçelik. Mustafa Kemal´in tüm dünyaya karşı başarısı anti-emperyalist,özgürlükçü, bağımsızlıkçı olmasındandir“. „Barzani,Talabani ilkel milliyetlçiliği ortaya çıktı. Illiyetçi körüklemeyi engelleyen benim“.Av.Gör. Öp 22.6.2003

ALKOLiK BiR AHLAK DÜSKÜNÜ :

M. Kemal sarhostur. Genç yastan beri içki içmektedir. Bu sarhoslugunu birçok yabanci devlet adamlari ve gazeteciler de kaleme almislardir.

Bunlardan birisi Armstrong adinda bir gazetecidir.

Armstrong'un Atatürk'ün içki sofralarini anlatan bir kitabi memlekete sokulmuyor. Atatürk kitabi okuttuktan sonra kendi agziyla sunlari söylüyor:

"Bunun ithalini men etmekle hükümet hataya düsmüs. Adamcagiz yaptigimiz sefahati eksik edeyim de kitaba ilave edilsin ve memlekette de okunsun buyurdular." (1)

Müslüman milletin gözü önünde içkinin kötülügünü ve haramligini bir kenara iterek büyük bir ii yapiyormus gibi kadeh kaldiran bir lideri tarih ender kaydeder. Çünkü bir baba bile çocugunun gözü önünde içki içmekten haya eder. Ama bu sarhos, bunu zevkle yapmistir.

Mahmud Esad Bozkurt anlatiyor:

"Bir aksam, birden Saray'dan kalkarak Gülhane Parki'nda Halk Parti'sinin verdigi bir açik hava toplantisina gittigimiz zaman orada toplanan onbinlerce insana harf inkîlabini müjdelemis ve bu esnada ayaga kalkarak millete hitaben: "Arkadaslarim! Bu elimdeki rakiyi evvelce padisahlar da halifeler de içerlerdi. Fakat onlar saraylarinda, dört duvar arasinda içiyorlardi. Ben ise aziz milletimin önünde ve onun serefine içiyorum!' diye kadehini kaldirdigi zaman, halkin alkis tufani arasinda Sarayburnu dakikalarca çinlamisti." (2)

Buna alkis tutan zavallilara yaziklar olsun! M. Kemal Atatürk, gece hayatini çok seven, devamli alkol kullanan biriydi. Bu hususta S. S. Aydemir sunlari söyler:

"Atatürk normal zamanlarda, geceleri yasardi. Sofrayi, sohbeti, içmeyi elbetteki severdi. Etrafindakilerin içmelerini de isterdi. Içkiye çok genç yaslarinda alismisti. Suriye'deki sürgün yillarinda ise içki hemen hemen tek tesellisi gibiydi."

Aydemir devamla: "Ama Selanik'te rihtim gazinolarinda, sokak meyhanelerine gidilemeyen, gelecek maaslari yahudi sarraflara kirdirmak suretiyle para tedarik edilemeyen, meyhanenin veresiyeyi kestigi günler de olmustur." (3)

Içkiyi çok kullanip parasiz kaldigi da oldugunu da Aydemir söylemektedir.

Dr. Riza Nur da bu hususta sunlari söyler:

"Müthis bir ayyastir. Her gece sabaha kadar içer, körkütük olur. Bütün ömrü öyledir. Gençligi de böyle içki ve fuhus ile geçmistir. Reculiyeti yoktur, fakat sehvete pek düskündür. Fuhusun kadin, erkek, fail (eden-aktif), mef'ul (edilgen-pasif) her çesidini yapar. Bu sebepten veya anasi fahise olduğundan olacak ki, bütün milletten namus ve iffeti kaldirmaya çalisir." (4)

(1) Bir Baska Açidan Kemalizm, A. Dilipak, sf. 290

(2) Mahmud Esad Bozkurt'dan Kemal Ariburnu, Atatürk'ten Anekdotlar, Anilar

(3) Tek Adam, Sevket Süreyya Aydemir, c. 3, sf. 504-505

(4) Dr. Riza Nur, Hayat ve Hatiratim, c. 4, sf. 1517

ESi TARAFINDAN SUÇÜSTÜ YAKALANAN EDiLGEN BiR HOMOSEKSÜEL :

"Deccaliyet ve Kemalizm" adli kitap (s.129):

... Bir Agustos gecesinde yemek dönüsü, Çankaya´nin kapisinda genç askerlerle konusurken Latife, üst katin balkonunda göründü. Ates püskürüyordu:

"Kemal! Buraya gel! Mahalle arkadaslarinla yarenlik bitti, simdi askerlerle mi içli disli oluyorsun? Buraya gel diyorum!

Gazi sustu, Latife sustu. Hersey sustu. Pasa öfkesinden mosmor kesilmisti....."

Hayat ve Hatiralarim, Riza Nur 4. Cilt s.1357 :

“...Anlasildigina göre bosanma vak´asindan iki-üç gün evvel, Latife, kardesi Ismail ile haremi Süreyya Pasanin kizi Melahat Ankara´ya gitmislerdi. Çankaya´da misafir olmuslar. O vakit Mustafa Kemal´in yaninda katip sifatiyla Halit Ziya´nin oglu Vedad vardi. Güzel tüysüz bir çocuk.

Bir aksam üzeri karanlik çökerken Ismail, Melahat balkona çikmislar. Bakmislar Vedad Mustafa Kemal´i agacin dibinde yapiyor.

Latife´yi çagirmislar. O da görmüs. Bir kiyamettir kopmus. Latife, Mustafa Kemal´e “Herseyini gördüm, hepsine tahammül ettim. Artik buna edemem“ demis. Gazi (!) susmus, Ismet´in evine gitmis. “Bu kariyi simdi bosayacagim“ demis.

Ismet, sabahleyin erken Heyet-i Vekile´yi toplamis. Taalaka karar vermisler (!) Latife´yi Ismet alip, trene koymus. Trende teselli etmek istemis.

Latife ona „Sus, sus!“ Ismet Pasa! Ismet Pasa! Sen ona bir gün dalkavukluk etme seni benden daha rezil eder. Her pisligine aleti sensin“ demis“.

Yorumun devamini (buna yer kaldi ise) okuyucuya birakiyoruz:

M. Kemal yoksa escinselmiydi ?!..

GENELEVDE DÜNYAYA GELMiS BiR GAYRi MESRU "ULUSAL ÖNDER" :

M.Kemal´in babasinin belirsiz oldugunu gösteren Selanik Mahkemesi'nin kararinin asli.

SELANiK ASLiYE HUKUK MAHKEMESi

Ilâm karar numarasi: Adet/451

Abdus'un ölümünden sonra Zübeyde Abdus'un karisi oldugunu ve oglunun da Abdus'un oglu oldugu iddiasi ile açmis oldugu miras davasinda Abdus'un kardesleri, mahkemeye vermis olduklari iddianâmede Zübeyde'nin Abdus'un karisi olmadigini ve umumhâneden (genelevinden) odalik alindigini ve oglu Mustafa'nin iki yasinda kucaginda oldugunu ve Abdus'un bilaveled (çocuksuz) öldügünü iddialari ile keyfiyetin umumhâneden sorulmasini talepleri üzerine umumhâneye yazilan tezkerenin cevabinda, "Zübeyde'nin oglu ile beraber 19 Haziran 1297'de umumhânemize dühul edip, Yenisehir'li Abdus isminde bir kabadayi ile anlasip 11 Nisan 1298'de umumhânemizden hüruc etmistir (çikmistir)!". Bu yaziya istinaden Zübeyde'nin davasinin reddine karar verilmistir.

22 Kanunî-Evvel 1298, 20 kurusluk pul,Hakim Aza Aza, Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi, Mühür Mühür Mühür

"iFTiRA iSE AKSiNi iSPAT EDiN"

Bu belge, Türkiye´de çesitli kitap ve gazetelerde yerini aldi:

"Deccaliyet ve Kemalizm" (Hüseyin Demirel, s.147):

"ABDOS" HiKAYESi: ilk defa Yakin Tarih Ansiklopedisinde Mustafa Kaplan imzasiyla nesredilen "Abdos Aga" ile ilgili yazilar mahkemelerde dava konusu oldu. Bu belgelerde Atatürk´ün annesinin genelevden çiktigi ve Atatürk´ün gayrimesru oldugu ileri sürülüyordu. Hürriyet 21 Ocak 1990´da "Atatürk´ün gayrimesru dogdugunu iddia eden.. çirkin tezgahin belgeleri" basligi altinda bu meseleyi kamuoyuna duyurdu. Selanik´te bir mahkemenin verdigi kararin metni Osmanlica olarak gazetenin haberinde basildi.

Bu metni bir memur Milli Egitim Bakanliginda fotokopi ile çogaltirken yakalanmisti. Mesele sonradan örtbas edildi. Burhan Bozgyik´in "Türkiye üzerine oynanan oyunlar" kitabinda da bu belge tam metin Türkçe olarak basildi. (Yeni Asya Gazetesi nesriyati,1990, s.105)"

Yazar´in Ümmet-i Muhammed gazetesinin 8. sayisinda (1988 senesinde) bu belgenin yayinlandigini aktarmamasinin iki sebebi olabilir:

1- Bu belgenin yayina sunuldugundan haberdar olmamasi;

2- Türkiye´de Ümmet-i Muhammed gazetesinin yasak olmasi.

Bizim için oldukça önemli olan, bu belgenin artik -yayin hayatinda- tartisilmaz bir yerinin olmasidir.

MUSTAFA KEMAL'iN BABASI KiM ?..

Yukarida metnini koydugumuz ve latin harfleriyle de yazdigimiz "Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi" basligini tasiyan yazi ile Dr. Riza Nur'un "Hayat ve Hatiratim" adli eserinin üçüncü cildinin 561. sayfasindaki yazi ana hatlariyla birbirini tutmakta ve teyid eder mahiyettedir. Ilaveten sunu da söylemek gerekir: Fransiz bakanlarindan Hedyo Paris'te Türkiye üzerine verdigi ve "Conferencio" dergisinde yayinlanan konusmasinda Mustafa Kemal'in babasinin meçhul oldugunu söylemistir. Ayrica, Mustafa Kemal'in gayr-i mesru olarak dünyaya geldigi ve bu hususta Yunanistan'da bir mahkeme karari bulundugu, güvenilir kisiler tarafindan kulaktan kulaga söylenmekte ve dolasmaktadir. Bütün bunlara ragmen; arastirma ve incelemeciler, tarihçiler, ilgililer arastirmalarini yapsinlar, sorsunlar, sorustursunlar; sahte ve yanlis bilgi ve belgeler varsa kanitli bir sekilde ortaya koysunlar. Çünkü gaye ve maksat, sahis ve sahsiyet degil, gerçeklerin ortaya çikmasidir, tarihî gerçeklerin tam ve aslina uygun olarak yeni nesillere ulastirilmasidir.

Ayrica su husus da gözardi edilemez: 5816 sayili "Atatürk'ü Koruma Kanunu"nun arkasinda yatan sebep nedir? Bu kanunla neler getirilmek isteniyor? Dünyanin neresinde görülmüs böyle bir kanun?!. Gerçekleri gizlemek mümkün mü? "Mizrak çuvala sigmaz!" demis atalar!

Kemalistlerin gücü yetiyorsa mizragi çuvalda saklasinlar!..

Gösterdikleri hassasiyet çok yanlistir ve çok tehlikelidir. Onlarin yapacagi bir is var o da sudur; kaldirsinlar koruma kanunlarini, lagvetsinler Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ni!..

Mustafa Kemal hakkinda söylenenler ve yazilanlar yanlis ise çatir çatir cevap verirler! Yok eger dogru ise; o zaman kizmasinlar; gerçekler yazilsin da "Ata"larinin kimligi, kim oldugu ve ne mal oldugu ortaya çiksin!.. Bir Stalin'in, bir Hitler'in akibetinden ibret alsinlar da akillansinlar!..

Bir gün gelecek, o çesit kanunlari delinecektir. Hak ve hakikat bunlari dile getirecektir. Tarih, geçici bir zaman susarsa da bir gün gelir ortaya çikar, susturmak isteyenleri bir silindir gibi ezer geçer; kendilerini de, korumak istedikleri adami da rezil ve kepaze eder. Hem de dünyanin gözleri önünde!..

Kemalist ordular, kemalist savcilar, kemalist Prof.'lar, kemalist ajan ve dezinformatörler, kemalist hocalar da bu ilahî kanun elinden Mustafa Kemal'i kurtaramazlar. Buna imkân ve ihtimal yoktur! Nitekim kurtaramiyorlar; adamin sahsiyetsiz bir vatan haini, din, namus ve millet düsmani oldugu ortaya çikmakta, yazilmakta ve çizilmektedir. Türkiye sinirlari içinde olmasa bile dünya nesriyatinda kendini göstermektedir. Avrupa memleketlerinde Mustafa Kemal'in bir ingiliz casusu oldugu, Türk-Yunan savasinin sadece bir muvazaadan(anlasmali dögüsten) ibaret oldugu, Yunan askerlerinin Izmir'e çikislarinin, ingilizler'e Mustafa Kemal tarafindan telkin ve ilham edildigi anlatilmakta, hatta bu kabil kitaplari okuyanlar Türkiye'ye geldiklerinde es ve dostlarina gizlice aktarmaktadirlar.

Aradan 70-80 senelik bir zaman geçmistir. Insaf ile kabul etmek gerekir ki, gerçegin ortaya çikmasina, ne sekilde olursa olsun engel olmak sonsuza kadar sürüp gidemez. Keza yukarida da görüldügü gibi, dün korkunç bir diktatör olan Stalin'i bugün Rusya'da agzina alabilecek bir kabadayi yoktur. Almanya'da Hitler övücülügü yasal kovusturma nedenidir. Zorlamalarla, yalanlarla, yasaklarla kirli kisiliklerin sonsuza kadar ayakta tutulmasina imkân ve ihtimal yoktur.

"Selanik'te Riza Efendi adinda gümrük kolcusu birinin üvey oglu Mustafa Kemal Harbiye Mektebi'ne geliyor. Mustafa Kemal'in babasi hakkinda çok rivayet var; Kimi bir Sirp, kimi bir Bulgar'dir diyor. Güya anasi bunlarin metresi imis". Yeni çikan "20. Asir Larousse" Pomak'tir diyor.

Ihtiyar Tesalya'larin rivayeti sudur:

Mustafa Kemal'in anasi Selanik'te kerhanede imis. Yenisehir Tirnova'sindan ve oranin ileri gelen kabadayilarindan Abdos Aga Selanik'e gelir, bu kadini görür, alir götürür. Orada piç olarak Mustafa Kemal dogar. Mustafa bes yaslarinda iken Abdos ölmüs, anasi oglu ile Selanik'e gelmis.

12 yasinda iken Mustafa, Tirnova'ya gidip miras istemis ise de piçligini söylemisler, geri göndermisler. Mustafa, askeri okula girmis. Anasi gümrük kolcusu Ali Riza ile evlenmis. Çok tuhaftir; Mustafa Kemal anasindan bahseder, fakat babasindan bir defa bile bahsetmemistir. Hasili rivayetler çok. Hangisi dogru?

Bir seydeki rivayet çoktur; o sey belli degildir. Nitekim bilimde, teknikte, tarihte hangi konu hakkinda çok varsayim veya rivayet varsa o konu mâlum degildir. Demek Mustafa Kemal piç degilse bile babasi mâlum degildir. Benim arastirmama göre onun Riza adinda gümrük kolcusu bir üvey babasi oldugu kesindir. Mustafa Kemal babasindan kendisi bahsetmedigi gibi diger birinin bahsettigini isitirse ona düsman olur. Buna dair bir sürü olay vardir. Nihayet Fransiz bakanlarindan Hedyo, Paris'te Türkiye üzerine iki konferans verdi. Bunlar "Conferencio" dergisinde yayinlandi. Hedyo da orada "Mustafa Kemal'in babasi meçhuldür!" diyor."

(Riza Nur, Hayat ve Hatiratim, III. cild, s. 561-562)

Ergenekon-Isci Partisi-Dev-Sol- O subaylari-Devrimci Karargah-PKK ayni merkez tarafindan yönetilen görev bölümü geregi farkli misyon üslenen birimler belgeler ortaya sacilmis sapka düsmüs, kel ortaya cikmis tetikcilikleri, uyusturu saticiliklari, seks manyakliklari sokaga tasidi uykulari kacmis büyük bir panik yasiyorlar yasayacaklar bu hainlere "sayin" diyen cömeylerde payini alacak rant kapilari kapanacak bu kadar gözü kara hainlere "sayin" demelerinin nedeni bu allahindan bulsunlar

Remo kardeşime, Katil Mıste Kor'un özel yaşamı kendisine ama yukarıdaki yazı neden astığını da anlıyorum ama bence Mıste Kor' Kürdlere ve Anadolu halklarına yaptiği katliam ve soykırımlar ile ilğili yazılar asarsak sanırım daha iyi. İstersen bana bir mail at bu konuları özel tartışalım derim. [email protected] Selam ve sevgiler

Alan merhaba, su an müsait degilim seni sonra ararim buda en erken pazartesi olur uyarini anliyorum karsitlarimizin siyasi sorunla ilgileri yok görevlidirler bunu icra ederlerken bazen yaslilik kisvesine bürünürler bazen rüyalarinda rahmetli ölümsüz kürd milli lideri Barzani`yi gördüm diyecek kadar alcalirlar bazen keskin kürd milliyetcisi kesilirler müthis birlik havasi estirirler onursuz ve soysuzken en cokta soylu kavramlari kendine kalkan ederler ama häcbir zaman yalakaligida elden birakmazlar kiminle dans etiklerini kavramayacak kadar da aptaldirlar her neyse o yaziyi asmamin nedeni hani derler ya tencere yuvarlarmis kapagini bulmus veya söyle arkadasini, söyleyeyim seni gibi halk deyimleri gibi onursuz ve soysuz kemmal picine "onurludur, soyludur" diyen bir unsurun ne kadar onursuz ve soysuz oldugunu göstermektir ona bilincli olarak "sayin" diyenlerinde en asagi onun kadar onursuz ve soysuzlugunu ortaya koymaktir

Kürt katliamları Haydar IŞIK Neşe Düzel'in Prof. Cemil Koçak ile röportajını okurken, geriye, sanırım 1953'tü, yılına gittim. Yatılı okul öğrencisiydim. O gün Atatürk'ün cenazesi Anıtkabir'e naklediliyordu. Radyodan yayın yapılıyor, öğretmeler; Atatürk öldü, Türklük bitti, kıyamet koptu havası verdiklerinden, bin öğrenci, hüngür hüngür ağlıyordu. Oysa öleli 15 sene olmuştu. “Atam sen kalk ben yatam“ hamasi şiirleri okunuyor, öyle atmosfer veriliyordu ki, kutup fareleri benzeri kitlesel intihara hazır konuma getirilmişti öğrenciler. Hani biri kalkıp, siz ölürseniz Atatürk dirilecek, deseydi, başta öğretmenler olmak üzere kitlesel intihar başlardı. Oysa devletin bunca kutsadığı şahsiyetin bir diktatör olduğu, Hitler ve Mussolini'nin ’hocamız' dedikleri, Yazar Fritz Sitte'nin; ’geçen yüzyılın en kan dökücü generali' dediğine; yeni yeni Türk yazar ve bilimadamı tarafından gerçek çehresi yazılıp konuşuluyor. Ortadaki tüm verilere göre Atatürk, Kürtlere karşı hiçbir sözünde durmayan biridir. Mücadeleye başlarken Kürtlerin yardımını alan, Lausanne'dan (Lozan) sonra bir gecede Kürt ve Kürdistanı yok sayan; Şeyh Said hareketini en kanlı bastıran, Zilan Deresini insan cesediyle doldurtan ve Dersim Soykırımını yapan baş mimardır. Eğer yaşasaydı, belki Kürt diye bir halk bile bırakmayabilirdi. Çünkü devlet, sadece General Kemal Paşa idi. Bu tavrını devlet politikası olarak ardılı generallere vasiyet olarak bırakınca, günümüzdeki Genelkurmay başkanı Başbuğ'a kadar gelindi. Artık devlet; generallerin çiftliği, arka bahçesi işlevini gördü. Başbuğ'u düşünün, 1993 te Diyarbekir ve bölge güvenliğinden sorumluydu. Ne oldu zamanında? Binlerce insanımız asit kuyularına ve derelere atıldı. Bugün işbaşında olan generaller, Atatürk'ün Zilan Deresi, Laç Deresi, Kutu Deresi'ne; Cehennem Deresi, Kasaplar Deresi ve daha çok dereler eklediler. Sadece Kürt özgür kimliği taşımak, bu derelere, kör kuyulara atılmak demekti. Atatürk'ün ektiği şiddet bugüne kadar süregeldi. AKP'nin parlamentoya getirdiği, olumlu gördüğümüz Kürt açılımı; onun demokratikliğinden değil, Türk devletinin ezberini bozan Kürt Hareketinin çabasına bağlıdır. Dersim katliamından sonra yakın tarihe kadar Kürt olmak yasak ve suçtu. Eğer şimdi on binlerce Kürt gencinin uğruna hayatını verdiği Kürt sorunu konuşulabilecek aşamaya getirilmişse, başta bunu onlara borçluyuz. AKP açılımının ne olduğu henüz bilinmiyor. Bilinmesi gereken; Kürtlerin anadilinin devlet okullarında eğitim ve öğretim dili olmasından vazgeçmeyecekleridir. Federal Almanya Şanşölyesi Merkel, Salı günü global dünyaya uyum için ulusal devletlerin yetkilerini merkezden çevreye vermesinin, savaşları önleyeceğini söylerken, Türkiye hala merkezde ısrar ederse, Atatürk'ten kurtulmuş denemez. Atatürk ile başlayan Kürt katliamı, önce Koçgiri Alevi Kürdü ile, sonra Kürt Şafii halkımızla Piran ve Zilan'da sürdü ve sonunda Dersim'in Kürt Alevilerine döndü. Demek ki, devlet; Kürtleri dinsel kimliklerinden değil, etnik kimliği nedeniyle katlediyor. CHP'li Onur Öymen'in iki gün önce yaptığı konuşmada, Kürtlere Dersim örneği soykırım öngörürken, Dersimli partidaşı Kemal Kılıçdaroğlu; “Atam izindeyiz“ plakatı açıp, kurdunun peşine takılan deli keçi rolüne büründü. CHP'li olmak, Kürde Dersim katliamını bir daha yapmak demektir. http://www.karakocan.info/tr/index.php?option=com_content&task=view&id=2239&Itemid=168

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.