Mikail Canpolat

Saddam rejiminin yıkılmasından bu yana 5 yıl geçmesine rağmen, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürdistan topraklarına ilişkin hiç bir çözüm bulunmadı.. Bu geçen süre içinde Kerkük ve diğer işgal altındaki toprakların probleminin çözülmesi için ilk önce TAL'ın 58.maddesi ve daha sonra referandum ile kabul edilen “Daimi Anayasa“nın 140.maddesi ön görülmüştü.. 140.maddenin tatbik edilmesi gereken süre 2007 yılının aralık ayının 31'de tamamlandı.. BM'lerin temsilcisinin öneri üzerine bu süre 6 ay uzatıldı.. Söz konusu süre ise geçen haziran ayında sona erdi.. Bu arada BM temsilcisi Steffan De Mistura sorunun çözümü için 3 bölümden oluşan önerilerinin ilk paketini gereken yetkililere sundu.. De Mistura'nın önerileri Kürdlerin saflarında büyük bir kaygı ve huzursuzluk yarattı.. Çünkü, De Mistura Kürdlerle Araplar arasında bir denge sağlamak için anayasal olarak hiç bir sorunu olmayan Akrê gibi Kürd yerleşim birimlerini dahi “sorunlu bölge“ haline getirdi..
Şimdi Kürd Siyasal Önderliği De Mistura'dan “geriye kalan iki paketi birlikte kamuoyuna sunmasını“ istiyor ve sunmadan öncede görmek istiyor..

Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürdistan topraklarının sorunu, çoktan Irak'ın bir iç sorunu olmaktan çıkmış, bölgesel ve uluslararası bir sorun haline gelmiştir..
Bugün Amerika ve İngiltere'nin Kerkük'te büyük askeri, siyasi ve ekonomik ilişkileri ve ağırlıkları vardır.. Bölge devletleri olan Türkiye, İran, Suriye, S.Arabistan ve diğer islami ülkelerin Kerkük'ün Kürdistan topraklarına geri dönmemesi için hem Irak içinde, hem bölgede ve hemde uluslararası arenada büyük bir faaliyetleri vardır..
Irak içindede Kerkük sorunun çözülmesini reddeden büyük bir anti Kürd yelpaze var... Saddam'dan hiç bir farkları olmayan bu kesimler tüm bölge devletlerinden açık destek alıyorlar..
Celal Talabani yazacağı anılarına dair küçük ip uçları verdiği bir söyleşisinde Saddam Hüseyin'in 1991 görüşmeleri esnasında “Kerkük'ü Xas nehri boyunca Araplar ve Kürdler arasında paylaşmasını önerdiğini ve önerisi Kürdler tarafından reddediliğini“ söylüyor.
5 yıldan beri yasa ve anayasa maddelerine rağmen hiç bir Irak hükümeti Kerkük sorunun çözümü için olumlu bir adım atmadı, Kürdlerde ağırlıklarını koyamadılar..
Temmuz ayından itibaren “Kerkük Maddesiz kalmış“ durumdadır. Kürdler eski diskurslarını tekrarlamalarına, kamuoyu karşısında tek ses olduklarını deklere etmelerine rağmen KDP ve YNK arasında görüş farklılılıkları olduğu biliniyor.. Zaten sözkonusu iki partimizin 5 yıl boyunca Kerkük'te ortak bir irade göstermemeleri Kerkük davasına büyük zarar verdi.. Hâlâ Kerkük'te bu iki partimize bağlı istihbarat birimleri ve asayiş güçleri var.. Bu bölünmüşlük eğitimden tüm diğer siyasal ve sosyal kurum ve kuruluşlara yansımış durumdadır.. 4 yıldan beri Kerkük Eyalet Meclis'indeki komisyonların başsız kalmasının esas nedeni KDP ve YNK arasındaki çelişkilerdir. Bu iki büyük partimiz Kerkük'te Kürdler üzerine yaptıkları parti hesapları bir yana Kürdler dışındaki milliyetlere ve dinsel yapılara karşı dahi ortak politikaları yok..
Yukarıda vurguladığım içsel, bölgesel ve uluslararası anti Kürd cephenin yıkıcı faaliyetleri, Kürdler arasındaki “tarihi derdekurd“ ile birleşince Kerkük meselesini büyük açmazlarla karşı karşıya bırakıyor..
Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürdistan toprakları bir “ulusal dava“ sorunu olarak gündemimizin tam ortasına oturmuş bulunmaktadır.. Güney Kürdistan siyasal önderliği yukarıda vurguladığım anayasal süreçler boyunca Irak hükümetleri üzerine gereken ağırlıklarını koyamadılar. Kürdlerin uğruna “Enfalleri“ ve “Halebçeleri“ göze aldığı, “Dilê Kurdistan“ yada “Qudsa Kurdistan“ dedikleri Kerkük'e 5 yıldan beri ne Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani ve ne de Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani uğramıştır..

Kürd liderlerinin Kerkük'e girmeleri, bölge halkı için büyük moral kaynağı olacaktı.. Kürd kitlerlerinin motive etmek ve seferber etmek için iyi bir girişim olacaktı.. Ama ne yazık ki bugüne kadar bu ziyaretler yapılmadı..
Mam Celal Talabani Irak Cumhurbaşkanı olarak Kerkük'ü ziyaret etti.. Ama, Kerkük'te Araplara ve Türkmenlere verdiği bazı sözler Kürd tarafını zor duruma soktu.
Mam Celal'ın yaptığı görüşmelerde “Kerkük idaresinin %32 Kürdlere, %32 Araplara, %32 Türkmenlere ve %4 Asurilere“ yönündeki öneri yanlış oldu.. Bu öneri Kürdleri zor duruma soktu.. Kürd karşıtlarının elini güçlendirdi.
Kaldiki yapılan demokratik bir seçim vardı. Kürdler, “Kerkük Kardeşlik Listesi“ ile 41 sandalyeden 26'sını aldılar.. Kürdler kendi elleriyle ve anti demokratik bir şekilde Kerkük idaresini Araplara ve Türkmenlere mi teslim etmek istiyorlar?
Mam Celal'ın yaptığı diğer yanlış bir öneride “Kerkük'te 300 Türkmen polisinin işe alınmasına“ dairdi. Irak hükümeti çok acele bir şekilde 300 Türkmen polisinin işe alınması yönündeki kararı onayladı.. Hatta Kerkük'te tespit edilen 300 polis adayının içinde “ılımlıları ayıklayarak“ ve “eski Baasçıları“ entegre ettiler.
Yıllardan beri Irak hükümeti Kerkük'te görev yapan bir çok Kürd subayını tanımıyor.. Yine yıllardan beri Irak hükümeti Kürd subaylarının terfi sorununu çözmüyor... Ama, Türkmenlere dair kararı çok kısa bir süre çıkarabiliyor..

Bu sonbaharda Irak'ın genelinde olduğu gibi Kerkük'te de mahali seçimlerin yapılması gerekir.
Bilindiği son seçimlerde Kürd listesi demokratik bir şekilde Kerkük Eyalet Meclisinin çounluğunu elde etti.. Kerkük valisi Kürd, Kerkük Eyalet Meclisi Başkanı Kürd. Vs...
Araplar ve Türkmenler seçimden sonra Kerkük idaresini işlevsiz kılmak için meclisi hep boykot ettiler.. Kürdlerin ağırlığına razı olmadılar.. Kürdlerin kendilerine yapmış oldukları tüm önerileri reddettiler.
Şimdi seçimler kapıya dayanmışken, Türkmen ve Arap bloku Kürdlerin denetimi altında bulunan Kerkük idaresinden kurtulmak için seçimlere gitmeleri gerekirken “Kerkük'te seçimlerin ertelenmesini“ istiyorlar.

Sanki Araplar ve Türkmenler bugüne kadar ateş püskürtükleri Kerkük Kürd idaresinin daha fazla görevde kalmasını istiyorlar!!!!!!!!

Irak Parlamentosuda Kerkük seçimlerini ertelemek istiyor..
BM Genel Sekreteri'nin Irak Özel Temsilcisi Steffan De Mistura'da geçenlerde yaptığı açıklamada “Kerkük seçimlerinin ertelenmesini“ talep etmektedir..

Neden bu korku ve panik?

Kerkük için bugüne kadar hiç bir şey yapmayan kesimler neden Kerkük idaresini Kürd çoğunluğuna bırakıyorlar..

Aslında Kürd düşmanlarının korkusu Kürdler seçimlerde tekrar çoğunluğu sağlayacağından kaynaklanıyor.. Saddam döneminde Kerkük'e getirilip yerleştirilen binlerce Arap eski yerlerine geri gitemek amacıyal formları doldurup paralarını aldılar... Bu çevreler seçimlerde oy kullanmayacak.. Kerkük'e geri dönen ve “Erzak fişleri“ olan Awareler oy kullanacaklar.. Bu reel durum Kürd düşmanlarını korkutuyor..
Kerkük Meselesi çok hassas ve hayati bir dönemde geçiyor.. Güney Kürdlerin Kerkük sorunun çözümü için hiç bir tarafa çekilmeyecek, sınırları kalın çizgilerle çizilmiş ve her Kürd'ün ezbere bileceği bir perspektifle ortaya çıkması gerekir.. Kerkük konusunda Kürdlerin saflarında yapılan her farklı açıklama ve yaklaşım Kürd düşmanlarını dahada cesaretlendiriyor..
Zaten Birleşmiş Milletlerin Kerkük Meselesine dahil edilmesi bir talihsizlikti.. Kürdlerin BM ile kötü bir tecrubesi var.. BM'nin önceli olan Milliyetler Cemiyeti “Musul“u Araplara teslim etti.. Acaba BM'de “Kerkükü“ Araplara teslim edecek sorusu her Kürd'ün ulusal kaygısı olmalıdır.. Kürdlerin karşısındaki anti Kürd blokunun gücü ve imkanları biliniyor.. ABD dahil olmak üzere tüm büyük güçlerin kendi emperyal çıkarları için yapamayacakları hiç bir şey yok.. Geçenlerde Dr. Mahmud Osman yaptığı bir açıklamada ABD Başkanı Bush'un “Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani'den De Mistura'nın önerilerini kabul etmesini istediğini“ söylüyordu... Şimdiye kadar Güney Kürdistan yönetimince bu iddia yalanlanmadı..

Sonuç olarak Kerkük meselesi yakıcı bir şekilde dünya gündeminde... Kürdlerin bu tarihsel momenti ciddi bir şekilde değerlendirmesi için atılan her adımı mercek altına almalıdır ve “derdekurd“u mezara gömerek, partilerden uzak ulusal bir seferberliğe girişmesi gerekir..

08.07.08