Di: 07.11.2008 Sehet: 22:36
Değerli dostlar,
13 Ağustos 2005 te internet dünyasında Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinde yeni bir mevziyle peyamaazadi.com olarak adım attığımızdan bu yana üç yıl oldu. ÇIKARKEN yazısında da dile getirdiğimiz gibi Ülkenin sorunlarını yüzümüz ülkeye dönük olarak ciddi bir şekilde ve mümkün olduğunca bilimsel tartışmaya çalıştık. Bulunduğumuz mevzide sağlıklı bilgi akışına elimizden geldiği kadar titiz davrandık. Kafamıza estiği biçimiyle ve nasıl olursa olsun ilkesizliğine ödün vermeden ilkeli bir yayın sürdürmeye çalıştık.
Kürdistan sorunu ve Kürt toplumu ile ilgili devletin örgütlenmiş yalan ve mistifikasyonuna karşı doğru bir bilgi akışı ile bir çekim merkezi yaratmak ve Kürt dili başta olmak üzere olumlu bir çizgiyi yaşama geçirerek kitleleri hedefsiz bırakmayacak gelişmeleri kitlelere taşımak ve coşku yaratarak toplumsal moral değerlerimizi yüksek tutabilmeyi amaçladık. En azından tarihe namuslu bir kaç not düşmeyi bile büyük bir kazanım olarak kabul edeceğiz, demiştik.
Üç yıl boyunca hem devletin gizli açık odaklarının sanal saldırılarına hem de 30-40 yıl öncesinin siyasal kültürüyle yoğrulmuş kimi Kürt siyasal çevrelerinin kuşatmasına maruz kaldık. Tartışmaya çalıştığımız konuların devleti rahatsız etmesi anlaşılıyor. Türk solunun rahminde döllenen ve devletin yaydığı yalan yanlış bilgilerle beslenen kimi Kürt çevreleri ise hâlâ ezberi bozamadığı için rahatsızdılar.
Üç yıl önce bir avuç insanla yayın hayatına başlayan Peyamaazadi büyük işler yapma iddiası ile ortaya çıkmadı. Tarihe namuslu birkaç not düşmeyi bile kazanım saydığımız bir süreçten geçtiğimizin bilincindeydi. Dünya çapında kabul görmüş basın yayın kurallarına uymaya büyük özen gösterdi. Örneğin, hiçbir yazıyı kaynaksız ve yazarının onayı ve izni olmadan yayınlamadı. Hiçbir yerde hiçbir biçimde dışımızdaki Kürt siteleri hakkında dedikodu yaparak, yazarlarına kafakol çekerek hareket etmedi. Eleştiri sınırlarını aşan, kişilik haklarına yönelen hiç bir yazıya yer vermedi. Gelen her yazıyı Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin değerlerini göz önünde tutarak yayınlama/ma kararı verdi. Demokrasicilik adına gelen her yazıyı hiçbir tasnife tabi tutmadan yayınlama ilkesizliğine de düşmedi. Son on yıllarda değerlerimiz alt-üst oldu ve olmaya da devam ediyor. Kuzey Kürdistan'da uygulanan kontra programla Kürdistani bütün talepler Türk devletinin bekasına peşkeş çekilmiş durumda olduğundan dolayı çok ciddi olmak gerekiyordu.
Başta sömürgeci Türk devleti olmak üzere kimi eski yol arkadaşlarımız da zaman zaman bizi kuşatmaya çalıştılar. Ama değerlerimizden, ilkelerimizden ödün vermeksizin anlımızın akıyla karşılamayı bildik.
Temel sorunumuzun ülke gerçekliği olduğu tespitinde bir araya gelen bir avuç insan olarak ülkenin bağımsızlığı ve ulusun özgürlüğü hakkının kutsal ve devredilmez bir hak olduğunu ve ideolojik siyasal rotamızın da bu olduğunu çıkarkenki ilk yazımızda ifade etmiştik. Kürt ulusunun diğer uluslar gibi kutsal ve devredilmez hakları olduğuna inanan ve bu doğrultuda emek veren herkesi dost, ancak Kürt ulusuna sömürgeci devletlerin köleliğini layık gören her türlü siyasi dolabın peşinde koşarak halkımızı maniple eden güçleri de sömürgecilerle aynı kefeye koymaktayız demiştik.
KKürdistan'da sürmekte olan mücadelenin sorunlarını aşmak, ona sağduyulu yaklaşmak büyük bir hassasiyet gerektirmektedir. Siyasal alandaki kirlilik, ilkesizlik, hukuksuzluk günümüzde kimi Kürt internet yayıncılığında da görülmektedir. Kürt İnternet sitelerinin başında olan kadrolar elbette kendi siyasal ve ideolojik tercihlerini, politik duruşlarını hatta yetmezliklerini de sitelerine taşımaktadırlar. Türkleşmenin dayatıldığı Kuzey Kurdistan'daki çoğu kadrolarımız arasında ne bilimsel konularda (dil, kültür, tarih konuları mesela) ne de ortak ulusal siyaset konularında ortak paydalarin oluştuğunu da söyleyemeyiz. Daha da ötesinde her konuda kendini uzman sayan, her konuda kendisinde söz söyleme hakkı gören megaloman kişilikler, başkana hizmet için didinip duran “kadrolar“, Türk devleti ve medyasının, ihtiyaçlarına uygun olarak ortalığa serdikleri yarım-yamalak bilgilerden beslenen ve tarihimizi altüst eden metinleri hiç bir süzgeçten geçirmeden yayınlayabilecek kadar cömert davranmaktalar. Egemenlerin her cepheden sürdürdüğü ideolojik ve siyasal tezlerine karşı ülkeyi esas alan tezlerde direnememekteler. Hal böyle olunca çoğu zaman dilimiz ve kültürümüzle alay eden sarsak metinler dolaşmakta, bir yerlere bazı mesajlar vermek adına kişilikler rencide edilmekte ve hukuksuz, kuralsız bir zemin oluşmaktadır. Peyamaazadi, hukuksuz ve kuralsız bir zeminde olmadı.
Peyamazadi olarak yayın faaliyetine başlarken önümüze koyduğumuz ancak bir türlü ulaşamadığımız bazı hedeflerimiz var. Örneğin, bir yayın kuruluna yada editör arkadaşımızın dışında başka yedeklerin ve teknik elemanların yaratılması hedefine ulaşılamadı. Kolektif hareket etme sorumluluğuna da ulaşamadık. Peyamaazadi'nin bütün yükü editör arkadaşımızın omuzlarında kaldı. Onun da bir sosyal yaşamı gündelik gereklilikleri dışında akademik yükümlülüklerinin olduğu bilindiği halde hep geçiştirildi. “Gitmiyorsa gitmiyor arkadaş“ diyen arkadaşların, “neden iyi gitmiyor? sorusunu hiç kendilerine sormadan, “beni niye manşetlere taşımıyorsun?“ diyen arkadaşların, neden manşetlere taşınmayacağını kendilerine sormak yerine daha çok ağırlık teşkil ettiklerinin farkında olmadılar. Kimi arkadaşlarımız Kürt ulusunun bireyleri değilmiş gibi, Kürt ulusunun sorunları onların sorunu değilmiş gibi, Kürt ulusuna karşı bir sorumlulukları yokmuş gibi hareket ederek bizi yalnız bıraktılar. Her şeyden önce yayıncılık bir sorumluluk, bir kolektifliktir ve esas itibarıyla ezilen uluslarda fedakârlıktır. Bir kaç ayda bir gönderilen ve tepeden tırnağa yazım yanlışları içeren, çoğu zaman tashih etme adına yeniden yazılan bir metinle hayatı ortak karşılamak mümkün değil. Yazarlar içinde yer aldıkları yayının birer sahibi olduklarını unuttukları an o yayın işlevini yerine getirmekte zorlanacaktır. Buna rağmen Peyamaazadi, yayınlandığı dört dilde de yazıları en az kusurlu yayınlamaya çabaladı hep. Bu çaba kendine ve okurlarına olan saygıdan dolayıydı elbette. Yayınlanan bütün yazılar en az bir kez okunarak yazım ve anlam bozuklukları bakımından gözden geçirilerek ve düzenlenerek yayınlanmıştır. Bugüne kadar 3 bine yakın metin yayınlandı her bir metnin minimum yarım saat zaman tükettiği göz önüne alınırsa harcanan efor anlaşılır.
Bugün itibariyle geriye donup baktığımızda başarı hanemize yazılan olumlu verilerden biri de Kürtçe konusunda atettiğimiz yoldur. Bunların en önemlisi, özellikle İsmail Beşikçi Hocanın yazılarını çevirisiyle katkıları süreklileşen Roşan Lezgîn dostumuz dünyanın her yerinde bulunan Kürtçe okuru Peyamaazadi üzerinden Beşikçi ile tanışmaları sağlandı. Daha sonra bir kısım makaleler derlenip Pêrî Yayınlarından 280 sayfalık kitap halinde yayımlandı. Baştan sona kadar bize her zaman ulaşan Türkçe bilmeyen Kürtçe okurların teşekkür mektupları bu konuda ne kadar doğru ve yerinde bir iş yaptığımızı gösteriyor.
Bugün sosyal hayatın siyasal bilincimizin üzerine çıktığını, onu parçaladığını görüyoruz. Kendi bireysel yaşamımızdan feragat ederek mücadelenin bir yerinden tutmak, ona omuz vermek yerine kendimizi kendi dar dünyamızın o mistik yaşamına hapsederek sorumluluktan kaçarken; Kürdistan'da iki yüz yıldan bu yana süren mücadele tarihinin her hücresinin acılarla, kahır ve gözyaşlarıyla, sınırları mayınlarla dolu, iskeleti parçalanmış bir halde olduğunu unutarak bireysel yaşamın mistik dünyasında olmak ne kadar acıdır!
Yayınına bir süre ara verirken, kendimizi gözden geçireceğimizi ve ilerde sağlıklı kolektif bir çalışmanın koşulları oluşursa o zaman KUKM de bir mevzi olarak yerimizi daha güçlü bir şekilde alacağımızı dostlara ve Peyamaazadi okurlarına ilan etmeyi bir sorumluluk olarak görmekteyiz. Mütevazi olmaya gerek yok, üç yıllık yayın faaliyeti içinde KUKM'ne az da olsa bir katkımızın olduğunun farkındayız. En azından tarihe namuslu bir kaç not düştük, geçici de olsa sizlere veda ederken yüreğimiz buruk ama içimiz rahat.
Hoşça kalın dostlar, “yârin yanağından gayrı“ her şeyimizi birlikte paylaştık, bu paylaşmanın güzelliği nasıl anlatılır, bilmiyoruz? Fakat bildiğimiz bir şey sevinçte, tasada her zaman yan yana olacağımızdır.
Saygılarımızla.
Kasım 2008
Umut ediyorum ki PA Yeniden yayinina bashlar..