Aşağıda bir katılımcı nedir bu Türkler, İsrailer, Filistinler tartışması. Bize mi kalmış. Kürd gündeminden kaçmadır diye bir şeyler yazmış. Balki haklı, belki haksız, ama istesekte istemesekte oluyor bu tür tartışmalar.
Bu vesileyle viicdan, ahlak, hak, hukuk, milli çıkar ve duruş vs. tartışma ortamına düşüyor. Kötü de olmuyor. En aşağı karşı tezlerin çatışmasında ortak bir senteze varma ortamı sağlanmasına vesile olur.
En aşağı bu son operasyonla birlikte kimin nerede yer aldığı ortaya çıktı. Ortaya çıkan manzaraya bakılırsa eloğlu yine o bildik ortak tasa, ortak kader de buluşurken, Kürd cephesi yine darmadağın. Her kafada bir ses.
Türkleri izliyorum. Ortak bir cephede İsrailere veryansım ediyorlar. Sahi bu ortak paye vicdan, ahlak, hak, hukuk mu? Öyle olmadığı sanırım hepimiz hemfikiriz. Geriye kalan ne? Türk milli çıkarı ve ona endeksli ortak duruş.
Türkler, “sözde“ kelimesini çok sever. Eh ne yapalım, madem çok seviyorlar bende onların isimlerinin tam önüne “sözde“ yazayım gitsin. Uyar da.
Türkler, kendilerinden olmayanı olmuş gibi göstermekten üstlerine yoktur. Bu bir ahlak olmuş. Sistemden tutun sözde “aydın“ ve “demokrat“ına kadar cümle cemaat bu hasatalığa müzmin derece yakalanmış.
İstisnalar hariç ırkçılık ruhlarına işlemiş. Türklük sözkonusu olunca faşisti komünist, komünisti faşist, ateisti şeriatçi, şeriatcısı ateist olur çıkar. Kaderde, tasada, kıvançta bir tavada eriyip karışırlar.
Baksanıza!
Türk bayraklı gemilerle mücahitler Gazzeyi fethe davulu-zurnalı mehter marşı eşliğinde yolla çıktılar. İsrail'in etmeyin eylemeyin tüm uyarılarına kulak asmadılar. İsrail bunu kendilerine bir meydan okuma olarak algıladı. Geleceğiniz varsa göreceğinizde var deyip mücahit güçleri taşıyan gemi daha kara sullarına girmeden önünü kesti. Dönün uyarısında bulundu. Dinlemediler.
Arkasında havadan ve denizden askerlerini gemiye indirdiler. Amaç onları geri göndermek. Bu kez mücahitlerin korkunç saldısınına uğradılar. Vahşice İsrail askerlerine saldırdılar. O düşmanca saldırıları herkes tvlerde seyretmiştir. Sözde “insani yardım elçileri“ birer terörist olarak orta yere çıkmıştı.
Bunun üzerine İsrail askerleri arkadaşlarını bu katil ruhlu işkenceci mücahitlerin eliinde kurtarmak için önce plastik mermi kullanarak uyardılar.
Saldırgan mücahitler ölesiye askerleri linç etmeye devam ettiğini görünce bu kez hakkiki mermi kullandılar. Sonuç ortada. Fetihçi mücahitlerin birkaçını öldürürken geriye kalanlar derdest edildiler.
Daha sonra bu derdest edilen kendinden geçen gürüh serbest bırakıldı. Türkler bunu bile zafer ilan etmenin malzemesi yaptılar. Bu işin yağlama, kalaylamasınıda sözde “aydın“ ve “demokratl“arı yaptı. Bunların başınıda Ahmet Altan çekti.
Türkiye'nin “İsrail'i gerilleti“, “batı Türkiye'ye destek oldu“, çünkü dedi, “Türkiye hukuken haklı, ama İsrail 'suç' işlemişti“ deyip işin içinde çıktı.
“Şu anda dünyanın en etkili, en önemli ülkelerinden biri Türkiye.
Bu 'pozisyonunu' da hukuka ve haklılığa borçlu.“
Sözde “aydın, demokrat“ Ahmet Altan, ırkçı, şöven, faşist Türk devletini “hukuk devleti“ ilan edip pakladı gitti.
Bu adam mı aptal, okuyucusunu mu aptal yerine koyuyor bilemem, ama şunu çok iyi biliyorum ki, Türk egemenlik sisteminin iyi bir savunucusu olduğu kesin.
Ülkemiz dediği Kürdler için hapishane olan Türkiye, 73 milyon insanımız dediği 25 milyonu bulan milli ve insani her haktan yoksun olanları her milli hakka sahip Türklerle aynı kulvarda gördüğü bu süreçte bile daha dün Cizre'de 14 yaşındaki bir genç Türk panzerlerinin palentleri arasında ezildi.
O çocuk Kürd idi. Panzer ise Ahmet Altan'ın “devletimiz“ dediği Türk devletinindi.
Sahi Türk panzeri Kürdistan'da işi ne?
Ahmet Altan'nın buna cevabı var mı?
“Güvenliği“ mi sağliyor?
Peki kimin güvenliğini kime karşı sağlıyor?
Altan ve onun gibi Kürd millet düşmanlarının bunlara cevabı olmaz.
Etrafına topladığı ve fır dolaşan o yalaka Kürdlerinde buna cevabı olmaz.
Bilmezler mi?
Bilirler!
Ama dile getiremezler. Sesebi açık.
Irkçı ve şöven olduklarından Türk'ün aydınıda, demokratıda sorun Kürdler olunca sömürgeci kesilirler. Yanlarına aldıkları birkaç yalaka Kürd sayesindende sömürgeci iken “aydın“, “demokrat“ oluverirler. Aslında bunların cümle cemaat olarak ne menem Kürd halk düşmanları olduklarıı kendileride bilirler.
Yıllardır Kürdistanda gıda ve insanı ihtiyaçlar konusunda açık ve aleni bir ambargo vardı. Kazara köylünün biri bir kilo şeker fazlası ile bir aramadan yakalanmaya dursun. 70 neslinin emdiği süt burnundan getirilirdi. İbreti alem olsun diye bu alenan yapılırdı. Ve hiçbir solcu olsun, dinci olsun ortaya çıkıp “insani barış elçisi“ olarak Kürdlere ellini uzatmadı. Ama her ne hikmetse Saddam'a kalkan oldular, Filistinlilere “insani yardım elçileri“ oldular.
Ve kimi Kürdlerde kurulan oyunu görmeden avazı çıktığı kadar “kahrolsun İsrail“, “yaşasın insani barış elçileri“ deyip yırtınıyorlar. Benim gibileride ne oluyoruz deyip ağzımız açık baka kalıyoruz. Bununlada kalmıyoruz. Türk egemenlik sisteminin ortaya saldığı mücahitleri niye desteklediğimiz için defe konulup çaldırılıyoruz. Allah sonumuzu xer etsin demek dışında ne diyeyim.
Ben Hejaré Şamil'in argümanlarını bir bütün olarak olumlamasamda yazdıklarıyla Kürd yurtseverlerinin duygularını ortaya koymuştur. Her yurtsever Kürd'ün alması gereken bir duruş sergilemiştir.
Sorun bence şurada yatmaktadır. Hejaré Şamil'in durduğu yerle ilgili bir olay.
Hejaré Şamil, büyük bir kesim Kürd'ün duruşuna karşın düşman bildiği Türk, Arap ve Farslarla arasındaki tüm köprüleri uçurmuş olmasıdır. Hejaré Şamil'e bunları yazdırtan bu duygu fırtınasıdır.
Ama siz Fars, Arap ve Türk ile “kardeşlik“, “ortak vatan“, “ortak yaşam“, “ortak duruş“culardansanız bu son operasyona yaklaşımınızda farklı olur. Fakat Hejaré Şamil'in böyle bir derdi yok. O kararını vermiş. Düşmanıma kim okalı bir tokat atarsa eline sağlık derim diyor. Benimde yaklaşımım bu.
Türk egemenlik sisteminin ortalığa saldığı mücahitleri savunmak biz Kürdlere mi kaldı? Vicdan, ahlak, hukuk gibi kavramların arkasına sığınılarak mücahit savunulucuğu yapmak insanı haklı mı kılar?
Bence bu tür safça şeyleri bir yana bırakalım. İsrail, Türkiye'ye okalı bir tokap almıştır. Eline sağlık dememiz gerekirken Türklerin döktükleri gözyaşlarına gözyaşımızı katılıyoruz. Bu kimi solculuk, kimi müslümanlık, kimide bizim bu tayfa gibi vicdan, ahlak, hak, hukuk adına yapıyorlar. Ne adına yapılırsa yapılsın sonuç olarak yedikleri tokat karşısında sersemleşen Türklerin yüreğine su serpme oluyor.
Kürdlerle İsrailler arasındaki mesele faklı bir olay. Kuşkusuz İsrailer düşmanımız değil. Kuzey Kürdistan Kürdleri bazında meseleye baktığımda dostlarımızda değil. Ama bu konuda Türklere yoğun bir desteği olduğuda ortada. Koşullar değişmediği müddetçe bu desteğin süreceğide kesin.
Hepimiz şunu çok iyi biliyoruz. İsrail ile TC arasında eskiye dayanan derin ilişkiler var. Siyasi, ekonomik, askeri, kültürel, istihbarat vs. alanında güçlü işbirlikleri var. Bir gemiye operasyon çekildi, iki, üç piyon niyazi oldu diye bu ilişkiler son bulmaz. Her halükarda yeni bir düzenlemeye gidilir.
Keşke tersi olsun derim. Amalarla, fakatlarla, olsalarla politika oluşmayacağına göre realite bu. Bu değişmez mi? Değişir.
Değişmenin koşullarının olması şart. İsraileri tersi bir mecraya sevkedecek Kürd'ün elinde rezerve edilmiş kozları olması gerek. Şimdilik elimizde var mı bu caydırıcı kozlar? Yok. Olmadığına göre İsrailer babamızın oğlu olmadığına göre onlardan bize bir hayır yok. Beklentisi olan yanılır.