Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 8 March 2008

Hamidiye Alaylari 1.

Hamidiye Alaylarini irdelerken ilk önce bu Alaylarin Osmanli hükümdari Abdulhamit tarafindan hangi sebeplerle kurulduguna bakmak gerekir.
O nedenle Hamidiye Alaylarinin kurulus yilini 1891 yilinda ilan edilen kurulu$ nizamiyesinden itibaren ele alirsak eger geriye yani 1840,lara kisaca uzanmakta fayda olacagini düsünüyorum.

1840,li yillar özellikle batili (abd) Misyonerlerin Kürdistan,a yogun bir sekilde yerlestikleri ve protestan daha sonrada Avrupali (italyan, Alman, Fransiz, Ingiliz) katolik din yayilmaciligi yaptiklari yillardir. Bu yayilmacilik özellikle 1839 yilinda ilan edilen Tazminat Fermani ile baslamistir. Osmanli devleti Kürdistani „islah“ etme yani dogrudan askeri ve mülki egemenligi altina alarak fransiz örneginden esinlendigi „eyalet“ yönetimi kurma cabasindaydi.Bu nedenle hizla Kürdistandaki beyliklere yönelip hegemonyasini saglamak istiyordu. Misyonerler bu tarihten sonra Osmanli devletinin onlara sundugu dokunulmazliklar sayesinde dogu vilayetleri denilen Kürdistan topraklarinda yogun bir kurumlasma cabasina girdiler. Öyleki ilk baslarda etkin olan ABD Misyonerlerinin yaninda Avrupali (italyan, Alman, Fransiz, Ingiliz.) misyonerlerde hizla bölgede misyon okullari istasyonlari kurarak bölge halki ile temasa gecmeye basladilar. Özellikle Hiristiyan olan Ermenilerle , Alevi, ezidi ve kizilbas Kürdlerle temaslari iliskileri cok daha sicak ve yogun oldu. Öyleki bir iki yillik kisa bir süre icersinde cogu Ermeni mezhep degistirerek katolik oldular. Hatta bazi Alevi –Kizilbas Kürdlerinde gizli katolik oldugu söyleniyor.

Tazminat Fermani Kürdistandaki Ermeni, Süryani ve Rumlari millet statüsünde kabul ettigi icin bu halklar özerk bir statüye kavusmuslardi ve misyonerlerin calismalarina serbestlik getirilmisti. Bir örnekle aciklarsam eger bu misyonerlerin bu tarihlerdeki rolü daha iyi anlasilacaktir saniyorum.

Bir Amerikan Misyonu olan ABCFM (American Boord of Commissionereers for Foreign Misssion) türkiye misyonu 1860 yilina geldiginde örgütlenmesini en üst seviyeye cikarip özerk yan örgütlenmelere sahip dört dala ayiriyor. Dogu- bati- Merkez ve Avrupa türkiyesi Misyonu seklinde örgütleniyor. Dogu Misyonu; musul, diyarbakir, Mardinde subeleriyle eski Asuriian Mission (Asur misyonu) ile Arapkir, Bitlis, Erzurum ve harputta faaliyet göstermis olan kuzey Ermeni misyonu(Northern Armenian Mission ) un bir cok subesini kapsiyordu. Bu bölgenin nüfusu 3 milyonun üzerinde hesaplaniyordu.1860 yilinda bu alana yerli calisanlarca yönetilen 36 istasyon (sube), 10 kilise cemeati, yaklasik 1000 (bin) kadin ve erkek protestan millet üyesi calisan, 869 erkek ve 2727 kiz ögrenciye sahip 48 ilkögretim okulu dahildi.Ana okul dili dogu mission,un kuzey yarisinda Ermenice, güney yarisinda ise Arapca idi (bn.: kuzey yaridan kast arapkir, bitlis, Erzurum ve harput olmali) harput ve Mardin,de birer ilahiyat okulu acmisti. (Isvicreli tarihci Hans Lukas Kieser,in Iskalanmis baris adli kitabi sayfa:91.) Tabiki bu aktardigim sadece Protestan misyonerlerinin durumunu gösteren bir örnekti. Avrupali diger misyonlarin calismalarinida hesaba kattigimizda Kürdistandaki yabanci faaliyetlerin ne kadar muazzam oldugunu okuyucu idrak edecektir.

1875-76 osmanli-sirp savasi, balkan savasi ve 1877-78 (93 harbi) olarakda anilan Rus-türk savasindan yenik cikan ve toprak kaybeden, tahta daha yeni cikmis olan Abdulhamit zora girmisti. Ayrica savasin getirdigi ekonomik sikintilar yüzünden devlet iflas esigindeydi. Bu kadar sikintilardan sonra Abdulhamit müslümanlarin arasinda itibar kazanmak icin Avrupalastirici reformlarin devleti ucurumun esigine getirdigini ileri sürerek yönünü müslümanlara dogudada Kürdlere yöneltti. Tazminat,in gerceklestirmeye calistigi müslüman-hiristiyan birlikteligi yerine farkli müslüman etnik guruplarin birlikteligi ön plana cikmisti.

Yukarida adini andigim savaslardan kisa bir süre önce cikmis olan Osmanli devleti ile Avrupali büyük devletlerin katildigi Berlin Kongresinde alinan kararlar Ermeni ve Hiristiyanlara daha büyük avantajlar sagliyordu. Ermeniler bu antlasma ile bundan böyle dayanabilecekleri bir uluslararasi hukuk temeli olusturuyordu. Berlin kongresindeki özellikle 61. maddesi insan haklarini ve özellikle din özgürlügünü garanti ederek „..Din özgürlügü misyonlar icin Protestanlastirma vizesi olarak hayati bir anlama sahipti.“ (H.L.Kieser, iskalanmis baris, sayfa.165) Misyonerlerin isvicreli tarihci Kieser,inde aktardigi gibi istedikleri sekilde din yayilmaciligi yapmalarini sagliyordu.

1878-79 daki bu gelismelere paralel olarak Seyh Ubeydullah Kürdistanda ayaklanma hazirliklari yapar. Seyh Ubeydullah Eylül 1879,da bir ayaklanma baslatir. Ancak askeri ve politik bir basarisizliga ugrar. Buna sebepde nasturilerin lideri Mar Simon,un ayaklanmayi daha önceden babiali,ye bildirmesi olarak gösterilir.Bu basarisiz ayaklanmadan sonra Ubeydullah osmanli temsilcileriyle anlasir, baska bir ayaklanma yapmayacagina söz verir ve bunun karsiligindada kendisi ve adamlari cezalandirilmayacaktir. Daha sonra Eylül 1880 yilinda iran sinirinda bulunan Mahabata bir saldiri yapar, mahabati istila eder, sonra gelen Iran kuvvetleri karsisinda tutunamaz ve Mahabadi terk eder.

Kürdistanda urmia,da bulunan misyoner Dr. Joseph Cochran a 5 Ekim 1880 tarihinde bir mektup yazarak niyetini bildirir. Seyh Ubeydullah,in Berlin Kongresinden haberi vardir ve ingiliz hükümetine bildirilmesi ricasiyla düsüncelerini belirtir. Kürtlerin kimi zaman iranli ve kimi zaman Osmanli hükümetleri tarafindan sömürülmesini, sikak asiretiyle olan sorununu, anilan hükümetlein Kürdistani islah etmekteki yeteniksizligini belirtiyordu. Bunun sonucu olarakta Avrupali devletlerin-Ermeni sorununa- oldugu gibi Kürtlerin durumuna bir arastirmayla ilgi göstermesini istiyordu. Sonundada Kürdistan liderleri ve sakinleri adina, „diger uluslarin sahip olduklari ayricaliklarla“ birlikte Kürtlerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesini istiyordu.*(H.L.Kieser, Iskalanmis Baris, sayfa.184.)
Bir Sunni olan Ubeydullah, Rus carindan destek istemek suretiyle sultan-halifeye din temelinde duyduugu sadakate son vermeye hazir olmasi dikkat cekicidir.§(Kieser, sayfa.187)
Yukaridaki alintilardanda anlasilacagi gibi Seyh Ubeydullah tamamen milli bir dava adami olarak Kürdlerin uluslar arenasina cikmak istemis ve o ugurda mücadele etmistir.

Britanya,nin ve Iran,in baskisi nedeniyle Osmanli devleti onu cezalandirmak icin 1881 yazinda cagirir, ama 1882 dehakkari,ye geri göndermekten baska bir sey yapamaz. Kürdler üzerindeki gücünün farkindadir cünkü. Ama Ingiltere ve iran,in agirligi daha agir basar. Abdulhamit bu iki güclü devletle bir kriz yasamak istemez ve Seyh Ubeydullah,i Mekke,ye sürgüne gönderir. Seyh 1883 yilinda orada ölür.

04,03,2008

Ezdi Ser

Bir sonraki konu:
Hamidiye Alaylarinin kurulusu.

Hos geldin, sefalar getirdin sevgili kardesim ! Seninle burada yeniden karsilasmak ne güzel ! Degerli makalene ilgili nacizane düsüncelerimi, zaman darligindan ötürü bilâhare yazacagim... Tekrar merhaba, selamlar, sevgiler... OZAN BABO 8 Mart 2008

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.