HAKİKATLER ÖZETİ: ERMENİ JENOSİDİ
KNIGHTS OF VARTAN ERMENİ ARAŞTIRMA MERKEZİ
Michigan Üniversitesi - Dearborn
Dearborn, MI 48128
Ermeni Jenosidi Osmanlı İmparatorluğu'nun “Genç Türk“ hükümeti tarafından 1915-1916'da (tali olarak 1922-23'de) yapıldı. Osmanlı İmparatorluğu'ndaki toplam iki buçuk milyon Ermeni'den bir buçuk milyonu öldürüldü.
Amerika'daki Ermenilerin çoğunluğu sağ kalanların çocukları veya torunları olmakla beraber, sağ kalanlardan hala aramızda yaşayanlar da var.
Dünyanın dört bir yanındaki Ermeniler bu büyük trajediyi 24 Nisan'da anarlar, çünkü 1915'te o günde İstanbul'da 300 Ermeni önder, yazar, düşünür ve meslek erbabı toplanıp, sürülüp öldürüldü. Yine o gün İstanbul'da, en yoksul Ermeni kesiminden 5.000 kişik sokaklarda ve evlerinde doğrandı.
Ermeni Jenosidi, Mehmed Talât [Paşa], Ismail Enver [Paşa] ve Ahmed Cemal [Paşa]nın hakim olduğu Genç Türk Partisi (İttihad ve Terakki Cemiyeti) tarafından çekip çevrildi. Onlar, ideolojileri Ziya Gökalp, Dr. Mehmed Nazim ve Dr. Bahaddin Şakir tarafından ifade edilen ırkçı bir gruptular.
Ermeni Jenosidi, İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin kurduğu, cezaevinden salıverilen şiddete bulaşmış kriminal kişilerden oluşan özel “kasap taburları“nı kuran Teşkilatı Mahsusa adında bir Özel Örgüt tarafından yönetildi.
Halep valisi Celal, Ankara valisi Mazhar ve Kastamonu valisi Reşid gibi bazı adil Osmanlı yetkilileri, kök kazıma seferberliğine uymadıkları için görevden alındılar. Ermenileri koruyan bütün sıradan Türkler öldürüldü.
Ermeni Jenosidi sistematik bir tarzda meydana geldi, bu da Genç Türk hükümeti tarafından idare edildiğini kanıtlamaktadır.
İlkin ordudaki Ermenilerin silahı alınıp, iş taburlarına yerleştirildikten sonra öldürüldü.
Sonra 24 Nisan 1915'te Ermenilerin politik ve entellektüel önderleri toplanıp öldürüldü.
Nihayet, kalan Ermeniler evlerinden çağrıldı, kendilerine başka yerlere yerleştirilecekleri söylendi ve Cerablus ile Deir ez-Zor (Suriye) kentleri arasındaki çöldeki toplama kamplarına doğru yürütülmeye başlandı, orada yakıcı güneş altında açlıktan ve susuzluktan öleceklerdi.
Yürüyüş esnasında, çoğu zaman kendilerine yiyecek ve su verilmiyordu, çok sayıda kişi “muhafızlar“ ile “çapulcular“ın vahşi muamelelerine maruz kalıp ve öldürülüyordu. Kara Deniz kıyılarındaki Trabzon'daki yetkililer bu rutinde değişiklik yaptılar: Ermenileri mavnalara yükleyip açık denizde batırdılar.
Bugün, Türk hükümeti bir Ermeni jenosidi olduğunu inkar etmekte ve Ermenilerin sadece doğu “savaş bölgesi“nden kaldırıldığını iddia etmektedir. Ancak Ermeni Jenosidi Anadolu'nun (şimdiki Türkiye) dört bir yanında meydana geldi, sadece sözde “savaş bölgesi“nde değil. Batı'da, İzmit ve Bursa civarında; merkezde Ankara'da ve çevresinde; güneybatıda Konya'da ve çevresinde ve Adana'da (Akdeniz'e yakın); Anadolu'nun merkez kısmında Diyarbekir, Harput, Maraş, Sivas, Şebin Karahisar ve Urfa'da ve çevresinde; Karadeniz kıyılarında Trabzon'da ve çevresinde. Bunların tümü bir savaş bölgesine dahil değil. Sadece doğudaki Erzurum, Bitlis ve Van savaş bölgesi dahilindeydiler.
Ermeni Jenosidi o zaman Britanya, Fransa, Rusya, Almanya ve Avusturya hükümetleri, yani büyük güçlerin tümü tarafından kınandı. İlk üçü Osmanlı İmparatorluğu'nun düşmanıyken sondaki iki ülke Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefileriydiler. Osmanlı İmpartorluğu'na karşı nötr (tarafsız) olan Amerika Birleşik Devletleri de Ermeni jenosidi'ni kınadı ve Ermenilerin başta gelen sözcüsü oldu.
Amerikan halkı, yerel Protestan misyonerler aracılığıyla ölüm yürüyüşlerinin biçare kalıntıları olan yetim çocukları kurtarmak için herkesten fazla çalıştı.
Türkler inkar etse bile, Ermeni Jenosidi'nin olduğuna dair hiç kuşku yoktur. Örneğin, Alman Büyükelçisi Kont von Wolff-Metternich, 1. Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin Müttefiki, 1916'da hükümetine şunları yazdı: " [İttihad ve Terakki] Cemiyeti Ermenilerin son kalıntılarının yok edilmesini talep etmekte olup, [Osmanlı] hükümeti onun taleplerine uymak zorunda."
Türkiye'deki Alman konsülleri, 1920'lerde Adolf Hitler'ın baş danışmanı olan Erzurum Konsül Vekili Max Erwin von Scheubner-Richner da dahil, şahittiler. Hitler, Ölüm Kafaları birliklerini Polonya'ya gönderirken, "Gidin, acımasızca öldürün. . . Ermenilerin yokedilmesini bugün kim hatırlıyor."
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Tarafsız Amerikan büyükelçisi Henry Morgenthau Sr. 1915'te ABD Dışişleri Bakanlığı'na bir telgraf çekti:
"Barışçıl Ermenilere yönelik sürülme ve aşırılıklar artmaktadır ve görgü şahitleri raporlarından anlaşılmaktadır ki isyana mukabele gerekçesi altında bir ırkın kökünü kazıma seferberliği yürütülmektedir."
Morgenthau'nun Türkiye Büyükelçisi ardılı, Abram Elkus, 1915'te ABD Dışişleri Bakanlığı'na telgraf çekerek Genç Türklerin ". . . açlık, takatsizlik ve Türk tarihinde bile daha fazlasının yapılmış olması zor bir barbarlık muamelesiyle kontrolsüz yoketme politikası“nı sürdürdüğünü bildirdi.
Şimdiye kadar sadece bir Türk hükümeti, Damad Ferit Paşa'nınki, Ermeni Jenosidi'ni tanıdı. Aslında, o Türk hükümeti savaş suçları yargılamaları yaptı ve sorumlu olan belli başlı önderleri ölüm cezasına çarptı.
Türk mahkemesi Genç Türk hükümeti önderlerinin cinayet suçlusu oldukları sonucuna vardı. "Bu hakikat ispatlanmış ve doğrulanmıştır." Jenosid projesinin mümkün olduğunca gizlikle yürütüldüğüne, gizli bir şebekeyle ölümleri gerçekleştirdiklerine, Ermenilerin kökünü kazıma kararının hızla alınmış bir karar değil de “kapsamlı ve derin istişarelerin sonucu“olduğuna hükmetti.
Ismail Enver Paşa, Ahmed Cemal Paşa, Mehmed Talât Bey, ve çok sayıda başkaları Türk mahkemesi tarafından suçlu bulunup, “Ermenileri yok edip imha etmek“ suçundan ölüm cezasına çarptırıldılar.
Halklar Tribünali (Permanent People's Tribunal) 16 Nisan 1984'te Ermeni jenosidi'ni tanıdı.
Avrupa Parlamentosu 18 Temmuz 1987'de Ermeni Jenosidi'ni tanımayı oylayarak kabul etti.
Başkan Bush 1990'da bir basin bildirisiyle 24 Nisan'da bütün Amerikalıları "bir milyonun üzerinde Ermeni insanının kurban edilmesinin“ anılmasına katılmaya çağırdı.
Başkan Clinton 24 Nisan 1994'te 1915'te Ermenilerin başına gelen “trajedi“yi bir basın bildirisiyle andı.
Rusya Duması 20 Nisan 1994'te Ermeni Jenosidi'ni oylayarak kabul etti.
İsrail, Ermeni Jenosidi'ni resmen kınadı, İsrail Dışişleri Bakan Vekili Yossi Beilin Knesset zemininde 27 Nisan 1994'te Türk Büyükelçisinin iddialarıyla ilgili sorunlara yanıt verirken “Savaş değildi. Kesinlikle katliam ve jenosiddi, dünya bunu hatırlamalı," dedi.
Ermeni jenosidi birçok yönden Yahudi holokostuna benzemektedir. İki halk ta kadim bir dine bağlı. İkisi de ilgili devletler dahilinde dini azınlıktı. İkisinin de tarihinde baskı görmek vardır. İkisi de düşmanlarla çevrilidir. İkisi de haset ve cehaletten dolayı baskı gören yetenekli, yaratıcı azınlıklar.
3 Nisan 1996
Re: HAKİKATLER ÖZETİ: ERMENİ JENOSİDİ