ESKİYİ ANARKEN ,YENİYE UMUDU BESLEMEK
Serê salê, binê salê
Sal qurbana kalê
xwede zaroyek bide xanima malê
Serê salê , binê salê
sal qurbana serê kalê
Xizir, bîn frehîyek bide vî mal ê
..........
Uzar giderdi dilekler, çocukluğumuzun yılbaşılarında.
Bütün dileklerde; bir umut, bir istem yatardı.
O güzelim insanlar; çekip çekip gittiler, kavgalı bir dünyada ve umuda bir seda bırakarak...
Her güzel söylem, onların gizemli sözcüklerinde saklıydı.
Yalansız ve günahsız dileklerdi. Onlarınkisi; sıcacık duygularla yoğrulur, yüreğin derinliklerinden derlenerek, tümcelerde anlatımını bulurdu.
O onurlu insanlar; bir bir ayrıldı o yaşadığımız topraklardan, yıllar devrilirken ardı ardına. Ve sadece bir seda kaldı onlardan, bir seda ki; içi çığlık çığlıktır, gökkube altında.
Yaşlı ninem; hiç bir zaman dileklerini, yabancısı olduğu dilde sunmadı sevdiklerine.
Hep kendi dilinde konuştu ve konuştuğunda da, bahtiyardı o.
Yılların acısıyla haykırırdı bildiği en acımasız ağıtlarını ve nağmelerini onun; pınar başlarında derler, ardından koşuşturduğu kuzuların melemeleriyle süslerdi.
Dedem; elinde değneği , dağlara yaslanarak stran söylerdi. Hepsi de yiğitlemeydi.
O, hiç bir zaman rahat yüzü görmedi ki, barışa dair stranlara bağdaş kursun...!
Hep kurşun seslerindeydi kulağı onun.
Vızıldardı kurşunlar, ki; gecenin derinliğinden sıyrılarak geçer, yamacında dağın yankısını bulurdu, karlı bir kiş gününde...
Hem onlardandı ve hem de bizdendi geceyi bölen o kurşunlar, ses yamacına düşende...
Bizimkisi, varolmaya dairdi ki; onlarınkisi puştluk kokar, anaların ağıtlarında çığlığa nedendi, inim inim inlerdi yaşlı anam...! Kahredici ve yok ediciydiydi onlarınkisi. Ve yine onlar ki; dadanmıştı anayurduma, baba toprağıma. Tek bir sözcük, onları tanımlamada yeterliydi; işgalci...!
Onun içindi ki; Keremê Qolaxasi, heybetli görünürdü elinde mavzeriyle, eski yılın devrildiği saatlere yakın ve Xalit begê Heseni'ye seslendi;
"De lêxê, bavê mino lêxe. Di berê de hatîye gotin ji berxê mala bavê minre; ku ew, mêrên û mêrxasin..."dedi, diz çökerken toprağa.
Ölüm kusardı gecede namlular ...
Ve dedem, o stranlarını hep o seslerle yoğurdu gecede ve öyle de kaldı.
........
Bazê'de gün akşama durduğu zaman, Piroz teyze, 9 enfal verdi ve ğıtları yankı bulduğunda, zaman yeni bir yıla gebeydi. Ama o, sadece ağıdı işledi günlüğüne.
Yine Süphan'ın babası, ki; yaşı 70 e yakındır ve sancılıdır sol bağrında. O, hep iniltilerde geçirir zamanını ve umut, ondan yılları aldı.
Tane tane anlatmıştı birinde; onlar, 7 kez yıktılar evimi ve ben yeniden yaptım inadına', diyendi.
Ve bir ara hiddetlendi; 50 keçiye bir keleş aldım, dağa çıktım, dağ ki kar ile borandır, orada geçti bir ömür...
İnanılmaz dercede ve anlatılmaz hikayelerdir, ki; üstünden aylar ve günler geçmiştir, yürekleri dağlayarak beyinlere işlenmiştir...
Biz, onları dinledik eskiye dair, onları anlatıyoruz gün geceye devrildi mi.
Onlar ki, zalime eyvallah dememiştir hiç bir zaman ve onların sevdası, yiğitliği kalmıştır bize miras.
Onlar ki; dilediler yarınlar güzel olsun, biz de onları yad ediyoruz geçmişleriyle, geçmişlerindeki asaletleriyle. Zira, eski yıla dair anısız olunmaz ve yarınlara umutsuz durulmaz...
Yeni bir yıl daha gelip geçecek Hazro'da ve orada bir yaşlı ana, kucağında çocuğuyla kederli. İşgalçı Roma Reş'e karşı söylemleri bedualı, bakışları küfürlü.
Ya da Warto'da, kasabanın az ötesinde, yukarıda ve dağa yaslanmış o köyde bir çocuk; gamsız ve kedersizdir, ama gözleri korku doludur, ki o; ninilerle büyümedi, yasaklı sözcüklere takılmıştı güncesi.
Annesine sokuldu, iç içe geçercesine. Sıcaklığını duyumsadı yüreğinde, sımsıkı sarıldı ve ürkekçe bakıştı anesiyle. Sözcükleri yaralıydı o annenin, bakışları da farksızdı, oldukça üfkeli.
Geçmişe dairdi anlattıklarımız, kesit kesit, yeniye umudu besliyerek...
Kan ve baruttadır zaman, namlular puştluk kokar, namert.
Dışarıda; kar serpiyor, hafiften hafife, tek tek. Dökülüyor sözcükleri, dudaklarından serpilerek zamana;
Yarınlar güzel olsun, yarınlarda dostlar...
Berwarto