Talabani, İstanbulda, bağımsız Kürdistan şiirlerde kaldı. İmkansızdır dedi.
Ve ekledi.
Nisan sonlarında veya Mayıs başlarında Türkiye'nin onayı ve desteği ile Hewller'de “Kürt Konferası“ olacak dedi.
Obama Türkiye'yi ziyaret etti.
Türk meclisinde yaptığı konuşmada Türkleri övdü ve onları rahatlıyan mesajlar verdi.
En önemlisi Irak birliği ortak politıkamızdır dedi.
Irak'ın siyasi ve toprak birliği garantisini Türkiye'ye verildiği, Güney Kürd önderliğide bunu kabullendiği zaten bilinmektedir.
Kerkük sorunu çözümsüzlüğe terkedildi.
İşgal altındaki Kürdistan toprakları sorunu unutulmaya sevkedildi.
Aslında 2003 yılında başlıyan Irak savaşı tüm bu sorunların Kürdler lehine çözmenin koşulları vardı.
Yok olan Güney Kürd önderliğin siyasi iradesizliğiydi.
Ki o koşullar milletlerin tarihinde her zaman doğmaz.
Doğduğunda da kullanmasını bilmesen bir daha ele geçmez.
Kürdler, ayağa gelen şanslarını kendi elleriyle teptiler.
Devlet olmak istemediler. Irak Araplarına nurtopu gibi bir devlet inşa edip teslim ettiler.
Şu anda tam teşkilatlı Arap ordusunun ne zaman Kürdistan'ı tekrar işgal edecekleri korkusunu yaşıyorlar.
Bunun sorumlusunu ABD'yi ilan etmek doğru değildir. Kuşkusuz ABD bu gelişmelerden pay sahibidir, ama sorunların buraya gelmesinin suçlusu Güney Kürd önderliğidir.
Başta Kerkük, Musul ve işgal altındaki toprakları o günün koşullarında işgal edip Kürdistan'a bağlamanın koşulları varken ABD istemiyor diye oturup beklemek Güney Kürd önderliğinin afedilmez hatasıdır.
Şu an başta Kerkük olmak üzere sorunlu bölgeler sorunları BM'lere havale edilmiştir. Bunun anlamı Kürdlerin kaybettiklerini peşinen kabullenmeleridir.
Olanı geriye sarmanın imkanı yoktur.
Süreç bitmiş değildir. Yaşanan yeni fırsatların doğuş öngünüdür.
ABD'nin İran'a saldırısı büyük bir olasalıktır.
Bu şu demektir. Kürdistan'ın Doğusununda özgürleşmesini getirecektir. Süreçle iki Kürdistan parçasının birliği gündeme gelecektir.
Bunlar olmıyacak bir şey değildir.
Fakat işin tuhaf tarafı Kürd siyasal önderliği bu öngörüden uzaktır.
İzledikleri politıkalarla sömürgeci devletlerin siyasi ve toprak bütünlülüklerini savunacaklarını taahüt etmektedirler. Talabani'nin İstanbul'da verdiği mesajlar bu yönlüydü.
ABD rahatladı. Bu koşullarda sömürgecilerimize gün doğdu. Bozulan ABD-Türkiye ilişkileri yeniden düzeldi. 2003 ve sonrası çuval olayı ile çatışma arefesinde iken şu an sorunları ortak olarak çözmeye soyunan iki patner oluverdiler.
Bu kozu Türkiye'ye verende Güney Kürd önderliğidir. Güney Kürd önderliği bağımsızlıktan, Kerkük'ü almaktan vazgeçmiş olmasalardı ABD ile Türkiye arasındaki ilişkiler bu kadar sıcak gelişmezdi.
Ortadoğu'da izlenecek politıkalarda Türkiye aktif rol alamazdı. Bu rolü Kürdler kendi elleriyle Türklere verdiler.
Kim ne derse desin Kürdistan sorunu çözülmeden Ortadoğu'da barış hayaldır. Şu an Kürd siyasal önderliği sorunu birinci derecede uluslararasılaştıramasada bu yarın olmıyacak anlamına gelmiyor.
Bu gün İran sorunu birinci sırada yer alsada yarın Kürdistan sorunu kendini dayatacaktır. Bu da Kürd siyasal önderliğin dayatacağı politıkaya bağlıdır. Fakat şu anki Kürd siyasal önderliği bu politıkayı dayatmaktan çok uzaktır.
Oysa bunun koşulları vardır. Çünkü ABD'nin İran'a saldırısı her an gündemdedir.
Obama'nın Başkan seçilmesiyle ABD'nin dış politıkası değişti, barış dönemi başladı denilsede bu doğru değildir.
Sorunların dialogla ve barış ile çözülmesi yaklaşımı hayaldir.
Sovyet ve Doğu Bloku'nun dağılması ile gündeme oturan “Yeni Dünya Düzeni“ teorisiyle bu çokça seslendirilsede pek uzun sürmedi.
Sorunların çözüm dilinin dialog, uzlaşı, barış değil, silah ve savaş olduğu gerçeği kendisini dayattı.
Bunu Bush'un kişisel kaprisleri ile izah etmenin mantığı yoktur.
Dünyadaki sorunların çözümü bu güne kadar silahla oldu ve Obama geldiği içinde bu değişmiyecektir.
Hele dev askeri güce sahip ABD'nin savaşsız yapması eşyanın doğasına aykırıdır.
Obama'nın verdiği mesajlar, her ne kadar dialog ve barış dili gibi algılansada mesele hiçte öyle değildir.
Neticede diğer devlet ve milletlerden istediği ve istiyeceği onların alehine ve ABD'nin lehine çözümdür. Peki bu koşullarda hangi devlet ve millet bunu kendiliğinden kabul eder? Hiçbiri. İran'da bunlardan biridir.
Obama'nın Türk meclisinde, "İran seçimini yapacak. Gelecek için nasıl bir hedef seçecek; barışı mı silahları mı seçecek?" demesi ABD'nin İran politıkasının değişmediğinin ifadesidir.
Obama zeytin dalı uzattı diye İran, nükleer silaha sahip olmak için çalışmalarından vazgeçmiyeceklerdir. Sonuç savaştır.
Obama'nın dili savaşı uzatan ve bozulan ABD imajının düzeltilmesi dilidir. Ama her halükarda savaştan vaz geçme dili değildir.
Zaten Türkiye'ye gelmesinin nedenide süren ve başlıyacak savaşlardan Türkiye desteğini almaya yöneliktir.
Türkiye ziyareti Başkanların birbirine ön isimleriyle hitap jestini dünya kamuoyuna iletmek için değildi.
ABD'nin kendi çıkarına göre dizayen etmeye çalıştığı Ortadoğu'da Türkiye'ye olan ihtiyacındandır.
Irak konusunda verdiği mesaj, Türklerin yüreğine su serpen özelikteydi. Türkiye'nin Lozan'dan bu yana savunduğu politıkanın ifadesiydi.
İşin tuhaf tarafı bu politıkanın Talabani tarafından Obama'dan önce İstanbul'da dile getirmesiydi.
Bu şu demektir. Bağımsız Kürdistan başka bir bahara kaldı demektir.
Kendimiz tarafından dile getirilmiyeni, istenmiyeni, başkaları bizim adımıza niye istemiyor deme hakkımız yoktur.
Kürd siyasal önderliği, millet olmaktan doğan haklarımızı dile getirmekten, bunun mücadelesini vermekten ve dayatmaktan uzaklaşıp, sömürgecilerimizin siyasi ve toprak birliğini savunduğu müddetçe Kürd milleti lehine değişen bir şey olmıyacaktır.
Sayın Canbek ne oluyor?
Bu küfür ve hakaretler sana yakışmıyor.
Bunca hakaret ve küfür etmen için kim ne söylemiş?
DU denilen katılımcının yazısını daha önce okumuştum.
Eyub'un düşüncelerine karşı düşüncelerini yazmış.
Bundan normal ne var?
Seni niye bu kadar sinirlendirdi anlıyamadım?
Gerçi birkaç ingilizçe cümlede vardı. İngilizçem o kadar iyi değil, ama yazdıklarından sonra defalarca DU'nun bir-iki parafraglık yazdıklarını okudum.
Senin dediklerinin izini bile bulamadım.
Bilmediğim başka bir alandaki tartışmayı burada günceleştirmek mi istiyorsun diye düşünmeye başladım.
Yanılıyor muyum acaba?
Eğer bu değilse bunca küfür ve hakaretin anlamı ne?
Eğer yazını bir kez daha okursan buna gerek olmadığını göreceksin.
Forum çalışanlarındandan gereksiz bir tartışmanın önünü almaları için Canbek'in bu yazını kaldırmaları ricasında bulunuyorum.
Umarım herkes için normal olan budur.
Sayin labor nemi oluyor ?
Bu adam bana surekli satasip hakaret ediyor, asagidaki yazilarda mevcut; Balyoz rahatlikla anliyor gorebiliyor, sizler forumu takibetmiyormusunuz ? sadece balyoz mu takibediyor, ilginc bir durum var ortada !
ABD'nin Irana' saldiracagi kehanetinde bulunmus cahil, ben de firsat gorup tepesine binmek istedim; bir de Ingilzce laflar ediyor( bana satastigi yazilardan birinde de), sacma sapan, yalan yanlis kelimeler vs var; onemli degil benim icin aslinda, sadece burnunu surtmek istedim; her cevap verip saldirdiginda daha da zirvalayacagini bildigimden yaptim.
Forum calisanlari aslinda yaziyi kaldirmasalardi daha iyi olurdu.
Anormal olanin normal goruldugu bir ortamdayiz...
selamlar
Canbek
bende az once okuyunca soke oldum.neyin nesi diye.
sayin Eyubé Cüleri`ni yazisi altinda vuku bulan olayi
irdelemek babinda bir kac kez daha okuyunca
izler beni
sayin Canbek`in
"Kerkuk Uzerine Bir Bardak Soguk Su mu?"yazisini okumaya sevkedince
daha bir anlasilir oldu
Kuskusuz siz gibi ,burda bulunan biz okurlarinda
sayin canbek`in bu tepkisi dikatimizi cekerken
sanirsam bu tepkisinde cokta haksiz degildir.
hurmetler
GELECEK YAKIN ORTA ve UZUN VADE- nihayei hedef BUYUK KURDISTAN