Milliyetçilikler Üzerine Analizler 1
30 yýldýr topraklarýmýzda süregelen ve giderek bir iç savaþa dönüþme tehlikesi mevcut olan savaþ baþlangýçta bir haksýzlýðý dile getirme, bir halkýn eþit özne olma talebini içeriyordu. Ancak paradoksal olarak ilk baþlarda bu savaþta savaþý baþlatan ya da isyana geçen taraf, baðýmsýzlýk, ayrý devlet ve ülke gibi siyasal hedefler güdüyordu. Daha sonra ise bunun yerini siyal haklarýn tanýnmasý, kimliksel haklar ve bu isyana katýlanlarýn affedilmesi gibi amaçlara dönüþerek, bir anlamda anlamýný da siyasal hedeflerini de kaybetti. Ýsyancý lider yakalandý ve lider savaþ yerine birlikte yaþamaya demokratik cumhuriyet talebini seslendiren bir demokrasi mücadelecisi görünümü kazandý.
Siyasal açýdan PKK ve Kürt Ýsyan Hareketi tartýþýlabilir ama devlet denen siyasal oluþumun egemenlik mantýðý ile düþündüðünüzde kendi topraklarýnda kendi siyasal egemenliðini tanýmayan bir isyancý siyasi güce çiçek atmasý da beklenemezdi. Dolayýsýyla TC Devleti devletler hukuku açýsýndan kendi topraklarýnda kendi egemenlðine meydan okuyan, toplumsal çatýþmalara yol açan, kendi uyruðu altýnda yaþayan insanlarýnýn can güvenliðini ortadan kaldýran bir silahlý güce karþý meþru görülebilecek askeri bir mücadele veriyor konumundadýr.
Elbette bu savaþýn uluslararasý savaþ hukukuna göre yürütülmesi, yakalan isyancýlara karþý iþkence uygulanmasý, zaman patlak veren isyaný adnrýan götserileri bastrýma biçimleri eleþtiriye tabi tutulabilir, dahasý bugün gelinen noktada kendi topraklarýnda yaþayan bir etnik grubun demokratik taleplerini yerine getiren, en azýndan PKK’yý etkisiz kýlmak, insan gücü kaynaðýný kurutmasý için bunlarý yapmasý talep edilebilir. Dahasý devletin son derece hukuksuz ve zalim yöntemlere dayanan savaþ bastýrma metoldarýna dair de söylenebilecek herþey söylenebilir.
Ama sonuçta bence artýk þu sorularý sorma zamaný gelmiþtir de geçiyor bile. Eðer amaç kürtlerin bu ülkenin kurucu gücü olmasý, demokratik haklarýna kavuþmasý, devletin kürt halkýna karþý bugüne dek uygulayageldiði asimlasyonist politikalara son vermesi, bölgesel eþitsizlik sorununun ortadan kalkmasý, kürt halkýna uygulanan þiddetin son bulmasý vb gibi siyasal yöntemler ile yürütülecek siyasal bir mücadelenin hedef ve kapsamý içindeyse, neden bunun yerine þiddete, silaha dayanan yöntemler ile mücadele verilmekte? Kürt halkýnýn elde edeceði siyasal haklar Öcalan'dan daha mý az önemlidir? Kürt Siyasal hareketi siyasal yöntemler ile mücadele eden bir siyasi güce dönüþerek ve mücadelesini ýsrarla ve dirençle bu yönde sürdürerek öcalanýn affý da dahil siyasal hedeflerine daha kolay varamaz mý? Bunlara tamamen ya da kýsmen bile olsa cevabýnýz/cevabýmýz evet ise o zaman neden ýsrarla silahlý savaþ metodlarýna devam edilmektedir. PKK en azýndan silah býraktýðýný artýk hiçbir biçimde silahlý mücadele vermeyeceðini söylese buradaki demokrasi güçlerinin, savaþ karþýtlarýnýn eli daha güçlenmeyecek mi?
Elbette PKK silah býrakýr býrakmaz bu süreç baþlamayacak, elbette demokrasi bir anda þaha kalkmayacak, nomalleþme ve bunu takip eden “barýþ” ortamý içinde öncelikle kimlikle ilgili sorunlarýn önünü açmak için daha meþru zemin bulunmuþ olacak. Kýsacasý bir kez bu yola girilidiðinde ve silahsýz çözüm yolu açýldýðýnda uzun bir vadede adým adým Kürtlerin siyasal talepleri hayata geçme olanaðý bulunacak ve savþýn diðer tarafý olan TSK bu savaþý sürdürme meþruiyetinden yoksun kalacak, ülkedeki milliyetçi tansiyon üzerinden siyasal rant elde etme çabasý kendine uygun zemin bulma þansýndan yoksun kalacaktýr. Tüm bunlarýn kolay, sancýsýz olmayacaðýný elbette biliyorum ama barýþa þans vermek, barýþ aktivistlerinin elini güçlendirmek için bu risk üstlenilmeye deðmez mi?
Tüm bunlar açýk olmasýna raðmen eðer silaha dayalý çözümde israr ediliyorsa o zaman da ortada bu savaþ için meþru gerekçe olarak ortaya sürülen þeyler konusunda bir samimiyet sorunu olduðunu düþünmek çok mu yanlýþ bir düþünce. Kýsacasý demokratik cumhuriyet bu kadar kan dökücü ve kýyýcý bir savaþ için gerekçe olmasa gerek.
O zaman ortada aslýnda söylenmeyen, dil altýnda bulundurulan bir þeyler mi var? Ýþte benim bu yazýda tartýþmak istediðim asýl mesele bu.
Kaldýr içimden þu zalim þüpheyi?“
Doðal olarak þunu sormak istiyorum: Gerçekten Türkiye’nin bir Kürt sorunu var mý ki Türkiye de Kürt sorununa “Demokratik çözüm” aranýyor? Bir defa Türkiye’nin bir Kürt sorunu yoktur, çünkü Türk devleti ve onun resmi ideolojisinin bakýþý gereði Kürt diye bir ulus, Kürdistan diye de bir ülke yoktur. Varlýðý yok ve inkâr edilen bir ulus için hangi “Demokratik çözüm”den bahsedebiliriz. Bu söylenenler her ne kadar cafcaflý sözler ise de, bu isteklerle Türkiye’nin Mili Misak-i sýnýrlarýný korunmasý ve Türk devletinin uniter devlet yapýsýna dokunmadan gerçekleþtirilmek istenen bir þeydir. Varlýðý inkar edilen yok sayýlan bir ulus hangi temelde kimliði ile yaþayacak eðer ulusal baðýmsýzlýðý yoksa, bir ulusun kendi kaderini kendisinin tayin etme hakký yoksa hangi kimlikle yaþayacak, var mý dünya da böyle bir örneði?
Metin Esen, Sýraç Bilgin vb Kürt milliyetçilerini samimyetleri nedeni ile kutlamak gerekir. Çünkü onlar sayesinde aslýnda ne için savaþýldýðýný PKK/Kongra- Gel denen siyasal oluþumun dillendirmediði þeylerin neler olduðu konusunda kafalarda soru iþaretleri oluþmasýna yardýmcý oluyorlar. Zaten gerek Metin Esen, gerek Sýraç Bilgin PKK’nin samimi olmadýðýný dillendirmekteler.
“Bir ulus her þeyiyle inkar edilecek yok sayýlacak, buna karþýlýk iki tane “sömürgeci aydýn kopyasý”na dönüþmüþ aydýn imzasýyla Türk devleti Kürtlere alýn kimliðiniz, dilinizi, topraðýnýzý diyecek!”
Dikkat edin Kürtler ile Türkler savaþmasýn, bir halkýn tanýnma ve saygý görme hakký kabul görsün diyen ben ve benim gibi insanlar bu beylerin gözünde “sömürgeci aydýn” konumundayýz. Onlarýn bizden talep ettikleri Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký vb kavramlar baðýmsýzlýk talebine destek olup Baðýmsýz Kürdistan ideli için onlarla ayný fikirleri savunmamýz. Bunu yapmadýðýmýz, bunu söylemediðimiz sürece bizler “sömürgeci aydýnlarýz” TC’nin deðirmenine su taþýyan “Týrko”larýz.
“Barýþ gelecekse ve olacaksa bu da Kürt ulusunun özgürlüðü Kürdistan’ýn baðýmsýzlýðýndan geçmektedir. Bu olguyu kavramayan anlamayan veya anlamak, kavramak istemeyen aydýnlarýn Kürt ulusunun köleliðini getiren sömürgeci sistemin dolaylý ayaklarý olmaktan öte görevleri yoktur.”
Kýsacasý her iki taraftaki milliyetçi dil ortak, bizim gibi kardeþ kavgasýna itiraz eden “Peder Yannaros”lar (Nikos Kazanacakis’in Kardeþ Kavgasý Kitabýnda yunn iç savaþý sýrasýna taraf olmayý reddederek savaþan taraflarýn kardeþçe bir arada yaþamasýný isteyen köy rahibi) her iki tarafça da “hainler” ya da “iþbirlikçiler” olarak sayýlýyorlar.
“Asimilasyon uygulamalarýnýn yoðunluðu millet bilincini vatan bilincini eritip silmiþtir. Kürtlerde milli duygunun zayýflýðý izlenebilen ve gözlenebilen ve saptanan bir olgudur. Vatan bilinciyse sýfýrdýr, sýfýrýn bile altýndadýr. Gerilla mücadelesinin bu konularda saðlýklý bir bilinç geliþtirmesi beklenirdi. Bu beklenti gerçekleþmemiþtir.” Metin Esen açýsýndan bu savaþaýn yegane amacý vardýr baðýmsýz devlet, baðýmsýz ülke yani Kürdistan, ama neylersin ki Kürt halký bir türlü bu kýzýl elmaya “Kürt Turan”nýna teþne olmak istemeyen, milli biliniç zayýf bir halk. Oysaki Sýraç Bilgin'in söylemleþtirdiði gibi Kürt halký topyekun bir mücadele yani bir Kürt Kurtuluþ Savaþý verip “sömürgeci” TC’yi vatanýndas söküp atýp Kürdistan Cumhuriyetini Kurmalýydý. Gerilla bu yönde savaþ vermesine, daðlardaki zorunlu yani tutsak askerleri öldürmesine, þehirlerde küçük çocuklarýn önde olduðu “ayaklanma” denemelerine raðmen bu savaþ bir kurtuluþ savaþýna dönüþmemektedir. Onlarýn gözünde Öcalan ve PKK bu mücadelede engeldir.
Metin Esen'in daha az ajitatif bir uslupla söylediklerini Siraç Bilgin daha kýþkýrtýcý bir uslupla dillendirmekte.
“Fakat gün geçtikçe duruma alýþma gibi uðursuz bir unutkanlýk baþgöstermeye baþlar. Iþte burada size, bize, ona, velhasýl yurtseverim, milliyetçiyim diyen herkese büyük görevler düþüyor.
Alýþmayacaðýz!
Kinimizi arttýrarak devam ettireceðiz!
Kim ki kan ve barut kokularýnýn ülkemizi sardýðý bugünlerde unutkanlýk emaresi gösterir, O KEMALIST ASIMILASYONCU kurbaný olarak kabul edilecektir. Biliþim çagýnda bir insanýmýzda hala Kemalist etki yerini Kürdistani bir kiþilige terketmemiþse, o insan aynanýn karþýsýna geçip “nerede hata yaptým” diye kendi kendine sormalýdýr.
Kürt, þehirlerde panzerlerin saldýrýsý altýndayken, binlercesi gözalti ve giderek hapislere düþmüþken, Gerilla açliða ve soðuða raðmen canla baþla namus savaþý verirken hiç kimsenin cereyan eden savaþý tabii görme lüksü olamaz. Kürt Milleti Istiklal Savaþý’ný/Mücadelesi’ni veriyor. Cephe gerisi olarak savaþlarý nicel ve hatta nicel olarak takviye etmek, Psikolojik Savaþ’ý gögüslemek ve karþý ataüa kalkmak, iki baskomutan Mesut Barzani ve Murat Karayýlan’ý eleþtirenlere (eleþtiriyi manifest bir sekilde hak etmedikçe) sert bir sekilde karþý durmak görevdir.
Düsman’a karsi varolan kinimiz artarak devam ediyor, ama daha üst düzeyde devam etmelidir. Düsmanina kin beslemeyen bir Kürt, aslinda beyninde onunla iliskisini kesmemistir. Bu tipler “barisa sans taniyalim” perdesi altinda Kürt Milleti’ne teslimiyeti dayatmaktadirlar. Biz bunlari da en asagisindan yok sayalim derim. Bunlar hakaret etmeye bile degmezler. Ömürlerinin son demlerini yaþayan bu kiþilerden bazilarý hâlâ postu kurtarma çabasinda iseler, bunlara ne denir. Son zamanlarda ortaya çýkmalarý tesadüfi midir? Külahýma anlatin..
Bu savas boyunca kendimizi sürekli uyaracagiz. Alismadigimiza emin olmaliyiz.. Kinimizi ölçecegiz. Bunun arttigina emin olmaliyiz. Mazlumlarin kini düsmani bogabilecek en önemli silahlardan biridir.
Ýnanýlmaz derecede baþarýlý bir gerilla savaþý veriliyor. En kötü ihtimali düþünerek, bir gün þurasý veya burasý “düþtü” diye haberler aldýðýmýzda, gerillaya olan güvenimizi test edecegiz ve bilincimizden geri adým atmayacagiz. Gerilla’da “hattý müdafaa yok”tur. Ölmez Lider Mustafa Barzani; “kaybedilen toprak bir gün geri alinir. Ama o topraðý savunmak, ‘hattý müdafaada’ israr etmekte israr edersek yerine kolay kolay konulamayacak insan kaybýný göðüslemek zorunda kalýrýz” diyordu. Bu önemli bir tecrübenin konuþturulmasýdýr. Ýstifade edilecektir. Murat Karayýlan’nýn yýllar boyu hazýrladýðý gerillalar, fedai birlikler bunlarýn ve kendi öz kaynaklarinin öðrettikleri ile büyük ve eþitsiz bir savas veriyorlar.
Selam kahraman servanlarýmýza! Selam emekçi halkýmýza! Zafer sizin sayenizde Kürt Milleti’nin olacaktir. Kazanýyoruz, kazanacaðýz!”
Þimdi gerillayý anlýyorum da þu “fedai birlikleri” sözü aklýma takýlýyor ister istemez. Fedai birliklerinden kasýt acaba þehirlerde alýþveriþ merkezleri vb yerlede kendi vücunu tahtip kalýbýna dönüþtürerek patlatan kiþiler olmasýn. Yani bu uðurda Sýraç Bilgin'in mantýðý ile kitle kýrýmý da meþrumudur? Ki Bilgin'in söylemlerinden insan kaybýnýn katlanbilir bir þey olduðu, amacýn büyüklüðü karþýsýnda akan kanýn hiçbir önemi olmadýðý gibi bir anlamda çýkabildiðine göre, eh Türkler de sömürgede süren kanlý boðuþmaýn destekleyicisi olan düþmanlar olduðuna göre, Kürt kentlerinde de Kürtler kýrýma uðrarken Türk kentlerinde de kýrým olmasýnýn bir sakýncasý olmadýðýna göre o zaman fedai birliklerinin görevi Türk halkýna “yaþamý çekilmez” kýlmak olacaktýr.
Buraya kadar sadece iki örnekten yola çýktým ki Kürt web sitelerinin bir çoðunda bu ve benzeri yazýlara rastlamak olasý. Bunlarý neden alýntýlýyorum. Çok açýk dil olarak milllyetçilðin mantýksal bir farký olmadýðýný, birkaç DTP’li öldürmenin sakýncasý olmadýðýný söyleyenlerle, en iyi Kürt ölü Kürt'tür diyen Türkler bulunduðuna göre, karþý tarafta da ayný mantýða sahiplerin sayýsýnýn ve gençler üzerindeki etkisinin az olmadýðý açýk. Hal böyleyken bir avuç Kürt ve Türk'ün bu savaþýn son bulmasý için yürüttüðü mücadele bu iþin yagane çözümünün daha çok kan dökmek, yani karþýlýklý el yükselterek bu savaþý daha da kýyýcýlaþtýrmak isteyenlerin sayesinde giderek daha marjinal bir hal alýrken barýþ söylemleri ister istemez güzel bir þarkýya dönüþmekte ne yazýk.
Öncelikle hâlâ bu meselenin basitçe bir demokrasi sorunu olduðunu, çok kültürlük esaslý bir anayasa ve kimlik haklarýnýn verilmesi-ki milliyetçiler ve hatta Kürt halký bu vermek sözcüðüne itiraz ediyorlar. You-Toube’de verilen bir ses kaydýnda bir Kürt amca “heyvan” diye küfrettði Türklerin kendilerine haklar vereceðini, kimliðini tanýyacaðýn söyleyenelere ateþ püskürerek sen kimsin bana hakkýmý verecekmiþin heyvan, ben kendim alacaðým kürdistaný kurunca ben haklarýmý kendim alacaðým” diye cevap vermekte yani milliyetçilik artýk halkýn bilincinde de yer tutmakta-meselesi olmaktan artýk çoktan çýktýðýný bilmek gerekiyor. Ve artýk bu süreç þiþeden çýkan cini geri yerine sokmak giderek daha imkansýz hale gelmektedir. Artýk sorunun adýný doðru koyalým sorunun adý PKK’sýndan diðerlerine dek sosyalist nitelikli olanlar dýþýnda tüm Kürt siyasal hareketi için de Türkler içinde milliyetçilik. Kaldý ki Kürt sosyalistleri bile artýk bu meselenin adýný koyuyorlar Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký. Hal böyle olunca bölgedeki ulus devletlerin Kendi Kaderini Tayin Hakký biçimindeki bir çözüme tüm güçleri ile karþý koyacaðý açýk olduðuna göre bu kan dökülmesi olgusu, bu savaþ hiçbir biçimde son bulmayacak demektir. Çünkü ne Amerika ne AB bölgede böylesi bir çözümü onaylamamakta. AB’nin resmi poltikasý bundan dört yýl önce AB’nin geniþlemeden sorumlu komiseri Günther Verheugen tarafýndan þöyle dile getirilmekteydi.
“Türkiye AB sürecinde bütün reformlarý kabul edip baþarýyla uyguladýktan sonra eðer Kürtler hâlâ Türkiye’nin toprak bütünlüðünü kabul etmeyecek olurlar ve bir Kürdistan kurmak isterlerse, o zaman büyük sorunlar yaþarýz. Buradan Kürtlere çaðrý yaparak, Türkiye’nin çok sayýda etnik kökene dayalý sistemini kabul etmeleri gerekir. Ayrýlýkçý Kürtler’in yeniden bir Kürdistan kurma teþebbüsleri Türkiye’nin kaydettiði bütün olumlu geliþmeleri tehlikeye düþürecektir.”
Verheugen bunu 8 Þubat 2004 tarihinde Düsseldorf medya merkezinde düzenlenen çok kültürlü hafta toplantýsýnda “Göç” konulu konferansta söylemiþ. ABD’nin de bölgede Ýran, Irak ve Suriye'nin kabul etmediði geniþ çaplý bir savaþa, Ýsrail'den sonra bölgede ikinci bir baþka kanlý boðuþmaya yol açarak emperyal hedefleri riske edecek bir politikaya evet demesi olasý olmadýðýan, ve Irak'ta giderek bir federasyon hatta üniter devlete yakýn bir federasyona Kürtleri zorladýðýný düþünürsek razý olmayacaðý açýk olduðuna göre. Bu amacýn gerçekleþebilmesi ancak tüm kürtlerin ulusal kurutuluþ mücadelesi vermesi ve bu mücadele de dýþ destek alabilmesine baðlý. Bu da daha çok kan daha çok gözyaþý, daha da katýlaþmýþ Irak, Ýran, Suriye ve Türk milliyetçiliði ve bu eksende bir kanlý iç savaþ anlamýna geliyor. Nitekim Metin Esen, demokratik çözüm denen ve temlinde Kürtlere demokratik haklar tanýnarak eþit özne olmaya dayanan poltikalara ulusal bilinci zayýflatacaðý için karþý çýkmakta.
“Dikkat çekilmesi gereken ve bizi derinden kuþatan demokratiklik sorunu dediðimiz Kopenhag kriterlerinde belirtilen azýnlýk haklarýnýn korunmasý vs. tartýþmasýnýn yanýnda Türkiye’de insan haklarý düzeyine indirgenmiþ mücadele hedefi asýl olarak Kürd Ulusunun baðýmsýzlýðýný savunma koþulunun ortadan kaldýrýlmasýna hizmet etmektedir. Kürd ulusunun ulusal talepleri Kopenhag kriterlerinin azýnlýk haklarý tartýþmasýyla Türkiye’de insan haklarýnýn boyutuna sýðmaz. Kürd ulusunun ulusal haklarýný azýnlýk haklarý düzeyinde tartýþtýðýmýz an Sömürgeci devletlerinin resmi Kürd politikasýný meþrulaþtýrarak Kürdlerin ulus olmadýðý konumuna taþýmýþ oluruz. Aslýnda bu tür tartýþmalar için de ince bir politikayla kafa karýþýklýðý yaratýlarak bize tuzak hazýrlanmaktadýr.” Dolayýsýyla “Baþta Türk sol kopyasý “ Kürt” Marksistleri olduðunu iddia edenler olmak üzere PSK, PKK ve ardýllarý federasyon ve konfederasyon sorununu gündeme taþýyarak gündemi bulandýrdýklarý gibi asýl olarak Kürd ulusunun ulusal baðýmsýzlýðý olan ayrý devlet kurmayý kapsayan kendi kaderini kendisinin tayin etme hakkýný engellemektedirler.” Türk solu da doðal olarak bu millyetçi þahlanýþtan payýný alarak sömürgeci politikalarýn devamý fonksiyonun gören kiþiler konumuna gelmektedirler. “Bu güne kadar Türk solu baþta olmak üzere var olan demokratik kitle örgütleri, partileri, sendikalarý kendi devletlerinin Kürdistan da sürdüðü vahþi politikasýný protesto ettikleri görülmemiþtir; kendi devlet bekalarýnýn koruma ve kollama görevlerini anti emperyalizm adý altýna sürdürerek, Kürd ulusal hareketinin baðýmsýzlýk mücadelesini emperyalizmin bir oyunu ve kýþkýrtmasý olarak görmüþ, karþý çýkmýþtýr.” Milliyetçi dilin inkarcýlýðý ve halký yalanlar ile ajite etme politikasý açýkça görülmekte. (bu arada Kürt Milliyetçileri ile Liberal Rasim Ozan Kütahyalý’nýn Türk solunu milliyetçilikle, ýrkçýlýkla, beyaz Türk olmakla suçlamasý ne ilginçtir çakýþmakta, demek ki Rasim Ozana göre de Türk solcularý bu provakatif milliyetçi söyleme boyun eðmedikçe ýrkçý ve millyetçi olacak) Türk solu bir çok konuda eleþtirilebilir ama Kürt meselesinde milliyetçi olmakla itham edilemez çünkü bu konuda alýnlar aktýr. Türkiyeli sosyalistler içinde özellikle leninist devrimci sosyalistler arasýnda Kürt sosyalistler gibi Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký gibi bana göre olmayacak duaya amin denen ve þiddetin dozunu daha da çoðaltan bir söylem bile destek bulabilmekteler. Heriki taraf ta milliyetçi sol olarak ÝP vb faþist yapýlarý bilinçli olarak merkeze koyarak, kemalizm solculuðun ruhuymuþ gibi sunarak aslýnda gerçeði bilinçli olarak saptýrmaktalar.
“Her þeyden önce ezilen bir ulus olarak Kürd ulusunun ayrýlma hakkýný savunma ve talep etme sorunu ezen ulus devrimcilerinin birincil görevidir, dolaysýyla kendi ulus devletinin sömürgeci karakteriyle çatýþmaya girmesi gerekiyor; fakat, görünen o ki ezen ulus devrimcileri kendi ulus devletinin bekasýný kollama ve koruma telaþý içindedirler. Hiçbir koþulda Kürdlerin ayrýlmasýndan veya ayný derecede eþit koþullarda yaþama biçimi olan hak eþitliðini savunulmasýndan yana olmadýlar! Bu anlamýyla KÜRD ULUSUNUN AYRILMA VE BAÐIMSIZ BÝR DEVLET KURMA HAKKI ESASTIR; BU VAZ GEÇÝLMEZ, ERTELENMEZ BÝR HAKTIR!” diyor Metin Esen, neymiþ demek ki bu talebi kabul etmeyen ve týpký PKK gibi silahlý savaþ ile devlete meydan okumadýkça solcular devletin destekçisi olacaklar, o zaman da yok sayýlacaklar.
Evet sorunun adý milliyetçilik ve bu noktada özgürlükçü sosyalistler en zayýf noktalarýndan vurularak post-kolonyal milliyetçiliðin, kimlikçiliðin, kurban siyasetine araç kýlýnmaktalar.
Buraya kadar olgunun Kürd tarafýndan nasýl konumlandýðýný aktarmaya çalýþtým. (Türk tarafýný aktarmýyorum çünkü oradaki dil milliyetçiliðin ötesinde resmen ýrkçý, faþist ve þiddet yüklü militer bir dil) bundan sonraki bölümde Kürt Kemalizmini ve Kürt resmi tarih tezini ele alýrken bu tezin de týpký Türk millyetçiliði gibi Alman Faþizminden beslendiðinin göstereceðim. Ardýndan PKK’nýn þiidet poltikasýnýn hem siyasi arka planýný hem de bunu beklenen sonuçlarýný anlatacaðým. En son ise sorunun diðer kýsmýna yani þiddete dayanmayan, millyetçlikten de, kimlikçilikten de uzak bir sol ve özgürlükçü çözümün nasýl birlikte inþa edilebileceðini ifade edip hep birlikte daha geniþ bir özgürlük için mücadelenin etik temeline deðineceðim.
Bu kýsmý bitirirken sadece þunu diyeceðim, karþýlýklý Kürt ve Türk millyetçiliði nedeni ile 30 yýl boyunca bu ülkede 40 bin can aramýzdan ayrýldý. Düne kadar birbirine kin ve nefret beslemeyen hatta sorunun daha fazla demokrasi ile aþýlabilceði politikasýnýn ilk baþlarda kabul gördüðü, iki halkýn birbirine yakýnlýk duyduðu bir zamanýn yaþanmasýna raðmen bunun yerini giderek güçlenen millyetçiliðe býrakmasýna yol açan bu iðrenç savaþ yüzünden þu an iç savaþ noktasýna doðru hýzla ilerliyoruz. Bu þartlar altýnda bile birileri bu ölümler üzerinden kendilerine siyasal rant devþirmekteler. Birileri açýk ve net olarak ceset tacirliði yaparak bunun üzerinden iktidar devþirmekte. Bu faþistler verilecek en güzel cevap her iki halk için de güçlü bir dayanýþma ve kardeþlik olmalýdýr. Ne post-modern kimlik mücadelesine, ne milliyetçiliklerin zehrili diline yakalanmadan milliyetçiliðin iki biçimini de teþhir etmek ve dökülen kanlarýn asýl sorumlusu saymak gerekiyor. ÇÖZÜM DAÐDA DEÐÝL DÜZOVADA. Milliyetçi katillere raðmen sol vicdan barýþýn, insancýllýðýn öz dilini konuþmaya devam edecek. En azýndan ben israrla her tür milliyetçiliðe karþý direneceðim. Ama bu süreçte millyetçi kurban siyasetinin de tuzaðýna düþerek þiddetin, ayrýlýkçýlýðýn, kimlikçiliðin, milliyetçiliðin, parçalanmýþ hayatlar, atomlaþmýþ kimliklerin “Faydalý Salak”larýndan olmayacaðým. Miltarizme, alçaklýðýn son sýðýnaðý olan milliyetçliðin modern ya da post-modern biçimlerine taviz vermeyen bir anarþist anti-miltarizmin savunucusu olmaya devam edeceðim.
BÝR TURK GOZUYLE KURDÝSTAN SORUNU 2