İsa bir merkebin üzerinde kudus sokaklarında ağır ağır ilerliyordu.Taraftarları ellerinde zeytin dalları ile,hep birlikte bağırıyordu.Davutoğlu isa hozana! Davut oğlu isa hozana...Hakemler kurulu toplantısına katılacaktı.Taraftarlar arasında, yahudiler isayı haksız çıkarabilmek için,halkın duyarlı olduğu recm uygulamasına hazırlık yapmıştılar.
Daha hakemler kurulunda tartışmaya ,onun öğretisini anlatmaya fırsat vermeden,kudus sokaklarında boğmak istiyorlardı.İsanın yol güzergahında bir fahişeyi toprağa boğazına kadar gömerek,recm etmek için etrafına toplanan, ellerinde taş bulunan bir kalabalıkla karşılaşmasını sağladılar.
Kalabalığı coşturan çığırtkan, isaya hoş geldiniz dedi.Arkasından ekledi.İsa bu kadın günah işledi.Şimdide recm edilecek,sizce yapılan şey doğrumudur.İsa öğretisinin,hiçbir kutsal değer uğruna insanın öldürülemeyeceğini biliyorlardı.Doğal olarak isanın hayır diyeceğini,bu durumda namus düşkünü kuduslüler tarafından lanetleneceği hesaplanıyordu.
İsa kısa bir süre düşündükten sonra oyunu fark etti.Şöyle dedi,o zaman içinizde hiç günah işlememiş olan, ilk taşı atsın.Kimse elindeki taşı atamadı.Kadında kurtuldu.Bir yanağına tokat vurulduğunda diğer tarafını çevir diyen,bu asil adam,çok genç yaşta Romalılar tarafından çarmıha gerildi.Kendi öğretisine kendini o kadar kaptırmıştıki,bunun o kadar sağlam yol olmadığını ancak çarmıhta fark etti.Tanrım beni neden bıraktın! Diye bağırıyordu.
O nehirdeki yolculuğunun sonlarına gelmemişti.Eğer biraz daha yaşasaydı,insanlara sunduğu tebliğlerini geri çekerdi.Çünkü insan doğanın bir parçasıydı ve yüzüne vurulan tokata tahamul edecek durumda değildi.İnsan doğuşundun itibaren savaş ve çatışma için hep, gerekçesi olmuştu.Barış savaştan sonra hep gelirdi.İyilik ve merhamet etmek,her zaman işe yaramıyordu.
Bazıları bunu bir zaaf kabul ediyordu. Merhametli olana kötülük yapabiliyordu.Hayır yaptığında diğerini tembeleştirp,bedevacı ,asalak haline geliyordu.Oysaki dengeler sağlanmadan işler yürümüyordu.Her zalimliğin arkasından,bir savaş,sonrası tekrar barıştı.İnsanlığın bu döngüsü tarih boyunca hep tekrarlanıp durdu.
Sadece barış barış diye bağırmak isayı kurtaramadı.Hakeza sadece savaş, savaş diyenlerin akıbetini tarih bize gösteriyor.Onunda sonuda husran...
İşte kürt halkı ve ülkesinin durumuda buna benziyor.Uzun yüzyılar hep barış dediler,savaşmayı red ettiler.Bu nedenle işgal hep sürüp gitti.Günün birinde savaşmaya karar verdiler.Yüz yıldan beridir sürüyor.Bazı kazanımların olduğuna şuphe yok.Bir milyon insan ,bu topraklara düştü...Halen bağımsızlık çok uzakta görünüyor.O zaman yöntemi değiştirmek gerekiyor.
Bizim gibi işgalcisi çok olan bir halk için yüz yıl kan ve göz yaşı yeterli değimli?Eğer yeterince kan döküldüğüne halen inanan varsa,artık buna bir dur demenin zamanı değimli?Başka yöntemler için kafa patlatmak gerekmezmi?Daha kaç genç evladımızı toprağa vereceğiz.Kaç kuşaktır aynı şeyleri tekrarlamanın kime faydası olacak?
Sürekli kan göz yaşı,göç,tutsaklık,talan ve yıkımın,bir halk uzerinde yaratacağı olumsuzluk görülmelidir.Bugünkü hali ile savaş bitse bile ,birkaç kuşak sürecek hasta ve yaralı bir toplumun varlığı hesaplanmalıdır.Özgürlüğün tek yolu savaştır diyenlere saygı duyarım.Onların kendine göre gerekçeleri vardır.Belki bu ilk başlangıç ve kısa süreli olması durumunda kabul görürdü.Burada yüz yılık savaş söz konusu..
İçi boş bir barışı kimse tasvip etmez.Yeni yöntemlerle, işgalciye zaaf yaratmayacak mucadele türleride ,savaşın bir başka şeklidir.Hırsızın çaldıklarını,hırsızı öldürmedende elde etmenin yollarını bulabiliriz.Katilleri öldürmekle bitiremeyiz.Onları denge kanununa uyarak,kanlı savaş harıç,yola getirmenin binlerce yolunu bulabiliriz.
Yüz yıldır savaşarak,özgürlüğü yakalayamıyorsak.artık bundan vaz geçmeliyiz.Çünkü bu savaş işgalcileri dahada öfkelendirp,keskin kılıçlar, yaratılmasına neden olacaktır.Bu şekliyle savaşın kazananı nasıl olacak? Eğer savaşmaya kararlıysak,o zaman şunuda görebilmeliyiz.
Biz onlara büyük kayıplar verdirip,bir parça özgürlük kopardığımızda,bizden de çok çok fazla kayıp ve talanın olacağını unutmamalıyız.
İşgalcinin küresel destekli tabanına baktığımda,bugün yeniden savaşmaya karar verdiğimizde,kurdistan daha bağımsızlığa çok uzak mesafede iken bile,büyük bölümünün imhaya giderek,insansız bir çoğrafyaya dönüşme ihtimalini görüyorum.Tamamen yok olmaz.Ama büyük bölümü göçe zorlanır,bir bölümü düşer,diğer bir bölümü çaresiz kalabilir.
Bu sadece benim ön görüm.Yanılma payım,her insanda olduğu gibi yuksektir.tersini savunanlarada saygımı bildiririm.Tek yol şidet olmamalıdır.İşgal edilen bizim ülkemiz.Savaşı başlatanda biz değiliz.Ama şuda varki,bizim haklılığımız ,gereğinden fazla süren bir savaşı ısrarla sürdürmekte değildir.
Re: Degil yuzyil bu savas bin yil da surse devan etmeli