Bir kaç yıl önce, yazarı Turgut Özakman olan 'Şu Çılgın Türkler' isimli, piyasalarda reklamı yapılan bir kitap vardı. Birinci Dünya Savaşı sonrası parçalanan Osmanlı İmparatorluğu'nun yerine TC Devleti'nin kuruluş hikayesini roman biçiminde anlatıyordu. Bu kitapta Türklerin, (Kürdlerin büyük desteğiyle) kurmuş oldukları TC Devleti için verdikleri başarılı manevra ve mücadelelerinden bahsediliyor.
Türklerin her zamanki gibi, bu gün de Kürdlerden büyük bir bölümünü ayağa düşürdüklerine baktığımızda, sözü edilen kitaptaki başarılı Türk manevralarına hak vermeden geçemiyor insan.
Son zamanlarda, Kürdler de bir çılgınlık hastalığına tutulmuş olduğu görülüyor. Ancak Türklerin bu çılgınlıklarının tersine, Kürdlerdeki çılgınlık, Kürd düşmanlarıyla işbirliği, düşmanlarımızın sınırlarının bekçiliğini yapmak, düşmanla bir olup Kürdlerin dostlarına saldırmak, Kürd Devleti'nin kurulmasına engel olmak, Kürdistan'ı savunan Kürd yurtseverlerini sindirmek, Kürdleri kendi benliklerinden uzaklaştırmak için ikiyüzlü politikaların arkasına sığınmak gibi birçok çılgınlıkları sayabiliriz.
Kürdleri bu duruma düşüren taşeronlar ve onların zübükleri, TC'nin desteğiyle, ne yazık ki halkımızın içinde yıkıcı faaliyetlerini hala icra etmektedirler. Birkaç hafta önce, Ergenekon Davası'nın eski baş savcısı Zekeriya Öz, ''PKK içinde çok sayıda genç Türk subayları vardır. Bu durumun incelenmesi gerekir'' diye bir açıklama yapmıştı. Bu gerçek bilindiği için miydi, nedense fazla üzerinde durulmadı.
Şu bir gerçektir ki, son yüzyılın en büyük ihaneti ve kıyımı, TC projesi ile ''Kürd'' patentli lideri ve onun zübükleri vasıtasıyla yapılmıştır. Kürdistan'ı baştanbaşa harabeye çeviren, beş binden fazla köyü yıkıp 70 binden fazla Kürd'ün kanına giren bu taşeron ve zübükler, en büyük tahribatı da Kürdlerin zihinlerinde yaptılar. Bu zihin tahribatı sonucu Kürdler, düşmanlarımıza köle olma aşkı ve çılgınlığı hastalığına yakalanmış bulunmaktadırlar.
Kürdler kendi milli değerlerini değil, düşmanlarımızın hassasiyetlerini savunmaya başladılar. Kürdistan'dan çok sömürgecilerin ülkelerine, bayrağına ve değerlerine hayrandırlar. Kürdlüklerinden uzaklaşarak, Türk, Arap ve Perslere tapan taşeronu, Kürdlerin ''peygamberi'' ilan edip, bu sahte ''Peygamber”e kul köle olmuş durumdadırlar. Bu taşeronun ayak bastığı toprakları yalamaktadırlar.
İmralı villasında yaşayan bu taşeron, Kürdlerin namus hassasiyetlerini bile yerle bir edip, Kürd kadınlarını çirkin arzuları için iğrenç gözleriyle soyduğunu bile çekinmeden pervasız bir şekilde açıklayabiliyor. Sanki Kürd kadın milletvekilleri bu taşeronun cariyeleriymiş gibi arsızlaşabiliyor. Ne hikmetse bu kadın milletvekilleri ve zübük Kürdlerden de bir tepki gelmiyor.
Taşeronun fırıldak, zübük millet vekilleri sıraya dizilmiş, İmralı'ya biri gidip biri geliyor. Zübükler hizmette kusur etmeden, kocası karanlık bir cinayet sonucu katledilen bir hatun milletvekilini bu taşeronun temsilciliği görevine verip, İmralı seferleri yaptırıyorlar.
Dünyada hangi gerçek gerilla lideri bu kadar rezilliklere rağmen mükâfatlandırılmıştır? Öyle ya, bu zat kendini taşeron ve Türk'ten daha fazla Türkçü ilan ettiği halde, çevresindeki zübük kulları ve Politikanın p'sinden anlamayan, cariye ilan edilmiş kadın milletvekilleri, İmralı'ya turistik turlar düzenliyorlar.
İnsan şaşkına dönüyor. Bu halk Kürd Halkı' mıdır? Bir halk bu kadar mı kendine yabancılaşabilir? Bu halk durup dururken mi bu kadar raydan çıktı? Halkımız son 40 yıllık tahribatın sorumlularından hesap soracağına, çıldırmış bir şekilde düşmanlarımızın ve katillerimizin kapılarında yalakalık ve çığırtkanlık yapıyor?
Son yalakalık ve çığırtkanlık örneğini, Filistin çapulcuları için Kürd şehirlerinde İsrail'i protesto etme gösterilerinde gördük. Belli ki sadece taşeronun zübüklerinde ve müritlerinde değil, aynı zamanda diğer birçok Kürd kesiminde de zihinsel tahribat oluşmuştur. Bu zihinsel dumura uğramış yapmacık Kürdlerle de çok işimiz olacaktır.
23 Temmuz 2014
