23 Nisan'dan bir evvelki avukat gorusmelerinde Ocalan su sozleri sarfetmisti:
" Urfa'da işsizlik sorunu var diyorlar. Urfa toprakları on milyon insanı besler, bana fırsat verseler bu topraklarda on günde işsizlik sorununu çözerim."
Ocalan bu talebini devlete yoneltirken,bagimsiz veya federatif veya ozerk bir Kurdistan, ya da Kurd bolgesinin PKK lideri, Kurd basbakani olarak Urfa'daki issizlik problemini cozmek istedigini soylemiyor...
O ,Kurd halk onderi olarak degil ; Kurd olarak ta degil, kendisi,Abdullah Ocalan olarak ,Turk devletinin Urfa vilayetindeki issizlik sorununa hem de on gun gibi cok kisa bir surede cozum getirebilecegini , kendisine firsat verilmesi sartina bagli olarak, ifade ediyor.
Hic bir hamaset, duygu, huzun ve feryat katmadan yazima devam edeyim; yani diyor ki " benim adima su anda gerek daglarda, gerekse TBMM de, gerekse sayisiz il ve ilcede kendini yirtanlara verecegim tek mujde, Turklerin beni affini muteakiben, onlarin adina, onlar icin ve onlarla birlikte Urfali( veya bir baska il, ilce) vatandaslarimizin issizlik sorununa care bulacagim, soz !
Buraya kadar gayet guzel; ancak acaba Turk tarafi Abdullah Ocalan'in devletlerine yurtsever katkilarinin muhtemel degerini biliyor ya da bilmek istiyorlar mi ?
Abdullah Ocalan'in degerinin ve Turk devletine katkisinin anlasilmasinin tek olcutu, kendi sahsina cikabilecek bir aftir, zaten Ocalanda onu kasdediyor.
Turk Devleti Ocalan'in bu af istemeye kadar varabilen curetini muhtemelen iki sebebe dayandiracaktir:
1- Kah Irak 'ta ki ABD askeri komutanlarindan arada bir,Washington sozculeri tarafindan yalanlanan " siyasi cozum" talebi, kah bazi AB raportoru veya bir takim AB kaynaklarinca da arada ufurulen benzeri ciliz talepler
2 - Biraz korkutucu ama agir agir zemini kaysa da, asil olarak, Ocalan'in asilmaktan yirttigi ve kardeslik icin eline geleni yapma firsati kendisine verildigi zamanlardan beri aklinda tuttugu Mandela ornegi...
Urfalilara hizmet icin elzem olan affin, her iki tarafcada munasip olani, ikinci sik olarak gorunuyor.
Daha dogrusu Ocalan , birinci sikkin Turklerce " onur kirici" bulundugunun tesbitiyle, bu defa kendisine ilk yakalandiginda , orgutu ve taraftar kitlesini asgariye budama, Kurdistan idealini zihinlerden sildirme vs karsiligi verilen sozlerin, Guney Kurdistan korkusunun kendilerindeki derin endiselerinde farkinda olmasi hasebiyle, Mandela orneginin kendi sartlarina el mahkum uyacagini dusunuyor.
Acaba oylemi, uzerinde biraz think thank yapalim...
Zamanin Guney Afrika Cumhuriyeti'nin apartheid tarihinden ziyade , varsa sartlarin ve iki liderin benzer noktalarina deginelim;
Mandela'nin serbest birakilmasindan evvel Guney Afrika Cumhuriyeti, tum Bati dunyasindan tecrit edilmisti.
Turkiye ise ABD'nin Islam ulkeleri icersindeki en onemli muttefiki; bu devletin degeri, ozellikle Islam fundamentalistlerinin ABD'ye kendi topraginda bile saldirilacak kadar menzillerinde gormelerinden oturu, daha da artmis,ABD Turkiye'yi Avrupa Toplulugunun daimi tek Islam ulkesi yapabilmek, tum Islam ulkelerine emsal gostermek ve Bati dunyasi icin elzem enerji kaynaklarinin guvenli bir distrubisyon merkezi haline getirmek istiyor.
Ve bu olmazsa olmaz bir sart olarak, bizzat Turk devletinin siyasi-burokratik-finans-endustri merkezlerine dayatilimis durumda. Yani Bati'nin Turkiyeden vazgecmesi icin, bu devletin kendi hatalari veya bir ic gucun bu devletin istikrarini tamamen bozup, Bati'nin kendisine cizdigi guzergahtan cikmasi gerekiyor.
Bu ic guc Kurdlerden baskasi degil; liderleri Ocalanin'sa istikrar bozucu ic karisiklik yani Kurd-Turk catismasi yaratip, ulkeyi toparlanmasi ve Bati'nin butunlesme icin ongordugu sartlari yerine getirmesi guc bir sosyal-ekonomik kargasaya suruklemek soyle dursun, taraftarlarina Turklerin kardesleri oldugu ve kendisine bireysel firsat verilmesi halinde devlete hizmet talebinden baskaca bir yaramazlik yaptigina tanik olunmuyor.
Oysa kendisini kiyasladigi Mandele ne yapiyordu bireysel af sozkonusu oldugunda; simdi su satirlara bakalim:
" In February 1985 President P.W. Botha offered Mandela conditional release in return for renouncing armed struggle. Coetzee and other ministers had advised Botha against this, saying that Mandela would never commit his organisation to giving up the armed struggle in exchange for personal freedom. Mandela indeed spurned the offer, releasing a statement via his daughter Zindzi saying "What freedom am I being offered while the organisation of the people remains banned? Only free men can negotiate. A prisoner cannot enter into contracts."
1985 Subatinda, zamanin Guney Afrika devlet baskani Botha, silahli mucadeleyi birakmasi sartiyla, Mandela'ya af teklif etti.Bakanlar devlet baskanina, Mandela'nin bireysel ozgurlugu karsiliginda orgutune silahli mucadeleyi birakmasini asla istemeyecegini bildirdiler.
Mandela gercektende kizi araciligiyla yayinladigi bildiride oneriyi tekmeleyip atarak " halkimin orgutu yasakli olacakken, ne yapayim ben o ozgurlugu ? Bir mahkum, anlasmalar yapamaz.Ancak ozgur bir insan yapar" diyerek kendisine sunulan af talebini geri cevirmisti.
Ve dahasi,11 Subat 1990 da hapisten ciktigi gun yaptigi konusmada aynen sunlari soylemisti:
"Our resort to the armed struggle in 1960 with the formation of the military wing of the ANC (Umkhonto we Sizwe) was a purely defensive action against the violence of apartheid. The factors which necessitated the armed struggle still exist today. We have no option but to continue. We express the hope that a climate conducive to a negotiated settlement would be created soon, so that there may no longer be the need for the armed struggle."
1960 yilinda olusturulan ANC'nin askeri kanadiyla basvurdugumuz silahli mucadele tamamen apartheid'in siddetine karsi savunma amacliydi.. Silahli mucadeleyi gerekli kilan sartlar bugun hala mevcutur.Devam ettirmekten baskaca caremiz yoktur. Umud ederizki anlasmayi muzakere etmeye vesile bir ortam yaratilir ve boylelikle de silahli mucadeleye bir daha gerek kalmaz.
Ayni Mandela, yakalandiktan uc yil sonra tekrar daha agir sartlarla acilan davada,20 Nisan 1964, mahkemedeki ifadesini su sozlerle sona erdiriyordu:
"During my lifetime I have dedicated myself to the struggle of the African people. I have fought against white domination, and I have fought against black domination. I have cherished the ideal of a democratic and free society in which all persons live together in harmony and with equal opportunities. It is an ideal which I hope to live for and to achieve. But if needs be, it is an ideal for which I am prepared to die "
Hayatim boyunca kendimi Afrika halkinin mucadelesine adadim. Beyaz egemenligine karsi savastim; siyah egemenligine karsi savastim. Herkesin esit sartlarda, ahenkle demokratik ve ozgur bir toplumda yasamasi idealini guttum.Bu ideal,basarmayi umut ederek yasadigimdir. Gerekirse de olmeye hazir oldugum idealdir.
Yaa, iste boylee.
Ocalan'sa ilk yakalandiginda, birakalim sorgusunu yapanlari, yanindaki memurlara "anasinin Turklugu" ve devlet icin calismaya hazir oldugunu soylemisti.
Dayanagi olan tum ideolojiyi, bagimsizlik sartindan vazgecme ve giderek politik talepsizlige donusen bir sureci muteakip, daha evvel halkinin katili olan Turk buyuklerini kendi halki ve kadrolarina birer ilham kaynagi olarak tavsiye etmekten kacinmadi.
Oysa kendisini benzer lanse etmek istedigi Mandela, birakalim apartheid rejiminin zulum tertipcilerini ovmeyi,serbest birakildigi gun bile apartheid yok olana kadar savasacagini alenen soyluyordu.
Apartheid rejimi,
Mandela'yi sebest birakmadan once Zulu reisi kanaliyla siyahlar arasi ic catismayi tetiklemisti; ama bu da sokmedi.
Simdi ne soyleyebiliriz, kime soyleyebiliriz, kimlerle nasil tartismaliyiz ?
Ocalan'i futursuzca, Kurd halkini kisisel istikbali icin yuvarladigi cukurlari gormeden, gormezden gelerek destekleyen siyasiler, donusu olmayan vahim hatalar yapiyorlar.
Devletin Ocalan'i serbet birakmasi icin, PKK harici veya PKK'dan kopan ve silahli mucadeleyi dogrudan Turklerin yasadigi merkezlere yonelten, siddeti alabildigine tirmandirarak ulkede sosyal ve ekonomik kaosu tetikleyen, Turk ordusunu darbeye mecbur kilacak, bizzat Tuerkleri catismaya surukleyebilen bir orgutlenmenin aktif olarak siyaset sahnesine cikmasi gerekiyor.
Oyle olacakki, bu defa Turkler beterin beteri var diyerek, Ocalan'i hapisten cikarsin ve yine zirvelere cikan Kurdlerin taleplerinin karsisinda set olsun ; giderekte taleplerde yumusatici bir rol alsin.
Turk devleti icin, en berbat senaryo iki farkli silahli gurubun varligidir; daha dogrusu bir tanesinin bagimsizlikci olmasi hali...
O zaman, hadi Ocalan esaret altinda da, Turklerin dedigini yapiyormus; PKK ileri gelenleri, miltanlarin akli basinda olanlari neden bu alternatifi dusunmuyorlar ?
Turkler, kendi halkina hayri olmayan , once sag simdi de serbet kalmak icin, bizzat kendi halkini tarifen tesbit ettigi tum degerleri bir anda silip atan bir sahsin uzerine hic politika gelistirirmi ?
O'na sadece ne soylemesi, ne yapmasi, neyle mesgul olmasi, halkini ne tur bahanelerle oyalamasi gerektigini dikte eder ...
Tam dokuz yildir yapildigi gibi... Basit bir olayi, gayet sade bicimde aktariyor, biraz yorum katiyoruz.
Ocalan, kendisine firsat verilmesini , Urfayi kurtaracagini soyluyor...O zaman demek degilmidir ki kendisi, bu hizmeti icra edebimek icin daha evvelki yazimda da belirttigim gibi, ya Turk devletinin mesela vali gibi bir gorevlisi, veya iktidara gelen bir Turk sistem partisinin bakani olmak zorunda...
Ocalan avukat gorusmesinde " bize, partimiz PKK'ya firsat verin, yoneticilerine imkan taniyin" diyor mu ?
Veya vazgectik PKK nitelemesinden; kendisini oturttugu, ama bicimi ve politik aidiyetinden hic bahsetmedigi , tarifini halkindan ve kadrolardan gizledigi; gerceklesmesi imkansiz ama talebedilmesi biraz dikkat eden Kurdu yaralayacak goreve talip olabiliyor da, mesela ayni tarifsizligi daglarda kocamaya yuz tutmus, saci sakali agarmis liderler icin neden talebetmiyor ?
Dikkat edilirse, artik Ocalan'in Kurd halki icin bunca yilin zahmetine deger bir talebi olmadigini ispatlamis olarak, diger arkadaslarina reva gordugu cozumsuzlugu tartisiyorum.
Evet, butun stratejiyi, yakalandiktan sonra, once sag kalmayi garantileyebilecek her tavizin verilmesi uzerine ; sag kalmasi uluslararasi ve daha da onemlisi Turklerin Kurd muhasebesinde yarar hanesinde yer alinca da, bu defa sahsi af, ve hic dusunmeden Turk devletine ve halkina omur boyu hizmet uzerine kurmak...
Hamaset yok, yapmiyoruz artik...
Kendimizden vazgectik te, destekleyicileri bu iste bir terslik oldugunu belki dusunurlermi dersiniz ?
katilmiyorum